- 734 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YUDUM SU /AKÇE
Aynaya baktım benmişim
Aldım elime asayı köy, köy ilçe ilçe dolaştım. Ara sıra konakladım sohbet eşliğinde kuru bir çay içtim. Nereden gelip nereye gidersin dedikleri zaman "Ankaralıyım Ankara’dan gelir Ankara’ya giderim dedim.
Aynaya baktım benmişim saçlarım beyaz,
Aldım elime asayı köy köy ilçe ilçe dolaşacaktım. Bulamadım. Nereden gelip nereye giderim sormadılar bile. Sorsalar da Ankaralıyım diyemezdim. Çünkü Artık ne Ankara beni tanıyor ne de ben Ankara’yı. Sahi nereliyim ben. Dağ taş gökdelen. Beni tanıyan da yok misafir eden de yok. Nerede benim güzel yürekli güzel insanlarım, güzel memleketim.
Bir yudum su bile akçe ile. İstila mı var?
YORUMLAR
Fatma Hanım;
Konunun içeriğinden ziyade kullandığınız üsluba şiirsel bir hava katarak okurlara bir solukta okuma zevkini yaratmışsınız. Bu akıcı dil ve üslup ile ne hikayeler yazılmaz ki... Günümüz yaşantısının her anında geçmişi arayıp bulamamak sizin için ne kadar özlem yaratıyorsa, bilmenizi isterim ki bizim için de aynıdır. Duygusal kişiliğinizi şiirsel söylevle ön plana çıkarmanız, yazınıza ayrı bir hüzün katmıştır. Kaleminiz daim keskin olsun, sevgili yazar arkadaşım.
Fatma Oral
Saygılarımla.
Herkes malıyla mülküyle , eşiyle dostuyla, tarlasıyla tapanıyla, işiyle gücüyle.... gerekli destekleri meleketlerinde görerek gönenç içinde yaşasalardı kim memleketini bırakıp da 'yaban ellere' geride sevdiklerini bırakıp da giderdi.
Ağır sanayinin en çok olduğu ikinci il olarak o kadar çok iç göç var ki burada da... Hep onların yerine kendimi koyduğumda gerçekten üzülüyorum. Çevresiyle, görgüsüyle, adetiyle uyum sağlamaya çalışırlarken 'ziyafet masasına davet edilen garibanlar' gibi çekingenler. Elleri uzansa, kolları uzanmıyor.
Biraz empati...
Ne onlar istedi böyle olmasını, ne biz!..
Kaynaşmak en iyisi...
Sıkıntılı bir anınızın yazısı sanıyorum Fatma Hanım.
Sevgilerimle...
Fatma Oral
Sizin nezdinizde yanlış anlaşılmak beni çok üzer. Dikkat ederseniz yazımda kimseyi ne suçluyor ne de direkt kızıyorum. Ancak çocukluğumun sıcacık Ankarasını özlemek benim de hakkım. Üstelik bu şehri bu hale fakir ve göçebe insanlar getirmedi ki. Siyasilerin rant peşinde koşmaları, Toprak zengini ya da rant zengini insanların yapılaştırması. Şehir ikiye bölünmüş gibi. Bir taraf zengin ve çok gösterişli. Diğer taraf fakir ve vasat. Bir yerden bir yere binbir zahmetle gidiyoruz. İmkanım olsa daha küçük yerlere gideceğim. Ne yazık ki bizim de işimiz Ankara'dan.
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sadece farklı bir açıdan baktım...
Ben de bir büyük şehrin yerlisi olduğum halde, görevim gereğince Anadolu'nun birçok yerini dolaştığımda neden oralarda kalamadıklarını daha iyi anladım. Ben de çoluğumun çocuğumun geleceği için daha farklı şanslara açık yerlere gitmeyi düşünebilirdim.
Bizim şehrimiz de ( birçok büyük şehirde olduğu gibi ) aynı zıtlıkları yaşıyor. Bir yanda şaşaalı yaşamın olduğu yerleşim bölgeler, diğer yanda varoşlarda yaşam mücadelesi veren insanlar. Sebep hep aynı!... Oy hesapları yüzünden plansız kentleşme... Rant için yok edilen şehirler...
İstanbul'da bugün neredeyse yerlisinin kalmamasının sebebi de bu değil mi?
Benim de şehrimden ayrılmak gibi bir niyetim hiç yok... :))
Sevgilerimle...
Ne kentli memnun
Ne de köylü memnun hayatından
Çünkü; Köyler ilçeler boşaldı aktı büyük kentler tıka basa doldu
Gelenler kentli olamadı
Kentlilerde gelenlere uyamadı
“Orantısız güç güç değildir”
Her şeyde ölçü güzeldir
Nice saygılarımla
Fatma Oral
Geçen Ankara tabelasını okudum. 5,5 milyon
Yeminle hepsini kafamda gezdiriyor gibiyim. Üstelik gelenlerin bir memleketi var ara ara gidip nefesleniyor. Bizim o da yok. Gidebilen deniz kenarında yazlıklarında. Gidemeyen apartman köşelerinde.
Sağlıkla kalın.
"Ankara Ankara güzel Ankara
Seni görmek ister her bahtı kara "
O Ankara bu Ankara değil artık.
Selam ve Saygılar Kardeşim.
Fatma Oral
Müthiş bir değişim ve modernleşme adına yozlaşma var. Kendi memleketimin yabancısıyım. Yakup Kadri Karaosmanoğlunun yaban geldi aklıma. Onun yaban ile bizim yaban karşılaştırılması bile.
Saygılarımla