AZAP OSMAN
Antep Savunmasının Kahraman Yiğitlerinden Birisi...
Gaziantep’te O Günlerde
Şehirde Kime Dokunsan Patlayacak Bir Barut Gibiydi,
Fransızlar Antep’i İşgal Etmiş; Kadın, Çocuk,
Yaşlı Demeden Ermenilerin Yardımı ile
Önüne Geleni Öldürüyorlardı.
Sokaklarda Patlama Sesleri Çığlıklara Karışıyordu.
Bir Gün Tüfekçi Yusuf’un Dükkânına Sinirden
Yumruklarını Demir Gibi Sıkmış Bir Adam Girdi,
Ve Derdini Anlatmaya Başladı.
“Ağam Adım Osman.
Köylüler Bana Azap Osman Derler.
Anlayacağın Rençperim. Aynı Zamanda’da İyi Avcıyım.
Düşman Çocuk, Kadın Demeden Öldürüyor.
Bana Bir Tüfek Lazım.
Elimde Bir Tüfeğim Olsa
Attığım Gâvuru İndiririm Aşağıya” Diyordu.
“Ama En Başından Söyleyeyim Cebimde Hiç Param Yok.”
Tüfekçi Yusuf Karşısında Dimdik Duran Adama
Uzun Uzun Baktı Adeta Boğazı Düğümlenmişti.
Ama Ne Yazık/ki Hiç Tüfek Yoktu Elinde,
Olan Tüfekler’de Direniş Çetelerine Dağıtılmıştı.
Yeni Tüfek Bulmak’da İmkânsızdı.
Daha Yusuf Sözünü Bitirmeden Osman Dükkândan Ayrılmıştı.
İçinden Söylene Söylene Yürüyordu.
‘’Düşman Bomba Yağdıracak, Ben’de Ölümleri İzleyeceğim ha…
Olmaz Olmaz Mutlaka Silah Bulmalıyım.‘’
Eve Gelmişti ve Evde Dört Dönüyordu,
Mutlaka Silah Bulmalıydı Ama Satıp Para Edecek
Hiçbir Eşyası’da Yoktu. Derdini Karısına Anlattı “
Şehre Bomba Yağıyor Mutlaka Silah Bulmayalım!”
Azap Osman Bir Çözüm Bulmuştu.
Ancak Bulduğu Çözüm müydü
Yoksa Çözümsüzlük mü Onu Bilmiyordu.
Hanımına Çözümü Anlattığında Kadının Gözleri Doldu.
Boğazı Düğümlenmişti
Kadının Ama Başka Bir Çaresi Yoktu.
Hemen Suyu Isıttı ve Bahçede Oynayan Kızı Ayşe’yi Çağırdı
ve Sımsıkı Sarıldıktan Sonra Güzelce Yıkadı.
Kınalar Yaktı…
Gece Kızını Yanına Aldı Uyudu ve
Sabah En Güzel Elbiselerini Giydirdikten Sonra
“Hadi Kızım Baban Seni Biraz Gezdirecek
Sakın Babanın Sözünden Çıkma” Dedi ve
İkisini Arkalarından Ağlayarak Uğurladı.
Kadın Konuşamıyordu, Adeta Hayat Durmuştu O An Kadın İçin..
Azap Osman’ın
Tüfekçi Yusuf’un Yanına Uğramasının Üstünden
Tam 15 Gün Geçmişti Ve Yine Uğradı.
Ama Bu Sefer Yüzü Gülüyordu.
“Yusuf Usta Silah Dedim Yok Dedin.
Ben Silahı Buldum Ama Mermi Almaya Param Yetmedi,
Bari Mermiler Senden Olsun” Dedi.
Yusuf Usta Şaşırmıştı “Nereden Buldun Bu Tüfeği?”
Dedi, “Uzun Hikâye Anlatırım” Dedi Osman.
Yusuf Usta “Tamam Mermiler Benden Ama
Tüfeği Nerden Bulduğunu Anlatırsan.
Sen Anlat Bakalım Nerden Buldun Bu Tüfeği?”
Osman Derin Bir Nefes Aldı ve
Biraz’da Sıkılarak Anlatmaya Başladı.
“Baktım ki Şehirde Her Yaşta Çocuk Öldürülüyor.
Benimde Elinden öper Bir Kızım Var,
Annesi Akşamdan Yıkadı,
Kınalar Yaktı, Sabah’da En Güzel Elbiselerini Giydirdi ve
Evden Çıktık. Beraber Halep’e Gittik.
Orada Çocuğu Olmayan Zengin Bir Aileye Evlatlık Olarak Verdim.
Halep’ten de O Parayla
Bu Silahı Aldım Ama Mermiye Param Yetmedi” Dedi.
Yusuf Ustanın
O An Gözleri Doldu. Sanki O Mermileri Kendisi Yemişti.
Buğulu Gözleriyle Gitti İçerden Zulaya Sakladığı
Mermilerden Osman’a Verdi.
Osman Dükkândan Silahına Sarıldığı Gibi Çıktı,
Koştuğu Yerde Sarıldığı Silah Değildi Adeta
Kızına Sarılır Gibi Sımsıkı,
Bu Öyküyü Yıllar Yılı
Bizzat Babasının Yaşlı Gözlerle Anlatımından
Bilen Tüfekçi Yusuf Ustanın Kızı,
Şule Yıldırımdemir Tüfekçi
Yıllar Sonra Yazdığı
Kınalı Kız Şiirinde Şöyle Anlatıyor:
KINALI KIZ...
Anamın kucağından aldın…
Tut elimi gidiyoruz dedin…
Nasıl sevindim baba…
Daha dün anam,
Parmaklarımı tek tek öpüp,
Kına yakmıştı…
Kınalı ellerim ne güzeldi…
Sen görmedin…
Bir elinle beni tuttun…
Diğer elinle anamı savurdun…
Sahi, anam niye çok ağladı baba?
Ben yeni öğrendim yürümeyi…
Senin adımlarına yetişemem ki…
Ne olur biraz yavaşla…
Hem bak,
Ellerim kınalı baba…
Bütün evler arkamızda kaldı…
Belki, aha şu tepeye çıkarsak…
Oradan görürüm, çökmeye yüz tutmuş evimizi…
Nasılda yoruldum…
Bilsem konuşmayı,
Sana dönelim diyeceğim…
Anamı özledim, acıktım…..
Ama sen durmuyorsun ki baba…
Beni sırtına aldın,
Uyu kızım dedin…
Çok üşümüşüm…
Sen beni ısıttın baba…
Yüksek dağların ötesine geçtik…
Bir başka diyara geldik…
Beni öptün kokladın…
Geldik kızım dedin…
İşte yeni evin burası…
Bir tüfek parası berdelin olsun,
Kızım Antep’e kurban olsun….
Bıraktın ellerimi…
Kınalı ellerim ne güzeldi…
Sen görmedin baba…
Bilirim, sevgini koydun gittin bana…
Fakirliği onuruna yediremedin…
Herkes çabalarken, sen durup seyredemedin…
Anladım artık neden kınalı ellerim?
Bir haksız savaşa kurban oldum ama
Sen bir daha dönmedin baba…
Koca başlı dağların ardında,
Bırak bir kızın olsun…
Gözyaşlarım…
Berdel ettiğin tüfeğe kurşun olsun…
Bu dünyada haksızlık son bulsun…
Benim adımı Antep’li yüreğine sorsun…
Baba, hakkım sana helal olsun.!!
(Şule Yildirimdemir-Tüfekçi Yusuf Usta’nın Kızı)
(Bu şiir,Şehitler Müzesin’de sergilenmektedir)
Bırakın kendinizi,sıkmayın…gevşeyin…
Sulanmış gözleriniz akmaya başlasın…
Serinletsin ılık ılık akan yüreğinizi…
Ağlayın,üzülün…
Bir an sıyrılın boş hayatın boş işlerinden…
Durup düşünün…
”Bu memleket nasıl kurtarılmış meğer…” diye…
Antep’in kıymetini anlayın…
Taşının,toprağının ne kadar mübarek,
ne kadar yüz sürülmeye değer olduğunu anlayın…
Bizim için çocuğunu,canını bir boş tüfeğe değişen
Azap Osman’ın Ruhunu bir Fatiha ile yâd edin…
Yazı ALINTIDIR
YORUMLAR
”Bu memleket nasıl kurtarılmış meğer…” diye…
Antep’in kıymetini anlayın…
Taşının,toprağının ne kadar mübarek,
ne kadar yüz sürülmeye değer olduğunu anlayın…
Allah rahmet eylesin
mekanı cennet olsun bu vatan kolay kolay alınmadı ne yıldızlar söndü vatan için ne güneşler söndü bu vatan için
değerli Durak beyimede teeşkkür ederim selam ve dua ile.