- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Atatürk’ten İntikam Alan Batı
Türkiye’de, din, laiklik, demokrasi gibi konularda ileri seviyede bir kavram kargaşası vardır. Bu kavram kargaşası bilinçli şekilde Atatürk’ün ilke ve inkılâplarından en büyük zararı gören batı devletlerinin yabancı okullar sayesinde yetiştirdiği iç hainler tarafından halkın kafasını karıştırmak için boşaltılmıştır. Bu durum zaman zaman dindar insanı devlet düşmanı gibi, düşünülmemesi gereken uç noktalara sürüklemekte, laiklik konusunda özel hassasiyeti olan kimseleri de din düşmanlığı çizgisine doğru çekmektedir. Ülkede temeli olmayan suni gerilimler ortaya çıkmaktadır. Mezhepçilik, cemaatçilik, Alevilik, sünnilik gibi insanların inançlarını temelinden sarsan sorunlara neden olmaktadır. Oysa Alevilik tarih sahnesinde Osmanlı siyasetinin, özelliklede Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu ve buna benzer konuların günümüz insan hayatında etkili olması pek de akıl karı gibi gözükmese de kucağımıza atılan bombadır maalesef ki.
Atatürk, iyi bir din eğitimi almış inançlı bir insandır. Ailesinden ve okuldan aldığı din eğitimine ilaveten kendisini dini konularda camide hutbe okuyacak kadar iyi yetiştirmiştir. Türk halkının dinini aslına uygun iyi öğrenmesini istemiştir. Bunun için Kur’an’ı, Hz. Muhammed’in hayatı ve temel din kitaplarını Türkçe olarak yayınlatmıştır. Din eğitimini önemli görmüş, okullarda yapılmasını istemiştir.Atatürk dinin değil; cehalet, bid’atlar, hurafeler ve din istismarcılarının karşısındaydı. Bu da bazı çevrelerce din düşmanlığı şeklinde algılanmış ve gösterilmiştir. O, Kur’an’ın özüne uygun Hz. Peygamber zamanındaki gerçek İslamiyet’in yanındaydı. Atatürk, Atatürkçülük ve onun ilkeleri iyi bilinmeli ve doğru tanıtılmalıdır. Asla da istismar edilmemelidir. Atatürk’ün dini yönü ya tam tanıtılamadığından ya da iyi niyetli olmayan bazı kişilerin yanlış tanıtma çabalarından bir takım çevrelerde o bir din düşmanıymış şeklinde yanlış imaj uyandırılmıştır. Atatürk’ü din düşmanıymış gibi gösterilmesi ya kasıtlıda ya da bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Bidat ve hurafeleri dindenmiş gibi kabul eden bazı kimseler, onun bunları dinden arındırmak için yaptığı çabaları dine karşı hareketlermiş gibi değerlendirdikleri de bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan dini çıkarlarına alet edenlerin de kendilerinin bu tutumlarına karşı mücadele veren Atatürk’ü dine karşıymış gibi gösterme çabaları olmuştur.
Bir de Atatürk paralelinde görünerek Atatürk’ü dine karşıymış gibi gösteren bazı kimseler var ki bunlar da bu tutumlarıyla zararlı olmaktadırlar. Bu durumlar ise Atatürk’ün dini yönü konusunda zihinlerde karışıklıklar meydana getirmektedir. Bunun için Atatürk’ün samimi inançlılığı, İslam dininin özüne bağlılığı, İslam dinine olan hizmetleri her fırsatta topluma anlatılmalıdır.Gerek Atatürk lehine din aleyhtarlığı yapılırken, gerekse din lehine Atatürk aleyhtarlığı yapılırken Atatürk’ü dine karşı gibi gösterme taktiğinde birleşen, fakat maksatları ve hedefleri değişik olan bu iki ayrı kesimin propaganda ve baskı gücü öyle boyutlara varmış ki bazen dindar olmakla Atatürkçü olmak birbirine zıt olarak telakki edilmiştir. Oysa bu durum hiç de öyle değildir. Atatürk hayatı boyunca din aleyhine bir tek söz söylemediği gibi tam tersine dini, gerçek dindarı, hakiki din adamını öven, din eğitiminin önemini belirten ve Müslümanlığından dolayı iftihar ettiğini dile getiren çok sayıda sözleri vardır. Zaman zaman bunları yazılarımda paylaşmışımdır sırası geldikçe bu yazımda da paylaşacağım.
Şimdi konumuzu çok dağıtmadan yapılmak istenenleri anlatalım. Neden sonuç ilişkisiyle devam edecek olursak, Kur-an, İslam’ın erken döneminde Müslümanları doğrudan etkilemiş, onların inanç dünyalarını şekillendirmiş, dünyaya bakış açılarını vahye uygun hale getirmiş olmasına rağmen daha sonra bu etki günden güne azalmış, Kur-an’ın yerini önce hadisler daha sonra da gelenek almıştır. Atatürk işte tam da anlattığım bu konuda yapılması gerekeni yapmış aslına uygun İslam’ı yaşamış yaşanmasını istemiştir. Hayatı boyunca bu konudaki bütün çabası da bu yönde olmuştur. Osmanlı zamanında gelenekler ve uydurma hadislerle din kavramı aslından uzaklaştırılmış, insanların biatçı bir yapıyla atalarının dinine geçişleri sağlanmıştır. Biraz açarsak, din tüccarları eliyle geleneğin kutsallaştırılması, din haline getirilmesi öncelikle onun doğru anlaşılmasını engellemiştir. Gelenek insanların neye, nasıl inanacağını, neye değer vereceğini, kısacası birey ve toplum olarak insanın geleceğini doğrudan belirlemeye başlamıştır. Kur-an geleneğin böyle bir nitelik kazanmasına ‘ataların dini’ adını vermekte ve şiddetle karşı çıkmaktadır.
Aşağıdaki ayetlerle sözlerimizi pekiştirelim. “Onlara, «Allah’ın indirdiğine ve Resûl’e gelin» denildiği vakit, «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter» derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi? Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (maide104-105) “Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?”
Türkiye halkının inançlarındaki sorunların doğru tespit edilmesine, sağlıklı çözümler üretilmesine ihtiyaç vardır. Başbuğ bunu kendi zamanında doğru tespit etmiş ve elinden geleni yapmıştır. Lakin kendisinden sonra gelen bilinçli hainler tarafından mirası yaşatılmamış aksine din düşmanı gibi gösterilmiştir. Türkiye de Müslüman olmasına rağmen dini, Atatürk gibi anlamayan, laikliği, demokrasiyi, insan haklarını söylemlerini ana teması yapan insanlarımızın da, yine temelde din hakkında doğru bilgi sahibi olmamaktan kaynaklanan korkuları ve zihniyet sorunları vardır. Türkiye de zaman zaman yükselen laik, dindar gerilimi bu bilgi boşluğundan kaynaklanmaktadır. Oysa konuya Atatürk’ün gözünden bakabilse idik bu sorunları hiç yaşamadan belki şu an daha refah bir ülkede yaşıyor olacaktık. Atatürk’ü anlamadan bu zamana kadar gelen bu çarpık zihniyete sahip olan insanın, Müslüman, Hıristiyan, dinli, dinsiz, laik ya da laiklik karşıtı olması fazla bir şey değiştirmez. Bu sorunları aşabilmek için yeniden Başbuğ Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak yeni devrimler gerçekleştirmeliyiz. Bilmeliyiz ki ne demokrasiden ne de İslam dininden vazgeçebiliriz.Saygılarımla.
Atatürk’ten İntikam alan batı
Gazeteci yazar
Tankutalp Altunsoy
(şairşizofren)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.