- 461 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İKİ ŞARKICI EŞEK
İKİ ŞARKICI EŞEK
Dikkulak’la Topkuyruk, sabaha kadar süren eğlence partisinden çok memnun ayrıldılar. Alkışlarla şımarıp birbirine sarıldılar. Çok iyi şarkıcıyız sanıp, hemencecik bir turneye çıkmaya karar verdiler.
Güzel sesimizle başka başka ülkelerde konserler verelim. Hem para kazanalım, hem de dünyayı gezip görelim, dediler.
Ertesi sabah erkenden uyandılar. Neşeyle hazırlandılar. Yanlarına birer torba arpa, birer çuval saman aldılar. Dikkulak sazını omuzladı. Topkuyruk da davulunu semerine bağladı. İşte böylece turne başladı.
Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, altı ay bir güz gittiler. En sonunda kazlar ülkesine vardılar. Kazlar kralı yüzüyordu derede. Bembeyaz tüylerini seyrede ede. Kendine doğru gelen eşekleri gördü. Çağırıp yanlarına ne istediklerini sordu. Bizim şarkıcı eşekler en güzel sesleriyle Aii aiii dediler. Davulumuz sazımızla, güzel sesimizle size konserler vermeye geldik. Bize bir iş, dediler.
Kazlar kralı:
Vak vak vak, bizim sesimiz daha güzel bak, sizi şarkıcı alamayız kusura bakmayınız, dedi.
Şarkıcı eşekler oradan ayrılıp yollarına devam ettiler. Dikkulak kazlar kralını taklit ederek:
Vak vak vak... Neresi güzel bu sesin? O kendini beğenmişin biri, dedi. Topkuyruk:
Üzülme canım, o olmazsa biz de bir başkasına konser veririz. Daha önümüzde gezip dolaşacağımız, konser verebileceğimiz bir sürü ülke var. Her yerde işimizin rast gitmeyeceğini önceden de bilmemiz gerekirdi, dedi.
Az gittiler uz gittiler, dere tepe düz gittiler. Yine altı ay, bir güz gittiler ve arılar ülkesine vardılar. Arılar beyini arayıp kovanında buldular. Yerlere kadar eğilip selama durdular. En güzel sesleriyle Aiii aiii dediler. Size konser vermeye, şarkılar söylemeye geldik, bize bir iş, dediler.
Arılar beyi:
Vız vız vız... Biz arıyız. Hem şarkı söyler, hem bal toplarız. Sizi şarkıcı alamayız, dedi.
Şarkıcı eşekler oradan da ayrılıp yollarına devam ettiler. Ay ışığında gece yarısı kurbağalar ülkesine vardılar.
Kurbağalar kraliçesi derede yıkandıktan sonra, çimenler üzerine oturmuş, hem dinleniyor, hem yıldızları seyrediyormuş. Yine her zamanki gibi Kurbağalar kraliçesine de selam verdiler. Ondan da bir iş istediler.
Kurbağalar Kraliçesi:
Önce sesinizi dinleyelim, beğenirsek size iş verelim demiş. Şarkıcı eşekler yine en güzel sesleriyle hem de bütün neşesiyle Aii aiii demişler. Hem de çalıp söylemişler. Ama ne yazık ki Kurbağalar kraliçesi de onları beğenmemiş. Vırak vırak vırak demiş. Böyle şarkı olmaz, bırak demiş.
Oradan da ayrılıp yorgun üzgün yollarına devam etmişler. Her vardığı ülkeden boş dönüyor, hiç kimse onlara iş vermiyormuş. Günden güne de arpaları samanları tükeniyor, ümitleri kırılıyormuş.
Bir yaz günü karıncalar ülkesine varmışlar. Bütün karıncaları çalışırken görmüşler. Karıncalar sultanı karıncaların en önünde yürüyor ve kendisinden büyük bir buğday tanesini yuvasına taşıyormuş. Karıncalar sultanını durdurup:
Çok uzak ülkelerden size konser vermeye geldik. Burada biraz mola veriniz, hem de bizi dinleyiniz, demişler.
Karıncalar sultanı:
Biz karıncalar yazın gece gündüz çalışır, kışa yiyecek hazırlarız, eğlenceye vakit ayıramayız, demişler.
Şarkıcı eşekler karıncalar ülkesinden de ayrılmışlar. Tekrar yola koyulmuşlar. Bir bahar günü kuşlar ülkesine varmışlar. Burası bağlık bahçelik, güllük gülistanlık çok güzel bir yermiş. Renk renk çiçekler bu ülkeyi süslüyor, her dalda bir kuş sesi baharın geldiğini müjdeliyormuş.
İşte! Tam bize göre, şarkı söyleyip konserler verilebilecek, gülünüp eğlenilebilecek bir yer burası, demiş Topkuyruk. Biraz daha hızlı yürümüşler. Doğruca şefe çıkmışlar. En güzel sesleriyle aii aiii demişler. Çok uzak ülkelerden size şarkı söylemeye, neşenize neşe katmaya geldik, demişler.
Şef: Bizim sesimiz hem güzel, hem de ince, Cik cik civik, cik cik civik, sizin sesiniz hem kaba hem de cıvık, sizi şarkıcı alamayız, dışarı çık demiş. Oradan da ayrılınca iki şarkıcı eşek yine uzun zaman gittikten sonra İnekler ülkesine varmışlar. Doğruca sarı ineğe gidip:
Aii aiii demişler, bir şarkı söylemişler. Ama inek bu şarkıdan hiç bir şey anlamamış. Mu muu muu demiş. Ne biçim şarkı buu demiş.
İnekler ülkesinden ayrılınca kuzular ülkesine varmışlar. Kuzular kralı kara koç, me mee meee, size bir iş verecektim ama, sesiniz bizimkine hiç de uymuyor beee demiş. Tabi anlamışlar kara koçun ne demek istediğini.
Bir sabah horozlar ülkesine varmışlar. Horozlar ötüyormuş, ü ürü üüü, ü ürü üüü. Anlamışlar yürüüü. Orada hiç kalmadan yürüyüp gitmişler.
Arpaları samanları bittiği açlıktan kulaklarının sarktığı, yürümekten dizlerinin dermanları kesildiği bir sırada kulaklarına aiii aiii diye güzel bir ses gelmiş. Açlıklarını unutarak o sese doğru dört nala koşmuşlar. Meğer burası eşeklerin yaşadığı büyük bir çiftlik değil miymiş. Doğruca inatçı eşeğe çıkmışlar. Çok uzak ülkelerden size şarkılar söylemeye geldik demişler. İnatçı eşek onları çok beğenmiş. Burada istediğiniz kadar kalın, bize şarkılar söyleyin, demiş. Hem de onlara bir güzel ziyafet vermiş.
Bizim şarkıcı eşekler çok gezip çok yorulmuşlar. Ama en sonunda işi de bulmuşlar. Çiftliği de çok beğenip eğlenip kalmışlar.
Bir gün yolunuz o çiftliğe düşerse ve orada aii aiii diye bir ses duyarsanız hiç şüpheniz olmasın ki, işte o ses iki şarkıcı eşeğin sesidir.
MUSTAFA UZELLİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.