- 589 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İHANET
Farkındalıklarımın bile farkında olmuyorum bazen. Meçhul bir menzile kör topal yürüyorum. Paranoyak düşünceler sarmalında koşmak geliyorsa da içimden, ayaklarım taşımıyor bedenimi. Sebebi kıçı kalkmış ihanetler mi? Acaba!
Davul tokmağı gibi atan sahte bir kalp ve sessizce çekip giden sinsi zaman…
Sakatatçı dükkânından ödünç mü? aldın bu kalbi ulan! Sırtlanlardan daha çok açar oldun ağzını. Salyaların mide bulandırıcı leşlere akarken, daha da kokuştu benliğin. Ve sen bende bittin…
Yarımdan daha yarımdım bu gece, çeyreğim desem o da değil. Parçalanmış, ufalanmış gibiydim. Tüm tatlarımı yitirdiğim gibi, gülü koklayamaz, bülbülü duymaz olmuştum.
Tüm renklerimi siyaha verdim. Umutlarım kara bir kuyunun dibinde. Hatta dibinin de dibinde. Ufak bir aydınlığa hasret, sevdaya yorgunum.
Gözyaşlarımla suladığım çiçeklere tırmansam da tekrar düşüyorum ve rüzgara sesleniyorum; ”Tut ellerimden” ve işte o zaman yeşilleniyorum, meyve veriyorum.
Ve aşkın kalbe giden dikenli bir yoldan ibaret olduğunu anlıyorum. Bu yolda benimde kanadı ayaklarım, yandı canım! Susardım, yutardım.
Ve yine gider başucuna yaslanırdım aşkın.
Canımı adardım da bilmezdi.
AŞK! “Yeni doğmuş bir bebeğin memedeki süte muhtaçlığı kadar kutsal, kozasından çıkan bir kelebeğin ilk kanat çırpışı kadar ahenkliydi.
Ve bir şiir gibi içli, dokunaklı…
Ara sıra yorardı pişman ederdi ama vazgeçmezdi aşk. Kanayan ayaklarıma rağmen yürümeye devam ettim. Sevdim, affettim vazgeçmedim.
Sevip, sevilmemekten yorulmuştum. Hep benim çabalarımla ayakta duran, zoraki bir aşktan tamda sıkılmışken ihanet sonumuz oldu.
Canım yanıyordu, kalbim kan yerine asit pompalıyordu. Ve her bir hücreme kadar eriyordum.
Beynim bir sinek beyni kadar ufalmış mantığını arıyor, bok’a yapışmış çırpınıyordu.
Artık masal okumaktan, mutlu sonlara inanmaktan vazgeçmiştim. Aşk seks yapmak için uydurulan bir hikayeydi! Ne sonu belliydi! Ne yazarı!
O’ bizi mezara gömmüş, üzerine birde Fatiha okumuştu. Geleceği olmayan bir ucubeden farkı yoktu.
Hayatına kaç tane sahte kalp, sahte ten, sokar bilemezdim ama! Bir gün, bir bebeğin anne sütüne muhtaç oluşu gibi benimde sevgime muhtaç olacaktı!
Sevgi dolu kalbimi, ışıl ışıl gözlerimi, deli gibi sevişen tenimi, beni! Çok arayacaktı.
Bende biten geçmişin izleri, onun sırtına tırnaklarını batıracaktı. Ve kan dolu bir sevişmeden arta kalan zavallıyı oynayacaktı.
Her defasında kendinden midesi bulanacak ve hep pislik kusacaktı!
Ve ben kalbimdeki melekleri şeytana inat asla kaybetmeyecektim.
Kimse için değil kendim için bunu yapacaktım…
Serap Kaya…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.