- 477 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAMI YAŞAMAK
İSLAMI YAŞAMAK
En büyük derdimiz bu. İnanmak ve inandığı gibi yaşamak. Maalesef bu durumdan çok uzağız. Müslümanım diyenler ya İslam’ı b ilmiyor, ya yanlış biliyor, ya da yanlış uyguladığı için o yanlış uygulamayı İslam zannediyor.
İşte bu zanlardan kurtulmanın tam zamanı. Yok, sayılan, inkâr edilen, öğretilmeyen, öğretilmesi yasak olan din gerçeği karşımızda bütün haşmetiyle arzı endam ediyor. Evet, efendiler dinimizi bilmiyoruz, yaslınızca bildiğimizi zannediyoruz. Herkes kendi bildiği İslam anlayışına sığınıyor. Gerçeği arama iştiyakı yok. Bu tecessüs kaybolmuş.
Her an gerçekliği arama ve bulma anlayışı kayboldu. Hep benim yanlışlarım doğrudur deme devri başladı. Yanlışlarımız kural haline getirdik. O kurallardan yola çıkarak bir hayat tarzı tutturduk. Bu da bizi hak ve hakikat çizgisinden ayırdı. Cehalet ve şekilcilik içerisinde battıkça batıyoruz. Oysa dinimizin ilk emri oku idi, biz onu son emir haline getirdik, giderek unuttuk ve yok saydık. Şimdi okumuyor, öğrenmiyor, git t gide geri gidiyoruz. Artık yerimizde saymıyoruz, dostlar batıyoruz. Debelendikçe debeleniyoruz, battıkça batıyoruz. Hep bir birimiz suçluyoruz. Hep hatayı birbirimizde arıyoruz. Kimse kendine toz kondurmuyor. Herkes nefsini putlaştırmış, her köşe başına nefsimizin putunu dikiyoruz. Övgüleri çok seviyoruz, övüldükçe övülmek istiyoruz. Eleştirinin en ufağına tahammülümüz yok. Bizi eleştireni yok ediyoruz.
Baştan aşağı kusurlarla doluyuz, o kusurları başkalarında görüyoruz. Hep başkalarını düzeltmeye çabalıyoruz- ben de dahil- kendimize dokundurmuyoruz. Oysa büyükler böyle miydi? Evvelkiler kendilerine hakaret edenlere ben daha kötüyüm, sen nereden bileceksin derlerdi. Bayezid-i Bestamiler Cüneyd-i Bağdadiler, Şahı Nakşibendiler böyle miydi? Onlar kendilerini Kitmir’den aşağı kabul ediyorlardı. Sahabe böyle miydi, tabiin böyle miydi? Peygamberler böyle miydi? Ben zalimlerden oldu diyorlardı, ben nefsime uydum diyorlardı.
Bir ufak hata için kendilerini günlerce cezalandırırlardı. Bizse hatalarımızdan dolayı nerdeyse kendimizi peygamber ilan edeceğiz. Evliyalığı geçtik. O makamları atladık, evliyalar evliyası olduk, Cennet ve Cemalullah’ı garantiledik. En iyiyi en doğruyu biz biliriz, en çok ibadeti biz yaparız, en makbul kişi biziz. Değerimiz öldükten sonra anlaşılacak. Bizi tanıyacak irfan sahibi bu devirde bulunmaz.
‘Emr olunduğun gibi dosdoğru ol ayeti gelince ‘Beni Hud Suresi ihtiyarlattı’ buyurdu Peygamber. Bizse dosdoğruyuz ya hiç şüphemiz yok bundan, ihtiyarlamıyor hep genç kalıyoruz. Bizi ihtiyarlatan dünya işleri, entrikalarımız, başsımıza dolanan üçkâğıtçılıklarımız.
Günah işlemekte üstümüze yok. Onları gizliyoruz, ibadetlerimiz açıktan, onları herkes görsün istiyoruz.
Kendimiz nefsi Raziye ve merziyye makamında sanıyoruz, ama hala nefsi emmarelikten kurtulamadık.‘sofiyim halk içinde’ diyen Yunus’u anlamadık. ‘Sen derviş olamazsın’ diyemedik kendimize. Bu yüzden de olma ihtimalimiz de kalmadı artık. ‘sen hakkı bulamazsın demedik, kendimizi gerçek Hak erenlerinin başı saydık. Bir gün geldi Azrail kapımızı çaldı. Eyvah dedik eyvah ki eyvah. Dev aynasında görmüştük kendimizi, karınca bile olmadığımız anladık. İş işten geçmişti. Yapacak bir şey yoktu.
Gelin o gün gelmeden, kıyametimiz kopmadan kendimize dönelim ne yapıyoruz, ne ediyoruz’? Bir muhasebe yapalım. Eksimiz ne, artımız ne görelim? Başkalarını bizden sormazlar. Bizi bizden sorarlar. Yerin üstü gibi altı da var. Unutmayalım. Tabii bu sözlerim inanmayanlara değil, inananlara…
Ahmet Kemal