- 1107 Okunma
- 9 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Kadının En Çok Neresi Sevilir - Saçlar
İlk olarak hemcinslerimin "hadi ordan sende" diye başlayan ünlemlerinden ve hanımların o su kuğusu gözlerinden izin alıp önce "saçlar" diyelim...
Zaten telaşa gerek yok. Bu bir yazı dizisi olarak tasarlandı ve saçlardan sonra; gözler, dudak, omuz boyun, dalak, ciğer, böbrek filan diyerek taa topuklara kadar gidecek...
Saçlar dedik. Kimilerine göre -erkekler elbette- kısa konuşur uzun taranırlar diye betimlenir.
Oysa ben oturur resmen sohbet ederim onlarla. Çünkü onlar hem yüzdeki dilin hem de o dildeki sesin kapısı/örtüsüdür bir nevii.
Kestirip atmak kolay değildir öyle. Çünkü saçların en çok sarfettiği dil
" şöyle ucundan hafifçe kırıklarını aldırmak " giyimlidir. Görüldüğü gibi hayli kırılgan bir yapıdadır saçlar. Herhalde ondan olmalı ki kadınların elleri sürekli orayı ütülemekle görevlidir.
Neredeyse her kadın saçlarından şikayetçidir. örneğin;
"ama hayır bunu siler misin lütfen? yine dikkat etmemişsin. baksana saçlarım düzgün çıkmamış yamuk yumuk"
" sevgilim iyi de ne yapayım peki! sırf senin hatırına Pisa kulesini mi düzelteyim"!
Bunlar şikayetten çok kadınların saçlarına verdiği o ruhani ehemmiyettendir!
Ve çünkü ne zaman depresyona girseler ilk işleri ya ya bir AVM ye kapak atıp;
" offf çok bunaldım" " bunaldım" "bunu aldım" " bunu da aldım" " yoksa bunu da mı almalıyım"
"tamam tamam bunu da aldım"
diye gitgide hafifleyen ve
" siyah bir eteğe ihtiyacım vardı, yeni bir kırmızı kazak gördüm, ondan bu yeşil ayakkabıları aldım"
türü depresyon marşlarıyla iyileşir ya da soluğu bir kuaförde söndürmekle...
AVM lere burada nokta koyup hanımları fazla sinirlendirmeyelim. Konu saç ve kuafördeyiz. Ölmeyen iki meslek say deseler ilk ikisi hazırdır bende. İkisi de aynı k a y n a k t a n beslenen iki ayrı iş grubu gelir aklıma. Kaportacılar ve kuaförler. Ne âlâka şimdi diyenler olursa izah ederim.
Acı tecrübelerimden bilirim ki: her ikisi de adamı resmen soyar, taa iliklerine kadar kemirir. Şöyle repliklerimin olduğunu yazılıdır meselâ kendi tarih kitaplarımda ;
" hayatım arabanı alıyorum biraz dolaşıcam. kuaföre filan uğrarım belki dönüşte. korkma dikkat ederim"
Bu gibi bir durumlarda tıpkı; "parmağını kapıya kıstırmış ama yine de tebessüm etmeye çalışan bir filin sesini taklit ettiğim söylenir"
"Tabii alabilirsin! Sen kuaföre dikkat et arabanın kaskosu var "
Bu kibarlığımla örtüşen ironik söylemler durumun vehâmetini birazcık da olsa resmedebilir.
Şairler kadar kuvvetli yalancı ve ikna kabiliyeti yüksek bir topluluk daha varsa o da bayan kuaförleri milletidir derim.
Nasıl yapar ne ederler tüm yeni moda uygulamaları bir şekilde her hastanın pardon müşterinin başına geçiriverirler.
" çok yakışmış hayatım! da "keşke ucundan azıcık kıyacağına lütfedip hepsini verseydin kuaföre de evi filan değiştirseydik"
türü iç yangınından mâmûl hayli yeni şiir replikleri edinimlerim türemiştir.
" bu kaynak metodu yeni gelmiş tatlım. kimsede yok. düşündüm ki bu yeniliğe ilk benim aşkım şahitlik etmeli. tamam biraz pahalı ama!"
İyi bilirim ki bu iki yaşına dönmüş o naif ses tonu zaten, henüz sayıları öğrenmemiş bir çocuğun dört parmağını uzatıp iki demesi gibi bir şeydir!
Maddiyat; konu hanımlar ve saçları olunca "bize her yer Trabzon" ya da " maksat Fener’e gol olmasın" gibi erkek söylemlerine denk gelir.
" yahu bu herif araba fabrikası mı işletiyor tank fabrikası mı? nedir bu allasen! Yok zincir kaynak, boya, bilmem ne doğrama, yok ütüleme yok kompres, solaryum sıcak pres vs vs"...
ve bu sert şarkılar hep suya yeni inmiş gemiler gibi hafif nazlı çok sallanımlı söylemlerle biter!
"aşkolsun ama aşkım... bunlar hep senin için"
Bu arada bu kaynak denilen melâneti ve o rengarenk tavuskuşu renk saç modasını getiren, turist kılığında ülkeye sızmış siyahi kadın teröristler! Bu kadar net söylerim.
Yahu mübarek; tanrı tarafından solaryum ücreti peşin ödenmiş yanmış ıstakoz gibi bir ten rengin var. Tren siyahı o biçim kömür karası saçların. Ne istersin, hangi açlığını bastırır senin o rengarenk saçlar. Çiğ yeşili mi desem turfanda kavun sarısı mı, kırmızıya çalar morcivertten mi bahsetmem bilemedim. Ama burada bir yaradılış tavrı var zannımca. Rengi ırkı ne olursa olsun kadın kadındır. İçi rahat eder mi hiç.
Hani dedik ya o tanrı tarafından peşin ödenmiş muafiyeti illa başka bir illegal örgütle bölüşecek...
Ya bir de şu kafatasına yapışık santimetreye dört ilmek düşen örgülü işlem!. Allah muhafaza...
Düşünün şimdi ten doğuştan simsiyah saçların bir yanı tavuskuşu yumurtası sarısıyla karışık kırmızı, bir yanı lacivert destekli kızıl ötesi mor! Altında daracık kırmızı bir kot üzerinde mendil boyutunda bir tişort. Beden desen fare kapanına hapsolmuş fil gibi. Ve sen gel sonra o rengarenk saçlarla benim günahsız hemcinslerime üstelik de Aksaray’da adres sor!
to be continuedebilir
ToprağınSesi
( hepsi bir nebze tebessüm edelim niyetiyle mizah türünde kaleme alınmıştır lütfen o niyete hürmet edelim)
.
YORUMLAR
İtici bir başlık. "NERESİ". Nesini sorusuna da Saçı denebilirdi.
Neremi neremi diyen Banu Alkan geldi aklıma. Zirvede kalma savaşı verirken kasıtlı olarak neremi dedirttiler kadıncağıza. Yinede felaketine engel olamadı cinselliği.
Kadın......Erkek........Ben bu iki kelimenin İnsanı karşıladığına inanmıyorum. İnsanın kendini sıfatıyla bütünleştirmesi ancak çaresizliğinin eseri olabilir yada cahilliğinin. Ayşe olmak Yetmiyorsa Hanıma; Yada Ali olmak Erkeğe. Neresinin de bir önemi yok. Raf ömrü kadar kıymeti olur her azasının.
Birde muhatapları kısmı var insanın. Kasap reyonuna bakar gibi bakılır mı insana .
Kıymasını seviyoruz ekserimiz.
Yazıyı okudun mu adnan ?
Hayır okumadım. Bu başlık altında bir yazıyı okumak. Güle oynaya tuzağa düşmektir.
Serhat AKDENİZ
Okumadım demişsiniz. Çok da önemli bir şey değildi aslında. Cem Yılmaz ve o gibi mizah/gösteri alanında stand up yapan ve binlerce kişinin aylar önce bilet alıp izleyeceği bir parodi örneğiydi.
hürmetle
yeğinadnan
Ben yazınızdan nasibimi aldım. Başlık doyurucuydu benim için.
Ve teşekkür ederim.
Saygı ve selam.
Serhat AKDENİZ
saygı ve hürmet bendendir daim
Serhat bey,
Siz hangi zamanın kaydından bu nükteden yazınızı yazdınız bilmiyorum ama kadınlar artık eski kadınlar gibi değil. Saçlarını kendileri istedikleri için kesiyorlar. Eskiden de bence böyle idi ama kadınlar hakkında kadınlardan çok erkekler konuştukları için (ki her konuda erkekler konuşabiliyordu zaten) hatalı gözlemlerini yansıtırlar böyle. Mesela kadınların susarak gittikleri iddia eden şairlerimiz vardır. Yok öyle bir şey, bir kadın olarak söyleyebilirim ki kalbi kırılmış, incitilmiş, canı yakılmış bir kadın bin kaplan gücünde olabilir. Hiç de öyle naif olmayan bir gidişle tokat gibi yüzünüze çarpabilir. Kadınlar, saçlarını severler bu doğru. Ancak artık günümüzde çalışan kadınlar kullanımı rahat olduğu için çoğunlukla rahat kullanabilieceği ve hatta mümkünse kısa saç modellerini tercih ederler. Burada tarif ettiğiniz (hafiften erkek egonuzu okşayarak) aşağılar gibi yaptığınız şahsına münhasır bir kadın örneğidir ve biz kadınlar olarak bu hanımlara rüküş diyoruz.
Kadınlar günümüzde mümkün olduğunca hafif makyaj yaparlar, spor giyinirler, rahat ayakkabıları tercih ederler. Özel durumlar dışında kuaförlerde öyle saatlerce vakit geçirmezler. Kendimden örnek vereyim, (bir kadın olarak kendimi sizden iyi tanıyorum emin olunuz) çok ciddi sıkıntılı dönemler geçirdim. Ruhsal olarak dibin dibini gördüğümü söyleyebilirim. Ancak burada tarif ettiğiniz şeylerin hiçbirini yapmadım. Saçımı taramak bile istemedim mesela. Bunlar depresyon belirtisi değil ancak boşluktan ne yapacağını bilmeyen kadın demeyelim de ''insan'' hareketleridir. Yahu kuzum kimde para kalmışta AVM AVM dolaşıp dünyanın eşyasını alsın ki zaten. Bu değerlendirmeniz ancak amerikan sinemasında gördüğümüz aklı sıra komedi tarzında yapılmış saçma, içi boş, asla kadınları yansıtmayan naylon içerikli filmlerde görülebilecek şeyler.
Ben kuaföre giderim.Tüm kadınlar da giderler. Erkekler ne yapıyor? Saçı,sakalı evde mi kesiyorsunuz mesela? Benim gittiğim kuaför unisex bir kuafördür. Allah sizi inandırsın kuaförler korona tatilinden çıktıklarının ertesi günü için randevu aldığımda gittim ki ne göreyim. Yemin ederim kadından çok erkek vardı orada. Dışarıya sandalyeler aralıklı atılmış. Sadece ikişer kişi alıyorlardı içeriye ve dışarıda bekleyen erkekler birbirlerine uzayan saç,kaş ve kaşlarından dert yanıyordu.
Yani beyefendi mizah yazılarımızda bile güncellenmeli ve daha gerçekçi gözlemlerle yapılmalı. Aksi hem iftiraya giriyor hem de çok yapay duruyor.
Umarım kırıcı olmamışımdır.
Sevgilerimle...
Serhat AKDENİZ
yazarı.
Kesinlikle alınmam ayrıca. Her zamanki gibi saygı ve hürmetle
"Öyle ya da böyle
ben bazen
en cok
kadınımın saçlarını koklamayı özlerim"
ile bitirdim ben yazıyı ve senin de öyle oldugunu biliyorum
Ben yaziyi sevdim de nokta yerine iltifat kullansan iyiydi :)
Korkum şu ki senin yazindaki gibi olmayan kadinlar "senin yazindaki gibi olmadıklarıni da ispat icin biraz da" -ki öyle yazındaki gibi olanların varliginı da biliyorlarken üstelik- ciddi savunmalar yaparlar konuyu genelleyerek
Çok dayak yersin sen bugün :)
Râzı. tarafından 6/11/2020 10:03:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat AKDENİZ
Gül dalı der öperiz
seviyorum seni
Bırak dağınık kalsın diyememe sebebimiz erkekler değil hemcinslerimizdir...kadınlar kadınlar için giyinir süslenir (aman yanlış anlaşılmasın )Gizli rekabet söz konusu olduğundan hava atma açısından modayı takipte birbirine ...
Artık korona var tabii ...avm yok, kuaför yok, boşa harcanan paralar yok...
Hayat daha bi güzel ve turuncumsu her platinli kadınım diplerinde😄
Serhat AKDENİZ
hürmetle
Yazar özgürdür. Yazısının mizah olduğunu düşünüyorsa “mizahtır” der ve okur da o gözlükten akar.
Elbette nasıl Kİ bazı yazı ve şiirleri anlayamıyorsa okur; mizahı da anlayamaz, algılayamaz. Rahmetli Nazım Hikmet bile demiştir: Benim şiirlerimi anlamak İÇİN koca bir yürek gerek. Ve eklemiştir: En az yirmi yaş üstü olmalı, 48 yaş altı. En az lise mezunu... İki dil bilmeli. Bitkileri, balıkları cümle alem aşkı bilmeli. En az üç çocuğu olmalı...
Ve alçak gönüllü olmamalı. Egosu yüksek olmalı ama beni de sollamamalı demiştir.
Yersek. Ve sayfamıza gelen bir misafire nasıl davranacağımızı bir bilsek...
Güzel yazıydı...
saygılarımla
ersinbaşeğmez tarafından 6/13/2020 12:11:43 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat AKDENİZ
Saçsız kadınlar da çok sevilir...
Hemde öyle bir sevilir ki.. saç nedir ki zaten.
Kadının en çok yüreği sevilir.. eşine yaren oluşu, yavrusuna ana oluşu, yuvasına çatı oluşu.. Kadının değdiği her yer mis kokar. Çamaşıra dokunur giyersin mis kokar, bulaşiklari yıkar, evi temizler toparlar ev mis kokar, yemek yapar mutfak mis kokar... uzar gider liste. Kadınsız ev afedersinde de Biraz b*k kokar (bende mizah yaptım burda)
Belki de haklısınız kadının en çok saçını sevmekle, çünkü kadın sevdiklerine saçını süpürge yapar..
Valla kadınları hafife almayın aduket yapmayi bizde biliriz icabında :) (yine mizah yaptım)
Serhat AKDENİZ
"kadınlar yavrusuna anadır"
"erkeğine yarendir "
"yuvasına çatıdır"
"bulaşıkları yıkar"
"yemek yapar"
"elinin değdiği yer mis kokar"
" kadınsız ev .ok kokar"
-bu bir mizah yazısıdır-
buyurun arzu ettiğinizce gülün
Serhat AKDENİZ
"kadınlar yavrusuna anadır"
"erkeğine yarendir "
"yuvasına çatıdır"
"bulaşıkları yıkar"
"yemek yapar"
"elinin değdiği yer mis kokar"
" kadınsız ev .ok kokar"
-bu bir mizah yazısıdır-
buyurun arzu ettiğinizce gülün
İsabella
Duygu yani bu, bende böyle hissedip böyle yorum yazdım. Saygısızlık mi yaptım.
Ben gulemedim yazıniza, siz begenmeyip gulebilirsiniz yorumuma. Saygı sonsuz.
Serhat AKDENİZ
İsabella
Peki.
Bu güne kadar çok yazi okudum ama ilk kez bir yazıyı eleştirmek istiyorum
Başlığı görünce dedim iste güzel bir konu
Siradanlikla başlayıp tırmanacak sanarken sıradan bir son
Kadınların sacları üstün koru yazılacak bir olay değildir en kısa zamanda yazicam ben okursanız sevinirim
Emeğe yinede saygılıyım yüreğine sağlık
Yazıda acaba mı dedim. Hani kırmızı sınır civarında bi şeyler mi okuyacağım.
Ki gayet de güzel olurdu, bunu en güzel şekilde becerecek de kapasite var sende . Ha bi ölçü ayarı diyoruz ya.
Bu kaynak işleri. Kaporta falan hani " aynen yengen" hesabı. Ben de ortalığı bi karıştırıyor muyum şimdi.
Bir kadının en çok aha işte burası sevilir deyip şöyle bi işaret parmağımla göstereyim. "Ya dur dağcı napıyon" falan diyosun şu an bunları okurken. 🤣
Ya yok öyle sansürlük bi şey yazmıyacağım.
Hani sadece hakkat bir kadının en çok en güzel yerini anlatacağım.
Bence gözleri.
Gözler hem yalan söylemez. İşte tam orda yakayı ele verirler zaten. Hem gözler kalbin de aynasıdır.
Hani şimdi duyuyorum sen diyosun " o şarkı ağbi" Yaaa hem de hemşehrin söylerdi hem de hani ne söylerdi ama. Hani Türkiye'nin tüm bayanları aşıktı ona. Adını yazmama da gerek yok değil mi.
Neyse" Bursalı de bari " dedin ben de dedim gitti. 🤣
Eee yakayla ne alaka şimdi. Yaka ne ki. Yakayı ele verirler diyosun.
Her neyse işte. Gözünden çakarız biz değil mi.
Neyse yorum çok uzadı.
Bi kaynak, bi mec. Bi ütü. Ya çok hoşsun sen.
Tebrikler Şairim.
Sen hep böyle gülümset.
🤣🤣
Sevgilerimle
Fikret Şimşek tarafından 6/11/2020 12:07:07 AM zamanında düzenlenmiştir.