''ATATÜRK'E SAYGI''
Samimiyet ister.Bu samimiyet ister.Atatürk’e saygıda samimi olanların hemen ve derhal ilk yapması gereken şey Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanındığı
Lozan antlaşması ile kabul edilmiş olan Misak-ı Milli sınırlarımızın Amerika Birleşik Devletleri tarafından da tanınmasını sağlamaktır.Hem Atatürk’e saygı diyeceksiniz hem de
ABD’nin Lozan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti Misak-ı Milli sınırlarını tanımamasını
kabul edeceksiniz.Bu nasıl bir Atatürk’e saygı.Atatürk son nefesine kadar Misak-ı Milli sınırlarının tanınması ve Hatay meselesinde ki Misak-ı Milli hassasiyetiyle yaşamıştır.
Atatürk’e saygı diyenler ABD’nin,Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Misak-ı Milli sınırlarını tanımamasını kabullenerek asında Atatürk’e en büyük saygısızlıkta bulunmuş olmuyorlar mı?Bir yandan Atatürk’e saygı,öte yandan Kuvay-ı Milliye nutukları. İnternet siteleri,yazarları ve yazıları ile savunuculuğu ve öte yandan ABD’nin Lozan’ı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Misak-ı Milli sınırlarını tanımamasını içine sindirme,kabullenme ve hatta Papua Yeni Gine benzetmeleriyle de müdafaa etmeye kalkmalar.Bu nasıl Atatürk’ü sevme samimiyeti.Şerafettin Elçi’nin Kuzey Irak’ta federal bir Kürt Devleti kuruldu demesini kabul edip tanımakla,ABD’nin Lozan ve Misak-ı Milliyi tanımamasını tanımak arasında ne fark var ki.Atatürk’e saygıdan bahsedenler ABD’nin Lozan ve Misak-ı Milliyi tanımamasını kabul ederek Türkiye’nin Irak ile yada Irak’ın kuzeyi diye gösterilen kukla Kürt devletiyle var gibi gösterilen sınırı da kabul etmemiş olmuyorlar mı? ABD’ye göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Irak sınırı,Suriye sınırı,İran sınırı diye bir sınırları yok ki.Bu üç ülke toprakları içinde kurduracağı bir kukla Kürt Devleti için kendisi açısından bir sınır meselesi olsun.
Amerika Birleşik Devletleri’nin,Lozan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti,Misak-ı Milli sınırlarını tanımamasını kabullenmek Atatürk’e saygı değil,olsa olsa George Washington’a saygı olur.George W. Bush’a saygı olur.Adamlar hem kalkacak biz sizin kurmuş olduğunuz devleti ve bu devlete ait olduğunu söylediğiniz Misak-ı Milli sınırlarınızı kabul etmiyoruz diyecekler ve bizlerde onların bu tanımamasına hiçbir itirazda bulunmayıp bunu kabul edeceğiz.Sonrada Atatürk’e saygı diyeceğiz ve sonra Kuvay-ı Milliye diye ortaya çıkacağız.
Yok böyle bir şey.Bu nasıl bir Milli duruş,bu nasıl bir Milli görüş,bu nasıl bir Kuvay-ı Milliye.Kendimizi mi kandırmaya çalışıyoruz.ABD Lozan,Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Misak-ı Milli sınırlarını uluslar arası hukuka göre resmen tanımazsa elbette Irak’ta da başka yerde de bir Kürt devletini kurar ve buna hiç kimsenin itiraz etmesine de aldırmaz.
Siz ABD’nin Lozan’ı tanımamasına itiraz etmiyorsunuz ya.Türkiye Cumhuriyeti Devleti ABD’ye ait geçici bir sanal Devlet mi ki ABD Lozan’ı tanımıyor.ABD Lozan’ı,Türkiye Cumhuriyeti Devleti Misak-ı Milli sınırlarını neden tanımıyor.Bu tanımamayı içine sindirip kabullenenler hiç olmazsa kalkıp bunun gerekçelerini ABD’ye sorsunlar bari.
Atatürk’e saygı diyenler,Kuvay-ı Milliye diyenler sorsanıza eyyy Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşayan yetkili,yetkisizler sorsanıza eyyy… ABD sen neden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni onun Misak-ı Milli sınırlarını ve bu devletin tanındığı Lozan antlaşmasını tanımıyorsun.Gerekçen ne,itirazın ne?Tanımama sebebin ne sorsanıza eyyy Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları.
Bir tek Mehmet Dülger ile ben mi soracağım bu soruyu.Atatürk,Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyordu,Atatürk Lozan diyordu,Atatürk Misak-ı Milli sınırları diyordu.Bu gün Atatürk diyenler,Atatürk’e saygı diyenler,Kuvay-ı Milliye diyenler eyyy…Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni,Lozan’ı ve Misak-ı Milli sınırlarını tanımayan ABD karşısında bu tanımamayı kabullenerek ABD’ye saygı ve ABD’nin Misak-ı Milli-Kuvay-ı Milliyesi mi diyorlar.Irak’a uluslar arası hukuka aykırı askeri müdahale ve yalan gerekçelerle açılan savaş ile haksız ve yok yere katledilen yüz binlerce Irak’lının hukuklarını korumaya gelince olmayan Birleşmiş Milletler hukuku,olmayan Birleşmiş Milletler kararları işinize geldiği konular da mı uyulması gereken Birleşmiş Milletler Kararları ile Birleşmiş Milletler Hukuku oluyor.
Zaten artık yalanlarla yönetilen yeryüzü için,yalanlarla isteyenin istediğini yerine getirdiği aşikarken yalan yere maske giydirmelere uğraşmaya ne gerek var.
Yeryüzün de insanlar yalan söylemeye,yalanlar yaşamaya ve yalansız yaşayamayacağına öylesine alışmış ki.
Söylenecek doğruların,çıkar ve menfaatlerine dokunacağı korkusu,doğruya düşman etmiş insanları.Artık yalan Dünya yalanlarla yaşanır olmuş.Tek doğru artık herkesin yalanlardan çıkar ve menfaat umması kalmış.Doğruya kimsenin ihtiyacı kalmamış.
Yalanlara devammm...