- 353 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sahi, elinize ne geçti?
Yazacağım konuyu depremde yaşadığımız sorunlarla ilgili kaleme almış ancak araya Korona Virüs Pandemisi gündeme girmesiyle yayına verememiştim. Oluşan gecikme bu nedenledir. Gelelim anlatacağım konuya...
24 Ocak Cuma günü akşam 20.55’de Elazığ’ın Sivrice ilçesinde yaşanan ve Malatya’yı da etkileyen 6.8 şiddetindeki depremde herkes gibi engelli olan bizler psikolojik olarak etkilenirken binalarımızda ise bazı hasarlar oluşmuştu.
Depremin ardından valilikler, belediyeler ve ilgili kurumların birçoğu yaptıkları açıklamalarda evleri hasar görenlerin kısa zamanda bağlı oldukları kaymakamlıklara ya da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne giderek dilekçe ile başvurmalarını duyurdular.
Yapılan duyurular üzerine evinde hasar oluşan arkadaşım, dostum Yücel Doğanşahin ile büromda oluşan hasardan dolayı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne 27 Ocak Pazartesi günü birlikte giderek başvurumuzu yaptık.
Gittik gitmesine de aradan geçen iki hafta sonunda keşke gitmez olaydık diyecek duruma geldik! Neden mi böyle düşünecek duruma geldiğimizi anlatım sizlere.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gittiğimizde engelli asansörüne binerek binaya girmek istedik. Henüz yeni yapılmış olan binanın girişinde rampa yapılacak uygun alan bulunmasına rağmen yapılan engelli asansörüne binmek istediğimizde bir türlü çalıştıramadık. Bizim çalıştıramadığımızı gören görevlilerden biri yardıma gelerek bir hayli uğraştıktan sonra binaya girebildik. Binaya girmemize yardım eden görevli aynı zamanda hasarlı evlerle ilgili başvuru dilekçelerimizi de kendi elleriyle doldurduktan sonra tekrar asansörle inmemize yardım etti.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra gelen giden olmadığını gören Yücel Hanım, konuyu sormak amacıyla tekrar kuruma gittiğinde bina girişinde görevlilerden birisinin geliş nedenini sorması üzerine konuyu anlatınca merak etmemesini, denetimcilerin mutlaka gelip bakacağını söyler. Bu olaydan iki gün sonrada İnönü Kapalı Çarşı üzerinde kurulan deprem başvuru çadırına da uğrayıp sorar. Onlardan da merak etmemesi gerektiği gibi yüzeysel sağlıksız bir yanıt alır.
Dilekçe vermemizin üzerinden bir hafta süre geçince bu defa ben gittim. Müdürün yerinde olmadığını söylediklerinde ise yetkili biriyle görüşmek istediğimi belirttim. Bunun üzerine beni Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetlerinden Sorumlu Şube Müdür Vekili ile görüştürdüler.
Görüştüğüm yetkiliye, Yücel Hanımın her an denetime gelenler olur düşüncesiyle evinden çıkamadığını, ne alışverişine ne de sağlıkla ilgili konularda bir yere gidemediğini ve bizlerle aynı anda dilekçe verenlerin evlerinde denetimlerin yapıldığını bizlerinse halen yapılmadığını söyledim. Sözlerim üzerine “Bir engelli daha beni aradı. Evine gidildiğini biliyorum.” dedikten sonra sonucu öğrenebilmek amacıyla bir görevliyle denetim yapanların odasına gönderdi. Gittiğimiz birimdekilere de durumu anlatarak sonucu öğrenmek istediğimizi söyledik. Dosyalara tek tek baktılar ne benim ne de Yücel Hanımın dilekçesini bulamadılar. Dilekçeler nasıl ortada kaybolmuştu? Buna bir anlam verememiştim.
Dosyalarda bulamayınca bilgisayara baktılar. Ne adımızla ne de adresimizle ilgili herhangi bir bilgiyi orada da bulamadılar. Bu defa evrak kayıt odasına yönlendirdiler. Orada da tüm dosyalar altüst edildi. Maalesef ikimizin de dilekçeleri ortada yoktu. Tekrar yanına gidip durumu anlatınca “Dilekçe verilip verilmemesi önemli değil. Malatya’daki tüm binalar incelemeden geçirilecek zaten.” dedi ve yine de Yücel Hanımın adresini istedi. Benim gitmemden altı gün sonra ise Yücel Hanımın ağabeyi de gidip sormuştu.
Adresi verip ayrılmamın üzerinden bir hafta daha geçince 10 Şubat günü tekrar gittim. Bu defa doğruca müdürün odasına gittim. Bir süre bekledikten sonra gelen müdürle görüşerek konuyu anlattım. Beni dinleyen müdür, bir hafta önce görüştüğüm yetkiliyi arayarak hemen bir ekip ayarlanarak denetim yapılması talimatını vererek beni yanına gönderdi. Aynı kişi tekrar adresi aldı ve o arada bana “Ali Haydar bey, neden hep gergin ve sinirli oluyorsunuz?” gibi bir soru yöneltti. “Benim yerimde kim olsa sinirlenir. Bu halimizle bu soğuk havada defalarca gelip gittik, siz 200 metre ilerideki evi denetlemeye gidemediniz. Bu arada yeni yaptığınız binaya yakışmayan bir asansör taktırmışsınız. Her gelişimde asansörünüzde sorun yaşıyorum.” dedim.
Söylediğim gibi kuruma her gidişimde engelli asansöründe sorun yaşıyor ve başkasının yardımı olmadan binemediğim asansörün içerisinde kalıyordum. Dakikalarca uğraştıktan sonra aşağıya indirilebiliyordum. Kamu binalarının proje aşamasından yapımına kadar tüm safhalarında sorumlu olan bir kurumun yeni yapılmış binasında dahi erişilebilirlik sorunu yaşıyorsak fazla söze gerek kalmıyor bence. Erişilebilirlik komisyonu olarak denetime gittiğimiz diğer kurumlarda sorunların tespit edilmesine şaşırmamak gerekiyor. Çünkü kendi binalarının dahi sağlıklı yapılmasını sağlayamayan bir kurum diğer kurum binalarının sağlıklı yapılmasını mı sağlayacak?
İlginç olan görüşmeden sonra kurumdan çıkışta yine asansörde kalmıştım. Dakikalarca bekledikten sonra aşağıya inmemi sağladılar. Benim ayrılmamdan 10 dakika kadar sonra arayarak Yücel Hanımın evini incelediklerini bildirdiler.
Sözün özü olarak, son gidişimden sonra bizim dışımızda birkaç engelli arkadaşın daha başvuru yaptığını ve buna rağmen kimsenin gitmediğini öğrenmiştim. Bu konuda da Anayasaya konulan pozitif ayrımcılık maddesi göz ardı edilmişti anlaşılan. “Dilekçeye gerek yok zaten tüm binalarda sırayla denetim yapılacak.” diyenlere sormak istiyorum. Öyleyse neden defalarca evleri hasar görenler dilekçe ile başvursun diye açıklama yapıldı? İnsanlarda panik yaratarak oralara toplamakla elinize ne geçti?
Ali Haydar Koyun
Yazar/Engelli Aktivist
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.