2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
640
Okunma

Bedenimin görünmeyen ortağı; ruhum…
Kasvetli ve soğuk gecelerin karanlığı, billur düşleri sorgu odası ışığı altında yargılarken, utancın hezeyanları kısık sesiyle ruhumun yama tutmayan gömleğini, sökük dikişlerinden yakalayıp peyderpey yırtıyordu...
Mavinin karaya karıştığı noktada, dalgalara yenilmeyen gemilerin yegane dostu deniz fenerinin gövdesindeki taş tuğlalar nasıl ki karanlığı aydınlatan fenerin dimdik duruşunda zindelik takviyesi ise, bendeki derinliği çağlar öncesinde bilinen kırgınlıklarımı, tenimde batacak yer bulamayan özlem kıymıklarını, telaşsız ama ihmal etmeden varlığımdan uzaklaştırıp, ruhumun yere meyilli bakışlarını tebessümlere çeviren öyle kocaman bir umuttur…
Umut ki vaat edilen bir huzur..
Zaman hızını bir sürat teknesi ile kıyas edip yalın ayak koşarken ,kimi zaman ardında mahzun bakışlı kimseleri görünce şefkatli çarkını yavaşlatır, kimi zaman da rüzgarında savrulup düşenleri, ardında bıraktığı tozlu dumanda göremeden esmeye aşık kimliği ile yeni zamanları doğurmaya koşar. Tereddütsüz bilinir ki yeni günde yeni geçitler sunarak, gecenin hüznünü gündüzün aşkına davet eder..
Her yeni bir gün doğumunda, gece karanlığından vazgeçip esmer tenini güneşin ilk ışıklarının şefkat kokan kollarına bırakırken, her yeni bir gün batımında, aşka sarılı gündüz,hilkatine aykırı da olsa, teslimiyetin vefa ile vücut bulan sarmaşığında, karanlığa bir kez daha razı olan benliği gecenin katran rengine dalıyordu. Kavuşma nasıl olmalıydı sorusuna cevaben tablolara yakışır bir biçimde resmediyorlardı.
Ayrılığın zihinleri yakıcı tarifi, her yaralı gönlün suskun dilinden kelime kelime dökülürken , özlemin yetim bıraktığı kimsesizler gece ve gündüzün kaç kez buluştuğunu fark etmeden hesap ediyordu. Sorular ve cevaplar tabelalarda asılı olduğu halde ,yine de davetsiz gelen ayrılık, bir daha asla yaşanamayacak sanılan mutlu anları hafızalardan biraz daha silerken, acının uyuşturduğu bedenler biraz daha eskiyordu…
Ve deniz feneri “Yaşanan, yaşanmayan her durumunda saklı, umudun beyaz yelkeni!” diyordu..
ZEYNEP SENA DOĞANTEKİN.