- 589 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
FAKİR ADAM
FAKİR ADAM
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, şehrin birinde bir fakir adam varmış.
Karnı tokça, sırtı pekçe, cebi boşça, gönlü hoşça imiş.
Bu adam her yerde “Biraz param olsa ben yapacağımı bilirim” der gezermiş hep.
Bu adamın bir de sarayları köşkleri, atı arabası, emrinde hizmetçileri, cariyeleri bulunan, parasının hesabını bilmeyen, zengin mi zengin bir komşusu varmış.
Bir gün fakir komşusuna:
------ Komşucuğum, al sana 10 kese altın, ne yapacaksan yap, demiş.
On kese altını vermiş ama içine de bir merak düşmüş. Acaba bu adam bu altınlarla ne yapacak diye peşine düşmüş. Kimselere görünmeden adım adım izlemeye başlamış.
Fakir adam on kese altını alınca çok sevinmiş. Kendisine bu altınları veren zengin komşusuna çok teşekkürler ederek, borcunu bir gün fazlasıyla ödeyeceğini söylemiş.
Şimdi on kese altını olan bu fakir adam ne yapacak dersiniz?
Büyük bir çiftlik alıp çiftçilik mi yapacak?
Bir sürü deve alıp kervancılık mı?
Yoksa kendine köşkler, konaklar mı yaptıracak?
Hayır, o bunların hiç birini yapmamış. Altınları alınca doğru şehrin hasır pazarına gitmiş. On kese altının dokuz kesesini hasırcılara vermiş. Tüm hasırcıların, tüm hasırlarının hepsini pahalı pahalı almış. Hasırcılar hem sevinmişler, hem de bu işe çok şaşırmışlar. Ama nelerine gerek değil mi? Onlar hasırları satıp paraları aldılar.
Geriye kalan bir kese altınla da 99 develi büyük bir kervan kiralamış. Ertesi gün sabahleyin hasırları develere yüklemişler. Kırk gün kırk gece gittikten sonra bir deniz kenarına varmışlar. Fakir adam hasırları develerden indirtip harman harman yığdırtmış sahile. Sonra üstüne biraz gaz dökerek çalmış kibriti. Hasırlar alev alev, gürül gürül yanmaya başlamışlar.
Zengin adam da kimselere görünmeden sahile kadar gelmiş. Orada ağaçların arasına güzelce gizlenerek fakir adamı izliyormuş meğer. Fakir adamın yaptıklarını, hasırların yanışını görünce çıldıracak gibi olmuş. Verdiğim paraları gözümün önünde yaktı, bu adam delinin biri, nereden verim altınları ona diye saçını başını yolmuş.
Hasırların yanışını seyretmek onu daha fazla çileden çıkarıyormuş.
Buna daha fazla dayanamayacağını anlamış. Oradan uzaklaşarak şehre dönmüş.
O şehre döne dursun. Fakir adam da hasırların biraz ilerisine kendi boyunca bir çukur kazmış. Bu çukurun içine saklanarak akşamın olmasını beklemeye başlamış.
Akşam karanlığı çöktüğü zaman hasırlar yanmış yanmış, külleri yatak gibi serilmiş sahil boyuna.
Az sonra sakin sakin uyuyan denizde bir kıpırdanma olmuş. Denizden kocaman bir deniz aygırı çıkmış. Ağzında gecenin karanlığını bir yıldız gibi aydınlatan, ışıl ışıl, renk renk yanan bir cevahir tutuyormuş.
Meğer deniz aygırları bu cevahir sayesinde gece karaya çıkar, onu bir yere koyup onun ışığıyla yayılırlarmış.
Bu zavallı deniz aygırı da ortalıktan el ayak çekilince, kendinden emin, karnını doyurmaya gidiyormuş. Gelmiş gelmiş küllerin tam ortasında durmuş. Ağzından cevahiri yere koymuş. Koymasıyla ortalığı aydınlatan ışıkların yok olması bir olmuş. Çünkü cevahir yumuşak kül yığınlarının dibini bulmuş. Zavallı deniz aygırı burnunun ucunu bile göremez olmuş. Cevahiri aramaya fırsat bulamadan Fakir adam saklandığı çukurdan kafasını birden kaldırıvermiş. Bağırmış, çağırmış, tepinmiş ve deniz aygırını ürkütmüş. Deniz aygırı ne olduğunu anlayamadan kaçmış.
Az sonra bir deniz aygırı daha gelmiş. Aynı yerde ağzındaki cevahiri bırakmış. Cevahir yine küllerin dibine inince deniz aygırı karanlıkta kalmış. Fakir adam yine onu da ürkütüp kaçırmış.
Biraz sonra bir daha, iki daha, üç daha, beş daha derken bu iş sabaha kadar sürmüş. Küllerin dibinde binlerce cevahir birikmiş.
Sabah olunca fakir adam yine bir kervancı ile yüz adam çağırmış. Külleri toplatıp yığdırıp savurtmuş. Küllerin altından çıkan cevahirler harman harman birikmiş. Sonra bunları çuvallara doldurtup, develere yükletip şehrin yolunu tutmuş. İşçilere ve kervancıya hizmetlerinin karşılığı olarak birer avuç cevahir vermiş.
Şehre gelince hemen kendisine on kese altın vererek yardım eden zengin komşusunu bulmuş.
Komşucuğum, size olan on kese altın borcumu ödemeye geldim. Her biri yüz altın değerinde olan şu bir çuval cevahiri kabul buyurun, çok teşekkür ederim diyerek oradan ayrılmış.
Fakir adam cevahirleri satarak çok zengin olmuş. Kendisine çok güzel bir köşk yaptırmış. Bu köşkünde zenginlik ve huzur içinde rahat ve mutlu bir ömür sürmüş.
Anlatan: Osman Uzelli
Derleyen ve yazan: Mustafa Uzelli
YORUMLAR
hocam çok güzelmiş sag olunuz.zenginlik gönülde olunca iyide bazende insanlık hali işte keşke zengin olsaydım diyorum kimbilir ....selamlarımla
Mustafa Uzelli
Hikayemi okuduğunuz için teşekkürler.