- 376 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Adalet Mülkün Temeli Midir? 4
Üreten ilişkiler de farklı kritik eşik değerlerinin kendi aralarındaki seviye basınç farkı üzerinde girişir. Bu fark girişme ile yükümsen olur. Yükümlülük olur. Yüküm eşme olur. Birbirleri arasında EŞDUYUM bağlacı üzerinde taahhüttü. Bu yüküm doğrudan birbirine dönüşen, birbirine değişen enerji oluyordu.
Yüküm ve yüküm etmedeki mucize bağ enerjisinin dönüşmesiydi. Sizin üzerinizde boşaltılan alana dolgu malzemesi olarak yüklenen karşı tarafın güvenlik algılı güvenlik yönelimli enerjisi; karşı taraf avcı ve toplayıcılar üzerinde dönüşen besin bulma enerjisine ekleyen, bir aktarımın çevrimiydi.
İş bölüşmesi yapma organizesi nedenle, kritik yönelme zamanının tümünü besin bulma süreduruma dönüşen avcı toplayıcı kişiler üzerindeki kolektör enerjisi de; güvenlikçiler üzerinde güvenlik sağlayan enerjiye dönüşen aktarım ve eklemdi. Bu sayılan yüküm ve taahhütlerin hiç birisi de zorunluluk karşı denkleşmeler olmak dışında; ADALET değildiler. Adaletin, ESAMİSİ bile değildiler.
Bu nedenledir ki ilk inşacı kolektif yapılar, adaletin teme olduğu bir söylenen mülkten bahsetmezler. İlk kolektif yapılar mülkü kutsamaz. Ve ilk kolektif yapılar “mülkü size verdim” diye kişileri pusturan, kişileri, korkutan, kişileri sığınmaya iten tavır ve tutumla mülkü başa kakıcı konuşmazlar.
Ne mülk üzerinde gezinme, avlanma birinden izin alınmakla gerçekleşmişti. Ne totem alan, üreten ilişkiler devinmesi içine girerken; birisi burası benim mülküm. Burayı ekin dikin; hayvan otlatın diye size verdim demişti. Süreç, kendilikten; normal ve olağan şartlarla bu durumların kendilik müsaididir.
Kaldı ki mülkü mülk yapan adalet de değildir. Mülkün temelinde adalet değil, farklı farklı olan kritik eşik değerlerinin, farklı bir potansiyelin baskı basıncından kaynaklı enerjiyi dönüşen, süreç akışı vardır.
Bu fark basınç veya fark seviye kritik değerleri nedenle; fark kadar seviye enerjiyi güvenliğe, güvenlik kadar fark seviye enerjiyi besin bulmaya aktaran, çevrim eden, yükümler enerji alanının; düzenli, fark enerji değişimi vardır.
Eğer adalet, gasp edilen kolektif yükümlülüğü, gasp eden adına koruyan değil de kritik eşik değerli fark enerjileri birbirine dönüştüren, akış düzenleyicisi olsaydı sorun yoktu. Ki bunu ortaya koyacak bir durum da yoktu.
Adalet kolektif enerji düzenli yapının santral çevrim işlerliği olsaydı buna kimsenin diyeceği olamazdı. Fakat bu durumda da adaletin kendisini mülkün temeli olukla ifade etmesi olası değildi. EŞDUYUMLU bilgi, bilme, içe doğma üzerinde akan kritik değerli süredurum yasal olan, doğada akış olan, inşaca olan gerçek bir bilgidir.
Değilse, adalet mülkün temelidir denilen adalet; köleci sistemi şirin eder. Adalet kolektif sisteme göre sistemin aksayan köleci enfeksiyonlarına uygun, zararlı kod yazılımıdır. Adalet kavramı kolektif işleyişe muhtaç zeminlerde egemence bencil insan özneli bir söylemdir. Esasta sömüren sömürüyü meşru eden kavramdır. Adalet kişiyi kendisine, toplumuna yabancılaşan kavramdır.
Günümüz süreçlerini anlama, anlamlandırma ve açılım verme dinamikleri kuantum bilgi bilincinin içindedir. Artık sağduyu ölmüştür. Kavramlar, bilgiler elden geçirilmezse, gözden ve bilinç süzgecinde geçirilmezlerse; bildiklerimiz sadece bir çıkmaz sokak olan önyargılar olmaktan öte gidemez.
Kuantum düzlemli bilinç içinde olmayanlar neyin önyargı olduğunu dahi bilmezler. Kuantum bilinç beyin inşasının yeni temelidir. Dünya ile sınırlı algı ve inşalarımızı evrensel olanla, evrenle sınırlı algı ve inşaya dönüştürür.
Günümüz ön yargılarını yıkmanın çağıdır. Sağduyunun görece olması dışında; sağduyu denen saçma sapanlıyı parçalamanın çağıdır. Çünkü evrenin sağduyusu yoktu. Ya da her düzlem ve her boyut ta geçerli olan evrensel yasalar yanında sağduyu, atıl kalmak zorundadır.
İnsan sosyal bir varlık mı, toplumsal bir varlık mı? Bu sorular saçma sapan sorulardır. Sanki baştan beri sosyal olan yapı durumla bir sosyal varlık vardı da insan da bu sosyal yapı varlığa göre doğuyor olmakla sosyal oluyordu(!)
Sosyal oluş ve sosyal yapılar da, tıpkı temel parçacıkların spinli oluşu gibi, temel parçacıkların elektrik yapısının olması gibi aynı türden benzer fiziksel özelliklerle, kolektif birim zamanlı spin devimlidir. Ve dıştan organik birleşik özellikle çeken eylemler içinde olması vardır.
Ve yine temel parçacıkların giderek nükleik sentezli çekirdek elektron bağları gibi atomların kimyasal özellik gösteren varlık düzenlerinin olması gibi sosyo toplumlarında benzer tekrarlı enerji düzlemleri içinde yan yana bir arada olup, olmama sorunu vardır.
Sosyal oluşun altı iç kuvvet taşıyıcısı vardı. Bunlar yalıtımlı ortam içinde kırılan simetri ile sürecin kesikli sürekli olmasıdırlar. Bu kuvvet taşıyıcılar sosyal alanda sosyal döngüleri ortaya koyan fizik karakterlidirler.
Sosyal alanlı fizik karakterli döngüler sosyal alan içinde yeni bağ ilişkilerini ortaya koyarlar. Sosyoloji dediğimiz bu bağ ilişkileri, meslekler ve özellikleri sosyal alanın dıştaki duygusal doku uyuşmazlığını veren kimyasal bağını belirlerler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.