- 852 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bedensel Engelli yazar Ömer Faruk Kotay ile
Bedensel Engelli Yazar ÖMER FARUK KOTAY- “ Sosyalleşmekte bir eğitimdir aslında her insan esasında kendini eğitmelidir”
SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?
• ÖMER FARUK KOTAY- Adım Ömer Faruk KOTAY, 23 yaşındayım. Zaman zaman bir kaç engelli derneklerinin dergilerine yazılar kaleme almaktayım. Yaklaşık 3 senedir de Kayseri Hâkimiyet 2000 gazetesinde daimi olarak köşe yazarlığı yapmaktayım. Aynı zamanda polisiye roman, şiir Makale deneme üzerine çalışmalar yapmaktayım. Projelerim var Hayatın Engelsiz Tarafı www.hayattan.net inde kurucusu imtiyaz sahibiyim. Aynı zamanda Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı 2. Sınıf öğrencisiyim. Sırasıyla Mersin Atatürk İlköğretim Okulu ve Erzurum Kazım Karabekir Endüstri Meslek Lisesi bilgisayar bölümünden mezunum. Ayrıca bir dönem de babamın isteği üzerine Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sağlık kurumları işletmeciliği bölümü okudum. Sonrasında sanırım geçmişte hastanelerde çok vakit geçirmemden hoş anıların yanında kötü anılarda biriktirmemden ötürü olacak ısınamadım. Bir dahaki sene sınava girip yine aynı üniversiteden açık öğretim edebiyat fakültesini kazanıp Sağlık Kurumları işletmeciliğinden kaydımı sildirip Çok istediğim ve çok sevdiğim bir bölüm olan açık öğretim edebiyat fakültesine geçtim. Halen okumaktayım.
SORU-Engelli olma hikâyenizi anlatır mısınız?
• ÖMER FARUK KOTAY- Doğuştan 6.5 aylık prematüre bir bebek olarak dünya ya geldim hani şu hep haber bültenlerinde duyduğunuz mucize bebeklerden yaşaması düşük bir ihtimal olup ta yaşayabilen bebeklerdenim. Uzun bir fizik tedavi sürecinden geçtim. Biri ayaklarımdan yanlış hatırlamıyorsam tendon biri de sırtımdan sinirsel bir ameliyat olmak üzere İki önemli ameliyat geçirdim. Uzunca bir süre hastanelerde vakit geçirdim. Hatta küçük yaşta hastane personeliyle sağlık personelleriyle gel zaman git zaman kanka denebilecek surette arkadaş olduğumu söyleyebilirim. Ama beni ilk ayağa kaldıran isime burada değinmek isterim Mersin Toroslar Devlet Hastanesinde O zaman görev yapmakta olan uzman Fizyoterapist Ayşe BEKTAŞ hocam. Beni ilk ayağa kaldıran isim odur. Kaledyenle ilk yürüdüğüm zamanlar sevinç çığlıkları atmıştı hala ilk günkü gibi hatırlarım. Sadece kafasını oynatabilen bir bebekken şimdi bunların olması çok güzel ve inanılmaz.
SORU- Yazmaya başlama hikâyenizi anlatır mısınız?
• ÖMER FARUK KOTAY- Tabi şöyle ki aslına bakılırsa buda enteresan bir hikâyedir. Bana kalırsa 5 evrede değerlendirmek gerekir
• İlk evre ortaokul çağlarında Türkçe sınavından düşük not aldım ve haliyle üzüldüm çalışmışım, çokta kendime inanmışım ama olmamış.. Bir kağıt kalem çıkardım. Ve yazdım sonra baktım dur dedim deftere geçireyim toplu dursun madem yazabiliyorum yazayım bir defter tutayım gittim kırtasiyeden bir adım yazdım okudum okudukça yazdım birçok konuda yazdım ve geliştim.
• İkinci evre lise Orada da arkadaşlarım sağ olsun kız arkadaşlarına şiir yazdırırdı. Bir gün edebiyat dersinde bir şey oldu konu açıldı şiir yazdığım ortaya çıktı şiirlerimin altına mahlas kullandığımdan ötürü arkadaşlarım mahlasımla Poyraz diye seslenirlerdi edebiyat hocam Cavidan Çavuşoğlu da öğrenince bu durumu dikkatini çekti sonrasında herkesçe bilindi lisede yayıldı.
• Üçüncü Evre bir gün Erzurum’da fizik tedavi de tanıştığım yakın arkadaşım Furkan ALTUNIŞIK aradı sana yayıncı buldum ön görüşme yapabilir misin? Dedi. Tamam dedim ama benden kaynaklamayan bir takım aksilikler oldu ve iş olmadı. Amatör dergilerde falan bir ara yazmaya başladım.
• Dördüncü Evre Kayseri ye taşındığım ilk sene üniversiteyi kazanamadım. Yapacak işim olmayınca da canım sıkıldı adeta depresyona girdim. Kalemi yazmayı bıraktım. Sonra yazmak ruhumuzda olunca tekrar başladım. Baktım olacak gibi değil vakitte bol oku dedim bol bol kitap oku metinler hikâyeler kaleme al polisiye romanın için bilgi topla bir gün Kayseri de fizik tedavi merkezine giderken Otizmli dünya tatlısı bir oğlu olan Zehra ARIK hanımefendi engelli derneklerinin birine nların çıkarmış oldukları dergilerine bir yazı kaleme almam için rica etti. Bende yazdım yolladım Kızı da bizim gibi engelli olan Mevlüt Çam abi yazıyı okudu beğendi. Bana gazetelerde daimi olarak yazmak ister misin? Dedi evet dedim ama ben öylesine soruyor zannettim güldüm geçtim… meğer Kayseri Hakimiyet 2000 le adıma Halil Severcan abi vasıtasıyla görüşmüş sağ olsun Genel yayın Yönetmenimiz gazetemizin sahibi Mustafa Cengiz abi de kabul etmiş gittik görüştük orada daimi yazarlığa başladık.
SORU- Yazmak sizin için ne ifade ediyor
ÖMER FARUK KOTAY• Mutluluk keyif huzur zevk aldığım bir iş işimi severek yapıyorum. Uçmak gibi yazmak kendi hayal dünyanın içine dalmak gibi iç sesinin içine dalmak gibi keyif verici. Bir aşk bir sevda diyebilirim. Belki de daha fazlası bir tutku bilemiyorum. İnsanların hayatlarına ruhuna dokumaktan keyif alıyorum.
SORU- Engellilerin sorunları neler çözüm yolları sizce nedir?
• ÖMER FARUK KOTAY- Bu çok geniş kapsamlı bir soru çünkü tek değil birçok şey var ama içlerinden bir tanesini seçecek olursam toplumdaki genel kanı Toplumun bize bakış açısı. Bir kere yanlış yaptığımız nokta şu ya vebalı gibi davranıyoruz ya da aşırı bir şekilde korumacı davranıyoruz acıyoruz. Yani ilkokul yaştaki çocuğumuza diyoruz ki ondan uzak dur o sakattır. Ya da garibandır acı aman yanında yanlış bir laf etme hatası varsa söyleme. Hâlbuki ne gariban ne de yaratık düzeyinde sakat diye öteleyebileceğin düzeyde entesan bir varlık. Sadece ve sadece insan senin benim gibi hayatları bir tık zor ama insan bakın ben bunu hep söylerim yazarımda biz seviyoruz ama nasıl seveceğimizi bilmiyoruz sevmesek örneğin yoldan geçen engelliyle simit alıp bölüşür müyüz? Küçük çocuk anneye soruyor bu abiye ne olmuş cevap uf olmuş annem? Daat! Yanlış cevap çocuk aslında merak edip soruyor öğrenmek için soruyor. Çocuklar çok daha çabuk kavrar vereceğin doğru cevap çocuğa bunun o an olabilirliğini yaş seviyesine göre anlayacağı bir biçimde anlatmaktır. Hatta al çocuğu müsaade iste ve o engelli abiyle tanıştır.
SORU-.Engelli sivil toplum kurumları sizce engellilerin haklarını yeterince arıyorlar mı?
• ÖMAR FARUK KOTAY- Bunun için iyi niyetli çalışmalar var belki ama yine de çok yetersiz
SORU-Engelliler, haklarını arama konusunda sizce yeterince mücadeleci mi?
• ÖMER FARUK KOTAY- Kesinlikle hayır! Her şeyi bir tarafa koy öğrenilmiş çaresizlik var. Peki, nedir bu öğrenilmiş çaresizlik diyeceksiniz? Teşbihte hata olmaz deney yapmak için 3 metre zıplayan Çekirgeyi kapağı kapalı bir tüpün içine koyuyorlar çekirge bir zıplıyor iki zıplıyor tüpün kapağına çarpıyor sonrasında kapağı açıyorlar ancak çekirge nasılsa yine çıkamam 3 metre zıplayamam diye hiç mi hiç denemiyor bizde ki durum işte tam olarak bu. Zekiyiz akıllıyız kapasitemiz üretebilecek gücümüz var ama maalesef yenilgi yeniği büyüyen zaferleri unutmuşuz.
SORU- Engellilerin eğitimi sizce ne kadar önemli?
•ÖMER FARUK KOTAY- Çok çok çok önemli fizik tedavi eğitimi olsun bireysel ve zihinsel eğitimler olsun işin ilerlemenin hatırı sayılır kısmını oluşturuyor. Ve bu süreçte aile eğitmenlerle eğitmen aileyle koordineli çalışma zorunda halkalardan biri aile veya eğitmen ya da çevre koparsa bu iş olmaz. İlerleme kaydedilemez.
SORU-Engellilerin sosyal olması onlara ne katıyor sizce?
• ÖMER FARUK KOTAY- Sosyalleşmekte bir eğitimdir aslında her insan kendini eğitmelidir. Bunun engellisi sağlıklısı diye ayırt edilebilir bir tarafı yoktur. Eğitme derken, eğitim derken burada bir parantez açmak istiyorum “Eğitim derken sadece diploma almaktan bahsetmiyorum insanın kendini yetiştirmesinden bahsediyorum.” Sosyal olmak hayatın içine karışmak lazım ben ilk yazmaya başladığımda halen daha şuan dah bana hep “Ya biz seni yeni yeni tanıdık seni biz hiç tanımamışız özür diliyorum.” Diyen insanlarla karşılaşıyorum. Maalesef toplum olarak engelli kardeşlerimizi tanımıyoruz. Anlamaya çalışıyoruz. Ama anlamak var birde tanımak var ama maalesef biz tanımıyoruz. Anlıyorum deyip ezberden konuşup havalı günü kurtaran cümleler kuruyoruz. O yüzden korkuyoruz, acıyoruz, seviyoruz ama nasıl seveceğimizi bilmiyoruz. İşten bu sebepten engelli kardeşlerimizin sosyalleşip hayatın içine katılıp söz sahibi olmaları gerek kendilerini tanıtmaları gerek. Üretmeleri, öğrenilmiş çaresizliğe düşmemeleri bir sorumluluk üstlenmeleri gerek.
SORU-Engellilik ve yazarlık konusunda başka ne anlatacaksınız?
ÖMER FARUK KOTAY- Engellilik ve yazarlık görünüşte şöyle ilk bakışta çok tezat iki kavram gibi duruyor ama aksine ikisi de çok girift , iç içe geçmiş kavramlardır. Çünkü her engelinin bir hikâyesi vardır ve hikâyesi olan insanlar yaşayan insanlardır.
Hayatın Engelsiz Tarafı www.hayattan.net sitemize gönüllü olarak yazı yazmak isteyen, şiir yazmak isteyen engelli dostları bekleriz. Bize ulaşabilirler.
Çok güzel bir röportaj oldu. Çok teşekkür ederim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.