- 508 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Gün güncesi
Serin olur yiğidin harman olduğu hudutlar. Yayla serin,yüreği derin.Yürek Aslı, akıl Kerem!. Bu sevda aklın takıldığı ağ kadar girift. Aklın gördüğünü göz taklit eder.At boyayan ressam ne kadar yayla atının rengini yakalar bilemem.
Gözlerimizin düşmanı, duyuşlarımızın dostu çok.Hayal bir dolambaç, hayat bir labirent.Dolan dolan dur.Durduğun yer olduğun yerdir.İnsan, ömrünü içinde yaşar ve tamamlar. Akıl ve yüreğin serüveni hayat. Maziden kürek kürek yarına, yarından avuç avuç maziye..
Ne mazi güneş görür ne yarınlar.
Saklanan gölge desen değil, koşan yayla atı desen nereye kadar. Sonbahar yaprağı teninde hayat, tadı tebessüm, acısı çile… İçinde tam, dışında yarım yudum. Özgürlüğünü hayallerden öğrenirken aklı dolanan akıl, oynaş tuttuğuna değil muhatap anlayışa nispette cennet ve cehennem fikri. Mutlak fikir.
Birileri " özgürlük hayallerle doğar " der.
Şafak rüyaya nispetim derse, karanlık geceye yar olur.
İçimizden yayılan koku hep yayla kokusudur ancak akıl papatya toplamaz. İçe doğru yok (fert), dışa doğru var(cemiyet); bin yokla bir varın zıtlar dengesi. Herkesin sevdası farklıdır. Herkes farklı koklar hayatı. Yaprak tohuma benzemez ama tohum kokar .
Yürek kokmayan akıl, zafer kokmayan tarih, aksiyon kokmayan fikir aynı sokakta maalesef komşular. Asaleti yürek verir, adaleti akıl. Kimse içindeki kadar değildir nihayet. İçinden çıkan dev, palyaçosudur aslın.
Sahte tanımlar, balıkla suda pazarlık yapar. Posa yedirilen ideal şişmanlar, gölgeler buyur der, çile güneşte sigara yakar. Yüzünü ekşiten bulut su döker, torba avunur, insan diye konu mankenleri kaçışır.
Hiç güçlü akan bulanık bir suya baktınız mı? Pusta yıldızları saymak gibidir!.. Bu hissi bir köy muhtarının sönük gözlerinde yakalamıştım. Küçük bir tarla arkına dalmış gözlerinde. Selam verdim, o değil su aldı. Suya karışmak mı desem yapışmak mı. Kuru su gibi. Yüreği soyunmuş yıkanan akıl. Heyhat!.. Suyun içinde ama ıslanmayan akıl. Babamda gördüğüm yaşlı hal. Dünya ıslak bir yorgandı, dünya birkaç güzel gün sonunda kara tren vedasıydı. Oyuncaklarına benziyordu bebekler. Oyuncaklar bozulmuştu, su ıslatmıyordu, taş kırmıyordu, göz konmuyordu artık.
Serin zamanlarıydı yaylaların. Aklı bu yaylanın sonuna sür dur. At üstündekinin hayalleriyle yat üstündekinin hayalleri farklı olur. Manzarayı kim sanıyorsan osun.
Bu hal, hadiseyi fikrin doğurup ta, hadise içinde kendine gelmesine benzemekte. Bu günkü siyaset içinde fikir arayana, siyaset fikrin posasıdır dersem anlar mı bilmem.
Kartala muvazene olsun diye cemiyet salkımındaki sayı kadar kelebek salan kuluçka hayatı aklınız alıyor mu?.. Birkaç güzel gün için çirkinleşene karşı, birkaç kötü gün için güzelleşene bakın hele?.. Kendinin olmayanı kimse Rabbine de vermez.
Yaylası anlı olan, alın çizgileri yolları olan adam, haydi sür atını.
Aklım almıyor artık hayat diye yutturulan yalanı.. Hududu akıl değil menfaat çizmekte. Yürek göz yaşı gölünde arınmazsa, tohum kokmazsa yapraklar, tarih nefes darlığındaysa ne anlayasın bu hayattan?
Akıl tutulur, yürek karanlıkta kalır. Hal bu… Akvaryuma kusan sarhoş şehri bulandırmış. Dipçik yosunlarının rengi yeşille karışmış. Kaldırımdakilerin insanla karıştırıldığı bir şehirde, insana benzeyenler mezarlar kadar suskun. Caddelerde medeniyet meşkleri. Marangozhane dolu(!!) Marangozhaneden insan sesleri duyulmakta. Mütefekkir(!!) adam yapmakta.
Susun!..
Bu cemiyeti kandırmaya lüzum yok. Lambayı kapatırsan uyur, açarsan uyanır(!!)
Birkaç güzel gün için toprakla yapılmış kahvesini içen papatya, hangi yaylanın çiçeğisin sen?..
Ya sen gölgesini sırtlamış öksüz?..
Ya sen taş kemiren tarih?..
Ya sen deli rüzgar; ne zaman sızacaksın sineme?..
Gün kalmadı..