AKLA GELEN
Gözlerini güneşli bir sabaha açıyordu. Bugün yine erken uyanmıştı. Zaten öyle çok uyumayı seven biri
de değildi. Yatağından doğruldu, araholden mutfağa giden koridoru bitirip mutfağa girdi. Susamıştı.
Bir bardak su içtiğinde içinin nasıl da rahatladığını hissetti. Şimdi her sabah yaptığı gibi sabah
kahvaltısını yapıp kendini bahçeye atacaktı. Bu bahçede geçirdiği bir sürü anısı vardı. En güzelleri de
geçen sene yine bu aylarda olanlardı. Bahçenin orta yerinde koca bir söğüt vardı. Dalları nerdeyse
tüm bahçeye dağılmış. Hemen diğer tarafta bir sıra menekşe, yanında karahindiba ve bir yanında
orkideler. Evet orkideler... çok severdi orkideleri. Her sabah gider orkidelerle ilgilenir, sohbet ederdi.
Bir nevi derttaş olmuştu onlarla. Anılarını anlatıyor, belki de onlara akıl danışıyordu. Evet öyleydi;
çünkü onu onlardan başka anlayacak bir canlı görmüyordu çevresinde. Öylesine yalnız hissediyordu ki
o insanların içinde. Yalnız kalacaksam daha sessiz bir yer bulmalıyım diyordu. Ve bunu söyledikten bir
kaç gün sonra buraya taşınmıştı. Şehirden uzakta göle yakın bir yer. Van’ın Edremit ilçesinin çakırbey
köyünde. Böyle nezih bir yer onun için hazırlanmıştı sanki. O mühim hadiseden sonra bu kararı almış
kendini buraya ait hissetmiş ve ölene kadar burada kalmayı planlıyordu. Evet şimdi söğüdün gölgesine
oturacak ve en sevdiği kitabını okumaya devam edecekti. Bu kitabı ne zaman okusa bir takım anıları
depreşiyor gözünden akan yaşlara mani olamıyordu. Kitabın nerdeyse her sayfasına yazılmış notlar
vardı. Belki de kitapta ne yazdığından çok o notları okumak için taşıyordu hala o kitabı. Sabahattin Ali
nin kürk mantolu madonnası. Bu onda en çok izler bırakan kitaptı. Nedense Sabahattin Ali ’yi kendine
hep yakın görmüştü. Aynı şeyleri hissediyor aynı gözlerle bakıyor gibi sanki. Biraz dinlendikten sonra
gölün kenarı gider orda gün batana kadar oturur geçen vapurları bulutları izlerdi. Bunu her zaman
değilde sadece çarşamba günleri yapardı. Özel bir sebebi vardı elbette. Bugün sevdiği kadınla beraber
geçirdiği son gündü. Nasıl unutabilirdi ki böyle bir günü. Peki o nerdeydi? Neden he çarşamba buraya
gelip uzaklara bakar gün batana kadar beklerdi. Sadece gün batımını izlemek için mi? Yoksa vapurları
ya da bulutları izlemek için mi? Hayır. Daha mühim bir neden olmalıydı elbette. Gün batımını izlerken
üşüdüğü farketti. Hemen içeriye gitmeye karar verdi. O akşam kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmadı.
Evine girdi yatak odasına geçti ve yine o gökyüzüne bakarak uykuya daldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.