- 456 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
(söylesene anne beni de yanın da götürdün mü cennetine)
Söylesene anne benide yanın da götürdün mü cennetine...
‘’Sana ruh üflendiğinde bir kadının karnındasın, ağladığında bir kadının kucağındasın, aşık olduğunda bir kadının kalbindesin.
Ona güzel davran.’’
Kaç yıl oldu annem, sarın seni toprağa vereli, ilk başlarda ne zor du acın. Gelip gidip mezarına sarılıp uyuyunca anladım. Hep korktuğum, piknikte bile yere oturmaktan kaçındığım, böcekler ve ısırmaları mezarının üstünde uyurken hiç korkutmadı beni. Ve hiç rahatsızetmedi.
’ben gidince anlarsın delim’ dediklerini daha o gün anlamıştım’
Öleceğini anladığımda ki keskinliğim bu yüzden di. Sana ben senden önce ölürüm dediğim de ‘’Allahım bana evlat acısı tattırma’’ dediğinde amin demezdim de kızardın hatırladın mı? anne.
‘’sonra, bazan çok özlerim seni, sesinin yokluğundan üşümüş bir kışı içimdeki yangına bastıra bastıra’’
Öldüğünde içimden kalemime dökülen ilk cümlelerimi aynen böyle mezar taşına da yazdırmıştım, yine bir anımızı hatırlayarak. Sen hiç mezar taşı istemezdin, hatta mezarının yerinin bile bilinmesini...
Ölmeden ölümü konuşarak belkide kendince beni, sana en çok bağlı ve seninle yaşamaya alışmış delini, yokluğuna alıştırmaya ve yokluğunda yaşamaya alıştırmaya çalışıyordun. Elinle yetiştirdiğin şeytanı görmüyorsun derdim sana defalarca, sen de güler geçerdin her defasın da. O zamanlarımı senden sonra şiirleştirdim, izninle annem,bu anneler gününde, annesiz bir çocuk olarak okuyucularımla paylaşıyorum.
" Geçmiş zaman bir gün;
Yine kendimi odama kilitledim.
Günlerce geldi,
Kapımda ağladı merhamet etmedim.
Takip etmeye başlamış beni gizlice ;
Sanırsın ‘M6 da ajan.’
Gece on bir veya on iki tam hatırımda değil şimdi.
Lavabo odamın karşısında ses seda yok;
Yedi kişinin yaşadığı
Anneme ait fakir hanede.
Açtım kapıyı lavobaya girdim hiç ses etmeden.
İşimi hallettim çıktım,
Yine sessizce...
Odama geldiğimde annem karşımda;
İki koltuğun arasında duran sehpanın üzeri,
Kızılay erzak deposu gibi,
Sevdiğim meyve suları,
Sevdiğim çikolatalar, bisküvitler;
Ve beş paket "Uzun Parlament"
İçimden "Onudamı aldın kadın" diyorum.
"Sen Birtanesin"
‘’Bende seninle kalayım’’ diyor.
Sevgi dolu ama kızgın bir sesle...
"Hayır git başımdan kadın" diyorum.
"Dilim kopsaydı keşke de,demeseydim Anne."
‘Şu koltukta kıvrılayım,
Ne olacak ses etmem sana’ diyor,
Üzgün ve Ölüm Mahkumunun umutsuz ses tonu ile.
"Hayır hayır hayııııır...
Git ya git başımdan..."
"Anne hakkını helal et bana;
Neler yapmışım ben sana..."
Karşı koltuğu toplamaya çalışıyor umutsuzca kendine yer açabilmek için.
Sonra kitaplarımı ;
Aldığım notları;
Yazdığım şiirleri okuyor alelade hızlıca.
"Seni bu hale düşüren kim;
Ellerimle boğacağım onu" diyor...
( Oysa;
Kendi doğurduğu "Şeytanı" hiç göremedi.
"İçindeki ’Meleklik Katarağı’ yüzünden,
Evet;
Ben ne kadar şeytan olsam da...
Annem benim Meleğimdi;
Bana doğumumda verilen en güzel hediye...
Demek ki şeytanlarında MELEĞİ olabiliyormuş...")
Anlayamadı annem beni,
Bu benim karakterimdi.
Ruhum "ait değildi bu aleme"
Bilemedi.
Ben hiç "KADIN" için o hale düşer miyim.
Senin "aşk dediğin sendin be Anne"
Hal bu ki;
Hiç bilmezdi kadıncağız;
Bende hiç söylemedim;
Benim için tek "aşk" Annemdi..."
(şairşizofren __tankutalp)
Söylesene anne benide yanın da götürdün mü cennetine...
Dünyada bir evladın cenneti annesidir, zira anne’lik ebeveynlik değil, koruyup kollamaktır, zor zamanlarında yanında olmak,derdine sıkıntısına birlikte, çare ve çareler aramaktır.
‘’Cennet annelerin ayağının altındadır’’ diyen resul yanlış söylemiş olabilir mi?
Kur’an’ı Kerim’de onlarca ayette (İsra, 24; Lokman, 14; Ahkaf, 15…) ve Efendimiz’in (sas) kutlu beyanları içerisinde geçen onlarca hadisi şeriflerde, anne-baba rızası özelliklede anne hakkı cennet sebebi olarak sayılmıştır. Annenin evladından razı olması, evlada cennet kazandırttığı için, Efendimiz (sas) annenin ayağının altına cenneti koymuştur. Yani onun rızası ile cennetin kazanılabileceğini belirtmiştir.
Annem çok mu geç, ayaklarının altında ki cennet toprak mı oldu.
Hayattayken cenneti tattıran kadın, cennete giderken beni de yanına aldın mı?
Söylesene anne benide yanın da götürdün mü cennetine...
Bir gün bir arkadaşımla konuşuyoruz, ağzımız burnumuz kanlar içinde, yenice bir kavgadan çıkmışız, üç kişi, on kişiye,tamda benlik öyle değil mi anne, sataşıp perişan olmuş, perişan etmişiz, ellerimiz ters kelepçede işini yapan abiler bizi de, karşımızdakileri de, minübüse bindirmiş sirenler içinde hastaneye götürmekte, sonrası zaten belli...
Gülüyorum ama nasıl bir gülmek, hiç bu kadar eğlenmemişim neden gülmeyeyim, arkadaş soruyor,
‘ne gülüyorsun be deli, hastaneden sonrası postane bizi pullayıp atacaklar hapise’
‘Olsun be dedim ne olacak,
Aslan gibi annem var korkma sana da bana da ömer’e de bakar’
Aslen şehit bir komiserin kızı annem ve ben hiç korkmuyorum, korkmakta neymiş annem sağ nasıl olsa ve dağ gibi arkamda.
Tek korktuğum annem ve bu olay sonrası ilk karşılaşma anımız,
"annem şaşırtmadın o gün de beni",
beni görür görmez anında bir tokat,
‘sen hiç akıllanmayacakmısın deli’
sonra sarılıyorsun perişan bedenime, kanlar içinde ki, yüzüme bakıyorsun ve işte o an, yıkıyorsun ortalığı
"kim oğlumu bu hale getirdi? Ben onu kolay mı büyüttüm... "
Memur abiler şöyle bir geriye kaçıyor ve anlatıyorsun onlara, kendini, beni, şehit babanı, sonra hepsi el pençe divan sana, ama ellerinden bir şey gelmez ki annem.
Beni arkadaşlarımı ve karşı grupdaki arkadaşlarımı hep birlikte pullayıp posta.
Yıllar sonra en çok da bu anlarımıza üzülüyorum anne...
Belki hiç seninle kavga yapmadım, yüzüne karşı bağırıp çağırmadım, ama hep arkamdan koşturttum seni ve hep çok üzdüm, hiç görmediğin, bilmediğin yerlere girdin benim yüzümden, karakolun kapısından geçmemiş kadın,
Sen anne benim yüzümden ayda bir geldin bekledin sabahlara kadar.
Söylesene anne benide yanın da götürdün mü cennetine...
Sonra anne el ele, kol kola yürüyüşlerimiz geliyor aklıma, senin paranla sana heriflik yapıp kahve ısmarladıklarım, senin içtiğin kahveden kendime fal baktırdıklarım. Ne güzel gözlemler ve bana falda çıkmış gibi anlatırdın sevgililerimi. Sonra güler telveyi bozar, ‘’aman boş ver çok kara kuru o kız napacan hiç güzel değil’’ der beni caydırmaya çalışırdın.
Ama anne hayatım da senin kadar sevdiğim kadın da kara kuru ne yapacaz şimdi. Mezarına getirdim tanıştırmaya beğendin mi anne.
Söylesene anne beni de yanın da götürdün mü cennetine...
Sen hep çok çalışkandın, başardığım bütün işlerin başlangıçlarında sen varsın tembel olmama rağmen, bana aldığın günlükle başlamıştım yazarlığa ve şiirlerimi sen yüksek sesle okumasan beğenmesen,belkide devam etmez bu günkü ben olmazdım.
Mahlasımı ilk duyduğun da,
‘şizofren de ne be’ demiştin,
ben de sana sen bana hep delim diyordun, işte onun bilimsel adı demiştim.
Gülüp ‘’neyse bu da güzel deyip ‘şizofrenşaiir’ olsun ‘’ demiştin, o günden bu güne hala öyle anne.
Söylesene anne benide yanın da götürdün mü cennetine...
‘’İnsanlar Kalu-bela’da söz verdi tanrıya , dünyalık gözle göremiyecek miyim akıllandığını delim’’ derdin. Görebiliyormusun anne gittiğin yerden, çocuklar anneleri öldüğünde büyüyorlar. Senin akıllan ma dediğinse korkmakmış anne benim karekterimde. Korkuyorum bende anne...
büyümekten, çocuk büyütmekten, dövmekten, dövülmekten,kavga etmekten,kırıldığım zaman yaralarımı saracak sıcak ellerin yok ki, anlattığımı anlıyormusun anne, sensizim, kimsesiz,annesiz.
Sana verdiğim sözleri tutuyorum görüyormusun. Hep tembihlediğin gibi, Milliyetçi, Vatan sever, Atalarını bilen ve öğreten, Turancılık yolunda bir ‘Kızıl elma’ yolcusu.
Öğrettiğin gibi dini kaynağından öğrenen ve yaşayan, hep kızdıkların hacı, hoca kölesi insanlar gibi değil.
Fatihayı öğretirken ‘’ İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în( Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti.) bu ayeti anlayamayanların anlattıkları dinden uzak dur derdin. Yaşıtlarım hocalarının, ‘şeyh-tan’larının, kendilerine biçtiği hayatı yaşarken ben sayende aydın bir müslüman olarak yaşadım ve böyle öleceğim inşallah anne, tıpkı senin gibi.
Sana verdiğim sözleri tutuyorum anne, ekmeğim de kul hakkı yok. Teri kurumadan veriyorum işçinin hakkını. İşin hakını veren hakkını alıyor benden. Ama şimdilerde yokluğunda öyle her işe dalıp batırmıyorum paramı, arkamı kim temizler sonra. Ama tutumlu olmayı da başaramıyorum varsa yiyorum anne, hala bildiğin benim yani, paraya amaç değil, araç olarak bakıyorum.
Seni özlüyorum anne, bir anneler günün de daha sensiz anneler günü kutluyorum. Mezarına gelirmiyim bilmiyorum,sürekli hediyeler gönderiyorum sana, beğeniyormusun anne.
Aramız da konuşurken ‘’sen yaşa arkamdan,iyi işler yap, eserler bırak, dua et, beni bu dünya sevindirdin hep, öbür dünyada da sevindir’’ derdin.
Beni gördüğünü biliyorum, seviniyormusun yattığın yerde,
Söylesene anne beni de yanın da götürdün mü cennetine...
Annemin ve tüm annelerimizin Anneler günü kutlu olsun. Annem gibi yalan dünyadan,gerçek dünyaya geçmiş bütün Annelerimizi rahmetle anıyorum.
Gazeteci yazar
Tankut Alp Altunsoy
YORUMLAR
Ahirete intikal etmiş annelerimizi unutmak ne mümkün. Varlık sebebimiz ve sırtımızı yasladığımız dağlardır onlar çoğu zaman... Sabır abideleridir anneler aile de ... Her şeye ilk önce onlar göğüs gerer de hissettirmemeye çalışırlar acılarını, hüzünlerini... Boşuna dememişler cennet annelerin ayakları altındadır diye... Hüzünlü bir yazı olmuş... Kutlarım...
);
ben de bir anneyim
çok çok çok duygulandım );
uzun bir yazı ama su gibi aktı
Dilerim annenizin sizde görmek istediği
dosdoğru bir yol üzerinde bir hayat yaşarsınız
Hem anneniz razı olur sizden
Hem de annenizin de inandığı Yüce Rabbimiz...
Böyle bir anneniz olduğu için çok şanslısınız
Hiç vicdan yapmayın anneniz sizin her kusurunuzu affetmiş ve hakkını helal etmiştir
Ama dediğim gibi Allah'ın razı olacağı bir ömür yaşarsanız...
inanın kabrin de cenneti yaşayacaktır siz iyi bir insan. Hayırlı bir kul olunca...
Allah Rahmet eylesin kabri nur olsun...
yazı güne düşerse çok mutlu olurum