- 605 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
BİR ANNE KIZINI TERK EDER Mİ?
Biz iki kardeştik. Babamız biz daha küçük yaşlardayken hayata gözlerini yummuş. Hiç hatırlamiyorduk babamızı.
Hiç bir anımız yoktu ki ne hatırlayalım. Annemiz büyütmüştü bizi pamuklara sararak.
Annemle en çok ben yaşamıştım. Dile kolay kırk sene...
Evlenmediğim için iki kadın birbirimize
yıllarca sırt sırta vermiş çalışmış çabalamış iyi kötü bir ev sahibi olmuştuk.
Nice zorlukları aşmıştık omuz omuza yaşlılığımızda rahat edecektik. Emekli maaşlarımızı çıtır, çıtır yiyecektik.
Güzel günler geçirecektik anne kız. Çok mutlu olacaktık. Olduk, olmadık değil. Ama çok çabuk bitti. Daha uzun bir yaşam hayal etmiştim, hayallerim yıkıldı.
Annem oyun bozanlık yaptı. Bıraktı beni...
Yok, kocaya falan varmadı. Çok isteyeni olmuştu annemin. Bana gelmemişti o kadar görücü. Güzel kadındı benim annem. Gözleri yeşil saçları simsiyah ve dalgalı. Uzun boylu. Manken gibi...
Ben anneme çekmemiştim hiç. Parkta oynuyorum. Sekiz yaşlarındayım o zamanlar.
Kadının biri gözlerimin içine bakarak.
Anneme sordu o harika soruyu.
"Sen güzelsin maşallah, bu sana hiç benzemiyor.
"Kime benziyor? Babasına mı?
Annem atıldı hemen. Benim üzüldüğümü görünce, aklı sıra durumu kurtaracak
Telaşla demesin mi?
"Yok canım, babası da çok güzel adamdı...
Kadın zaten gaf dalında uzmanlık seviyesine terfi etmiş muhterem bir teyzemiz...
Durur mu?
"İyi de bu kime çekmiş?
Şimdi düşününce "yuh" diyorum o yaşlı teyzeye.
"Yuh! "
Kısacası; annem güzel bir kuğu, ben onun çirkin ördek yavrusu.
Neyse annem kocaya varmadı diyordum. Evlenmedi yani. Beni bırakmak istemedi belki de.
Benim de taliplerim oldu. Hiç birini annemden çok sevemedim. Belki ben de annemi bırakmak istemedim...
Ama öyle bir gün geldi. Annem beni terk etti.
Bir sabah annemi mutfakta yere çömelmiş otururken buldum. Elinde demlik. Gözleri donuk... Şaşkın bir ifade vardı yüzünde.
Beni gördü. Ama sanki başka birine bakar gibi baktı.
Annem gibi bakmadı. Canım çok yandı...
Öyle baktı ki o an içimden büyük bir parçam eksildi sanki. Annem mi? Eksilen bilemedim...
Elinden tutup kaldırdım salona geçtik. Yeni almıştık kanepeyi. Annem mavi, ben
turuncu renkte olsun istemiştim.
Annem kıyamadı. Benim istediğim oldu. Keşke mavi renkli olanı alsaydık...
Oturduk kanepeye. O bana bakıyor ben Ona... İki yabancı gibi.
O günden sonra annem beni sık sık unuttu. Çay demlemeyi, ocakta yemeği ve en son ablamı...
Ve o gün gitti bizden... En çok ta benden...
Bir gün kahvaltı yapıyoruz. Ablam ben ve o eski tanıdık. Annemiz...
"Abla, " dedim...
"Annem ekmeklerin uçlarını ve yumurtanın sarısını hep bana verirdi. Sevmediği için yemezdi...
" Ne sevmediğini bile unuttu. Artık bana vermiyor. Kendisi yiyor...
Ablamın gözleri doldu boncuk gibi damlalar akıverdi yanaklarından. Sanki hazır bekliyorlarmış akmak için...
Annem tabağındaki yumurta sarısını yedi, beyazını bana uzattı...
Ablam bir bana bir anneme baktı.
" Deli kız, annem sen seviyorsun diye senelerce sevmiyormuş gibi yaptı ve sana yedirdi...
Üzülmedim aksine çok mutlu oldum.
Demek ki beni, ekmek uçlarından ve yumurtanın sarısından daha çok seviyormuş...
Ama bunun için değildi sevincim...
"Yaşasın! "
Annem sevdiği şeyleri unutmamıstı...
kurgu...