- 378 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kaybeden biz mi aşk/mıydı?
Onu ilk tanıdığım da. Aman Allah”ım nasılda aniden çıkmıştı karşıma. Nedendir bilmem. Birden elim ayağım titremişti. Neydi benim içimi birden alev gibi saran bu duygu. Ayaklarımdan başlayıp, taaa beynime vuran bu garip heyecan nedendi? Yoksa ilk görüşte aşk buna mı derlerdi. Ben ilk görüşte aşkım mı olmuştum? Yanıma geldi. O kadar erkekler arasından nasılda beni çekip çağırdı yanına. Demek ki oda beni seçmişti. Teklifi karşısında şaşırmıştım. Çok ani olmuştu benim için. Onu hiç tanımıyordum. Hayır deyip de yoluma devam etmem gerekirken, neden yanında donup kalmıştım. Bir cevap veremedim. Evet, kelimesi çıkmadığı gibi ağzımdan, hayır da diyemedim. “acele etme” dedi. “Cevabını sonra verirsin.” İçimdeki o garip duygu ile okul yolunda ilerledim.
Derse kendimi veremiyor, hocayı dinlemiyordum. Aklım hep ondaydı. Bir sabah aniden karşıma çıkmış, beni benden almıştı adeta. Cevabımı 3 gün sonra verdim. Kalbimin derinliklerinden gelen o sesi dinlemiştim. Aklımla duygularımın arasındaki bu zorlu savaşı duygularım kazanmıştı. Kabul ettim. Hayatımın en güzel anları olduğu gibi, acı dolu hatıralarımın da başlamasına imzamı atmıştım. İlk 20 gün çok güzel geçmişti. Her gün okula birlikte gidip geliyor, hafta sonu, gece boş zaman buldukça hep birlikte oluyorduk.
O kadar masumdu ki. Bana dokunmaya bile kıyamıyordu. Çok kısa sürede inanılmaz derecede bağlanmıştım ona. Hiçbir anımı onsuz geçirmek istemiyordum. Kimseyi sevemem, kimseye güvenemem dediğim zamanda çıkmıştı karşıma. Ben ona sonsuz güvenip, içimde yıllardır biriktirdiğim kocaman sevgi ile sevmiştim onu. Her şey için çok erkendi belki. Oysa kendimi frenleyemiyordum. Bir yandan da buna gerek duymuyordum zaten. Çünkü zamansız bir anda bulduğum bu sevgiliyi sevmemem için hiçbir neden yoktu.
Sevincim, üzüntüm, mutluluğum, her şeyim olmuştu O böyle birini neden terk etmek için uğraşacaktım ki? İlk günden daha yemin etmişti bana; benden başka kimsenin olmayacağına. Nereden bilebilirdim ki, ayrılık çanlarının böyle erken çalacağına. Daha bir ay bile olmadan gelip kapıya dayanacağını. Evet, tam gerçek aşkı, aradığım sevdayı buldum derken, o beni bıraktı. Artık yalnızdım.
Korkunç bir acı kaplamıştı içimi. Yol yakınken kurtulduğuma sevinmem gerekirken, ağlamaktan yenik düşmüştüm bile çok kısa süre içinde. Adına şiirler yazdığım, ismini benliğime, sevgisini kalbime kazıdığım o Yeter yoktu artık. Ben unutmanın yollarını ararken, hatıraları bana unutturmamayı öğretiyordu. Unutamadım. Beklide kendisi unutmak için hiç uğraşmadan unutmuştu bile beni. Ya ben? Ben ne için tüketiyordum kendimi? Sonra. Tekrar çıktı karşıma. Bensiz yapamadığını, yapamayacağını söyledi. Bende onsuz yapamazdım. Aynı düşünceyle ayrılan ellerimiz birleşti. Sımsıkı sarıldık birbirimize. Yıllardır unuttuğum mutluluğu yeniden tattım onunla. Kaybettiğim aşkı kazandım. Ama sonra. Tekrar bitti. Hiç anlamadığım bir sebepten dolayı tekrar ayrılık girdi araya.
Aynı şehirde, aynı mahallede otururken biz yine ayrıydık. Askere gidiyordum. Son geceyi hiç unutamam. Nasıl vedalaşmıştık. Arayıp ve beni görmek istediğini söyledi. Saat gece 11e 5 vardı. 11.30da otobüsü kalkacaktı. Evden nasılda fırlayıp koştum mahallenin başına.
Evdekilerin bir şey söylemesi benim için önemli değildi. Onu görmek istiyordum son bir kez de olsa. Yanına vardığımda gitmek istemediğini gözlerinden okuyabiliyor, fakat kulaklarımla işitemiyordum. Gözlerim doldu, ağlamak istemiyordum. Sarıldık yine sımsıkı. “Bitecek” dedi. “Döneceksin” dedi. Ama bekle demedi bana. Bende “bekleyeceğim” diye haykıramadım arkasından. Çalan korna sesleri uzaklaştırdı onu benden. Artık aynı şehirde ayrı değil, ayrı şehirlerde birlikteydik. Çünkü biz birbirimizden ayrılamazdık. Ayrı yaşayamazdık. Çok ayrılıp barıştık. Her ayrıldığımızda ona inat başkalarını buldum. Fakat olmuyordu. Yeri dolmuyordu işte. Her seferinde, bu defa kesin bitti diyor, fakat bir türlü ondan kopamıyordum.
Ona askerdeyken gönderdiğim bir mektupla sayısını unuttuğum bir ayrılığı da ben yaşattım. Teskeresine 17 gün kala terk ettim onu. Nasıl yaptım bunu bilemiyorum. Fakat bu pişmanlığımı içimde götürecektim. Çünkü bu sefer giden o değil, ben olacaktım. Roller yine aynıydı. Fakat kahramanlar yer değiştirmişti.
Üniversiteyi kazanmış, 2 yıl doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım şehrimi, aşkımı, sevdamı, hatıralarımı, onunla ilgili olan bütün anılarımı ona bırakarak 2 ye onu terk edecektim. Bu üst üste vedalarım onu da yıkmıştı. Arkadaşlarından haberlerini alıyordum. Oda tükenmişti. Benim 2 yılda tükendiğim gibi. Artık kararımı vermiştim. Aramayacaktım. Çünkü o liseli saf kız gitmişti. Liseli büyümüştü artık. Üniversiteli olmuştu. Akıllanmıştı. Biten sevgiler için gözyaşı dökmeyecekti. Gururunu çiğnetmeyecekti. Her ne kadar sevse de, yaptığı hatalardan pişmanlık duysa da, aramayacaktı. Peki, nereye kadar sürecekti bu? Nereye kadar dayanabilecekti onsuz yaşamaya. Evet dayanamadı.
Bir kez daha gururumu ayaklar altına alıp aramıştım onu. Sanki onu teskeresine 17 gün kala bırakan ben değilmişim gibi o kadar tatlı bir sesle konuştu ki benimle. Yine bensiz olmadığını söyledi. Ne olursa olsun oda bana kızamıyordu. Bizim yollarımız ayrılsa da bitiremiyorduk içimizde birbirimizi. Tüketemiyorduk sevgimizi. Bu şekilde 4 yılımızı geçirdik. Yeri geldi güldük, yeri geldi sarılıp ağladık. Küstük, barıştık. Fakat ne olursa olsun birbirimize delice âşıktık. Evlilik planlarımızı bile yapmıştık. Evlendikten sonra Yeter/e kot yasaktı. Etek giyecekti. İkimizde çocuğumuz için çalışacaktık. Kendi geleceğimiz bitmişti, çocuğumuzun geleceğini düşünmeye başlamıştık. Evlenip mutlu olacaktık biz. Bizi çekemeyenlere, kıskananlara bunun bir heves değil, gerçek sevgi olduğunu gösterecektik.
Yapamadık. Birbirimize verdiğimiz sözleri tutamadık. Çünkü biz ayrı yaşamaya mahkûm edildik. Biz bu hayat yolunda beraberce koşarken, yolumuza dikenler döktüler. Bizi çekemeyenler bizi yendiler. Biz bu aşkı sürdüremedik. Ben onu yalnız bırakmam diye and içmişken, en kötü gününde yanında olamadım. O korkunç bir kaza geçirmiş, vücudu ve yüzü konfeksiyon fabrikada ki kazan patlaması sonucu yanmıştı.
O Samsun hastanelerde koştururken ben ondan 1.004 kilometre uzakta başka bir şehirde, Balıkesir/Edremit/Akçay/daydım. Hastalığı boyunca haber alamadım. Ev telefonlarına çıkmıyor, cep telefonunu başkalarına açtırıyordu. Yüzünün yanmasından dolayı benimle birlikte olmak istemediğini söylüyormuş.
Herkese onu unutmamı söylüyormuş. Artık benimle olmak istemiyormuş. Çok dua ettim. Aradan aylar geçmişti. Telefonlarıma çıkmamakta ısrarlıydı. İyileştiğini duydum. Ama onu duyduğum gün bir şey daha öğrendim. Artık aşkımız gerçekten bitmişti, İşte o gün son noktayı koyduk ve son kez çektik ellerimizi ellerimizden. Artık sağlığı yerine gelmişti. Ailesi onu kendi yakın çevresinden biriyle evlendirmek istiyordu. Evde yalnızdım. Tüm duvarlar üzerime geldi o anda. Yeter/im evleniyordu.
Çerçeveletip vitrine koyduğum fotoğrafımızı aldığım gibi duvara attım. Her yer cam parçası olmuştu içip içip kendime geldiğimde ise artık kolumu hissetmiyordum. Bileğimin acısı tüm kolumu uyuşturmuştu. Artık o benim değildi ya. Böyle güzel başlayan bir aşkın ihanetle biteceği aklıma gelmemişti hiç. Neyin bedelini ödüyorum bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, biz bu aşkı silemeyiz içimizden. Çünkü izlerini bıraktık kendimizde. O yüzünden, ben bileğimden.
İkimizde yaşıyoruz, ama ayrı ayrı ne kadar yaşayabiliriz aşkı. Oda mutlu değil biliyorum. Bende denedim ama ondan sonra olmadı kimse. Biz bu devrin Leyla ile Mecnun’u olmak istemiyorduk. Sadece kavuşmak istiyorduk. Olmadı, kavuşamadık. Aşk katilleri öldürmek istese de sevgimizi biz yaşatmak için uğraşmıştık. Başaramadık. Yine kötüler kazandı bu savaşı. Biz kaybettik hem birbirimizi, hem bu savaşı, hem de aşkımızı.
Gerçekten onu unutamıyorum ben Yeter/imi kaybettim oda Sami/sini belki bir yerlerde beni hatırlıyordur ben çünkü her gün anıyorum hala onu seviyorum.
Acaba şimdi nerelerde kaç çocukları ile boğuştu mutlumu mutsuz mu sağ mı veya bu dünyadan göçmüş gitmiş mi gerçekten bilmiyorum.
Sami Arlan..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.