- 405 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SENİN İNANCIN SANA
Aklı gelişmiş insanların, yani aklıyla ilgili bir hastalığı olmayan insanların eğitimleri, tecrübeleri, gözlemleri sonunda edindikleri bir dünya görüşleri vardır. Kimisi iyi bir eğitim alır dünyayı daha geniş bir pencereden görür, kimisi hayatta yaşadıklarından yola çıkarak eğitim almış birçok kişiden daha isabetli kararlar verebilir. Kimisi hırçın yapılı, kimisi sakindir…
Allah birbirine benzemez milyonlarca insan yaratırken isteseydi hepsini aynı model yaratır, kimsenin kimseden farkı olmazdı. Her birimize verilen “irade” bizi diğer varlıklardan ayrılıyor, farklılaşıyor, sonuçta üstün oluyoruz.
Yalnız bu üstün yaratılışlı insanlarda bir de “en üstün benim” diretmesi var. En akıllı, en zeki, en ileri görüşlü olduğunu düşünen insan kendinden başka herkesin kendi gibi düşünmesini ister, kendi fikrinin kabul görmesini, şahıs olarak da kendinin el üstünde tutulmasını ister. Bunu yadırgamıyorum da asıl çıkmaza girdiğimiz yer diretmek. Tamam, sen en akıllısın da, ben senin kadar akıllı olmak istemiyorum, mademki Allah bana da bir akıl vermiş, o halde ben de kendi yolumu kendim çizmek istiyorum. Evet, belki senin kadar akıllı olmayabilirim ama benim de doğrum bu. Benim mutlu olduğum, kendimi iyi hissettiğim yol bu.
Sözü hayat tarzımıza ve inançlarımıza getirmek istiyorum. Dini inançlardan tutun da ailevi yaşayış tarzımıza kadar birçok farlılıklar gösteriyoruz. Bakıyorsunuz gezip tozmaktan büyük zevk alanlar olduğu gibi sakince evinde oturmaktan hoşlanan insanlar da var. Hayatın tüm tadını Allah’a ibadet olarak gören var, vaktini barlarda sazlarda geçiren de… Hangisi doğru?
Burada doğruyu aramaya kalkarsanız yanılırsınız. Elbette doğusu olanı var ve siz hemen gördünüz. Ha, işte o gördüğünüz size kalsın. Siz zaten doğrusun yapıyorsunuzdur. Bırakın başkaları da kendi bildiklerince yaşasın. Günün binide gelir de sizden akıl almak isterlerse, o zaman fikrinizi söylersiniz. İkna etmek mi? Yine yanıldınız, o sizden fikrinizi sordu, ikna olup gösterdiğiniz yola gider veya gitmez. O, onun bileceği bir husustur, sizin dediklerinizi yapmazsa sakın kırılmayın, üzülmeyen çünkü o da insan.
Ülkemizde kadınları merkeze alan bir toplum mühendisliği almış başını gidiyor. Herkes olmuş bir yüksek mühendis, ahkâm kesiyor. Kadın şöyle giyinmeli, kadın söyle oturmalı kadın söyle inanmalı….
Nedendir bilmem erkekler pek hayatlarına karışılmasın istemezler, söz söylerseniz de hırçınlaşıverirler. Artık kadınlar da öyle…
Kadınlarla ilgili temelde iki ekol var. Bilirsiniz biri batıcı görüş, diğeri geleneksel-İslami görüş. İşin aslında bu gelenekselle İslami’yi birbirinden ayırmak da lazım. Dikkatli bakmazsanız ikisinin aynı olduğunu sanabilir ve hata edersiniz.
Ben bilirim, özellikle yaşlı kadınlarımız vardı, nene derdik. Onların hayat anlayışı dine dayanırdı. Aldıkları dini eğitim ve gördükleri ile öyle bir hayat kurmuşlardı ki kendilerine, siz görseniz, kadın eziliyor der asla kabul etmezsiniz ama o çok mutluydu, huzurluydu. Ailesinin temel taşıydı. O olamadan aile olmazdı. Çok çalışır, hiç sesini çıkarmaz, ailesine, kocasına, büyüklere hizmet eder, ibadetini yapardı. Siz bu kadına Avrupa tipini uygulamaya kalkın asla uyamaz, büyük rahatsızlık duyar, hayatı zehir olurdu. O, bu şekilde yaşamaktan büyük zevk alıyor, mutlu oluyordu.
Doğrusu bu muydu? Başta da söylemiştim, doğru diye düşünürseniz yanılırsınız. Doğru değildi o kadının düşündüğü, inandığı; huzurdu, huzur…
Şimdi çıkmış kadın haklarından söz ediyorsunuz. Haklısınız. Biz nenemizin huzur dolu hayatını bozduk. Beğenmeyip yıktığımız bu düzenin yerine kendi düzenimizi kurmaya çalışıyoruz. Çalışırken de birçok pürüz çıkıyor. Gelenekler, cahillik… kimi zaman da din çıkıyor karşımıza. Kendi düzenimizi kurmakta zorlandıkça çözümler üretmeye çalışıyor, çözemediğimizde de hırçınlaşıyoruz. Hatta bu hırçınlık hoşgörüsüz bir diretmeye kadar gidiyor. Kendi dünya görüşümüzü yegane doğru kabul edip başkalarının huzur dolu hayatını, kendimizce dizayn etmeye kalkıyoruz.
Çözüm mü? Böyle durumlarda çözüm olmaz. Bir kesimi haklı görmek, diğerini düzeltmeye çalışmak asıl çözümsüzlüktür. Yapılması gereken; birlikte yaşama, hoşgörülü olma, birbirimize saygılı duyma alışkanlığı kazanmaya çalışmaktır.
Bırakın kim neye inanırsa inansın, bırakın kim ne giyerse giysin, bırakın insanlar istediği gibi yaşasın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.