Yurtsuz gözyaşı / renksiz mutluluk sanatı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bugün Ali Asker’i dinledim uzun bir zamandan sonra:
‘’Sen söyle,
Sana ağlamak mı zor?
Sen söyle gülüm
Ağlamak mı zor
Gülmek mi?’’
Elbette tüm zamanlarda zorlu yaşamla karşı karşıya kalan insanın en büyük ideallerinden biri hayata karşı gülümsemek, mutlu olduğunu hissetmekti. Mutlu olduğunu hisseden insan yaşamın içinde var olduğunu hisseden kişiydi. Bu kavramla ilgili sayısız kitap yazıldı. Öyleyse öyle kolay mıydı mutluluğa ulaşmak? Mutluluk neydi?
‘’Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?’’ demişti yıllar önce Nazım.
Tanımı oldukça zor olan soyut kavramların bambaşka çizgi ve renklerle resmedilişi, estetik algı içinde insanda bambaşka bir etki bırakacaktı kuşkusuz.
Nazım’ın isteği öylesine sıradan, bireysel bir istek de değildi.
Oysa Nazım da en güzel sözcüklerle şiirinde mutluluğu ne güzel anlatıyordu:
‘’…Sonra saygıyla toprağa oturdum,
Dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...
Bahtiyarım...’’
Sanatın anlatılmak istenene dair pek çok ifade biçimi vardı elbette, bu ifadeler içinde duyguların resmini çizmek duyguları anlatabilmek için yeterli miydi?
Mutluluğu ya da acıyı yansıtmak için ressam neye ihtiyaç duyardı? Sadece tuval, fırça ve renkler miydi gerekli olan?
Sözcüklerin, çizgilerin ve renklerin dünyası; soyut kavramları hissetmenin, insan ruhuna ayna tutmanın, o müthiş karmaşaya ulaşmanın tek gayesi miydi?
Bu sabah bu düşünceler aklımdan geçerken ilk dönem flaman resminin temsilcisi Rogier van der Weyden’in ve İtalyan ressam Guercino’nın eserlerindeki hüzün ve gözyaşı teması ilgimi çekti.
Bir resimde yüze dökülen birkaç damla gözyaşı, bir başka resimde göz yaşını silmeye çalışan bir kadın…Resimdeki gözyaşları insanın kederini nasıl da doğal ve dokunaklı bir gerçeklikle yansıtıyor.
Nazım haklıydı…Mutluluğun resmini çizilmeliydi. Mutluluğun da aşkın da acının da resmi olmalıydı.
Çünkü çizgiler, renkler bazı duyguları sözcükler kadar hatta bazen sözcüklerden daha etkili anlatabilecek bir estetik yaratıcılığa sahip..Her resim bir akımı temsil edebileceği gibi her resmin bir hikayesi de olabiliyordu.. Filmlere, romanlara konu olan, filmin ana ekseninde yer alan ne çok tablo var. Estetik yönünün etkileyiciliği olan bazı resimler, bir yaşam felsefesini de tanımlıyor..Kathe Kollwitz resimleri gibi.
Kathe Kollwitz; idealleri, duruşu, mücadelesi ve olağanüstü resimleriyle beni çok etkileyen bir ressam. Kathe’nin resimlerindeki çizgilerin kararlığı, sarsıcılığı,oğlunu savaşta kaybeden yaralı bir anne olarak ölene kadar savaşlara karşı tepkisiyle onu eşsiz bir ressam yapmıştır gözümde.
Kathe : “Hiçbir zaman soğukkanlılıkla değil, adeta hep kanımla çalıştım” demiştir. Onun çoğu eserlerinde işçi sınıfı, ezilen kadınlar, yurtsuz çocuklar ve ezilmiş halkın acıları, mücadeleleri vardır.
Elbette her resmin bir teması, estetik yönü, felsefesi olmalıydı. Kathe için ise resim:
İnsanlara duyarlılığı, insancıl yanı, evladını yitirmiş anne olmanın acısının kısacası hayatının amacının koyu çizgilerle ifade şeklidir.
Kathe’nin resimlerinde gözyaşı yoktur; ancak acıyı göz yaşından daha çok derin çizgilerle ifade eden siyah beyaz renkler hatta renksizliği vardır.
Mutluluğun resmini çizmeliydi Abidin, bu gerekliydi, hem de çok gerekliydi. Çünkü sanatçıdan sonra yalnızca mutluluğun resmi kalacaktı geride kalanlara.
İşte Kathe bunun bilincindeydi.’’İnsanlığın dağlar kadar büyük acılarını anlatmak benim görevimdir.’’ diyerek zor ve mücadele ile geçen bir yaşamının ardından resimleri ve mücadelesiyle unutulmayacak bir sanatçı olarak hafızalardaki yerini almıştır.
Neden söz değil de resim diye kendime sorduğumda Kathe’nin ölmeden önce söylediği sözlerini anımsıyorum:
‘’…İnsan gittikçe sessizleşiyor. ‘’
‘’ Her şey durgun.”
YORUMLAR
öncelikle hoş geldin sevgili hena...
insan yazıyı okuduktan sonra kendini bir ressamın yerine koymak istiyor...yazı dilinin samimi duruluğu sayesinde "ressam olsaydım neleri resmederdim? hangi temayı işlerdim?fırça darbeleriyle neyi anlatmak isterdim?" gibi düşüncelere daldım...şunu söylim sana benim tablolar heralde o kadar karma karışık bir şey olurdu ki kimse bi anlam çıkaramadığı gibi, estetiği katlettiğim için de bol bol yergili sözcüklere maruz kalmam da tuzu biberi olurdu...velhasıl içimde kabaran yerli yersiz bu dalgalar yüzünden benimki suya öykünmekten öteye geçemezken, anlaşılmamanın verdiği o hazla da korkarım ki kendimi de bi halt sanırdım...
açıkçası bu kadar yeteneksizken bile böylesine bi hezimete uğramayı bile göze almak istiyor insan...
çünkü sessizliği en güzel bir resim anlatır...acıyı ya da sevinci anlatmanın en iyi yolu bir fırçayı eline alıp hesapsız, sorgusuz renkleri dansa kaldırmaktır...bu konuda ressamların bizden daha özgür iradeli olduklarını düşünüyorum...ve de daha şanslı...bu benim penceremden bana görünen gökyüzü...ve bulutların bize anlatacaģı çok şeylerin olduğunu düşünüyorum...ama belki bir ressamın yüreğinden bize yansıyan bu ruh hali sanıldığından da farklı ve karmaşık, daha da içinden çıkılmaz bi durumun varoluş hikayesi de olabilir...
bu konuda şair ve yazarları daha talihsiz ve kadersiz buluyorum...özellikle şu süreçte...tabi seçtiģiniz-işlediğiniz konular da önemli rol oynuyor...ve sanırım ressamlar da aynı kaderi paylaşıyor bu hususta...işte tam da bu arenada ortak yazgılarını birbiriýle paylaşıyorlar...
bi halk ozanının, toplumsal yaralara parmak basan şair ve yazarların, sürrealist ressamların anlatmak istediği duyguların altında aykırı düşünceler hep yatar...baskılanmış iç dünyaları, ruh hallerini, her anlamda üstü örtülmüş gerçeklerin kabuğunu tırnaklarıyla kazıp gün ışığına çıkarmak istemeleri en doğal haklarıyken; karşılığı hep ceza olmuştur tarihte...ve halen de öyledir...
aslında konu çok uzun, ben bu boyuttan pencereden baktım...daha da yazacaktım aslında ama konuyu dağıtmak istemiyorum fazla...
bu paylaşım için teşekkürler hena...bi sessizlik sayende çözülmüş oldu...
yakın bi gelecekte mutluluk tablosunun resmedilmesi ve aynı gökyüzünün altında buluşmak umuduyla güzel kal hep böyle...
çokça sevgiler hena...
Gule tarafından 6/6/2020 7:24:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
hena
Belki resimle olmuyor ama ben senin forumunda paylaştığın yazılar,resimler, günlük tarzı notların ve yorumlarınla olağanüstü estetik düş dünyanı görebiliyor,hissediyorum.Çok teşekkür ederim güzel ve değerli yorum için.
Çokça sevgiler...
Gule
hena
Şiir, bırakmaz yakanı biliyorum Suna.
Çok teşekkür ederim..Çokça sevgilerimle..
"Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir."
Nietzsche
Güzel bir deneme yazısı ve sanat-edebiyat kokuyordu; güzel bir anlatım, verilen örneklemeler yerli yerinde ve etkileyiciydi.
Meta ve teknoloji bağımlılığı tüm toplumları bireyselleştirdi ve her göğün altı sessizler ordusu ve kaygı dolu bir bekleyiş içindeyiz; bir kıyamet provasını andırıyor her hareketlilik...
yüreğinize bin selam bıraktım
hena
Çokça selamlar..
Beni içsel bir yolculuğa çıkararan bu yazı için tüm samimiyetimle teşekkür ederim size hena
Eğer iki seçenek varsa ben mutluluğun resmini tercih ederdim
Neden sonra acinın resmiyle başbaşa kalırdım.
Acı daha tesirlidir ve sanata daha yatkındır bana kalırsa
Acı da mutluluk da bir denge unsuru olur hayatın...
Mutluluğun resmini çizmeyi istemek ama acıyı, acının resmini görmek gibi.
Teşekkürler hena.
hena
sevgiler...