- 842 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ÜÇ KIZ KARDEŞ
ÜÇ KIZ KARDEŞ
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde köyün birinde üç kız kardeş varmış. Bunların anne ve babaları ölmüş. Kızcağızlar öksüz ve çok fakir kalmışlar. Her gün her yemekte peynir ekmek yiyorlarmış. Evlerinde yiyecek başka bir şey yokmuş. Uzun zaman bu böyle sürmüş gitmiş. Derken bir gün peynirleri de bitmiş. Kuru ekmek yemeye başlamışlar. Epey zaman da böyle gitmiş. Kuru ekmek yiye yiye iğne ipliğe dönmüşler. Bir gün büyük ablaları:
----- Haydi çocuklar, deniz kenarına gezmeye gidelim, biraz gözümüz gönlümüz açılsın, demiş.
Hep beraber o gün gezmeye gitmişler. Denizin kenarında gezerlerken bakmışlar ki uzaktan bir gemi geliyor. Üç kız kardeşten her biri gemiye bakıp bakıp şöyle hayal kurmuşlar. Büyük kardeş:
------ Şu gelen gemi padişahın gemisi olsa, gelse önümüzde dursa, içinden padişah çıksa, bana ne istiyorsun kızım diye sorsa, ben de ona; Beni bir lokantacı ile evlendir de, karnım doyunca bir yemek yiyeyim desem, demiş. Ortanca kız:
------ Şu gelen gemi padişahın gemisi olsa, gelse önümüzde dursa, padişahın yanında bir de veziri olsa, bana gelerek, kızım benden bir dileğin var mı diye sorsa, ben de ona, beni bir kasap ile evlendir de, karnım doyuncaya kadar bir et yiyeyim desem, demiş. Küçük kız:
------ Şu gelen gemi padişahın gemisi olsa, gelse önümüzde dursa, geminin içinde bir de padişahın oğlu olsa, gelip bana ne istediğimi sorsa, ben de seninle evlenmek istiyorum desem, demiş.
Uzaktan görünen gemi gerçekten de padişahın gemisiymiş. Gelmiş üç kız kardeşin önlerinde durmuş. İçinden padişah, padişahın veziri ve bir de padişahın oğlu çıkmış. Gelmişler ve her biri kızlara burada ne aradıklarını ve kendilerinden bir istekleri olup olmadıklarını sormuşlar. Büyük kız padişaha:
------ Padişahım, beni bir lokantacı ile evlendir de, karnım doyunca bir yemek yiyeyim, demiş.
Padişah kıza:
------ İstediğini yerine getireceğim, bin gemiye, demiş. Kız gemiye binmiş.
Vezir ortanca kıza ne istediğini sorunca, ortanca kız da:
------ Efendim beni bir kasap ile evlendirin de karnım doyunca bir et yiyeyim, demiş. Vezir kıza:
------ İsteğin yerine getirilecektir, bin gemiye , demiş. Kız gemiye binmiş.
Padişahın oğlu da kıza ne istediğini sormuş. Küçük kızın, “Sizinle evlenmek istiyorum, sayın prensim” dediğini duyunca çok kızmış. Ne idiği belli olmayan bir kızla evlenmek istemiyormuş. Derhal adamlarına emir vermiş: Alın bu kızı gemiye. Benimle evlenmek isteyen bu hadsizin haddini bildirin, diye bas bas bağırmış.
Padişahın adamları küçük kızı da gemiye almışlar. Gemi padişahın ülkesine gelince büyük kızla ortanca kız saraya alınmış. Küçük kız ise zindana atılmış.
Padişah ve veziri büyük kızları giydirmiş kuşatmışlar. Kızlar bu giysiler içinde birer prenses kadar güzel görünüyorlarmış. Ertesi gün padişah “Şehrin en zengin lokantacılarından her kim ki benim cariyelerimden biriyle evlenmek isterse sarayıma buyursun” diye tellallar bağırtmış. Vezir ise şehrin en zengin kasaplarına haberler yollamış. Ertesi gün şehrin en zengin lokantacı ve kasapları sarayın bahçesinde toplanmışlar. Kızlar kendilerince birer eş seçmişler. Büyük bir düğün töreniyle ikisi de aynı günde, büyük kız lokantacılar kralıyla, ortanca kız da kasaplar kralıyla evlenmişler.
Büyük kızla ortanca kız mutlu birer hayat sürmeye başlamışlar. Ve her gece de zindandaki küçük kardeşlerine birer avuç altın götürüyorlarmış. Küçük kız bu paralarda bir kısmını baş gardiyanın avucuna kıstırdıktan sonra; Şimdi git bu paralarla bana pembe bir elbise, pembe bir ayakkabı ve pembe bir fener al demiş. Baş gardiyan gitmiş, kıza en güzel ipek kumaştan dikilmiş pembe bir elbise, pembe bir ayakkabı ve pembe bir fener almış. Kız bu pembe elbiseyi, ayakkabıyı giymiş, feneri eline almış, baş gardiyandan izin alarak gezmeye çıkmış. Doğru padişahın sarayına gelmiş. Padişahın oğlu da o sırada bahçede güller arasında mehtabı seyrediyormuş. Küçük kız feneri söndürüvermiş. Sonra padişahın oğluna yaklaşarak:
------- Efendim buradan geçiyordum, fenerim sönüverdi, yakabilir misiniz demiş. Padişahın oğlu feneri yakmış. Yakınca, yanında pembeler içinde, pembe güllerden de güzel bir kızın durduğunu farketmiş. “Senin adın nedir güzel kız” diye sormuş. Kız da; Benim adım pembe gül, al beni sen de gül, demiş yürümüş.
Padişahın oğlu kızın ardından bakmış kalmış. Kızın hayali hiç gözlerinin önünden gitmemiş. “Benim adım pembe gül, al beni sen de gül” demiş gezmiş bir zaman.
Bir başka gün küçük kız ablalarının kendine getirdiği paralarla kendine menekşe rengi bir takım elbise, mor bir çift ayakkabı ve mor bir fener ısmarlamış. Yine mor elbisesini mor ayakkabısını giymiş, mor fenerini eline almış, yine gezmeye çıkmış. Padişahın bahçesinden geçerken yine feneri söndürerek padişahın oğlundan yine feneri yakmasını istemiş. Prens feneri yakmış ve yine aynı kızı karşısında görmüş. Yine senin adın ne diye sormuş. Kız, benim adım mor menekşe, yar beni okşa, demiş ve yürümüş. Padişahın oğlu gördüğü bu kıza aşık olmuş. Ama nerede kaldığını ve neyin nesi olduğunu bir türlü anlayamamış. Uzun bir zaman da, Benim adım mor menekşe, yar beni okşa, deyip gezmiş. Bu güzel kıza aşık olmuş. Onunla evlenmek istiyormuş. Onun zindanda olabileceğini, deniz kenarında gördüğü kız olabileceğini hiç düşünmeden bir gün, önce kendi ülkesinden başlayarak bu kızı aramaya çıkmışlar. Her vardığı yerde “Benim adım pembe gül, al beni sen de gül ve Benim adım mor menekşe, yar beni okşa” deyişlerini ve bu deyişlerin hangi kıza ait olduğunu soruyor fakat hiç bir cevap alamıyormuş. Padişahın oğlu böylece bütün ülkeleri gezip aradığı kızı bulamayınca üzgün üzgün memleketine dönmüş. O gün de küçük kızın idam edileceği günmüş. İdam sehpası kurulmuş. Zindandan kızı getirmeye gitmişler. Küçük kız yine pembe takımlarını giymiş. Prens kızı görünce hemen tanımış. Bu kızı idam etmeyiniz, bu kızla evlenmek istiyorum, demiş. Herkes prensin bir idam mahkumuyla evlenmek istemesine pek şaşırmış. Düğün kurulmuş. Kırk gün kırk gece düğün şenlikleri yapılmış. Ve küçük kız da isteğine kavuşmuş Prensle evlenip mutlu bir ömür sürmüş.
Derleyen ve yazan: MUSTAFA UZELLİ
YORUMLAR
kutlarım efendim çok teşekkürler..ne güzel bir hikaye ..keşke hayaller gerçeye dönebilse ömrümce hep hayal kurmuştum tek amacım ögretmen olabilmekti..malesef okutulmadık...kaldık cahil...gül diyarından selamlar
Mustafa Uzelli
Ben Isparta Gönen'de Isparta Gülleri arasında okuyup öğretmen oldum. Sen de anlat kendini dertleşelim. Benim tel: 0543 523 48 83 Telefon da açabilirsin.