- 436 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
CENNETİN ANAHTARI
CENNETİN ANAHTARI
Hayat veren “gülüşlerin” matemlerimi örtüyordu. İçimdeki senli çığlıklarla uyutuyordum yüreğimi. Uzunca bir yolun kenarında yürüyen, “nur yüzlü bir kadın gibi” görmüştüm seni. Türkünün ocağında, gecenin zifirisinde sevdana konuşlandım. Alaca karanlığın gizeminde, kuşlar “duru sessizliği” etrafa yayarken, ben sana doğru yol alıyordum.
“Gecenin sihirli sesinde, “destani şiirler” mırıldanıyordu yalnızlığım. Uçtan uca şifreleniyordu sözcükler, güzel memleketim diyerek ışıklanıyordu her taraf. Ne ağır yükler taşıdın be adam diyerek mırıldanıyordu içimin sesi! Şimdi de ah diyorum!.. “Kimisine hayat, kimisine de mezar olmuş bu koca kent.”
Hangi dili konuşursak konuşalım, rüyanın dibinde, uykunun serüveninde, denizin derinliklerinde esen rüzgâr şiddetle adını içime yalpalıyordu.
Ben, en çok, “insan yanını” sevdim. Hep kendimden, bir şeyler buldum sende. Onurlu bir yüreğe sahiptin. Gözlerinden düşen bakışlarla, bana yüce “bir anneyi” tarif ediyordun.
Seni asla unutmadım! Cennetin anahtarı ile girdin can evime. İçimdeki senli sevgi kilidini sonsuza kadar açtın. Ve açtığın yerden, bir daha da çıkaramadım seni!
Biliyorum, hep düşüneceksin! Neden böyleyiz diye? Bir takım şeylerin hissedilmesi, yaşanılması adı konmamış yazgılar, mutlulukların boyunduruğu altında gizleniyordu.
Biten zaman dilimi, bize geçmişin hüzünlerini taşıtıyordu. Çok kırdık, döktük, ama hep inşa etmeyi bildik!
Biliyorsun! Can evimin dokuz hücreli köşesinde yaşattım seni! Yokluğunun çaresizlikleriyle kavruldum, durdum. Şiddetin kıyısından ne kadar geçmiş olsak da, asla birbirimize gönül koymadık!
“Kimi zaman eylül de üşüdük, kimi zamanda nisanda kavrulduk, asla birbirimizden vazgeçmedik!” Ne kadar kırgın olsak da, geçen sancılı günlerde, hasretin resmini hep içimize kazıdık, ama “sevgimizin mührünü” hiçbir zaman kaybetmedik!
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.