- 514 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
'Neden Yazmak Gerekir Üzerine Bir Söyleyişi'
1. Kendinizden biraz bahseder misiniz?
1991 yılında Manisa’da ailemin 6’cı çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk ve orta öğrenimi mi Avni Gemicioğlu İlköğretim Okulunda tamamladım. Ardından Cumhuriyet Lisesinde devam eden eğitim hayatımı Çankırı Karatekin Üniversitesi Felsefe Bölümü ile devam ettirip Ege Üniversitesine yatay geçiş yaparak 2013 yılında tamamladım. Uzunca bir süre Seramik, çini, heykel vb. sanatsal alanlarda aktif olarak faaliyet gösterdim. Hayatımda edindiğim en güzel tecrübenin insanın müthiş potansiyellerle dolu olduğunun keşfedilmesi oldu. Hiç şüphesiz bir insanın kendi potansiyel ve yeteneklerinin farkında olması ve bunu kendi hayatına uygulaması oldukça büyük bir çabayı gerektirir. Sabırlı davranarak ve sükûnetimi koruyarak uzunca bir çalışmadan sonra edebiyat alanında kapsamlı ilk eserim Dilsiz Filozof Bedo’yu okuyucuya sundum. Burada esas amacımın toplumun ahlakını değiştirmek olmadığı; onun nasıl ne durumda olduğunu gözler önüne sermek olduğunu açık bir şekilde ifade etmek isterim.
2. Şu ana kadar edebiyat dünyasına kaç kitap kazandırdınız?
Özellikle birkaç makale kaleme almış olmakla beraber, en detaylı eserim olan Dilsiz Filozof Bedo’yu okuyucuyla buluşturduktan sonra ikinci eserimi yazmaya yöneldim.
3. Eserleriniz ve yazım tarzınız hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz?
Felsefe eğitimi hayatımda bana en çok katkı sağlayan şey oldu. Köken olarak içine kapalı Doğu kültürüne mensup bir aile içerisinde yetişmiş olmama rağmen, felsefe sayesinde önce kendimi, ardından ufkumun sınırlarının dışında kalan her şeyi yeniden keşfedip hayatı anlamaya başladım. İnsan yaşamına dair her şey başından beri ilgi alanımda olan bir durumdu. Felsefi bilgi ve tecrübemi kullanarak insansal yaşama dair bir kurgu sunmaya çalıştım. Bundan dolayı eserlerimde çoğunlukla toplumsal konulara değindim. Evrensel insan haklarından, modern demokrasiden ve bilimsel devrimlerden bu denli söz edilmesine rağmen, savaşların ve kıyımların da bu denli çok olması ilginçtir. Kayıtsız kalamazdım, çocukların hunharca katledilmesine, savaş kurbanı insanların parçalanıp bombalanmasına. Yazım tarzı olarak olabildiğince özgün bir tarzla yazmaya çalıştım. Burada esas amacım metnin anlamını okuyucuyla buluşturmak olduğundan yazım konusunda çok da özel bir kritere bağlı kaldığımı söyleyemem.
4. Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Yazmak, her şeyden önce var olduğunu düşündüğüm bir gerçeği dile getirmenin, onu sunmanın pratik bir yoludur. İnsanlar duygu ve düşüncelerini iki şekilde sunarlar: Bunlardan ilki dil aracılığıyla, yani karşılıklı diyalog ve konuşma yoluyla; diğeri ise yazı aracılığıyla sunmaktır. Her iki yolun da kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Ancak benim açımdan mühim olan düşündüğüm ya da hissettiğim bir duyguyu yazı aracılığıyla aktarmış olmamdır. Başka bir deyişle yazmak, içten gelen, dürtüsel bir etkinlik değil; vermek ya da paylaşmak istediğim bir bilgiyi, fikri veyahut görüşü sunmak için başvurduğum bir yoldur.
5. Yazarlığa heveslendiğiniz o ilk anı hatırlıyor musunuz? Sizi böyle zahmetli ama bir o kadar zevkli bu yolculuğa çıkartan etkenler nelerdir?
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bir metni yazmaya başlamadan önce birçok metin okumuş olmak gerekiyor. Çünkü zihin, okudukça genişleyecek ve bu süreçte de gelişecektir. Doğal olarak bunun sonucunda da kendi tarzını keşfedecek ve aktarmak istediği bir şey varsa onu aktarmaya başlayacaktır. Ben de yazmaya başlamadan önce çok kitap okudum ancak bununla birlikte çok gözlemlerde de bulundum: İnsanları, toplumları, yaşayışları ve düşünceleri… Beni yazmaya iten iki temel neden söz konusu: bunlardan ilki toplum olarak cahil bireyler yetiştiren bir toplum olmamız; diğeri ise dünyada insana karşı gelişen vurdumduymaz tavırların hızla artmasıdır. Yanlış anlaşılmasın. Burada cahilden kastım bilgisiz ya da okumamış bir toplum değil; tembel, daha doğrusu hantal ve içeriksiz bireylerin oluşturduğu bir toplumdur. Bizler bir toplum olarak neyin nasıl olması gerektiğini bilmiyoruz ve öğrenmek için de çaba sarf etmiyoruz. İşte bu yüzden yazmak ve dile getirmek istedim. Çünkü insanlara sesimi duyurmak, onlarla bildiğim her şeyi paylaşmak istiyordum. Her şeyden öte ben bunca olan biten karşısında, bunca insanın ölümü karşısında sessiz kalamazdım. Gelişen ve ilerlediği iddia edilen modern dünyada bu denli savaşların ve doğal olmayan ölümlerin artması karşısında var gücümle haykırmak istedim içimden geçenleri.
6. Kendinizi hangi durum ve koşullarda daha motive ve üretken hissedersiniz?
Yazmak için hiçbir zaman özel bir durum ya da koşul aramam. Yoldayken, sokaktayken, film izlerken, kısacası yeri ve zamanı belli olmaksızın akıl süzgecinden geçirdiğim her şeyi not eder ve sonra yazıya aktarırım. En önemlisi de bunu yapmaya çalışırken açık ve anlaşılır bir üslup kullanmaya özen gösteririm. Bunca çabamın tek bir amacı vardı aslında, insanlara sesimi duyurmak ve dolayısıyla zihinlerde bir soru işareti uyandırmak; soru soran, düşünen bir zihnin gelişmesine katkıda bulunmaktı. Kitabımın arka kapağında da dile getirdiğim gibi: “Tartışmanın ve konuşmanın kesin ve doğru çözümü garanti etmesi mümkün değildir. Ancak kesin ve doğru bir çözüm için hatta onları aramak için konuşmak ve tartışmaktan başka çözüm yolu yoktur.”. Bir kelime aktarmış olmak bile beni çok mutlu eder.
Beni en çok motive eden şeyin ilginç bir şekilde insanlığa dair yaşanan olumsuzluklar olduğunu söyleyebilirim. Düşündükçe büyük acı ve ıstıraplar çektiğim bu dramlara karşı bir ses olup, insanlara hayatlarının kendi sahibi olduklarını hissettirmem geriyordu. Bunu kendine karşı bir ödev bildim, bu sorumluluğa bağlı bir şekilde metinlerimi ortaya koymaya çalıştım.
7. Türk ve Dünya edebiyatında kendinize referans aldığınız yazarlar ya da şairler var mı?
Hiç şüphesiz etkilendiğim birçok yazar ve şair var. Fakat özellikle birebir model aldığım hiçbir yazar olmadı. Çünkü ben daha çok eserlerle ve onların içeriğiyle ilgileniyorum. Bir yazarın iyi olması demek bütün eserlerinin etkileyici ve sürükleyici olabileceği anlamına gelmez, gelmemeli de. Çünkü bir yapıt ya da sanat eseri sahip olduğu teklik ve sunduğu konu bakımından ön plana çıkar. Daha doğrusu aynı lezzet her eserde karşınıza çıkmayabilir. Çünkü sundukları şey farklıdır, çünkü içerikleri farklıdır. Etkilenmek ve taklit etmek birbirinden çok farklı durumlar. Etkilendiğim çok yazar var bunu kabul ediyorum. Ancak bu onları taklit etmekten çok farklı bir durum… Ben daha çok onların eserleriyle iç içe oldum. Hiçbir yazar ya da düşünürü taklit etmekten yana olmadım ancak açık ve net söylüyorum birçok yazar ve düşünürden etkilendim ve hatta yer yer kitabımda onların fikirlerinden de söz ettim.
8. Edebiyatın diğer sanat dallarıyla ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir yazar olarak sinema, resim ve müzikle nasıl bir yakınlığınız var?
Bütün sanat dallarının birbiriyle karşılıklı bir ilişkisinin olduğunu düşünüyorum. Özellikle de edebiyat, diğer sanat dallarının dili olmak bakımından ayrıca bir önem arz etmektedir. Bir filozof, bir tarihçi, bir fizikçi ya da matematikçi dahi problemini sunmak için etkili bir dile başvurur. Ancak bu anlattıklarım edebiyatı diğer sanat dallarından üstün kılmaz. Kast ettiğim aralarında karşılıklı bir ilişkinin olduğudur, birinin diğerinden üstün olup olmadığı değil. Kısacası her bir sanat dalı insan bedenindeki bir organ gibi düşünülmelidir. Hepsinin amacı bedenin doğru bir şekilde çalışmasını sağlamak olduğu gibi ve biri olmadan bedenin işlevini sürdüremeyeceği ya da kusurlu sürdüreceği düşünülürse; sanat eserlerinin tümü de beğeniye hitap etmekle beraber, birinin eksikliği insanda o duygunun körelmesine neden olacaktır. Öyle sanıyorum ki, yeryüzünde insan yoktur ki hiçbir sanat dalı ile ilişkisi olmasın. Çünkü sanat öyle bir şey ki, insanın ruhuna canlılık ve en önemlisi de zihnine öncülük etmektedir. Sanat her daim insanları, toplumları öncelemiştir. Fikir ya da düşünceleri taşıyan en etkili silah olmuştur. Bütün sanat dallarında ortak olduğunu düşündüğüm bir şey var: o da hepsinin bir sorunu ya da iyi veyahut kötü bir durumu dile getirmeye çalıştığıdır. Bu ister sinema, ister heykel, ister müzik, isterse de edebiyat söz konusu olsun, hepsinde durum aynıdır. Daha doğrusu hepsinin bir dili ve sunmak istedikleri bir şey vardır. İşte ben de benden öncekiler gibi çağıma sesleniyorum, onlara bir şey anlatmak istiyorum. Bundan dolayı bazen seramiğe, bazen heykele bazen de şimdi olduğu gibi edebiyata başvurdum. Sesimi duyurmak için haykırdım ve haykırmaya da devam ediyorum.
9. Edebiyatın hayatımıza nasıl katkıları var peki?
Edebiyat duygu ve düşüncelerin aktarılmasında kullanılan oldukça etkili bir yoldur. Burada amaç zaten bir duygu ya da düşüncenin aktarılması olduğundan her yazar ya da her sanatçı en büyük kitleye ulaşmayı hedefler. Ki doğru olan da budur zaten. Tarih boyunca toplumlara hep yön veren sanat ve edebiyat olmuştur, onlar toplumları öncelemişlerdir. Biz kabul etsek de etmesek de edebiyat ve sanat toplumun her katmanındaki insan için gereklidir ve bir şekilde de gider onları bulur. Fakat herkes üzerinde aynı etkide bulunduğu ifade edilemez. Çünkü tüm bu konuşulanlardan tümüyle habersiz o kadar çok insan var ki… Hayatta tek amacı sadece yaşamını idame ettirmek olan o denli insan var ki bunlara sanat ya da edebiyat yoluyla ulaşmak oldukça çok güçtür. Onlar daha çok kendi geliştirdikleri bir söylem, yerel bir sanat yoluyla iletişim kurarlar. Burada kast ettiğim evrensel, herkes için genel geçer bir sanat ya da edebiyat anlayışının mevcut olmadığı, yerel ve kültürden kültüre değişebilen bir sanat ve edebiyat anlayışının geçerliliğini koruduğudur. Ülkemizde kitap okuma seviyesinin düşük olduğunun farkında olmayan yoktur sanırım. Bunun nedenleri üzerinde düşünen var mı bilmiyorum ama benim açımdan Foucault’cu terimlerle ifade edecek olursam, bir söylem geliştiriliyor (büyük yapılar tarafından) ve insanlar da bu söylem içerisinden düşünüyor ve bu söylem içerisinden konuşuyorlar. Kitap okumak bir kültürdür. Biz de böyle bir kültür yok. Çünkü aksi yönde geliştirilmiş ve konumlandırılmış olan bir yapı mevcut.
10. Son olarak en son hangi kitabı okudunuz?
Özellikle bu son dönemde çokkültürcülük, kimlik ve çokkültürlü dünya üzerine ele alınmış, daha çok bilgi içerikli yapıtlar okuyorum. İçinde yaşadığım çağı anlamlandırmanın geçerli yolu bu diye düşünüyorum. Okumak, gözlemlemek ve elde edilen verilere göre bir değerlendirme yapmak. Sonuç itibariyle diyebilirim ki, insanlar “Neden ve nasıl ”sorusunu yeniden yaşamlarına sokmak durumundadırlar...