- 843 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
29 MAYIS İSTANBUL'UN FETHİ
Napoleon Bonaparte: ‘Eğer bir gün dünya tek bir ülke olursa, şüphesiz ki başkenti Konstantinopolis (İstanbul) olurdu.’ demiş.
Peki İstanbul’u bu kadar önemli yapan özellikleri neler olabilir, bir bakalım.
İstanbul, Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir. 0 gün olduğu gibi bugün de iki kıtayı birleştiren dünyadaki tek şehir İstanbul’dur.
İstanbul, Karadeniz’i Marmara’ya dolayısıyla sıcak denizlere bağlayan önemli bir su yolu üzerindedir.
Tarihi İpek Yolu ve Karadeniz Ticaret Yolu’na hakim konumdadır.
İstanbul, bu konumuyla günümüzde olduğu gibi o zamanlarda da oldukça önemli bir şehir olarak stratejik öneme sahiptir.
İstanbul, stratejik konumu ile bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi olmuştur.
Ortodoks kilisesi burada bulunmaktadır.
İstanbul, açıklanan nedenlerle 1453 yılına kadar farklı zamanlarda, farklı milletler tarafından 29 defa kuşatılmıştır. Yoğun kuşatmalar üzerine Bizans imparatoru Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzanan surları yaptırmıştır. Buna karşın saldırılar devam etmiştir.
II.Mehmet, İstanbul’u neden fethetmek istemiştir acaba?
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin hızla gelişip Anadolu ve Balkanlardaki toprakları fethetmesiyle Osmanlı toprakları arasında kalmıştı.
Bizans, Avrupa Hristiyan devletlerini, Anadolu Beyliklerini ve şehzadeleri Osmanlı aleyhine sürekli kışkırtıyordu.
İstanbul önemli bir ticeret merkezi durumundaydı.
Fatih, boğazlardan geçen ticaret yollarını kontrol altına alma düşüncesindeydi.
Fatih, Balkanlardaki Osmanlı topraklarını güven altına almak ve toprak bütünlüğünü sağlamak istiyordu,
Peygamber Efendimizin (SAV) ’’İstanbul, mutlaka fetholunacaktır. Fethi gerçekleştirecek ordunun komutanı ne mutlu komutan, askeri ne mutlu askerdir.’’ sözü ile kutlamış olması fethin önemli nedenleri arasında yer almaktadır.
İstanbul’u fethetmek elbette çok zordu. Çünkü:
Bizans, savunmaya elverişli bir coğrafi konumda bulunuyordu.
Çok sağlam surlarla çevriliydi.
Surları da yıkabilecek bir teknoloji geliştirilememişti.
Karada ve suda yanabilen (Grejva) Rum ateşi denilen bir silahla şehir iyi savunuluyordu.
Haliç, kuşatma sırasında zincir ve eski gemilerle kapatılıyordu.
Bizans her tehlike durumunda Avrupa’dan yardım alabiliyordu.
Genç yaşına rağmen askeri ve idari alanda büyük hamleler başaracak olgunluğa sahip askeri dehasıyla cihana hükmeden Padişah II. Mehmet’in, İstanbul’u almak için yaptığı hazırlıkları şöyle özetleyebiliriz:
İlk önce Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenleyerek sürekli ayaklanma çıkaran bu beyliği etkisiz hale getirdi.
Karadeniz’den deniz yoluyla Bizans’a gelebilecek yardımı önlemek amacıyla daha önce Yıldırım Beyazıt’ın yaptırdığı Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı yaptırdı.
Rumeli Hisarı’nın yapılması sırasında, hisarın yapılmasına engel olmak için Bizans İmparatoru’nun gönderdiği elçiye Fatih; ’ Benim gücümün eriştiği yere senin imparatorunun hayal ufukları eremez’ cevabını verdi.
Balkanlar üzerinden Bizans’a gelebilecek yardımı önlemek için yedek kuvvetler oluşturdu ve Balkan yolları tutuldu.
Balkan devletleri ile iyi ilişkiler kurulmaya çalışıldı. Eflak, Sırp ve Macarlarla antlaşmalar yapıldı.
400 parçalık bir donanma hazırlanarak donanma güçlendirildi.
İlk defa İstanbul surlarını yıkabilecek güçte Şahi adı verilen büyük toplar döktürüldü.
Tarihte ’’Humbara’’ bugün ’’Havan’’ adıyla bilinen ve Fatih Sultan Mehmet’in keşfi olarak silah alanında dünya tarihine geçen toplar döktürdü.
Surlara tırmanabilmek için tekerlekli kuleler yaptırdı.
Bu sırada Bizans’ın durumu hiç de iç açıcı değildi. Halk, ahlakî ve ekonomik çöküntüden bıkmış, İmparator Konstatin’in zulmünden yılmıştı. O kadar ki, halk "Hristiyan külahı görmektense, Müslüman sarığı görmek daha iyidir." diyecek duruma gelmişti. Çünkü o dönemde Osmanlı "Adil ve adaletli bir dünya düzeni" kurmayı başarmış, dünyanın hayranlığını kazanmıştı.
İstanbul’un Fethi’ni önlemek İçin Bizans’ın Yaptığı Hazırlıklar:
Kale surlarını güçlendirdiler.
Avrupa devletlerinden ve Papadan yardım istendi.
Osmanlı Donanması’nın Haliç’e girmesine engel olmak için, Haliç’in ağzını zincirle ve eski gemilerle kapattılar.
Bizanslılar, suda yanabilen barut, neft yağı ve kükürt ile yapılan Rum Ateşi (Grejuva) adlı silahı yaptılar.
Osmanlı Devleti’nin kuşatmaya hazırlandıklarını anlayınca depolarını yiyecek, silah, mühimmat vb. şeylerle doldurdu.
II. Mehmet, 5 Nisan 1453 günü ordusuyla birlikte Bizans surları önüne geldi, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans İmparatoru’na elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Ret cevabı üzerine şehir kuşatıldı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına aldı.
Kuşatma, 53 gün sürdü. 53 gün boyunca toplarla dövülen geçit vermez surlar delik deşik oluyordu. Bütün tedbirlere rağmen İstanbul düşmüyordu.
Padişah ise, ’ Ya ben İstanbul’u alırım, ya da İstanbul beni ’ diyordu. Ölümü göze alacak kadar kararlı olan bir insanın elinden hiçbir şey kurtulamazdı.
Öyle de oldu.
Bizans’a yardım getiren dört yardım filosu, Çanakkale Boğazı’ndan Marmara’ya geçti. Marmara Denizi’nde Osmanlı donanmasıyla yaptığı mücadeleyi kazanıp Haliç’e girmeyi başardı. Şehre yapılan hücumların başarısızlığından sonra yardım getiren gemilerin de Osmanlı donanmasını yarıp geçmesi üzerine II. Mehmed, devlet adamları ve komutanlarla toplantı yaptı.
Padişah II.Mehmet, İstanbul surlarının en zayıf olduğu bölgenin Haliç kıyıları olduğunu biliyordu. Dahice yaptığı bir harp planı ile gemilerini karadan Haliç’e
geçirmeye karar verdi.
Bugünkü Dolmabahçe’den Kasımpaşa’ya uzanan güzergaha yağlı kalaslar döşendi ve bir gecede 72 gemi silindirler üstünde 22 Nisan sabahında Haliç’e indirildi.
Ertesi gün burunlarının dibinde Türk donanmasını gören Bizanslılar büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Bu olayla Haliç’in kontrolü Osmanlıların eline geçti.
Karadan ve denizden yapılan şiddetli saldırılar sonunda Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri otuz arkadaşıyla kaleye tırmandı. Ok yağmuruna maruz kalmasına rağmen,
azim ve kararlığından hiç bir şey kaybetmeden, bayrağı burçlara diktikten sonra şehitlik mertebesine ulaştı.
Fatih, sancağı burçlarda görünce sevinerek atından atladı ellerini açarak; ’Aciz, fakir kulun Mehmet’e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim!’ dedi.
İstanbul fethedildiği gün takvimler 29 Mayıs 1453’ü gösteriyordu.
Fatih, İstanbul’a girerken, yer yer Bizans halkı, öndeki "Akşemsettin"i padişah zannetti, Akşemsettin "hükümdar arkada" işaretini yapınca, Fatih’teki edep, terbiye ve inceliğe bakın ki, şöyle karşılık vermiştir:
"- Evet, hükümdar benim, lakin o da benim Hocam’dır!"
II. Mehmet, bir tören alayının başında şehre girmiş. İlk iş olarak Ayasofya’ya giderek burayı camiye dönüştürmüştür.
Fetihten sonra Sultan II. Mehmed, ülke alan, ülke açan anlamına gelen ’Fatih’ unvanını almış; ’Fatih Sultan Mehmed’ olarak anılır olmuştur.
İstanbul’un fethi Türk ve dünya tarihi bakımından önemli sonuçlar doğurmuştur.
Türk tarihi açısından Sonuçları:
Osmanlı Devleti’nin Yükselme Dönemi’nin başlangıcı oldu.
İstanbul, Osmanlı Devleti’ne başkent yapıldı.
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü sağlandı.
Türklerin Avrupa’ya güvenle yerleşmeleri sağlandı.
Osmanlı Devleti’nin İslâm Dünyası’ndaki saygınlığı arttı.
Osmanlı Devleti’nin siyasi gücünün ve otoritesinin artmasıyla merkezi bir yönetim oluşturuldu.
Fatih’in fermanıyla diğer din mensupları koruma altına alındı. İstanbul’daki Ortodokslara, Avrupalıların 200 yıl sonra erişebilecekleri Din ve Vicdan Hürriyeti tanındı. Böylece Osmanlı’nın dini hoşgörüsü tüm dünyaya tanıtılmış oldu.
Dünya tarihi açısından Snuçları:
Hıristiyan dünyasının gözbebeği olarak bin yıldır yaşayan Bizans İmparatorluğu yıkıldı.
Şehirleri çeviren surlar ve kaleler ne kadar güçlü olursa olsun bunların top gülleleriyle yıkılabileceği anlaşıldı.
Topun icadı, Avrupa’daki Derebeyliğin yıkılmasını sağladı ve Avrupa’da güçlü krallıkların kurulmasına zemin hazırladı.
İstanbul’daki bilginlerin İtalya’ya gidip, orda yaptıkları çalışmalar sonucu Rönesans ve Reform hareketlerine zemin hazırlanmış oldu.
İpek Yolu’nun Osmanlıların eline geçmesiyle Avrupalıların Uzak Doğu’ya gitmek için yeni yollar aramaya başlamalarıyla Coğrafi Keşifler başladı.
İstanbul’un fethi, Orta çağın sonu, Yeni çağın başlangıcı olarak kabul edildi.
Tarihin altın sayfalarında yer alan önemli olaylardan birisi hiç şüphesiz İstanbul’un fethidir.
’Tarihin akışını değiştiren fetih, aynı zamanda insanlığın önüne yepyeni ufuklar açmıştır.
Türk ve dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yıl 29 Mayıs’ta aynı çoşku ve sevinçle kutluyoruz. Fethin coşkusu ve inancının 1453’ün 29 Mayıs’ında olduğu gibi bugün de tüm Türkiye’yi bütünleştireceğine ve birleştireceğine inancım tamdır.
Biz büyük bir ülkeyiz, büyük bir milletiz.
Yüz yıllardır tüm dünyaya adaletle hükmetmiş, hiçbir etnik çatışma yaşanmadan Kürdü, Çerkezi, Lazı, Türkmeni, Alevi’si, Sünnisi’yle top yekün Türk Milleti olarak tarihe yön vermiş bir milletiz.
Kıtaların ve kültürlerin birleştiği, medeniyetlerin beşiği İstanbul’un, dünden bugüne uygarlıklara ev sahipliği yaptığını biliyoruz..
Fethi kutlarken geçmişimizi unutmadan ileriye doğru bakmalıyız.
Biz, lüzumsuz şeylerle zamanımızı harcarken, Batı’nın Mars’ı fethetmeye hazırlandığını unutmamalıyız.
Ömürlü Aksoy Didim/Aydın
Emekli Tarih Öğretmeni
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.