ölmüş orman çocukları
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karanlık sokakların ardından küçük camlarımızdan olacakları izliyorduk sadece. Tek yapabileceğimiz bu kalmıştı. Biz şanslı olanlar evlerimizde oturmuş olanların olmasını beklerken evsiz olanlar kaderlerine göz yumuyordu. dikkatli olsaydık belki de hiç bu durumlara gelmezdik...
Her şey yıllar önce başlamıştı. Küçücük virüs dünyaya yayılmıştı ve insan ırkı her zaman ki gibi vurdumduymazlığı ile ’’bana bir şey olmaz’’ kafasını yaşayarak sorumluluk almamış salgının yayılmasına sebep olmuştu. Peki sizce ilk ölenler kimlerdi? Bazı ülkeler daha az ölümler yaşarken bazı üstün gördüğümüz ülkeler çok fazla ölümle karşı karşıya kalmış çökme raddesine kadar gelmişti. İlk tedbir maske olmasını söylemiş herkes temizliğe teşrif edilmişti. Yeterli olmadı. Üniversite ve diğer okullar tatil edildi ve evlerden çıkmayın uyarısı yapıldı. Bu kıyametin ufak cilveleşmesi gibiydi. Umursanmadı...
Yaşlılar ve reşit olmayan herkese yasa getirildi ve bunu umursamayanlar çok önemli bir iş gibi yasa çiğneyip bununla böbürlendiler. Polisler ve yardım destekleri devreye sokuldu. Bir hafta da dünyada bir milyondan fazla öldü. İnsanlar hala aynı ’’bana bir şey olmaz’’.
peki soruyorum sizlere , size bir şey olmadı mı?
Çevrenizde kimse ölmedi mi? Okulunuz durmadı mı? Eskiden sıkılıp çıktığınız sokaklar boş kalmadı mı? Dışarıda oturduğunuz beş dakikanın bile kıymetini anlamadınız mı?
Ardından haftasonu dışarı çıkma yasağı konuldu. Ekmekler eskisi gibi arabalar mahalle mahalle gezerek satıldı. Virüs ardından çekirge istilaları , depremler, seller, ne olduğu bilinmeyen ilginç sesler(dünyanın en küçük yerinde bile duyuldu), meteor düşmesi... Hepsini bir komşu ağırlar gibi ağırladı virüs ve insanlar hala bazı şeylerin farkına varamadı. Virüs yaşam koşullarını zorladı ve insanlar isyan etmeye başladı. Peki bu isyan kimeydi? Daha doğrusu kime olmalıydı? Onları korumaya çalışan ve asla sözü dinlenmeyen devlete mi insanların doğaya verdiği zarara mı? Dünya, doğa , yaşam ellerimizden kayıyor ve insanlar hala aynı kelimede takılı kadı. ’’BEN.’’
Bu olaylar geçmeden devletler arasında gerilmeler yaşanmış ’’olaylar’’ adı altında birbirlerini suçlamaya başlamışlardı.Sanırım umutları tükenmeye başlamış bir insanlar saldırı başlatmıştı. adı ’’SUÇLAMA’’ Peki kimi ve neden?
Bir sonraki safhada ülke başları , devlet adamları, bilim adamları yavaş yavaş ölmeye başlamış yıkıma bir adım daha yaklaşmıştık. Yağmalamalar , çocuk ölümleri (hasta olma ihtimalleri yüzünden) , insanlar kendi ırklarına savaş açmakla kalmadı, kendi varlıklarında uzaklaştılar ve vahşileştiler.
İnsanlar umudunu yitirdi. Adalet, hak , insanlık... Bunlar çoğu yerler için unutulmak adına tozlu raflara kaldırıldı. Cinayetler , tecavüzler arttı. Para değerini kaybetti. Değiş / tokuş başladı. Silah için satılan çocuklar , bir adet ekmek için öldürülen aileler...
Ardından gelen siren sesi...
Kıyametin habercisi olan bir ses tüm dünyayı etkisi altına aldı. Her şey birkaç saniyeliğine durdu. Irk, yaş, cinsiyet, ülke, din, fark etmeksizin herkes ’’SON’ geldiğini düşündü. Kuşların sesi kesildi , kediler ve köpekler yaşadıkları sokaklardan bir anda kayboldular. Güneş karardı , ay ışığını kaybetti. İnsanlar karanlığa gömüldü. Zaman kavramı kayboldu.
Kaç saattir ayaktaydı Tom?
Kaç dakikadır nefes almıyordu Ayşe?
Kaç saniye önce ölmüştü Ahmad?
Ne zamandır bilinmez bir patlama olmuş karanlığa gömülen insanlar güneşin aydınlığı ve ayın gizemli ışığı ile can bulmuştu. Yine bir bilinmezlikle zaman dilimi başa sarmıştı. Sebebini bilmeyen insanlar korkularının baskısıyla olanları araştırma taraftarı olmamış üstünü mitolojik bir hikaye yakıştırmasıyla kapatmışlardı. Eski düzene hiç bir zaman girememişlerdi. On insandan sekizi ölmüştü. Gelişmeler yavaş yavaş ilerliyordu çünkü ellerinde bilim adamları kalmamasıyla beraber iklim şartları çok sert geçiyordu. İnsanlar birbirlerini bulup sağlıklı bir toprak için iki yıllarını feda etmişlerdi. Sonuçta eskisi gibi elektrikleri veya arabaları yoktu. Bazıları dayanamayıp deliriyordu ve insanların daha fazla tavizi olmadığı için ölüme terk ediliyorlardı. öksürmenin bedeli bile vurulmaktı. Yavaş yavaş içlerine işleyen virüsün onları mutasyona çevirdiğinin bile farkına varamamışlardı. Bu sefer ’’SUÇLAMALAR’’ kime yapılacaktı. Delilere mi ? Silahlara mı?