- 611 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
“BAD-I HAYAT” ÜZERİNE
Türkülerimiz yazılı olmayan dilden dile dolaşan tarihimizin sesli halleridir. Erzurumlu Emrah’ın bir türküsü şöyle başlar:
Bad-ı saba selam eyle o yare
Mübarek hatırı hoş mudur nedir
Nideyim yitirdim bulamam çare
Mestan ela gözler yaş mıdır nedir
Erzurumlu Emrah sabahın seherinde esen rüzgâra (saba) söyleyip yârine selam yolluyor.
Elimde Mustafa Taş’ın 2018 yılı basılmış bir kitabı var. Kitaba isim olarak “bad-ı hayat” verilmiş. Yani hayat rüzgarı… aslında kitap bu ismi:
“Bazen delip geçmekte,
Herşeyi bitirmekte,
Sona erememekte,
Eser ki Bad-ı Hayat.” Şiirinin adından almakta
Kitap 148 sayfadan ve 112 şiirden oluşmakta. İçindekiler kısmına bakıldığında her şiirin doğal olarak bir başlığını görürken iki şiire başlık verilmemiş. Bu şiirleri okuduğunuzda ikisinin de babası için yazıldığını görürsünüz. Nedendir bilinmez bu iki şiir başlıksız yayına girmiş. Şiir başlıkları da belki tesadüf olacak şekilde hepsi tek kelimelik başlıklardan oluşmuş. “Börühan, Çığlık, Unutamadım, İmkânsız, Yorgunum, Mezar, Dua…” bu başlıklardan birkaçı sadece.
Şiirlerini genelde hece ölçülü yazan Taş, zaman zaman serbest şiirlerde serpiştirmiş kitabın aralarına. Yazar mısın? Başlıklı şiir serbest şiirine bir örnek:
“Yazar mısın diye sordu,
Yalan söyledim.
Yazar değilim dedim.
Oysa yazdım, bir zamanlar duvarlara…”
Şair hece ölçülü ve serbest şiirlerinin yanında “Hey Çocuk;” diye başlayan “Çocuk” başlıklı şiirini beyitler şeklinde oluşturmuş ve tam 22 beyit ile tamamlamış şiirini. Bu beyitlerden oluşan şiirin belki bu güne kadar görmediğim bir özelliğine rastladım. Beyitlerin son kelimeleri aynı kelimelerle oluşturmuş fakat bunlar anlamları farklı kelimeler. Bir örnek:
“Dünyada ölü kadar sayısı varmış SAĞIN
Yalnız kalırsın ve bomboştur solun, SAĞIN!..”
Şair Mustafa Taş şiirlerinde hemen hemen her konuya sözüm var demiş ve başlamış yazmaya. Hangi konuda ne yazmış onu sizlerin kitabı alıp okumanıza bırakıyor, buraya bir şiirini alarak şair Mustafa Taş’a yeni eserlerini beklediğimizin haberini veriyor, saygılar sunuyorum.
BÖRÜHAN
Burçtan ödün vermeyen yıkılmayan bir kale
Sevdanın ateşinden düştüm dillerden dile
Sana olan aşkımı dünya bilir yine de
Ben ki deli Börühan nasıl geldim bu hale
Bir burcundan el salla yüzünü göreyim
Gecem yok ki rüyamda seni göremeyeyim
Güneşimde hülyana dalan bak yine benim
Ben ki deli Börühan uğruna bir köleyim
Sen sunmuş olsan zehir bile içilir
İçimdeki bu sevda beni yiyip bitirir
Kulağımdaki sesin bedenimi eritir
Ben ki deli Börühan tüm dünyamı yeşertir
Ey güzeller güzeli sana âşıktır her can
Elimdeki kalemim yazmaz oldu heycandan
Sana kavuşmak için koştum dört bir yanından
Sen ki Kızılelma’sın, ben ki deli Börühan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.