- 397 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÖRÜCÜ USULÜ (1)
O kadar geçmişte kaldı ki bu usul, çoğu yeni yetmeler belki ilk defa duyuyordur.
Geçmiş yıllar, büyük aile yapısını yaşıyor toplum. Bu yapı bir seçim değil aslında bir zorunluluk.
Ailede dede ve büyükanne var, oğullar, gelinler, torunlar kırla gidiyor. Evin geçimi hala her şeye hakim olan dedenin kontrolünde. Mal, mülk dedenin. Büyükanne ise gizli yönetici. Her şey dededen sorulur diye bilinse de asıl karar veren veya kararda etkin olan büyükanne…
Evlenme yaşı, eğitim ve iş bulma kaygısı olmadığından oldukça erken yaşlara kaymış. Özellikle ailenin tek oğlu varsa, mürüvvetini görmek adına on dört, on beş yaşında baş göz ediveriyorlar.
Normalde bütün evlilikler böyle değil elbette. Özellikle erkek çocuklar asker dönüşü evleniyor. Kızların yaşı çok önemli değil. Eğer erken serpilmişse gelin ediyorlar. Bu dönemde böyle kızlar zaten çocuk da kabul edilmiyor. Okul hayatı zaten yok. Olgunlaşma belirtisi gösterdiği anda eve kapanıp çeyizini hazırlamaya başlıyor.
Bizim oğlan ise babasının yanında ya bir meslek öğreniyor ya da çiftçilikle uğraşıyor.
Aile içi gelip gitmeler dışında ne kız ne de oğlan evlenmek için karşı cinsle irtibat kurmakta çok zorlanıyor. Kızlar eve kapanırken oğlanlar boş bırakılmıyor, bir baltaya sap olsun diye işe yerleştiriliyor. Okul yok ama bir ustanın yanında hayatı öğreniyor. Elbette bu şartlarda bizim gençler emmi kızı, hala oğlu muhabbetindeler. Evlilikler de çoğunlukla başka sebeplerle de birleşerek kuzenler arasında gerçekleşiyor.
Şimdi gelelik görücü usulümüze. Bugün burun kıvırdığımız bu usul başta da söylediğim gibi bir seçim değil. Yani insanlar çok istediklerinden değil, mecburen uyguladıkları bir yöntem. Gençler zaman zaman bu usulün dışına çıksa da çoğunlukla hüsrana uğruyorlar. Anne-babayı devre dışı bırakan kız veya erkek aile desteğinden mahrum kaldıkları gibi düşmanlıklar hatta kan davalarına kadar giden çatışmaların içinde buluveriyorlar kendilerini.
Şartları tekrar hatırlayalım.
Oğlan da kız da karar verme yeterliği olmayan yaşta, aslında evliliğin ne olduğunu bile bilmiyor. Zaten evlendikten sonra belki on yıl birbirlerini karı koca olarak bile tanımıyorlar. Oğlanın bir mesleği ve gelir yok. Babasının gösterdiği işlerde çalışıyor ve babasından harçlık alıyor. Evlendiği zaman bir ev tutması, evin giderlerini karşılaması asla mümkün değil. Kendi başına düğün yapması ise hayal…
Oğlan için evliliğe gerek duyulmadığı bir dönemde ailenin kararı ile oğlanın başının bağlanması kararı alınıyor. Oğlanın bu işte fikri sorulmuyor. Münasip bir aday aranıyor. Bulunan adaylar ailenin büyüklere tarafından araştırılıyor. Görücü ifadesi de zaten buradan geliyor. Aday kız defalarca ailenin ileri gelen kadınlarından başlayarak konu komsunun usul bilen tecrübeli kadınlarınca görülüyor ve onaylanıyor. İki ailenin erkekleri de diğer ailenin durumunu araştırmak, oğlanın ahlakını, huyunu, arkadaşlarını sorgulamakla görevlendiriliyor.
Bu kadar incelemeden sonra evlilik oluyor. Ancak büyükler evliliğin garantörleri. Kız oğlana verilmiyor, oğlanın babasına ve annesine emanet ediliyor. Oğlan sorgulanırken istihbarat verenler daha sora oğlanın davranışlarından sorumlu tutuluyor.
Evlilik sonrası evin tek odasının tahsis edildiği yeni çiftler ailenin bir parçası olmakla yükümlüler. Oğlan eski hayatına devam ederken kız yeni ailenin büyüklerine saygı ve öğretilenleri öğrenmekle yükümlü. Kızla oğlan arasında bir sorun çıkarsa önce oğlanın ailesi devreye giriyor, eğer suç oğlandaysa cezası veriliyor, azarlanıyor, tehdit ediliyor. Gerekirse kızın ailesi de devre giriyor.
Çok detayına girmeden özetle anlattığım bu usulde evlenilince aile yapısı oldukça sağlam oluyordu. O acemilik döneminde ailenin desteğini alan gençler birbirlerine alıştıklarından boşanmaların az olması beklenen bir durumdu.
(devamı var)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.