- 323 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ZÜLFÜ LİVANELİ.
ZÜLFÜ LİVANELİ.
20 Haziran 1946 yılında Mustafa Sabri Livaneli ve Şükriye Livaneli’nin çocukları olarak Konya’da dünyaya geldi. Henüz küçük yaşlardayken müzikle ilgilenmeye başladı ve bağlama çalmayı öğrendi.
1964 yılında Ülker Tunçay ile evlenen Livaneli çiftinin 1966’da kızları Aylin Livaneli dünyaya geldi.
Politik duruşu sebebiyle, 1971’de yaşanan darbe sonrasında cezaevine giren sanatçı 1972 yılında İsveç’e yerleşti.
Stockholm’da bir yıl müzik eğitimi gördü. 1973’te ilk albümü Chants Revolutionnaires Turcs’ü Belçika’da yayınladı. 1975 yılında mezun olduktan sonra, çalışmalarını uzunçalar olarak kaydetti. Bağlama çalarak yaptığı geleneksel türkü formundaki müziğiyle batı enstrümanlarını bir arada kullanıyordu. Zengin ve farklı bir müzikal altyapı oluşturmaya başlamıştı.
1976’da Otobüs filminin müziklerini yazan sanatçı, daha sonraki yıllarda da filmler için beste yapmaya devam etti.
Nazım Hikmet‘in şiirlerinden bestelediği şarkılarını, 1978 yılında yaptığı “Nazım Türküsü” albümünde bir araya getirdi.
Müziği geniş kitlelere ulaşmaya başladığında, dünyaca ünlü pek çok müzisyenin de ilgisini çekmeye başladı. Maria Faranduri ve Mikis Theodorakis‘le çeşitli ülkelerde konserler verdi, plaklar doldurdu.
Ekim 1986‘da Cengiz Aytmatov‘un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Issyk – Kul Forumu‘nda yer aldı.
1987’de senaryosunu da yazdığı ilk filmi “Yer Demir Gök Bakır” için kamera arkasına geçti. German Camera Award ve San Sebastián International Film Festival tarafından ödüle layık görülen ilk filmin başarısı büyük oldu.
1988’de çektiği ikinci uzun metrajlı filmi, “Sis”te, ünlü aktör ve yönetmen Elia Kazan rol alıyordu. Kazan’ın aktör olarak rol aldığı son film olan Sis, Montpellier Mediterranean Film Festival ve Valencia Festival of Mediterranean Cinema gibi iki önemli festivalden de ödülle döndü.
1993’te sanatçı Şahmaran filmini çekti. Türkan Şoray ve Mehmet Balkiz’in başrollerinde oynadığı film, diğer iki filmine göre daha az ses getirdi. Şahmaran, 1976’dan itibaren yaklaşık 30 film bestelediği, aralarında, “Sürü”, “Yol” ve “Yılanı Öldürseler” gibi önemli yapımlar için yazdığı şarkılar da olan, film müziği çalışmalarının sonuncusuydu. Livaneli aynı yıl ilk kitabı olan “Diktatör İle Palyaço“yu yayınladı.
1994’te ikinci kitabı “Sosyalizm Öldü mü?” çıktı. Sanatçı aynı yıl, yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday oldu.
1996’da merkezi Paris’te bulunan UNESCO tarafından büyükelçi olarak seçildi.
1998‘te,“Orta Zekalılar Cenneti“, “Arafat’ta Bir Çocuk“, “Livaneli Besteleri-Nota” kitaplarını yayınlayan sanatçı, 1999 yılında ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday oldu.
2001 yılında “Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm“, “Engereğin Gözündeki Kamaşma” kitaplarını yayınlayan Livaneli, 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili seçildi.
2004 yılında partisinden istifa edip bağımsız milletvekili olan sanatçı, 2005’te, Mikis Theodorakis ve Kanada‘da yaşayan bilim adamı Apostolos Papageorgio ile birlikte, antik dönemin en önemli hekimlerinden biri olan Efesli Soranos adına verilen ‘Soranos Dostluk ve Bilim Ödülü‘nü aldı.
18 Temmuz 2006’da, Yunanlı besteci ve yorumcu Mikis Theodorakis adına verilmeye başlayan, Türk-Yunan dostluğuna katkıda bulunanların ödüllendirildiği Theodorakis Ödülü’nün sahibi oldu.
Livaneli, halen Vatan Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmakta ve UNESCO kültür elçiliği görevine devam etmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi 13. Olağanüstü Kurultayı’nda yeter sayıda imza bulamadığı için genel başkan adayı olamadı ve parti yönetimini ağır şekilde suçlayarak istifa etti. Livaneli, istifasını açıklarken şunları söyledi: CHP yönetimi, Atatürk’ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı için ülkemizi içinden çıkılması güç bir siyasi karmaşaya sürükledi. Bu büyük tarihsel ve siyasi kaymayı engelleyebilmek ve CHP’yi özündeki devrimci, reformcu ilkelere tekrar kavuşturabilmek için, parti içinde her düzeyde büyük çaba harcadım. Ama ne yazık ki bu çabalar da diğerleri gibi sonuçsuz kaldı. Partideki muhalif fikir ve kişileri yok etme alışkanlığı, bu kurultaydan sonra da bir kıyıma dönüşerek devam ediyor. CHP içinde kalarak mücadele etme yolları artık tükendi. Parti, örneği görülmemiş bir şekilde antidemokratik ve oligarşik bir yapıya dönüştürüldü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.