- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Bir Tanem
Yine sensiz bir Pazar günü, yine bir Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe veya Cumartesi günü. Günün hangi gün olduğu fark etmiyor. Ama en sevmediğim günün Pazar günü olduğunu biliyorsun. Hiҫ sevmediğim bir gündür Pazar. Hele sen gittin gideli, bu güne daha fazla kafayı takarak iҫimde kopan fırtınaları dindiremiyorum!
Frankfurt’dayım yeniden, serin bir akşamüstü. Yağmur yağdı bu günlerde ve ortalık biraz daha doğanın kendisine gelerek güzelleşmesine vesile oldu! Ceketsiz üşüyor insanlar! Oysa ben sensizlikten üşüyorum! Gri bulutlar gökyüzünden gitmişler, hava ҫok berrak ve gökyüzü o kadar güzelbir mavilikle örtünmüş ki, bütün kadınlar bu gökyüzünü kıskanıyorlar adete! Gökyüzünde olan bulutlar ise beyazlaşmış saҫlarımız gibi! Arada bir göze ilişen güneş benim gibi solukyüzlübir güneş. İşte o an beni herhangi bir şey iҫin ҫağıran sesini duyuyorum. Hasan Hüseyin ҫabuk gel, ya da bahҫedeysek, bunları niye yapmadın, ya da bu ağaҫları ҫok budamışsın ve ya gel haydi bisikletlere atlayıp mevsimine göre; kiraz, domates, ҫilek, yeşillik, ҫiҫek, salatalık, yumurta gibi şeyleri almak iҫin en yakın ҫiftliklere doğru ver elini diyere yollara düşelim diyorsun! Beraber seyrediyoruz gökyüzünü, bulutları, güneşi, uҫan kuşları, akan ırmakları veya bir bahҫeden satin aldığımız taze kirazları yeyişimizi! Beraber seyrediyoruz bir kartalın süzülüşünü heyecanla ya da bir kızılbacağın Hollandanın sulaklı ҫayırlarında yiyecek arayışını!
Bir Tanem, ama artık ben bunları ıskalıyorum, kaҫırıyorum, ilgilenmiyorum. Beraber, ama kısa yaşadığımız beraberliğimiz onca yıl bizi heyecanlandıran, yaşama sevinci veren ne varsa hiҫ birini yaşayamıyorum! Bunları seninle paylaşmaya öyle alışmışım ki, yanlız olunca ve yalnız kalınca bunlar, bu düşünceler bana heyecan değil, tedavisiz acı veriyor. Sen gideli tam onbir ay oldu. Bu nasıl bir acı olduğunu henüz bilmiyorum, alışmış da değilim. Yaşadığım tek şey hüzünlü acılar serisi … yaşam şeker değilmiş senden sonra öğrendiğim tek olgu bu oldu! Bir insan, nasıl birdenbire fiziki olarak alıp başın gidebilir. Oysa burada her şey oldukları gibi yerinde duruyor. Belki bu arada bir kaҫ insan daha ışıklara gitti, politik gelişmeler her zaman birlikte konuştuğumuz gibi bir düzelme göstermedi. Faşizm ve sömürü emperyalizmin aymazlığı tam gaz gidiyor. Bu arada sadece bütün sekiz milyar insanı etkileyen önemli bir virüs ortaya ҫıkarak insanlığa öğrenemeyeceği bir ders verdi, ama bir kaҫ yıl sonra insanlar yine hiҫ bir şey olmamış gibi yine eski alışkanlıklarıyla yaşamaya başlayacaklar! Daha başka yenilikler her gün biraz daha Dünya genelinde artan ırkҫılık oluyor.
Bana ziyarete geldiğinde kalan eşyalarını özenle saklıyorum! Hatta bir tekini bulamadığın ҫorabını bile diğer eşyalarınla koruyorum, kalemin, bir ҫift terliğin, eski bir ayakkabın, bir kaҫ giyeceğin, ҫorapların, bardakların, sevdiğin fincan, sana aldığım onlarca hikaye kitabın, okumak iҫin sıraladığın romanlar, mesleki kitaplar, … vs. Bir sürü şey, eşya. Ben onlara bakarak ağlıyorum ve iҫimde inanılmayacak derinlikte bir boşluk hissediyorum. Sanki senin hayatını ҫalıp yaşayan bir hain gibi hissediyorum kendimi. Bazen de bunların bir trauma olduğunu, bir rüya olduğunu ve bu günlerin bir gün geҫeceğini, bir gün yeniden her şeyin eskisi gibi olacağına inanan düşlerle avunuyorum!
Deliler gibiyim! Yaptığım hiҫ bir şeyden zevk almıyorum, eskisi gibi kiatpta okuyamıyorum! Ҫalışıyorum bir işte mecburiyetten! Ama isteyerek değil! Bazı günler de ҫalıştığım yerdeki genҫlere derslerinde yardımcı oluyorum! Sonra sırayla okumak istediğim kitapların iҫeriklerini gözden geҫiriyorum! Ama en düzenli yaptığım günlük işlerden birisi sana gelmek oluyor! Her gün sana geliyorum, bildiğin gibi olanıbiteni günlük yaşadığım her şeyi sana anlatıyorum! Sana şiirler yazıyorum aynen eskisi gibi! Ama biraz daha hüzünlü, biraz daha acı veren dizeler ҫıkıyor iҫimden! Sonra olanı biteni anlatıyorum sana! Güncel olaylardan edindiğim izlenimleri sunuyorum! Hala televiziyonum yok, her şeyi internet üzerinden öğreniyorum, haberler oradan bakıyorum yine arada sırada! Yine bildiğin gibi; hicazkar, hüseyini, suzinak, mahur, saba, nihavend, bayati, rast, muhayyer, ferahfeza, araban, şedaraban, neveser, yegah (aşk suskunluğu), hisar, suzidil, şevkefza (hüzün iҫinde lütuf), ҫergah, dükan, bestenigar, suzidilara ve aklıma şu an gelemeyen onlarca makam da iҫli sanat müziği eserleriyle günlük hüzünlerime ortak olan eserler dinliyorum! Her şey, yaptığımız her şey bir filim şeridi gibi canlanıyor gözümün önünde. Yıllar geҫsede anılar tazeliyor eskileri, resimlerın tanıklık ediyor günlük hayatıma, okuduğum her kitabın arasında bir resmin var! Her halini bu resimlerden ve anılardan takip edioyrum! Bu gün Utrech’deysek, yarın Zwolle’ye gidiyoruz sanki. Öbür gün Kassel, gelecek ay Münih gezisi planı yapıyorum seninle yine bir yolculuğa ҫıkmak iҫin! Daha sonra Isviҫre dağlarına seyhati planlıyorum! Ama sen yoksun ve birden bütün bu planlardan vazgeҫiyorum! Vazgeҫiyorum!
Seni ҫok özledim Gül Yanaklı Prensesim. Terasta oturuyorsun ve sana ҫay getiriyorum, işten gelmişsin ve yorgunsun diye etrafında pervane gibi dönüyorum yine „pire, bu ҫay ҫok demli olmuş“ diyorsun! Ve hemen koşarak sana daha hafif demli bir ҫay getiriyorum! Ya da bana sade bir Türk kahvesi yap lütfen Hasan Hüseyin diyorsun! Ve ben hemen mutfağa koşuyorum! Ve zevkle sana bir Türk kahvesi yapıyorum! Sonra diyorsun yürüyeceğiz! Bunu duyan Hasan Hüseyin sevinҫten havalara uҫuyor! Ellerine bakıyorum, yüzüne gülüşüne ve gözlerine bakıyorum ve seni Hollandaca betimlemek iҫin öğrendiğim glunderen (mutlulukla gülümsemek) kelimesini hiҫ unutmuyorum. Sesin hiҫ kulaklarımdan gitmiyor, yaşıyorsun ҫünkü benimle!
Aҫıkcası hayatımızı birlikte ve aynı seviyede götürmeye ҫalışıyorum, ama her zaman bir şeyler eksik kalıyor sensiz maalesef! Senin sıcaklığını ve gülümsemelerini hiҫ bir şeyde bulamıyorum! Buralar hep aynı yaşam kaosunun iҫinde, hayat eğrisiyle, doğrusuyla devam ediyor. Aylar geҫiyor, mevsimler geҫiyor. Hala senin bana döneceğin günü bekliyorum şarkılardaki gibi! Gökyüzüne bakıyorum, ormanlara bakıyorum, ağacımıza bakıyorum, oturduğumuz banklara bakıyorum senden kalan izleri okşuyorum yüreğimle … Main Nehiri’ni seyrediyorum köprünün üzerinden, hayallerimde Nijmegen’de Hoogstraatje’de pasta yiyoruz! Kahve iҫiyoruz, Waal Nehiri’ni seyrediyoruz o ünlü köprüden! Ve Hollanda teknikerlerinin ve mühendislerinin yarattıkları harikaları gözlerimizle görüyoruz! Ve nehirden geҫen şilepleri, istimbotları, filikaları, patalyaları, tekneleri, sandalları, yatları görüyoruz! Ve sahil yolunda bisikletlerimizi iterek gidiyoruz dinlene dinlene! Şehir karşımızda olduğu iҫin yavaş yavaş akşamın loş ışıklarıyla batan güneşin kızıllığın yine gelecek güzel günlere ve kominizme olan sarsılmaz inancımızla özdeşleştirerek faşizme lanetler okuyoruz! Sahil günesli günlerde insanlarla dolup taşıyor, suya girenler, güneşlenenler, balık tutan tek tük insanlar ırmak kıyısına attıkları oltalarıyla sandaleyelerine oturmuş keyifle müziklerini dinliyorlar, biralarını iҫiyorlar, sohbet ediyorlar, birbirlerine sarılıyorlar, yemek yiyorlar, ҫocuklar koşuyorlar, espiri yapıyorlar, birbirlerine birşeyler anlatarak kahkalarla ağız dolusu gülüyorlar, gülümsüyorlar … Bunları görünce istemeden hüzünleniyor insan. Bu saatlerde daha hüzünlü buralar! Dün yine Lilu’ya indim! Bankımızda oturdum ve ağladım, ҫünkü bir gün bu bankta otururken iki ağaҫ arasında ki mesafeyi görünce bana söylediğin şu cümle aklıma geldi: „eğer gelecek sefere sana geldiğimde bir salıncak alıp beni burada salıncakta sallamazsan seninle asla evlenmem“ diyerek gülümseyişini hatırlıyorum. Ve keşke yaşasaydın ve sana 100 adet salıncak alsaydım diye hayıflanıyorum kendi kendime!
Her zaman ki gibi, akşamüstleri, senden önceki hissettiğim tüm yanlızlıklarımı senden sonra yeniden hayatıma atfettiği iҫin, ya da tek başına her şeyini kaybetmiş bir ҫocuğun yatılıbir okulda hissettiği yanlızlık duygusunu yaşıyorum, gözlerim buğulanıyor, gözlerim doluyor, zor tutuyorum kendimi ve ҫocuklar gibi ağlıyorum! Ağlıyorum!
Üstad Nazım Hikmet bir dizesinde diyor ki;
„Velhasıl parasız değilim,
aç değilim, susuz değilim,
yalnız sensizim...!“
Sensizim ve hep ağlıyorum. Ҫünkü başka seҫeneğim yok! Yok! Her şeyim var diyemiyorum, dilim varmıyor öyle bir cümle kurmaya … ҫünkü ҫok büyük bir eksiklik var iҫimde! Bu eksikliğin doldurulması imkansız! Hiҫ bir insan diğerinin yerini tutamaz! Bu imkansız bir durumdur! Bu yüzden yüreğim boş, ellerim boş, sandalyemin birisi boş, masa da tabağın birisi hüzünlü, ҫatal, kaşık ve bıҫak benim kadar hüzünlü! Bize el atma Hüseyin der gibi bir tavırları var! Adeta bana sürekli şu soruyu sorarak beni en sert bir şekilde uyarıyorlar: Lan yine ne zıkımlanıyorsun, hala gebermedin, hala doymadın, sevdiğin insanı ışıklara uğurladın, amasen hala gebermedin! Ye bakalım ye, geberinceye kadar ye! Sevdiğin insan fiziki olarak yaşamıyor ve sen hala okjisen tüketerek ҫevvreye zarar veriyorsun, karbondiyoksit püskürtüyorsun, ҫevreyi kirletiyorsun ve işin kötüsü, bütün bunları her gün yapıyorsun“ diye beni uyarıyorlar! V eben de yapmadığım, yapamadığım yemeksiz masadan kalkıyorum hüzün dolu bakışlarla …
Bir şeyler yesemde boğazımdan aşmıyor! Fiziki ihtiyaҫ ne zaman kişiliğime bir uyarı gönderse, karekterim sağlam bir kaya gibi önüme ҫıkarak beni frenliyor! Memnunmuyum veya memnun değilmiyim diye bu konu üzerinde kafa da yormuyorum! Düzenli olarak sadece Türk kahvesi ve arada sırada da rakıyla dört nala gidiyorum şimdilik! Sefilmiyim, pejmürdemiyim bunu da bilmiyorum! İhtisas ettiğim şeyler hep sana dair, senden yana ne varsa, hepsi seni tanıdığım ilk günkü havada seyrediyor ve kafamda hep sana dair ve seninle ilgili cümleler kuruyorum! Ve seninle yaşıyorum! Bıraktığın gibiyim! Ve bu yazımı da yegah makamında bir şarkı dinleyerek bu günlük noktalıyorum benim Gül Yanaklı Prensesim!
Sensizliği ancak H. Hüseyin bilir! Birde yegah makamında inleyen nağmeler! Nerden biliyorsun diye sorardın bu kadar makamı deyince bende „seni ararken ve sana gelirken seyhatim esnasında bilgi yollarından topladığım şaheserler derdim.“ Saygılar ruhuna! Saygılar seni tanımanın anısına! Saygılar sana! Saygılar ruhuna!
H. Hüseyin Arslan - 07.06.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.