- 594 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Müslüman mısın, Müslüman 'cık' mı?
Sorduğum soruyu anlamadınız mı?
Açalım o halde biraz konuyu. Bu soruyu sorduğunuzda; bir insan size, ‘Ben Müslüman’ım’ deyip farklı dini gruplara bağlı olduğunu söylüyorsa o kişi Müslümanlığı temsil etmiyor; ağzıyla söylediği dini kurumunu temsil ediyordur. Bu tip insanların beyni yıkanmış, köleleştirilmiştir. Bu kişilerin Müslümanlığına da itibar etmemek gerekir diye düşünüyorum. Bölücülüğüne dini alet edenler bu gruplardır. Bu kurum ve kuruluşlarda bulunan insanlar, diğer Müslüman grupların içindeki tek Cennetlik grup olduklarını düşünürler. Bu ısrarla empoze edilir. Yani Cennet’in anahtarı hocalarının iki dudağı arasındadır onlar için. Çünkü bu insanlar hocalarının yarı tanrı olduğuna inanacak kadar düşüncesizlerdir. Bazı İslami grup ve topluluklarda bu böyledir. Uygulamalar farklı olsa da birçoğunda amaç aynıdır. Bugün tehlike FETÖ idi. İnsanımız dini konularda bu kadar bilgisiz ve bilgi edinebileceği kaynaktan yoksunken, yarın bir başka dini grubun olmayacağının garantisi var mı? Zaman, zaman öz kardeşlerimle bile ayrı düştüğüm olmuştur bu konuda.
Atatürk’ün ‘tekke ve zaviyeleri’ kapatırken amacı; bugün ‘FETÖ’nün’ okullarını kapatan AK Parti’den farklı değildi. O dönemde de bu tip kuruluşlar Müslüman görünümlü, Türk kimlikli ‘ABD-Alman-İngiliz Fransız’ ajanlarını yetiştiriyordu; bugün de durum aynı. Yani grupların tek Cennetlik cemaat olduklarına iman etmeleri ve Cenneti kazanmak için kendini yarı tanrı ilan eden zatların her dediğini doğru-yanlış ayırmadan yerine getirmeleri, bağlı oldukları grubun veya hocasının dış mihraklara bağlı olması bu gruplara inanan ve destek veren normal insanları bile haberleri olmadan dış ülke ajanı haline getirmektedir.
Günümüz Türkiye’sinin en büyük sorunu budur maalesef.
Dünyaya bütün dinlerin ve peygamberlerin gönderilme sebebi işte tam da yukarıda anlattığımız bu konudur. Yani insanoğlunun kendini ilahlaştırma çabası...
Allah, indirdiği bütün dinlerde açık açık ‘Tek olduğunu, yaratılmadığını, varlığının başlangıcı ve sonu olmadığını, doğrulmadığını ve doğurmadığını açıklamıştır’ yani Allah birdir. Bu özellikler bütün indirilmiş dinlerde suiistimal edilmiş. Gönderilenler değiştirilmiş, insanlar kendi sapık idealarını kutsal kitaplara sokmuşlardır.
Bu maalesef İslam dininde de mevcuttur.
Şimdi buraya dikkat’ evet yanlış okumadınız İslam dininde de böyledir.
Sebebi haşa Kur’an-ı Kerim’in değiştirilmesi değil; her dini grubun kendi emeline göre dini kitabı yorumlamasıdır.
Kendi zamanında Atatürk bunun önüne geçebilmek için birçok icraat yapmış, bu konu üzerinde ısrarla durmuştur.
Bunun en büyük delili parasını cebinden vererek ‘Kur’an-ı Kerim’i’ Türkçe’ye çevirtmesidir. Böylelikle kendisinden sonra bile Türk halkı, dini kaynağından öğrenebilecekti. Zamanın şartları gereği ve kendisinden sonra gelenlerin durumu suiistimal etmesinden dolayı pek de başarılı olduğunu söyleyemeyiz.
Ne yaparsa yapsın onun da yapacaklarının bir sınırı vardı ve din tüccarlarını tam manası ile temizleyemedi.
Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun dediği gibi, “Bizim çocuklar pek okumayı sevmez.”
Halkımızın geneli okumayı sevmediği için illa okumuş veya o alanda kendini geliştirmiş insanlara hürmet edildi ve inanıldı.
Halk, din tüccarlığı yapanlarla din düşmanlığı yapanların arasında kaldı ve kullanıldıkça kullanıldı.
Peki, gelelim günümüze.
Ne yapmamız lazım?
Her şeyden önce güzel kardeşim, İslam’ın ilk emrini yerine getirip okumak lazım. Kendi eksikliklerimizi kendimizin tamamlaması, kendi sorularımızın cevabını kendimizin bulması lazım.
Nasıl mı?
Sadece okuyarak. Birey olarak öncelikle kendimizden başlayarak değişmek ve aydınlanmak lazım.
Sonra aile, mahalle, ilçe, il ve tüm Türkiye.
Sen kendini eğitmeden tüm Türkiye aydınlansın istiyorsun.
Yok, öyle olmaz.
Zamanla ve sabırla.
Önce kendinden başla. Kendin anla ve şu soruyu sor kendine. Devlete veya devleti ele geçirmeye çalışanlara kızmadan evvel sen neredeyse 100 yıla yakın Türkçesi mevcut olan Kur’an-ı kaç kere açtın, kaç sayfa okudun? Neredeyse hiç öyle değil mi?
Sen okumuş olsaydın senin çocuğunu, kardeşini, kuzenini, amcanı, dayını, teyzeni, halanı kandıramazlardı bu din tüccarları.
Sen anlatır engel olurdun.
Yıllarca zekatını, fitreni, kurban bağışını ‘Bu sahte hocalar krallar gibi yaşasın diye’ vermezdin.
Çok uzatmadan son sözlerimizi yazıp bitirelim.
Müslüman Allah’a itaat ve ibadet eder; kendini hoca veya yarı tanrı ilan eden (şeyh-tan) sahtekarlara değil...
Gazeteci Yazar
Tankutalp Altunsoy
YORUMLAR
Her söz her yerde söylenemiyor maalesef diye yorumuma başlayım. Bu yazım gazetede yayınlandığı için bir çok yerini yazı işleri müdürü ya kesti ya değiştirdi. Evet günümüz iktidarı Fetö ile işbirliği içindeydi belki hala da içindeler. Devlet işlerinin iç kısımlarını çok iyi bilsem de yazıp yayınlayamıyorum. Laikliğe gelince o kısıma yaptığınız yorum Türkiye için doğru değil bizde hiç bir zaman jakoben laiklik olmadı, ama diyorum ki keşke olsa idi. Günümüzde daha iyi koşullarda yaşıyor olurduk. Tekke ve zaviyelerin kapatılması konusu tamamiyle doğruydu. Bence bu günde aynısı yapılsa tamamen doğru olur. Nihayetinde bu tür kuruluşlar islama hizmet etmekten çok uzaklar. dünde böyleydi bugünde böyle.
Merhaba Değerli Hocam
Genel olarak önemli hususların altını çizdiğiniz muhakkak
Dinin özü ile beşeriyetin şirretliklerini ayırmak yönündeki çabanız takdire şayan
Kanaatimce tekke ve tarikatlar asırlar boyu İslam Tasavvufunun yaşandığı mekânlar olarak öne çıkar ve dahi önem arz eder
Şu kadar ki gerek dinin yaşandığı, gerekse sosyoekonomik hayata yön veren bir hüviyete sahip olmaktadır
Ne ki son devirde erozyona uğramakta ve yozlaşmaktadır
Atatürk"ün tekke ve zaviyeleri kapatması noktasında ıslah edilebilir miydi sorusu elbet sorulabilir ve tartışmaya açıktır da
Kanımca o günün şartları ve inkılabın ruhu içerisinde bu mümkün olmazdı
Laiklik Laisizm farkı üzerinde durmak elbette gerekir
Fransız ihtilali döneminin Jakoben laiklik vurgusu dünya geneliyle beraber ülkemizi de etkiler
Bu noktada Anglosakson liberal laiklik anlayışı daha verimli kılardı kanımca, kuşkusuz bize uyarlanmak suretiyle, hiçbir modeli kalıp almak fayda etmez son tahlilde, bir bakıma tercümenin asıl hüviyeti taşımaması
Yine hocam, İnkılabın sert ve otoriter yapısı toplumsal dirençle karşılaşır, siyasal süreçler buna bağlıdır
Şüphesiz 20”inci asrın ilk yarısının dünya genelinde totaliter yapılanmasıyla 1945 sonrasının demokratik Trendleri farklılık arz eder. Rüzgârların esiş yönü değişir hani.
İçerideki popülist siyaseti de yabana atmamalı elbet
*Zamanın şartları gereği ve kendisinden sonra gelenlerin durumu suiistimal etmesinden dolayı pek de başarılı olduğunu söyleyemeyiz.* cümleniz bunlara bağlı zannımca
*Atatürk’ün ‘tekke ve zaviyeleri’ kapatırken amacı; bugün ‘FETÖ’nün’ okullarını kapatan AK Parti’den farklı değildi.* yaklaşımınızı ise doğru bulduğumu söyleyemem
AKP, FETÖ ile birlikte hareket etti yıllarca. Birlikte yürüdüler bu yollarda. Aldandık, aldatıldık söylemleri koftur. *Öküz öldü ortaklık bozuldu* havası estirir açıkça
*Müslüman mısın, müslüman 'cık' mı?* başlığı da yazı içeriğine gitmemiş bence, taşımıyor açıkçası
Başlık vurucudur çünkü. İşi bitirir de, bozar da. *Ne İsa”ya ne Musa”ya* hesabı havada kalmış.
Efendim! *Bunun en büyük delili parasını cebinden vererek ‘Kur’an-ı Kerim’i’ Türkçe’ye çevirtmesidir.* söylemi de tutarsız ve dengesiz bence. Kur”anı Türkçeye çevirtmek için cepten para vermek bir devlet ve başkanı adına züldür derim.
Nihayet Hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla.