Zaferin Boyun Eğdiği Mağlubiyet
Bazen yenilmişlik hissinden çok daha fazlasıdır mağlubiyet.
Bazen de hiçbir zaferin erişemeyeceği bir mertebedir.
Herkesin zaferler, ödüller kazanmak istediği bir dünyada kimse mağlup olmak istemez elbette,
bunun için hayata, insanlara, duygulara ve bilcümle aleme karşı
insanın sürekli, dolaylı ya da dolaysız bir savaş içerisinde kendini sadece zafere odaklaması doğaldır
fakat bazen kazanma cesareti yahut gücü olmadığından değil de
şartlar mağlup olmaya çok müsait olduğundan teslim oluverir.
Halihazırda bu hissiyatı yaşamış ve taşıyan kimseler, kazanmaktan evvel kaybetmeyi öğrenmiş kimselerdir.
Onları artık herhangi bir mağlubiyet tedirgin etmez zira nasıl mağlup olunduğunu pek iyi bildikleri için
tüm tedbirlerini de bunun üzerine kurmuşlardır.
Yani nasıl mağlup olunduğunu bildikleri gibi nasıl mağlup olunmazı da artık bilmektedirler.
Bazen de kazanmaya kıyamadığı mağlubiyetleri olur insanın...
Bir tebessüm gibi bir koku gibi bir hatıra gibi..
Aynı değilse baktığımız bu gökyüzü,
neye yarar, çıksın vazgeçenin iki gözü, der gibi
ne gökyüzüne bakmaktan vazgeçer ne de eskisi gibi görememekten.
Unutmayı ihanet sayarken yenilgisini de aslında mükafat görür.
Bazen de imkanlarının yetmediği dönemde çektiği yokluğu,
tüm imkanları tam iken kendi önüne getirir durur, kendini mahrum eder o varlıktan, o hevesten..
Ne geçmişi unutacak kadar uzak olur her şeye ne de önünü görecek kadar yakın..
Geçmişin ve geleceğin bütün tozları dolar gözüne..
İşte ben bu duruma zaferlerin boyun eğdiği mağlubiyet diyorum,
Şartların mağlup olmaya müsait olduğu görüşü üzerine.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.