Ne Denir, Bazı Anlar Çivi Gibidir.
Dünden beri kafamda dolaşıp duran kelimeleri, hayır onlar kelime değil, düşünce olmalı. Şu soyut, görünmeyen, fikir denilen, hatıra veya hayal, kafatası içindeki bağırsak şeklindeki beynin içindeki şeyler işte...
**
Bir gün ilçedeki müstakil evimizin arka bahçesinde 15 er metrekarelik 2 adet kare şeklindeki toprakta biberlerimiz vardı, onları suluyordum hortumla. Biberlerin bir bölümü açık yeşil, diğer bölümdekiler de daha koyu yeşil fidelerdi. Neyse konumuz biber değil aslında.
Annem dedi ki: "Gün gelecek 10 metrekarelik yerden 10 aile beslenecek.." Sene 1991-92 olmalı.. 9-10 yaşlarındayım, annem ilkokul mezunu.. okutmamışlar işte.. Hiç bir zaman o sözü unutamıyorum. Lakin bu sözden bir fayda sağlayabildim mi, sanırım hayır.
Ve evet, dünya o noktaya doğru gidiyor sanki..
"Gün gelecek 10 metrekarelik yerden 10 aile beslenecek"
**
Üniversite 2. sınıf bitti, dönemim uzamıştı. Çakmıştım. Kız arkadaşımla aynı bölgedendik komşu şehirlerden, memleketimizden yaklaşık 650 km uzakta okuyorduk, yurtta tanışmıştık. Çok güzel günlerdi. Neyse, o staj için okuduğumuzun şehirden 2 saat mi 4 saat mi mesafedeki başka bir ilçesine gitti o şehrin.
Ben de aynı şehirde kalmış, memlekete dönememiş bir işe girmiştim... Zaten dönsem ne yapacaktım orada da bir iş bulup girecektim, burada da... Ev arkadaşlarımdan 1 ’i de gitmeme kararı almıştı, bari sınava hazırlanalım birlikte gibi..Onun da uzamıştı...
Bir gün kız arkadaşımın en yakın arkadaşını aradım, birlikte gitmişlerdi staja .. Sürpriz yapacaktım sevgilime..
Hafta sonu olmalı atladım otobüse gittim, kız arkadaşımın yakın arkadaşıyla planı yapmıştık, beraber çıktıklarında o markete veya başka bir bahane bularak onun yalnız bırakacaktı. Ben de ona tenha bir sokakta sürpriz yapacaktım. Planladığımız gibi oldu. Arada 40 dakika veya 1 saat farkla, o gün stajdan geç çıkmışlardı sanırım.
Ellerimde çicekler misali.. Çiçeksiz olur mu ya, basbayağı çiçekler vardı işte..
Sevgilimi takip ediyorum, yakın arkadaşı da evlerine dönerken bir bahaneyle onun yanından ayrıldı.. Onunla yani arkadaşıyla karşılaştık konuştuk tekrar.. Her şey yolundaydı.. Dar bir sokakta seslendim duymadı.. Çok heyecanlıydım, sürpriz yapacağım için bir kaç gün önceden trip atmaya başlamıştım bir de..
Biraz daha yaklaştım, sesimi yükselttim, adını söyledim, arkasını döndü falan filan...
Öyle bir koşmuş, sarılmıştı ki, ilk orada gurbeti, yalnızlığı, sana değer veren birinin yanında olmasının ne anlama geldiğini anladım..Sevinçten ağlamıştı.
**
Şiire başladığım yeni yıllardı, Kpps ile memur olmuştum, sene ihtimal 2005-2007 arası bir şey olmalı. Hece şiirinde gayet başarılı şiirler yazan birisiyle tanıştım. Msn den falan da epey yazışmıştık.. Öyle böyle derken, ısındık abi kardeş olarak..
Yaşadığımız şehirler arası 2-2,5 saat uzaklıktaydı, bir gün davet etti hafta sonu ziyarete gittim, oturduk, konuştuk, biraz gezdirdi o bölgeyi falan..
Aradan geçen bir zaman sonra o da beni ziyarete gelmişti. İkimiz de bekardık.. O doktordu benden de yanlışım yoksa 6-7 yaş büyüktü. Ziyarete geldiğinde ben de onu gezdirdim bulunduğum şehri, bir ara da türbe gibi bir yere gittik.
Abdest aldık küçük mescitte namaz falan kıldık, dışarıya çıktık, hava sıcaktı ben şadırvanda elimi yüzümü yeniden ferahlandırırken aşağı yukarı 70 yaşlarına bir teyze geldi oraya, bir şeyler sordu bana, abim daha türbenin orada bilgilendirme yazılarını falan okuyordu..
İhtiyar teyze ne sormuştu hatırlamıyorum lakin Kur’an üzerine bir şeylerdi. Bildiğimce cevapladım. Kuran bilgime güvenirim.
Neyse abim geldi yanıma, kimdi o dedi, bilmiyorum bir şeyler sordu falan filan..
"Böyle yerlerde karşına çıkan kişilere hatta daha çok ihtiyarlara dikkat et. "
Bu söz de aklıma kazındı. Sonrasında ne konuştuk hatırlamıyorum.
"Böyle yerlerde karşına çıkan kişilere hatta daha çok ihtiyarlara dikkat et. "
Türbeler ve çevresinde, yapayalnız aniden karşımıza çıkan yaşlılar tekin değil miydi acep??
**
Daha önceki yazımda bir olay anlatmıştım. Talebe mi öğretmenin ayağına gider, öğretmen mi talebenin ayağına gider gibisinden...
O muhabbette de aklıma kazınan: Dünyayı ters mi çevireceksin?
Dünyayı ters çevirmek nedir ki, bunu başarabilir miyim?
Sıradan bir sözdü, oysa o an ölümsüzdü sanki..
**
İlk okuldayım ihtimal 5. sınıfız, son sınıf yani, teneffüs arası maç yapmak alışkanlığımız.. Herkes bizi izliyordu, zaten a ve b diye iki beşinci sınıf vardı, sınıf takımları devamlı maç yapardık gibi..Yoksa tek sınıf mı vardı?? Hatırlamıyorum tam..
Bir ara top dışarı çıktı, korner kullanacağız.
Top oynadığımız yer de öyle ahım şahım bir alan değil hani.. Neyse bir arkadaşım korner kullanmaya gitti, ben de kale önünde bekliyorum kalabalıktan, ceza sahası denen yerden biraz dışarıda, göz göze geldik benim hareketleneceğim yere topu attı ve ben de ön direğin (taşın) yanından çok güzel bir gol yapmıştım..
O arada geçen süre sanki yıllar geçse de zamanı durdurmuş gibi.. Aynı çizgi filmlerdeki gibi her şey gölgeli, gri, sadece korner kullanan, futbol topu ve golü atan aydınlıkta gibi yani..
**
Hayatımda iki sefer torpil istedim, biri kendim içindi diğeri değil, kendim için istediğim üniversiteydi, okulum 0,02 gibi bir puanla uzamıştı transkripte öyle gözüküyordu.. 0,02 puan için 6 ay daha o şehirde kalamazdım, halletmem gerekirdi, lakin ne yapacağımı bilemiyordum, isteseydim geçerdim o dersi veya ortalamanın üzerine çıkardım, niye ortalamanın altında kalmıştım ki ...
Hem o kadar küçük bir puan için 6 ay nasıl kalabilirdim, burslar falan da kesiliyordu sanki..
Neyse bölüm hocamızın yanına gittim, odasına girdim elimde transkrip, odada diğer bir hocam daha var. Ne söylediğimi hatırlamıyorum, aldığım cevabı da tam hatırlamıyor gibiyim, lakin elimden bir şey gelmez bu saatten sonra gibi bir ifade kullanmıştı hocam..
O 0,02 lik farkı gösteren transkriple odadan çıkınca baktım tekrar..
Neler yaşadım bilemiyorum o an, ancak 0,02 lik fark işte..
Bu sayı özel bir sayı oldu benim için, 0,02!
**
Epey dine ve tarihe meraklıydım, menkibelere, romanlara, dini kitaplara gibi..Çok okudum epeyce..
Osmanlı zamanında yanlışım olmasın bir padişah namaza durmuş, namaza durunca 3. tekbirden sonra namaza başlayabilmiş..
Bu durum ona sorulunca... 3. tekbirden sonra karşımda Kabe’yi görebildim o yüzden 3 sefer tekbir aldım diye yazıyordu okuduğum öyküde veya anekdotta.
Bir hafta sonu bir akrabamıza gittik, bir köy evi, akşam. Yılı ve yaşımı hatırlayamayacağım.. Büyükler muhabbeti koyulaştırdı gece uzun olacaktı ihtimal.
Misafir odasına, yatacağımız yere geçtim, odun sobası yanıyordu, kıpkırmızı olmuştu, lakin hayat denilen koridor buz gibiydi, kuru soğuk denir ya... İhtimal kış mevsimiydi.. Kapıyı açtım odayı biraz ılıttım. Canım sıkılıyordu.. Aklıma keyfiyet namazı geldi, çünkü yatsıyı kılmıştım..
Buz gibi suda çok güzel bir abdest aldım. ya 4 rekat ya da 40 rekat namaz kalacaktım..Önden de küçük tövbe etmiştim.
Pir ü pak olmuştum.
Zaten epey gençtim, fazla günahım olamazdı..
Her rekatta 7 fatiha, 3 amener resülü, 3 hüvallahüllezi, 3 elemneşrahleke,3 asr, 3 ihlas... Epey uzun sürmüştü..
rüku ve secde dualarını da 7 şer defa yapacaktım. Keyfiyet namazları çok güzeldir..
O namazda Kabeyi görmeyi çok istemiştim, kaç defa tekbiri yenilesem de görememiştim..
Sanırım ben sultan olamayacaktım. Olmuyordu..
**
Bir gün dostumun birinin kelek attığını öğrendim daha doğrusu hissetmiştim. 2-3 yıl dershane hayatım olmuştu. Kız arkadaşımla en yakın dostum beni aldatıyor olamazdı.. Lakin olmuştu.. Ayrılmıştık bir yıl, bir yaz peşimden koşmuştu ben pas vermemiştim, sonra ben onun ardından koştum o pas vermedi..
Sonra araya giren bizleri barıştırmak isteyen bir dostum vardı.
Dostum da o kızla aramızı yapmak için çok uğraşmıştı, hem ne uğraşı.. O şekilde uğraşırken sanırım onlar birbirini sevmeye başlamış gibi.. Dershane zamanıydı işte gençlik.. Ben başka bir arkadaş bulmuştum lakin aklım da hep o kızda idi..
Olmaması gereken gönül ve akıl durumları..
Dostum Besyo seçmelerinde koşulara katılmıştı bir sene şehir stadında bir çok arkadaşımız vardı, bir arkadaş grubuyla ben de başka arkadaşları izlemek veya destek vermek için oradaydık..
Eski kız arkadaşım da bir arkadaşıyla gelmişti aynı tribündeydik. Allah allah o niye gelmişti ki, yakın bir arkadaşı veya destekleyeceği kimse olamazdı.. Biliyordum çünkü, sonradan anladım ki ,o dostumu desteklemek için gelmişti, zaten orada çakmıştım köfteyi..
Dua ettim, Allah’ım düşündüğüm gibiyse ....... koşuyu tamamlayamasın yere yığılsın... 3 dakika geçmeden yere yığılmıştı, koşuyu bitirememişti... Tesadüf müydü, gönlümün eşref saatine mi gelmişti, perdeler kalkmış mıydı o ara..
Hem böyle bir şey vardı ise bana dostum neden söylememişti..
O yere düşünce bir an sevinmiştim sanki, sonradan sonra hep pişman olmuşumdur.. Gençlikte kankalar hep derler ya, hiç bir kız aramızı bozamaz, açamaz, önce kanka gibi..
Hala zihnimdedir o dostumun yalpalaması, yere yığılması .. Her şey gri sadece o an bembeyaz gibi..
**
Bir gün köydeyim, dayımların köyünde. Lise sonda veya dershanenin ilk yılı olmalı.. Yaz ayında yardıma gittim sanırım..Nokia 3210 telefon var.. Köy evinde telefon tavana yakın yerde çekiyor, kanepeye veya yer yatağına yatınca şebeke çekmiyor. Arada yükseklik olarak 1 veya 1,5 metrelik mesafede bağlantı kayboluyor yani..
Bir kız arkadaşımla mesajlaşıyoruz, o kıza açılmam lazım. Hoşlanıyorum, balkondaki manzara harika.
Bir vadi, sağda solda orman, bahçeler, meşe cam ağaçları, upuzun bir vadi, 5-6 km ileride çayın geçtiği yerler gözüküyor, ay dolunay halinde, pürüzsüz bir yaz gecesi.. Cırcır böcekleri, evin altındaki komşunun bahçesinde rüzgar ağaç yapraklarıyla konuşuyor..
Ben ayağa kalkıyor mesaj çekiyorum telefonu yukarı kaldırarak, sonra oturuyorum, biraz bekleyip telefonu tekrar kaldırıyorum havaya, acaba cevap geldi mi? O meşhur mesaj sesini hatırlayan var mı? dıt dıt..
Kalbim deli gibi atıyor, acaba evet diyecek mi? Havadan sudan yazışırken her kelimeye bin anlam yüklerken..
Telefonu indirip kaldırmaktan yoruldum, sıkıldım, cevap gelmiyor işte.. İhtimal hayır diyecek... Telefonu havalandırmanın oraya koydum yatışa geçtim.. Işığı kapatıp yatacağım, köyde erken kalkılır, dayı oğlu çoktan uyuduydu belki de...
Işık açık masada bir bardak içinde buğday başakları ve içlerinde bir gül var.. Gözüm onlara gitti,neyse uykum da yok gelmiyor, bardağı aldım tekrar balkona çıktım, balkonun kenarına koydum, buğday başkaları ve gül ile konuşuyorum zihinsel olarak, arada bir kanepeye çıkıp telefona bakıyorum acaba şebeke var mı diye... hadi cevap gelsene..
Yoksa morardım mı? Erken mi açılmıştım. Nerde yanlış yapmıştım. Niye yarım dakikada bir gelen dıt dıt sesi onca zaman geçmesine rağmen ötmüyordu ..??
O zamanı da ve anları da unutamam.. Buğday başakları ve gül, dolunay, rüzgar,cırcır böcekleri ve o görüntü.. Elimdeki sigaranın ucu içine çektikçe öyle kıpkırmızı işte..
Sabah uyandığımda cevap gelmişti.. Her ne kadar evet dese de, sanki evet demesi hayır gibi bir şey olmuştu.. O mesaj sabaha kalmamalıydı.
**
Bir gün yine dayımla traktörle dağa gitmiştik veya yayladan dönüyorduk veya yukarıdaki tarlalara bakmaya gitmiştik, daha doğrusu beni de yanında götürmüştü. Dönüşte mantar toplayalım diye bilinen bir tepeye çıktık, traktörü aşağıda bırakmıştı. Epey yorulmuştum ve epey küçük de olabilirim, dayımın adımları çok büyük geliyordu bana ve o hiç yorulmuyordu, kaç yaşında olabilirim bunları düşünürken ki??
Neyse diyelim... Tepeye çıktık, dayım hadi sen şu tarafa git mantar topla ben de diğer yana bakıp geleyim dedi, orada mantar olur muydu diye de soruyorum kendime, ağaçların altında olmaz mıydı mantar..
Neyse ben zaten yorulmuşum, mantar da bulamadım, lakin dayım görünürlerde yoktu, ne kadar zaman geçmişti ki, korkmaya başladım, aşağılardan köpek sesleri de geliyordu zaten kurtlar (canavar ) da olabilirdi çevrede. Olamaz mıydı, rüzgar esiyordu serin serin, üşeme hissi geldi, rüzgar korku salmaya başlamıştı bana, tepede güneş veya biraz inmiş miydi, dayım yoktu.. Her şey düşman olmuştu bana, kertenkele de görüyordum, kocaman canavara dönüşüyorlardı zihnimde..
Korku sarmıştı her yanımı, bağırmaya başladım dayı dayıııı..... Dayımın gittiği yere doğru hızlandım, daha çok bağırıyordum... Dayı nerdesin.... Aslında erkekliğe bok sürdüremezdim, dayım aniden karşıma çıkarsa korkar gözükmemeliydim..
Lakin korkuyordum, yapayalnızdım işte.. güpegündüz bir korku çöreklenmişti her yerime..
Hem de ne korku... Öyle böyle değil..
Çok korkmuştum hiç bir şey yokken, güpegündüz..
Sonra dayım çıka geldi, elindeki poşette bir miktar mantar vardı, toplamışlar dedi, bunlar kalmış...
Ne oldu sen bulamadın mı?? Korktun mu yoksa??
**
Sonuç mu bazı anlar vardır, zamanlar, çocuklukta ve gençlikte yaşanır, bir ömür zihninizden çıkmaz.
Yıllar içinde o anlar yaşanmaz olur artık, zihin fazla kalabalıklaşmıştır.
Zaten belli bir yaştan sonra hayat anılardan ve öğütlerden ibaret hale gelecektir.
Yedisinde neyse yetmişinde de o dur dedikleri bir ihtimal biraz biraz doğru olmalı.
Lakin sorun neyse üzerine gittikçe sorun olmaktan çıkar.. Lakin sorun neyse o an.. Hangi olay olursa olsun;
Hasret mi, derin düşünce mi, zaman ve mekanı ortadan kaldırmak mı, aşk mı, korku mu, başarmak mı, heyecan mı, anlamak mı???
Sadece istemeye bakar, istenirse yapılır ve yenilemeyecek hiç bir şey yoktur.
Lakin istemek gerek, gerisi gelir ve lakin istemeye değmeyecek bir dünyadır burası..Bu yaşam böyledir.
İnsanları bu yüzden anlayamam.. Dünyada çok fazla yalan var.
İki ucu boklu dünya dedikleri bir yer burası..
YORUMLAR
Anların ve anıların çokluğunun çok yaşamakla değil, 'çok şey yaşamakla' ilgisi var bence.
Bu kadar çok yaşanmışlık içinden de durup durup zihnimizin kapısını tıklatanlar, bizde bir yönüyle 'en' vasfında kalanlar olsa gerek.
Onların içinden de seçtiğimize göre... eh artık, seçki listemizdekiler yüzeye çıktıkları için rahatlamışş olsalar gerek... :)))
Üstünkörü değindiğiniz her an'ın( sizde bu kadar derin izler bıraktığına göre ) hikayeleri de vardır. Onlar irdelenerek yazılsa başlı başına seri konusu olabilir...
Öyle olursa hem konular kendi içinde değerlendirilir hem de her biri hakkıyla irdelenmiş olur diye düşündüm.
Kaleminize sağlık Ekrem Bey.
Saygılarımla...
Yinsani
"eh artık, seçki listemizdekiler yüzeye çıktıkları için rahatlamışş olsalar gerek... :)))"
katılıyorum :))
katkılarınız ve önerileriniz için çok teşekkür ederim..
saygı ve huzurla..
Her anı, ayrı bir öykü olacak derinlikte ve güzellikte sevgili Dünyevi.
Okurken, kendi aklıma çivilenen anıları hatırladım tek tek. Zamanla hepsini sevmeyi öğreniyorsun galiba. En azından kabulleniyorsun. Bir arkadaşımın deyimiyle; “o duyguyla kol kola yürümeyi” öğreniyorsun... olaylar, insanlar değil, hissettiklerin kalıyor en çok.
“ ben ev bakmadım nedense bir his baktım hep...boş bir daireye girince kendini evinde hissetme duygusuyla...emlakçı salona bir seyler anlatırken ben güneşin yansımasına, evin kokusuna takılmıştım...işte anlat deseler anlatamam ama nerede görsem tanırım...görsem dedim evet çünkü o his görünce bile tanınacak bir halde olurdu...” demiş Sky’ım, kardeşim. Onu neden bu kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım bu arada onu da belirtmeden geçemeyeceğim:)
“İstenirse yapılır” mı, o ayrı bir tartışma konusu sanki. Ama, çok haklı olduğun bir konu var ki; hayat anılardan ibaret kalıyor. İyi ki de öyle oluyor be arkadaşım, en kıymetlilerimiz hep orda çünkü.
Hep iyi kalasın... sevgilerimle...
black_sky
Çokça seviliyorsun !!!!!
Nesildaşım sen hep yaz ben de kaçak da olsa yoruma gelerim...
Bir Eflatun Ölüm
Bahsetmiştim sana, yakında sınavım var. Ararsan, bi kenarda ders çalışıyor olacağım:) yazarsanız seslenin, gelirim:)
Ha bu arada; yazdığın o şiiri paylaşmalısın bence canımın içi. İkinize de sevgilerimle çokça...
black_sky
Sınav için ben de heyecan yaptım inan..umuyorum yok yok biliyorum hakkını vereceksin..siz varsınız diye buralarsa gezinip duruyorum zaten. Nesildaşım yazıyor tutamadım kendimi yorum yapmadan seni de görünce burnumum direği titredi.
Ararım tabii ki kontörüm yok ama mesaj atayim bari;)) yakınlarda olduğunu bilmem güzel..hep yakın kal dilerim.
Bir Eflatun Ölüm
black_sky
Yazmayı çizmeyi bırakmadık tabii kendimizce devam ediyoruz..bakalım artık seslendirme gelsin sana ulaştırırım hemen
black_sky
Bir Eflatun Ölüm
Seviyorum seni!
black_sky
Affola artık!;))
black_sky
Yinsani
muhabbetinizin daim, kardeşliğinizin sorunsuz olmasını diliyorum nesildaşımla:))
Seslendirmeleri de bende merakla bekliyor olacağım.
Günaydın bu arada:))
saygı ve huzurla..
Bir Eflatun Ölüm
Dostluğumuza dair iyi dileklerin için de çok teşekkür ederim. Çok şanslı hissediyorum bu anlamda kendimi.
Laf aramızda, hangi şiirimin seslendirileceğini düşündüm ama bulamadım:) bana sürpriz olacak, sabırsızlıkla bekliyorum bakalım.
Yinsani
ben harıl harıl gys na çalışırken birden khk çıktı karşıma:))
başarılar dilerim..
black_sky
Şimdi büyük beklentiler olmasın öyle gönülden gelen amatör işler diyelim;))
Şimdi kardeşim tahmin edemedi ama dinleyince anlayacak neden o şiir diye sanırım...
Nesildaşım senin yazının gölgesinde muhabbet güzel oluyor serildik biz de artık affolla;)
Yinsani
nasılsa bir çaresini bulursun diye..:)
hangi şiire eklenecek onu söyle dinleyelim..
Bir Eflatun Ölüm
Ve inan ben de bu şiir olmasını dilemiştim. Hatta rica etsem ayıp olur mu diye düşünmüştüm. Ama nasıl ses eklendiğini bilmiyorum ben.
black_sky
Yine böyle muhabbet ederken söylemiştin...nesildaşım sormuştu seni tarif eden şiirin nedir diye...ısmini yazmıştın...Dedim e artık seslendirmeye bu yakışır...
Nesildaşım daha etkin bu işlere nasıl olacağı konusunda..sesli şiir ekleme deyip şiiri seçip seslendirme dosyasını seçiyorsun bildiğim...
Bir Eflatun Ölüm
Yinsani
şiir bitmesin istedim..
el atıyorum hemen konuya...
lakin nasıl olacak..??
black_sky
Gerçi benim görevim tamamlandı sayıyorum...sahibine gitti ve beğendi eee daha ne olsun yahu...
black_sky
Karantina durumları başlamadan sahnee izleme şansına ermiştim onu resmen gözlerim dolmuştu...
black_sky
Yinsani
sesli şiir ekleden ilgili şiiri seçip pcden gelen sesdosyasını ekleyip tamam deyin..
türü wma4 mü ne ihtimal yüklenir.. yüklenmezse gelen ses dosyasını
"mp3 e çevirme" diye internetteki bir siteden mp3 çevirip eklemek gerekir..
mp3 e çevirip nesildaşıma gönderiyorum şimdi..
o da size göndersin ekleyin ilgili şiire..
black_sky
Ah be nesildaşım ölürken muhtemel o kalbimizdeki çivilerle öleceğiz...kursağımızda takılı kalacaklar...
Zamand hatırlanmaya değer şeyleri silmek için sanki mücadele içinde ve silmek istediklerin içinde aksi bir tavır içinde.
Sen anlatırken tüm o anları gözümün önüne geldi...arka fonda kalan onca şey ve çivi gibi saplanan o hisler...tuhaf olanı o duygu..o duygu ile şekilleniyor tüm görüntü...
Bir ara okul için ev bakıyorduk malum öğrenci halleri bilirsin..ben ev bakmadım nedense bir his baktım hep...boş bir daireye girince kendini evinde hissetme duygusuyla...emlakçı salona bir seyler anlatırken ben güneşin yansımasına, evin kokusuna takılmıştım...işte anlat deseler anlatamam ama nerede görsem tanırım...görsem dedim evet çünkü o his görünce bile tanınacak bir halde olurdu...
Uzun yazıyorsun nesildaşım ama ben okumaktan nedense sıkılamıyorum;)))
Eline yüreğine sağlık...yine geldim bak senin yüzünden buralara..
Sağlıcakla kal dilerim.
Yinsani
İlk atamam çıktığındaki şehirde 2-3 senede 4 ev değiştirdim...
Evler ve bıraktığı izlenim... Yine mi ev değiştireceksin demelerinden bıkan arkadaşlarım, eşya taşımaktan asla bıkamazlardı:))
ve ben şu zamanlar 4 senedir aynı evde oturuyorum... lakin ne eşya taşıyacak arkadaşım var, ne de ev değiştirmeye isteğim..
hani eskiden konar göçer kabileler olurmuş ya orta çağda:))
çok fazla enerjim varmış, ya da çok çabuk ihtiyarladık ya hu her yönden...
kazık çakacak değiliz ya bu dünyaya... ölürüz elbet bir gün, en güzel halde, ne güzel ölümle..
ölüm bile yaşamayı çağrıştırır bana... bir ölüm kadar güzel yaşamak... o kadar çok öldük ki artık öldürülemiyoruz sanki...
kemal sunal kendi için kiralık katil tutmuştu lakin şartları vardı.. :))
katkıların için çok teşekkürler nesildaşım.
eksik olma..
saygı ve huzurla..
black_sky
Sağlıcakla kalasın hep dilerim nesildaşım
en alttan başlayım istemek gerek
canın çıkıncaya kadar da istesen nafile...
bu kadar uzun yazmak zorunda mısın, her bir anıyı ayrı anlatsan
bir başına özgün bir öykü olacak ama yok sen illaki uzun uzun yazacaksın
okuyucu yazıya bakar bakmaz sayfadan kaçacak hol okuyan da pek yok ya ne şiir ne yazı:)))
ve bence yazının özeti ''sana değer veren birinin yanında olmasının ne anlama geldiğini anladım..Sevinçten ağlamıştı. sadece sevinçten ağlanmıyor... en çok da sana değer veren birisinin yanında olmayışına ağlanıyor. :((
çenem düşecek az daha devam edersem...
sonsuz sevgi ve hürmetimle ekrem can
en sevdiğine emanetsin
Yinsani
İstemek gerek, direnmemek gerek olmayana.. Her olayda devamlı damlamak da fayda etmez mermeri delmek için değil mi..??
İnanıyorum, o mutluluğa şiir yazacağız ustam!...
Tatlı rüyalar
Dün gece veya iki gün önce rüyamda ne görsem iyi, kendimle alakalı:))
Bir ara anlatırım..
O mutluluğa şiir yazacağız...
Saygı sevgi ve hürmetlerimle ustam..
eksik olmayın.