Başlıksız Yazı
Yazmanın dayanılmaz hafifliği mi ,ağırlığı mı uykusuz bırakır sizi? Bir fincan kahveden ilham alır mı kalem? Gecenin ikinci yarısı nelere gebe?Sabaha ne kadar var? Sorular, sorular, sorular...
Egzotik iklimlerden çayın getirdiği hayallere fit olup uykuyu başı boş salıverince, çala kalem de olsa kendimizi yazmanın ikliminde buluyoruz. Abuk subuk, kırık dökük cümleler dökülüveriyor kağıda.
Efendim, bir vakitler kahveyi mükeyyifattan sayıp yasaklayan zihniyet, uykusuz kalıp abuk subuk yazı yazmayı da yasaklar bakarsın.
Bilmez ki dünyanın baş belası bir yerde bir siyahinin nefessiz kalıp teslim-i ruh etmesinin vebali uykusuz kalıp çala kalem yazan da değil. Emperyalizmin ve kapitalizmin ağa babalarında. Ki iskele babası onlardan daha haysiyetli, daha şerefli. Merhum bir şairimizin ifadesiyle onlar alçak bile değil(çünkü alçaklık bir irtifadır) çukur oğlu çukurlar.
Bu cibilliyetsizler, vakti zamanında Kızılderililerin başına bela olmuş, onların kendi öz vatanlarında yaşama haklarını ellerinden almışlardır. Bunlar insandan ziyade Avrupa’nın ipsiz sapsız kaçkınlarıdır. Her biri bir yular hırsızından daha beterdir.
Irkçılığın da sömürünün de acımasızlığın da mümessili bunlardır. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Myanmar’da velhasıl dünyanın hangi coğrafyasında karışıklık varsa bu deyyusların parmağı değil elleri, kolları, maşaları vardır.
Asla mazluma, yetime, garibe yardım etmezler. Edecek olanlara engel da olurlar. Petrolü, kanı ve doları çok severler. Dinleri imanları paradır. Allah Cellecelalühü cümlesini ıslah eyleye ;mazlumun, masumun, vatansız, anasız babasız bırakılan çocukların intikamını alacak askerlerini sorunlu coğrafyalara tez ulaştıra...
3Haziran2020 İbrahim Kilik
(Not: Bu yazı, konu belirlemeden iş akışına bırakılarak çala kalem yazılmıştır 😊)