- 779 Okunma
- 14 Yorum
- 3 Beğeni
OLACAĞINA BAK!...
Bu ‘yeni normal’ bütün alışkanlıklarımızı değiştirdi. )) Önceden gidişi gelişler vardı, şimdi herkes birbirini virüs gibi gördüğü için çekiniyor, anlamak lazım…
Biz de geçenlerde yakınlarımla canlı görüşmede sohbet ediyoruz. Çoğu benden genç, grupta eğitimleri nedeniyle evliliği ötelemiş genç kızlarımızda vardı.
Herkes, bu süreçte ne yaptığını anlatıyordu, renkli bir söyleşiydi. Bizi dinlemek ister misiniz?
Gelin görümce dertleşmeye başladılar:
- Şimdiye kadar şu dört duvarın bu kadar üzerime geldiğini hiç hatırlamıyorum. Sabah kalk, hizmetçi gibi ev işleriyle uğraş. Herkes evde, bir de istekleri var… Hiç bitmiyor!
- Bence sen dua et, etrafında insan var bari. Ben ne diyeyim?... Yan başına dön başına!..
- Aklına şaşayım, ne kadar huzurlu olduğunun farkında bile değilsin!.. Kardeşine de toz kondurmazsın!...
( Kahkahalar )
Bu sırada genç kızlar kıpırdanmaya başladılar. Belli ki sohbet onları sarmadı. Ben hemen seslendim:
- Kızlar, sizler neler yapıyorsunuz? Dışarı çıkabiliyor musunuz?
- Aslında yaş yasaklarına takılmıyoruz biz, ama evden çalışmayı akıl edene sürekli dua ediyorum(!). İşimiz bitmiyor ki!.. Ne zaman kavramı var ne de taleplerin arkası kesiliyor. Çok sıkkınım!
- Benimki daha kötü!.. Biz bir de canlı yayınla ders yapıyoruz, öncesinde sorular ve metinler hazırlıyoruz, ödevler veriyoruz. Hepsi klasik çalışma. Gelen ödevlerin kontrolü için gece yarıların kadar bilgisayar başındayım. Sabah kalktığımda bile artık onu arıyorum… )))
( Çok uzun kahkahalar)
Hazır herkesin keyfi yerine gelmişken ben de hakkımı kullandım:
- Ben de bu süreyi çok verimli kullandım. İlk önce size haber vereyim: NİKÂHLANIYORUM!
Uzun uzun gülenler vardı, onlar dahil herkes bir anda sustu. Bir şey söylemeye hazırlanan, saçını düzelten… o haliyle dondu kaldı!.. İnanamayan gözlerle ekrandan bana bakıyorlar. ( bir arada olsalar bakışarak durumu sorgulayacaklardı belki de )) )
Yaşıma saygıdan her akıllarına geleni de soramıyorlar, lafın gerisini bekliyorlar. En meraklısı sordu:
- Böyle bir zamanda hangi arada oldu bu? Yeni mi tanıştınız?
- Yok canım, çok uzun süredir hayatımdaydı benim.
Gözleri büyüdü, ekrana yaklaştılar. Üzülmemden korkan ve şimdiye kadar hiç konuşmayan sordu:
- Tabi, bir bildiğin vardır ama bu yaştan sonra bir daha üzülmeyesin!
- Sanmam!.. Onun kadar beni anlayan, sessiz - sakin yaklaşan olmadı.
- Aman diyeyim, çok sessizi de hayra alâmet değildir!
- O kadar demedik!.. )) Benden daha bilgili ve akıllı ama ben sormadan söylemiyor. Öyle vıdı vıdı insanın beynini yiyenler gibi değil.
- Biz tanıyor muyuz?
- A, bilmem? Belki bende karşılamışsınızdır ama aile uzantılarını kesinlikle tanıyorsunuzdur.
- Ha, öyle tanınmış bir aileden yani!
- Eh, öyle de denebilir…
- E, hadi anlatsana, çatlatma insanı!
- Aslında söyleyip söylememeyi çok düşündüm ama biliyorsunuz bizim ailede yalan yoktur. Sizden de hiçbir şeyimi gizlemedim. O nedenle anlatmaya karar verdim.
Biz uzunca bir süredir berberiz. Bazen gün boyu, bazen hafta sonları. Şimdiye kadar hiçbir kere neden öyle değil de böyle…. Neden şimdi değil de sonra… demedi!..
Tam iş arasında pili bitiyor bazen de… ‘benim pilim bitti’ demiyor. O kadar sessiz!... Ben hemen anlıyorum, fişi prize takıyorum, kaldığımız yerden işimize devam ediyoruz.
Kanadını kırıp onu melaike diye bana göndermişler sanki. Onunlayken içimde bir huzur… bir huzur!… Ne kadar hasret kalmışım o duyguya meğer… Hele bu evde kalma döneminde daha yakından tanıma şansım oldu. Gece gündüz beraberdik!..
E, daha ne bekliyorsun, bundan iyisi Şam’da kayısı dedim, kendi kendime. O da bana çok yakın. Hiç kızmıyor, hiç hata yapmıyor, ben yanlış yapıyorum, o düzeltiyor!.. )) Hiç sorun çıkarmıyor, istemediğimde hiç konuşmuyor… Yani sizin anlayacağınız kumanda bende!
Şu süreç bir bitsin, artık resmiyetle adını koymanın zamanı geldi!..
Baktım bu sessizlikle ondan bir teklif geleceği yok. Ben teklif ettim!
Nefeslerini tutmuş halde dinleyenler sanki koro halinde sordular:
- Ne dedi?
- Hiiiç!...
Haaaa, dedim. Sükût ikrardan gelirmiş ya… Onun evet demek istediğini hemen anladım!..:)))
- Kaç yaşında?
- Genç, genç… Epey genç… Benden çok genç!
Dillerini yutmuş gibi bakarken biri son bir gayretle sordu:
- Adı ne?
- Adı mı?... Ay!... Çok da aklımda tutamıyorum aslında… ‘h’li… ‘p’li bir şey ama…
- Hasan, Hüseyin, Hüsrev…
- Paker, Pars…
- Yok, yok… Öyle tanıdık adlardan değil!...
- Adını bile bilmiyorsun ve nikahlanıyorsun… öyle mi?
- Ne önemi var?.. Ben ona adıyla seslenmiyorum ki hiç!... :))
- İnsan merak etmez mi ya?.. Sen ilk misin, daha öncesi var mı?
- Onu biliyorum canım, ben ilk değilim. Bana verirken söylemişlerdi. Önceki çok hor kullanmış. Ben o konuda dikkatliyimdir, şimdilik bir sorun yaşamadık. E, bu sürede anladık ki ‘ iyi günde kötü günde birbirimizleyiz’… O zaman biz de duyuralım dedik. DEDİM!... :)))
- E, bari nereli olduğunu söyle!..
- Aaaa!.. Hiç bilmiyorum… Allah sizi inandırsın bak onu da hiç merak da etmedim, sormadım da… İyi mi?!?
Ama dur bakayım, seri numarasından ve üretim tarihinden belki yerini bulabilirim!...
Ha, bir de garantisi olacaktı bir yerlerde… Bak sorduğunuz iyi oldu, hemen onu bulayım, işlemde gerekebilir!!!
Serap IRKÖRÜCÜ
05.06.2020 Cuma
YORUMLAR
(:
düğün yapmayın
malum virüs var diyecektim kiii
(((:
çok samimi bir ortamın içine çektiniz
güzeldi
sevgilerimle (:
Serap IRKÖRÜCÜ
Okuyunca bu sefer ben gülümsedim!... :)))
Âlemsiniz!...
Sağlıkla ve huzurla kalın.
Sevgilerimle...
Hepimizi bazı teknolojik aletlerden şikayetçiyiz ama onlarsız da yapamıyoruz. İroni burada başlıyor sanırım.
Bir de mecburiyet var. Son dönemde yaşadıklarımız nedeniyle teknolojiye öyle bağlandık ki her şey normale döndüğünde alışkanlıklarımızdan vazgeçebilecek miyiz? Sanmıyorum.
Tebessüm ettik Serap Hocam! Her şey yakıştığı gibi mizah da yakıştı kaleminize. Kutlarım sizi ve değerli eserinizi.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
" Gülerim ağlanacak halimize..." Yazının vermek istediği de buydu. Sağolun...
Artık bir şekilde bu çalışma temposu zaman zaman da olsa tekrarlanacak, belki de bazı mesleklerde 'evden çalışma' kalıcı olacak!... Bunu zaman gösterecek.
Amacım da buydu zaten... Sevindim Serkan Bey... :)
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla..
Serap Öğretmenim!
Son günlerde okuduğum, en güzel Söyleşiydi!
Okurken, hem kendi köklerimize yolculuk
ettim hem de edebiyatçı kalemin ustalığına
yakından tanık oldum.
Anlattıklarınız bir tiyatro sahnesi ya da beyaz
perdeye düşen film sahnesi kadar canlı ve heyecanlı.
Bütün içtenliğimle kutlarım.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
E, biraz skeç gibi olsun istedim.
Tiyatral bir yaklaşımla beklenmedik son da onun içindi zaten... :)
Çok teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla...
Hayat bu virüslü de virüssüz de bir şekilde akıp gidiyor... Ev ile ailemiz ile biraz daha haşır neşir olduk, iyi de oldu bir bakıma... Bilgisayar mı? O da aileden biri artık, eskiden de öyleydi zaten de pandemi zamanı daha sıkı fıkı olduk haliyle... Kutluyorum güzel bir yazıydı Serap Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
Bizim ev halimiz de çalışma olduğu için sıkılmak şöyle dursuni yetişmekte zorlanıyoruz. Çünkü bilgisayar hâlâ ( bana göre ) insanoğlunun çok gerisinde. O nedenle çok yorucu bir süreç oldu.
Çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla...
Aşağı yukarı hallerimizi resmetmişsiniz serap hocam
kahvaltıma keyif oldu yazınız desem :))
günümün devamının iyi geleceğine dair bir his oluştu içimde...
teşekkür ediyorum
ve canı gönülden kutluyorum sizi ve kaleminizi....
saygı ve hürmetle
Serap IRKÖRÜCÜ
Umarım...
Katılımınız ve değerlendirmeniz için ben teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla..
Efendim, sık sık takılırım; bilgisayar ve akıllı telefon çok mu gerekli?...
Bu gerekliliğin gittikçe derinleşmesinin nedenleri ve sonuçları nelerdir, çoğunlukla yararımıza mı yoksa zararımıza mı, diye...
Şahsen çok yararımıza olmadığını kabul edenlerdenim...
Her ne kadar bilgisayarın başındayken ve/veya telefon elimizdeyken kendimizi daha insan, daha çağdaş gibi görüyorsak da, bunun dramatik bir yanılgıdan başka bir şey olmadığınıı, dahası bu yanılgının bir nevi çocukluk olduğunu düşünüyorum...
Çünkü, bu arada çocuklara mahsus bir bencillikle dolduğumuzu, insanca ilişkinin gereği olan yumuşaklıktan, tevazudan, , kalenderlikten, vücut dilinin uzlaşmacılığından uzaklara savrulduğumuzu biliyor olmalıyız...
Tabii ki bu yolun geri dönüşü imkansız gibi...
Neyse....
Bu nikah bizi sizin yazılarınızdan mahrum etmeyecek...;)
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok uzun yıllar direndim ve akıllı telefon almadım!... Oğlumla uzaktan görüşmelerimiz gerektikçe zorunlu hale geldi ama hâlâ mesajlara bakmayı bile unutuyorum..
Son zamandaki 'uzaktan eğitim' tamamen internet üzerinden gerçekleştiği için... ders hazırlıkları, canlı dersler, verilen ödevler... gece yarılarına kadar ödev kontolleri ve öğrenciye dönüşleri, bu çalışmaların çizelgelere geçişi, raporlarla bilgilendirmeler....... sıralarken bir yoruldum!..
Üstelik bütün bunları yaparken 'tek başınasınız'... Eşlik eden yok!... Sadece birkaç soru ya da teşekkür... o da yazıyla...
Bu sürenin geçici olduğu söylense de bir kez uygulamaya girdi ve öğrencilerin daha çok hoşuna gitti. Şartlar gereğince ara ara da olsa uygulamada hep kalacak diye düşünüyorum.
Korkarım gelecek daha çok buna göre kurgulanacak ve 'insan, insanın hayatından' gitgide çıkacak... 'uzaklara savrulmak'... benim de çekincem bu işte..
Çok samimi bir değerlendirmeydi, teşekkür ederim Yekta Bey.
Saygılarımla...
Bize de Allah mesut etsin demek düşer. Aslında görüntülü toplu nikah töreni de lazım gibi. Hepimize garanti belgeli.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
"Aslında görüntülü toplu nikah töreni de lazım gibi"
:)))))
İnsan yaşamından insan çıkıp da yerini teknoloji aldıkça bu absürd çıkışlar yavaş yavaş duyulmaya başlayacak sanırım!... :)
Çok teşekkür ederim. Gülerken düşünelim istedim.
Sevgilerimle...
Bir insan donanımlı ve benim gibi yazıp geçenlerden değilse,
ilmini, sanatlarını biliyorsa sonuç böyle bir yazı oluyor işte...
Terdid;Yazdıklarını okuyucunun hiç beklemediği bir biçimde bitirerek onu şaşırtma sanatıdır.
Amerikalı yazar O Henry hemen hemen bütün öykülerinde kullanır bu sanatı.
Şöyle düşünüyorum:
Edebiyatta böyle bir sanat varsa, o sanatta kullanmasını bilenin hakkıdır.
Bu yazıda olduğu gibi...
Selam ve saygılarımla Hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu tür konuların yazımında da 'püf noktası' final sanıyorum.
Terdit, bu çalışmalarda dediğiniz gibi uygun bir edebi sanat...
Değerlendirmeleriniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla....
:))
Mizah da sizin kaleminize çok yakışıyor Serap Hocam..
Tebessümle okudum.. Çok iyiydi..
Sevgiler..
Serap IRKÖRÜCÜ
Takdiriniz ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim Neslihan Hanım.
( Şİmdi sayfanıza gidince aydım!... )
Sevgilerimle...
yaka problemini hallettikten sonra kendimle yazıya geçebildim.
Ürkekçe başladığınız anlatım/ öykülerim ilk bir kaç satırından sonra kaleminizi daldırdığınız bu farklı kulvarda -o her zamanki Serap Hoca ceketini çıkarıp- kendinize gelen güvenle içinizden geldiği gibi dolaştırmışsınız. Her ne kadar örgünün ana fikri bir tanıdıktan çıksa da kurgudaki imza, sizin düş gücünüz. Tahminim; yazarken özellikle orta kısımdan sonra hem gülümseyip hem de çok keyif almışınızdır.
Çok güzeldi. Kahkahası bol ve düşsel gücü yüksekti.
saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
Fikir aklıma geldikten sonra gerisi 'çorap söküğü' gibiydi. itiraf ediyorum bu tarzı yazmak çok keyifli!..
Beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Sokağa yasaklı olduğum günlerde farklı uğraşlarım oldu mesela
Deniz Üstü Köpürür
Drama Köprüsü
Uğurlar Olsun üç türküye yoğunlaştım peki ne öğrendiniz derseniz
yol
sokak
meydan
kısaca yürümek hem aşk hem özgürlük
sevgi saygı ve selam ile.
Serap IRKÖRÜCÜ
Üç büyük eser, üç ilginç çıkarım!...
Doğrudur!....
Katılımınız içn çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Yemin ederim Sevgili Deniz, sesle güldüm!...
Böyle bir çıkarımını bekliyordum, yanıltmadın beni!.... :))))
Bu yazıyı çok önce hazırladım, çok yoğun bir dönemimdi, yorumlara dönemem diye biraz beklettim.
Bu arada başka yazıları ararken Fransa'da, ABD'de, Japonya'da gerçekleşenleri okudum çok şaşırdım. Ben böyle bir şey duymadım daha önce, o nedenle yazımın 'özgün' olduğunu sanıyordum!... :)))
Oysa eloğlu, düşünmenin ötesine geçmiş!...
İyi ki varsın!... Hep ol!...
Ne diyeyim!... Her şey gönlünce olsun... :))
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
'Hani neredeyse... az kaldı' haline gelince toplum, biraz da rahatlatmak gerekmiyor mu?
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
maalesef bu yaşam biçimi hepimizi zorluyor hocam, içinde bulunduğumuz durum karamsar olsa da bu lanet vürüsü insanlığın yeneceğine inanmak zorundayız yazın eve kapanmak zor yaşlısı genci fark etmiyor hepimiz aynı durumdayız... sohbetin aktarılışı çok güzeldi
Serap IRKÖRÜCÜ
Kişiselleştirip skeç tarzında işledim!...
Biraz da gülmek lazım... :)))
Katılımınız için çok teşekkür ederim...
Saygılarımla...