Merhaba Hece 6 : Röportaj : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :
Nerden esmişti, bu mesaj yoluyla röportajlar:))
Esti geldi işte, ne bileyim ben ya hu!
Bir önceki röportajımızdaki sorularla değil de bir başka 8 soruyla geniş bir yelpazede .....
Değerli Abim (Mirim) Şair Ahmet ÇITAK’ın tavsiye ettiği
Değerli Hocamız : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :
*******
1- Türk Kültürü ve Edebiyatı bakımından Yenisey Yazıtları ile Göktürk (Orhun) Yazıtları hakkında bizlere ne söyleyebilirsiniz ve Anadolu’ya hem devlet hem de Türk Milleti kültürüne yansımaları nasıl karşımıza çıkmaktadır? Özelikle Göktürk Yazıtlarının Orta Asya Türk kültürüne etkileri ne derecede olmuştur, bu konuda neler düşünmektesiniz?
*******
“ Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin… İlk Türk tarihi… Taşlar üzerine yazılmış bir tarih… Türk devlet adamlarının milletine hesap vermesi, milletle hesaplaşması… Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri… Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek kültürünün büyük vesikası… Türk askeri dehasının, Türk askerlik san’atının esasları… Türk gururunun ilahi yüksekliği… Türk feragat ve faziletinin büyük örneği… Türk içtimâî hayatının ulvî tablosu… Türk edebiyatının ilk şahaseri… Türk hitabet san’atının erişilmez şahaseri… Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı… Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi… Türk milliyetçiliğinin temel kitabı… Bir kavmi bir millet yapabilecek eser… Asırlar içinden milli istikameti aydınlatan ışık… Türk dilinin mübarek kaynağı… Türk yazı dilinin ilk fakat harikulâde işlek örneği… Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil… Türk ordusunun kuruluşunu en az 1200 sene önceye götüren vesika… Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser… İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en mânalı mezar taşları… “ MUHARREM ERGİN
Muharrem Ergin, Ahıska Türklerinden büyük dilbilimcimiz ve ünlü Türkoluğumuzdur. Bu konu üzerine en derin araştırma yapan bu bilim insanımızın değerlendirmesiyle başlamak istedim konuya.
Bu anıtlar bulundukları yere ve ait oldukları çağa göre incelendiğinde farklı adlarla anılırlar.
KÖKTÜRK KİTABELERİ: Boyun ve kullandığı dilin adıdır.
YENİSEY YAZITLARI: Yer aldıkları coğrafi çevrenin adıdır.
ORHUN ABİDELERİ: Yakınından geçen ırmak nedeniyle küçültülmüş coğrafi tanımlamadır.
Kitabe – yazıt – anıt da aynı anlamdadır zaten…
Yani hepsi aynı belgeleri anlatıyor sonuçta…
1700’lü yılların sonunda Sibirya’ın güneyindeki Yenisey bölgesinde bulunan taşlar, Avrupalı dilbilimciler tarafından çözülmeye çalışılır. ‘Runik’ alfabe denilen bir ses sistemiyle yazılan Göktürkçe, 4 ünlüsü ve 38 harfli bulunan, yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru yazılan bir dildir. Kitabelerin son ikisinin batı yüzü Çince, üç yüzü de Türkçedir.
“Eğer, Göktürk yazıtlarından, Bilge Kağan âbidesinin batı cephesinde bulunan Çince kitâbe olmasaydı, Göktürk yazısının çözümü zor olacaktı. Belki de hiç çözülemeyecekti. V. Thomsen’in ve W. Radloff un adları, Göktürk yazısını çözmedeki çalışmalarından ve başarılarından dolayı Türk dili tarihine altın harflerle geçmiştir ve ebediyete kadar kalacaktır.
V. Thomsen önce, Göktürk yazısının Çin yazısı gibi sağdan sola doğru yazıldığını, yazıtlardaki iki noktaların kelimeleri birbirinden ayırmak için kullanıldığını ve Göktürk alfabesinin otuz sekiz harften meydana geldiğini keşfetti. Keşfettiği bu bilgilerden ve yazıtlarda çokça kullanıldığını gördüğü tengri, Türk, Kül Tigin ve Bilge Kağan kelimelerinden faydalanarak Orhun yazısını çözmeyi başardı.” ( Çetin Cumaguloviç CUMAGULOV )
İlgilenenler için konuya yakın bilgilerin olabileceği linkler:
www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=9&t=1607
www.altayli.net/vilhelm-thomsenin-calismalari-ve-kirgizistanda-bulunan-gokturk-yazitlari.html
www.altayli.net/vilhelm-ludwig-peter-thomsen-hayati-ve-turkluk-bilimine-hizmeti.html
www.turkedebiyati.org/gokturk-yazitlari-orhun-abideleri/
Göktürkçeyle yazılan bu taşların tarihsel sıralamasına göre dikilişleri ve kısa öyküleri şöyledir:
BİLGE TONYUKUK ANITI: Bilge Tonyukuk tarafından 724 -726 yılları arasında yazdırılan ve diktirilen bu anıt, üçlünün ilkidir. Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşunu, Köktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla, On Oklarla ve Çinlilerle yaptıkları savaşlar anlatılmaktadır. İlteriş Kağan zamanında başvezirlik ve başkumandanlık yapmış olan Tonyukuk, Türk devlet politikasına uzun süre yön vermiş akıllı ve hikmet sahibi bir devlet adamıdır. Aynı zamanda Bilge Kağan’ın kayınpederidir.
Diktirdiği anıtla Türk edebiyatının ilk anı yazarı ve ilk tarihçisi kabul edilir. Abartılı ve sanatlı bir dil kullanmadan anlattıklarını güçlü kılmak için Türk dilinin eskiliğinin ve büyüklüğünün en önemli ispatı olan deyim ve atasözlerimize de bolca yer verir.
KÜLTİGİN ANITI ( Köl Tigin): Köktürklerin zirvedeki muhteşem başarılı yıllarından sonra zayıflayıp Çin’e nasıl tutsak oldukları ve bu esaretten kurtulmak için verdikleri mücadelede Kültigin’in yiğitlikleri anlatılır. Kültigin, İlteriş Kağan’ın oğlu ve Bilge Kağan’ın kardeşidir.Amcasının ölümünden sonra verdiği mücadeleyle abisini tahta oturtmuş, Bilge Kağan’ın hükümdarlığında Türk ordularının başkumandanlığını yapmış, Çin Denizi’nden Demir Kapı’ya, Tibet’ten Sibirya bozkırlarına kadar uzanan geniş alanda yirmiden fazla savaşta ön saflarda savaşmış, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biridir. Dokuz Oğuzlarla yaptığı savaşta 731 yılında 47 yaşındayken ölmüştür. Anıt daha sonra adını yaşatmak için abisi tarafından Köktürk hanedanlarından bir prens olan Yulluğ Tigin’e yazdırılmıştır. Sanatkârâne bir üslupla yazılan ilk eser olan bu anıtın yazarı Yulluğ Tigin kendisinden ‘Kültügün’in atısı’ olarak söz eder. Farklı araştırmacılar ‘Atı’ sözcüğünün ‘yeğen’ ya da ‘öğretmen’ anlamında kullanıldığını belirtirler.
Bu anıtta Muharrem Ergin’in de belirttiği gibi, “yalın ve keskin bir üslup, hükümdarâne bir eda ve ihtişamlı bir hitap tarzı” vardır. Kitabenin ilk satırlarından itibaren adeta göklerden gelen muhteşem bir sesleniş, asırları delip geçerek bugün hâlâ ruhumuzu titretir.
BİLGE KAĞAN ANITI: Oğlu tarafından 735 yılında diktirilmiştir. Anıtın birçok yeri Kültigin anıtıyla aynıdır. Farklı olarak onun da daha sonra Türk milleti için yaptıkları anlatılır. 18 yıl Türk devletini idare eden Bilge Kağan, İlteriş Kağan’ın oğlu, Kültigin’in ağabeyidir.
…………………
Yukarıdaki bilgilerden de görüleceği gibi anıtların çözülmesi 1910’da gerçekleşir. Yakın tarih sayılacak bu süreden beridir de ne yazık ki akademik çevreler dışında pek de önemsenmemiştir. Bu çalışmaları yapan bütün Türkologlar Avrupalıdır. 1700’lerde başlayan bu çalışmalara katılan bir Türk bilim insanının adı geçmez ne yazık ki…
Bu kitabeler üzerinde çalışan farklı Türkologlar ve dil bilimciler, ilk kez verilen bir eser için Türkçenin çok işlek ve düzgün bir yazı dili olduğunu, bu eserlerden önce Türkçeyle yazılan eserlerin olmasının çok büyük ihtimal olduğunu belirtirler.
Şu anda Çin’in girişi yasak bölge ilan ettiği yerde duran taşlarımızın akıbeti bilinmediği gibi, oraya gitmek isteyen Türk akademisyenlerimize de Çin yetkilileri tarafından araştırma izni verilmemiştir.
Bu bilgiler ışığında dünya edebiyatında çok ayrıcalıklı bir yer edinen kitabelerimiz bizde tarihsel varlığından başka edebiyatımıza önderlik edecek bir kullanıma geçirilememiştir ne yazık ki.
“ Ey Türk Budunu!...” diye başlayan ilk nutuk örneğimiz, geçmişimize hayranlığıyla bilinen ATATÜRK’ümüzün NUTUK adlı eserine önderlik etmiş olabilir!...
NOT: İlgilenenler için link adresleri vermeme rağmen benim en güvenilir kaynağım: ÖTÜKEN - SÖĞÜT yayınlarından çıkan BÜYÜK TÜRK KLASİKLERİ’dir. 14 ciltten oluşan bu kaynağı ilgilenenlere güvenerek önerebilirim.
*******
Sonraki sorum:
2 “Eşrefoğlu Al Haberi” şiiri üzerinden, kendinden ziyade hitap ettiği kişiyi üne kavuşturduğunu düşündüğüm Hasan(Hüsnü??) Dede’nin bahsettiğim Nefesi ile Eşrefoğlu Rumi anlayışının ne olduğu, Eşrefoğlu Rumi’nin edebiyat ve kültür tarihimizde nereye denk geldiği ve her iki anlayışın (Sünni ve Alevi) günümüze tezahürlerini görmemiz bakımından internet kuşaklarına ne söyleyebilirsiniz hocam? Dinin edebiyatımıza ve şiirimize (kutuplaştırıcıları-birleştiricileri) etkisini nasıl görmemiz gerekir?
***
Dünyevi Değerlendirme :
Okumayı sevmeyen var mı, Açık Öğretim Fakültesi bizler için bir nimet, bu nedenle Kamu Yönetimi ve Sosyoloji Bölümünden sonra okumayı düşündüğüm Türk Dili ve Edebiyatı (İhtimal okuyamayacağım) bölümünde neler var neler yok diye derslerdeki konuları ve sınav sorularına bir ara göz gezdirmiştim. Soruların birinde soruyordu ki: aklımda kaldığınca : (internette daha önce gördüğü bir soruyu arayıp bulamamak ....) Peh ... peh peh peh Kiziroğlu Mustafa Bey.... Köroğlu’nun bir şiiri olmalı...16. yy.
"..Göktürkçe, 4 ünlüsü ve 38 harfli"
"...Yukarıdan aşağıya sağdan sola...."
Sorular bitmez ki fani dünyada,
Neden İstiklal Marşımız var,
Neden Gençliğe Hitabe ve Neden Andımız vardı bizim ilkokul kitaplarımızda?? Kökeni nereye dayanıyordu bu zincirin... Yoksa ??? Olabilir mi??
".....yazıtlardaki iki noktaların kelimeleri birbirinden ayırmak için kullanıldığını ...."
: iki nokta deyip geçmemek lazım, yoksa .. nokta mı? Ve bu : noktayı, estiğinde kullanırım artık:)
MS 700-800 yılları arasında dikilen yazıtları kitabeleri vblerini 1910 ’larda tekrar çözmek, enterasen değil mi yani unutulmak...???
"...1700’lerde başlayan bu çalışmalara katılan bir Türk bilim insanının adı geçmez ne yazık ki…" bir araştırma sorusu daha ilgilisine,meraklısına, kimdir bu bilim insanımız???
Hani entel dantel görünmek için yeni kelimeler arıyoruz ya, aslında entel dantel görünmek de değil, hep aynı kelimelerden bıkmak usanmak da olabilir, ilgili yazıt ve kitabelerimizdeki : kelimeleri: şiirlerimizde kullanmaya çalışmak güzel olmaz mı??? Yerli yerine koyduktan sonra neden olmasın??
Hani haddimizi aşmak gibi olmasın da, ben olsam Türkçüler ve Ülkü ocakları yerine bu kitabelerden ve yazıtlardan oluşan bir kitapçığı basar dağıtırım millete...Kaç sayfalık bir kitapçık olur ki... ???Var mı yoksa??? Bilgisizim yani..
Türkler ve Anadolu, son vatan dediğimiz coğrafyaya ayak atışımızla ilgili farklı tezler var, en bilineni Asyadan, Kafkaslar üzerinden geldiğimiz, diğer bir yol olarak İranın güneyinden.... ve diğer bir yol olarak Sümerlerin zaten Türk olduğu gibi...
Her 3 tez de doğru olabilir.Kanıtlanmıştır bazıları da zaten..
Arkeolojiyle ilgilenen ve bu alanda çalışan , kayaların tozunu alan yiğitlere selam bu arada...
"....kitabelerimiz bizde tarihsel varlığından başka edebiyatımıza önderlik edecek bir kullanıma geçirilememiştir ne yazık ki"
Belki de sorumun ana kaynağı bu düşünce olabilirdi, zihnimin derinlerinden çıkıp gelen...
***
Tarihsel Yönetim anlayışları bakımından başka bir konuya girmek istemeyiz kendimiz ve haddimizce...
Not: Cevapların uzunluğuna göre ekleyeceğim röportajımızı, gerekirse her soruya bir yazı eklerim, duruma göre, belki 2-3 soruya bir yazı...
Acelemiz yoğ, daha nefes alıp verebiliyoruz...
HECE veya şiir deyip geçmemek lazım, tarihte ilk canlının verdiği nefes Şiirdir.:)
Bir sonraki cevaba kadar dostlar;
Esen kalınız, saygı ve huzurla...
BEN YÜRÜRÜM YANE YANE
Gönlüm düştü bu sevdaya
Gel gör beni aşk n’eyledi
Başımı verdim kavgaya
Gel gör beni aşk n’eyledi
Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk n’eyledi
Ben yürürüm ilden ile
Şeyh sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile
Gel gör beni aşk n’eyledi
Benzim sarı gözlerim yaş
Bağrım pâre yüreğim baş
Hâlim bilen dertli kardaş
Gel gör beni aşk n’eyledi
Gurbet ilinde yürürem
Dostu düşümde görürem
Uyanıp Mecnûn oluram
Gel gör beni aşk n’eyledi
Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk n’eyledi
Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk n’eyledi
Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk n’eyledi
Mecnun oluban yürürüm
Ol yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk n’eyledi
Miskin Yunus biçâreyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden âvâreyim
Gel gör beni aşk n’eyledi.
Yunus Emre
( 13 - 14 . yy. )
****
YORUMLAR
Serap öğretmenimizin bilgilerinden ve tecrübelerinden daha bir çok şey öğrenebileceğimize eminim..
Yazıları ve şiirleri her zaman ışık tutan, yol gösteren, sorgulayan, sorgulatan, içi dolu dolu paylaşımlar olmuştur..
Bu paylaşımda öyle.. Bilmediğimiz bir çok şeyi öğrenmiş olduk..
Vesile olan sayın Dünyevi'ye ve Serap öğretmenimize teşekkür ederim..
Saygı ve selamlarımla...
Yinsani
ilginiz ve katkılarınız için ben teşekkür ederim..
eksik olmayın efendim..
saygı ve huzurla..
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah,
Öğretmek demeyelim de bildiklerimizi paylaşmak diyelim!... :)
Zarif cümlelerle belirttiğiniz beğenileriniz için çok teşekkür ederim Neslihan Hanım...
Sevgilerimle...
Birkaç gündür siteye girmediğinden neredeyse bu güzel yazıyı kaçıracakmışım...kendime çok kızardım.
Nesildaşım emeğine sağlık öncelikle ve tabii ki bir büyük teşekkür de değerli bilgilerini bizimle paylaşan Serap hanıma..
Eksik olmayın dilerim.
Yinsani
eksik olmayın
saygı ve huzur ile..
Serap IRKÖRÜCÜ
Olabilir... Benim de böyle ara verdiğim zamanlarda kaçırdıklarım oluyor, sonra bir vesileyle fark ettiğimde geç de olsa dönüyorum.... :)
Beğeni içeren değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Siz de öyle!... birlik ve beraberlik ancak böyle mümkün...
Sevgilerimle...
Böylesi güzel bir çalışmaya sitenin duyarsız kalması çok üzücü.Çok faydalı bilgiler okudum ogretmenim ve sizin yüreğinize sağlık..
Okul yıllarıma geri döndüm sanki
Edebiyat sınavına çalışır gibi hissettim kendimi tabiki 80 li yillarda internet yoktu varsada bizde yoktu.. kütüphaneye
giderdik. Bilgi araştırıp öğrenmek için.
Simdi hersey ,dünya elimizin altında kıymetini bilmiyoruz.
Teşekkür ederim bu değerli calisma için
Selamlar
Serap IRKÖRÜCÜ
Uzun ve bilgi içeren okumaları sevmeyen bir toplum yapımız var, o nedenle bana çok sürpriz olmadı açıkçası...
Üstelik burası bir sosyal site, her yapıda ve ddonanımda... çok farklı nedenlerle bulunanlar da var... konuya ilgi duydukları halde egolarına yenilenler de...
Öğretmenlerin en çok gelişen melekesi insan tanımaktır, çünkü bizim malzememiz insan!...
Hepsini çok doğal karşılıyorum.
İlgi gösterdiğiniz ve bilgilerden yararlandığınızı belirttiğinizi için ben çok memnun oldum. Teşekkür ederim Sevgili Meyzem.....
Sevgilerimle....
Yinsani
umarım itiraz etmezsiniz bir dünyeviye??:)
saygı ve huzurla
Meyzem
Ben cok acemiyim hic bilgi birikimim yok siir konusunda
Mahcup olmaktan korkarim
Yinsani
Yinsani
Yinsani
Yinsani
Yinsani
Yinsani
Gördüğünüz gibi Serap öğretmenimi önerirken onun engin ve zengin donanımına güveniyordum. Beni mahcup etmedi. Kendisine teşekkür ediyorum.
Keşke mümkün olsa da öğrenci olarak derslerine katılabilsem.
Samimiyetle söylüyorum çok büyük keyif alırdım.
Bundan sonraki bölümlerde daha güncel konularla ilgili sorular olursa site müdavimlerinin ilgisinin daha yoğun olacağına inanıyorum.
Hem bu güzel sohbetlere vesile olan Dünyevi kardeşimi hem de ilk başta belirttiğim gibi bilgisiyle bize ışık tutan değerli öğretmenim Serap hanımı kutluyorum.
İlgiyle devamını bekliyorum.
Saygılar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Güveniniz için ben teşekkür ederim.
'Yazı dili kurudur.' der çok değerli bir büyüğüm... Aynı şey bu yazı içinde geçerli. Oysa bunları anlatırken mimik ve jestlerle vurgu ve tonlamalar çok şeyi değiştiriyor. Tabii o zaman anlatılanlar yaşanmış gibi oluyor.
Ben her zaman öğretmenin tiyatral bir yeteneği olması gerektiğini savunanlardanım, derslerimde de bunu uygulamaya çalışıyorum.
Görev yaptığım bir lisedeki müdüremiz benim derslerimi izlemeyi çok severdi, bir seferinde geldiğinde de Batı Edebiyatını işliyorduk ve Shakespeare diye birinin olmadığını ve neden böyle takma bir adla kimliğini gizleme gereğini duyduğunu anlatıyordum. Duyduklarına inanamadı. Teneffüste tüm idarecilerin ve kurucuların benimle görüşmek istediklerini bildirdiler. Yönetim odasına gittiğimde inanamayan gözlerle ve gülümseyerek bana bakıyorlardı çünkü kuruculardan biri Boğaziçi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuydu, bu konuyu hiç duymamıştı!... Sizden öğreneceğim çok şey var 'Küçük Dev Kadın' demişti bana... O okulda sonra hep böyle anıldım.
Benim derslerimde hemen her zaman bir misafirim olur. Şimdiki müdiremiz de onun odasının karşısına denk gelen şubeye dersim olduğunda kapısını kapamamasını, benim dersimi dinlemeyi çok sevdiğini söylemiş sekreterine...
İşte böyle!...
Buradaki paylaşımlarla da hepimiz birbirimize bir şeyler katıyoruz. Bu da tercihlerimizle sınırlı elbette!...
Değerlendirmeleriniz ve övgüleriniz için tekrar teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Yinsani
eksik olmayın değerli büyüklerim, ustalarımi öğretmenlerim.... su üstünde kelimelerle soru ve cevaplarla dans etmek gibi oldu bu iş, sanki buz pateni, snowbord, kayak, ... harika oluyor kendi adıma..
umarım okuyanlar için de aynı lezzeti verebiliyoruz ...
sevgim ve hürmetlerimle..
eksik olmayın ya hu.
Ekrem Kardeşim değişim ve fark yaratan bir yolda ilerlerken
Bir abi nasihati
Değerli şair ve edebiyat kişiliklerini aşağı çekmemen adına sayfada sorduğun sorunun yanıtı yok ise; yanıtsız bir yazıyı yayınlaman çok amatörce bir davranış diye düşünüyorum
Saygılarımla
Umarım beni anlayışla karşılarsınız
Yinsani
:)bu yorumunda kullandığın sanat hangi edebi sanattır ya hu:))
evet değişim ve fark yaratıyorsa girdik bir yola gidiyoruz. değişim ve fark yaratmak istiyorsanız sizlerden de böyle çalışmalar beklemek hakkımız.
okumak isterim sizlerden de...herkesten..
sadece bir dünyeviyle olmaz ki bu muhabbetler, muhabbetimize gösterdiğiniz ilgi ve katkı için de kocaman bir teşekkürü kocaman bir tebessümle ısmarladım ısmarlanılması en mutlak olana..
ne diyordu çocuklar duymasın'da şükrüye, çaycı hüseyin abimiz, anlayışla karşılamak bizim işimiz şükrü:)) illahi meltemlik veya halukluk yapılacaksa; meltem yengemdir, haluk da abim..:)
saygı ve huzurla..
MÜSLÜM BAYRAM
Yinsani
MÜSLÜM BAYRAM
Aksi halde harç bitti yapı paydos
Seni Eşref Oğluna havale edemem ki😂
Yinsani
Hem eleştiri kalbur üstü olmaz abim, elek altına düşenin tekrar elenmesiyle eleştiri elde edilir desem yine anlaşamayız sanırım. çünkü kulvarlarımız teknik babda ayrıldı.. teorik babda ne eşrefoğlu ne de hasan dede muhabbete engel olamaz gönüllerde..:))
gönül verildikten sonra gerisi de dağ başından akan nehir gibi değil midir??
maksadınızın derya olduğunu bildiğim için :)) tebessüm her zaman.
deryalarda buluşmak dileğimle...
lakin ben yıldızlardayım esiyor yedi cihetten zaman ve mekanın olmadığı bir alem ise muhabbetimiz teferuatta boğmam kimseyi..
eksik olmayın...
Devlet eliyle yapılan ilk bildiri de sayılan bu eserlerden alıntılar, daha yüzeysel bilgilerle ve nasıl bulunduklarına, şu anki durumlarına çok değinilmeden ders kitaplarının ilgili konularında yer alıyor. Buna da şükür... Cumhuriyet öncesi dönemde varlıkları kâle bile aınmammıştı!...
1700'lü yıllardaki çalışmalarda bizim olmamamızın nedenlerinden biri 'ümmi devlet' anlayışından dolayı 'milli değerleri' öne çıkarmamak, belki de buna bağlı olarak Arapça ve Farsça'yı öğrenmekten kendi öz kültürüne yönelememiş olmaktan dolayı uzman yetiştirememiş olmak.
O yazıdaki (:)'nın işlevi çok farklı. sözcükleri ve sesleri ayırmak için kullanılırdı. Bunu anlamak için o dilin ses yapısı incelemek gerekiyor.
Bu konu birkaç satırlık bir soruyla bir milletin kökenini sorguladığı için cevabı da çok uzun oldu. Bundan sonrakilerde bu uzunluk olmaz...
Konuya hakimiyeti ve ilgisi olmayanları bıktırmanın da âlemi yok...
Sizin yaklaşımınız ve içsel söyleşi tarzındaki cümleleriniz de en az cevaplar kadar yönlendirici olacaktır eminim...
Saygılarımla....
Yinsani
Verdiğiniz bağlantılara bakıyordum da;
https://www.turkedebiyati.org/gokturk-yazitlari-orhun-abideleri/
"...Strahlenberg 1722′de vatanına döndükten sonra 1930′da araştırmalarının neticesini yayınlamış.."
1930 tarihinde yayınlayan Stranlenberg'in kendisiyse, 200 yıl vb yaşamış gözüküyor:), değilse; anlatım hatası var o sitede.. O ifadenin 1730 olarak düzelmesi gerekiyor gibi..
diğerlerine de bakarım yavaş yavaş..
Değerli hocam, cevapları siz nasıl uygun görürseniz, ister kısa kısa, ister gayet uzun, ben o na göre böler eklerim sayfaya.
Notunuzda Büyük Türk Klasiklerinden bahsetmişsiniz, atmosferim müsait olmadığı için ben edinemem yakın zamanlarda da, umarım ilgilenen ve alıp hatmeden kardeşlermiz olur..Çünkü bir bakıma kaynak eserdir o tür yayınlar..Şiirle ilgilenen herkesin kitaplığında da bulunmalı değil mi?? Bilgiden zarar gelir mi evet:) hele bu devirde zihin parçalanır:)
İlginiz ve vakit ayırıp sorularımı cevaplandırdığınız için kocaman bir tebessüm gönderdim güneşin ışığından, yıldızın göz kırpmasından, ayın şavkından, rüzgarlardan...
saygı ve huzurla....