AYARIMIZ YOK NE!
AYARIMIZ MI YOK NE!
Şöyle bir yaklaşık üç ay geriye gidelim, o günleri hatırlayalım. Korona salgınına önce pek kulak vermedik. Tüm dünyadan ve ülkemizden ölüm haberleri gelmeye başlayınca baktık ki; pabuç pahalı hemen çekiliverdik evlerimize. Ekranlara kilitlendik, öğrenmeye çalıştık bu ‘’salgın (pandemi) dedikleri nedir’’ diye. Allah için, okuyarak olmasa da dinleyerek öğrenmeye meraklı bir milletiz.
Evlerimize çekildik, kalakaldık gittiğimiz yerlerde. Aileler bölündü, şikâyetçi bile olmadık. Dede toruna, oğul anneye sarılamaz oldu. Hatta ziyarete gelmeyenler daha saygılı insan sayıldı… Sokağa çıkma yasağını iki saat kala duyuncaya kadar gayet de iyi gittik, birkaç münferit olay dışında. Sonraki yasağa uymalar daha erken bildirildiği için aynı hataya düşmedik hep birlikte…
Havaların biraz ısınmaya başlaması, salgının (pandemi) seyrekleşmesi haberleri karşı-sında şimdiye kadar uyduğumuz kuralları bir anda unutuverdik. Toplu taşıma araçlarına mas-keli bindik, biraz sonra maskelerimizi çenemize indiriverdik. Bazılarının uyarıları dışında pek de tepki gelmedi açıkçası. Dahası o indirdi, ben de indireyim havası hâkim olmaya başladı.
Haziran ayı ile birlikte kafeleri, lokantaların, parkların açılmasıyla beraber; salgından (pandemi) kendimizi kurallara uymak suretiyle koruduğumuzu, hayatta kalmayı başardığımızı unutarak gittiğimiz kafe, lokanta gibi yerlerde maskelerimizi çıkardık masanın, sehpanın üzerine koyuverdik. Oldu mu ya? Değdi mi çektiğimiz bütün sıkıntılara diye sormak geliyor içimden.
Alanda ki yetkin kişilerin bütün uyarılarına rağmen salgının (pandemi) yoğun olduğu günlerdeki gibi sosyal mesafeyi koruyarak, kurallara uyarak hayatta kalmayı ve bu belayı atlatmayı planlarken yaşanan bu manzara ve manzaralar karşısında şimdi diyorum ki;
Ayarımız mı yok ne!..
Salih KOÇ