- 624 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
Sosyal medya ahlâkı
İçinde bulunduğumuz bu uhrevi zaman dilimleri biz Müslümanlara Allah’ın bir lütfu ve keremidir.Yüce dinimiz, bu ayla beraber bizlere arınma ve kendimize çeki düzen verme fırsatını sunar.
Neden sunar?
Doymak bilmeyen nefsimize yetişmek için çırpınan o masum midemizi hayal etmemiz için sunar. Aslının üç dört katı olacak kadar doldurduğumuz o midenin imdadına ramazan yetişsin diye sunar. Tıka basa yiyip paylaşmadığımız ve yarısını çöpe attığımız yiyeceklere kavuşamayıp aç kalan kulların derdinden az bişe anlayın diye sunar.
Her yıl şen ve gülşen geçerdi ramazanlar! Bol masalı, bol misafirli, bol cilalı, bol colalı, bol pideli dolu mideli geçerdi! Fakire yok zengine var sofralar, davetler...
Bu yıl malum, mini minnacık görünmez ; kiminin düşman, kiminin musibet , kiminin illet veya zillet gördüğü bir "kör ola virüs" her şeyi alt üst etti,ediyor.
Evet! Evvelinde kendimize göre uydurduğumuz bir din anlayışı vardı ve almış başını gidiyordu. Bu anlayışı sergilediğimiz en iyi mecralardan biri ise sosyal medya idi.İşimize geldiği gibi fetva alıp veriyor, cumadan cumaya mesajla dini bütün oluyorduk. Attiğımız mesaja "Amin " demeyeni cinlere çarptırıyor, dinsizlikle suçluyorduk.Ya da şu mesajı su kadar kişiye atmazsak nice belalara, musibetlere gark oluyorduk!!! Bir kaç özlü,güzel söz veya resim koy, din tamam iman tamam... Olduysa mübarek olsun.
Bu yıl ramazan malum üzre gönlümüze biraz mahzun ve biraz da mahrumluk verdi. Biraz düşünüp kendimize gelelim diye belki de.Klavye başına oturup kime nasıl çatarım, benim gibi düşünmeyene nasıl küfür atarım diye eciş bücüş harf ve kelimelerle nice gönüller kırdık. Nice kalpler inanılmaz yara aldı sen keyifle tuşa basarken..Orucu sadece mideye değil, kalbe, göze, kulağa, ayağa hatta şu klavyeyi tuttuğumuz parmaklara da tutturmalıyız."Kalp kırmak, mahzun bir gönlü yıkmak kabeyi yıkmaktan daha çetindir"Buyuruyor Efendimiz.Devamında; "Çünkü o kabeyi Azer oğlu İbrahim yaptı.Gönlü ise Allah" buyurdu.O yüzden bir gönlü yıkmak, kabeyi yıkmaktan daha vahimdir.Yunus Emre’nin dediği gibi;
"Bir gönül yıktın ise o kıldığın namaz değil"
O yüzden dir ki daha kendini hiç bir alanda ispat edememiş kişiler herkese ahkam keserler.Bu meyanda Mevlana hazretleri şöyle buyuruyor.
"Sen Allah’ı ispat etmeye çalışma,kulluğunu ispat et" yani var olan zaten belli sen kendine bak!
Çünkü, ötekileştirmek için vur ha vur yazdığımız o kardeşimizin bir sosyal medya çevresi var ve herkes o yazıları okuyor diye düşünmek gerek. O kişinin günahı diğer okuyanların ahı’yla gelip boynuna biner insanın.Ve bunu sen ey Müslüman kardeşim ! Güya din adına yapıyorsun.
Dostlar, önce güzel ahlak gelir.Ne diyor bu güzel dinimizin şanı yüce güzel peygamberi;
"Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere geldim." Bitti.
"Edep ya hu" diye bir söz var.Bunu önce nefsimize bir okutalım.
Sonra, yazdıklarımızla, yaşadıklarımızı mukayese edelim. Yani, namaz kılıp yalan söylemek, hırsızlık yapmak ne alâka...Oruç tutup,faiz yemek ne alâka onu bir sorgulayalım.
Hz.Ömer’in de buyurduğu gibi ;
"İnandığımız gibi yaşamazsak,yaşadığımız gibi inanmaya başlarız"
Maalesef, bunu da gerçek din zannettik.Sonra, bize bakıp gerçek hüküm verenleri topa tuttuk.Hani bir söz var ya;
"İslamın nedir bu günümüz Müslümanlarından çektiği"
Olmaz efendim.
Şapkayı önümüze koyma zamanı çoktan geçti.
Biz hala şapkayı arıyoruz.
Müslüman, özü sözü bir olmalıdır.Tartısı yanlış olmamalı.Gıybet etmemeli.Elinden ve dilinden kimse zarar görmemeli.
Klavye başında sağa sola küfür etmemeli.Toplum içinde olduğu gibi klavye başında da sosyal medyaya has güzel ahlak ile donanmalıdır.
Ve dahi bir Müslümanın yaptığı hata yüzünden inanmayan biri İslam’dan soğursa vebali çok ağır olur.
Saygılarımla
YORUMLAR
Okuyanı düşünmeye yönlendiren bir yazı...
tebrikler ve teşekkürler
ben de kendi payıma düşen ögütleri değerlendireceğim...
Hayırlı ramazanlar...
Bunlar da benden olsun
Hz. Ebû Hûreyre (r.a)’den, Resûlullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Nice oruç tutanlar vardır ki, orucundan onlara kalan (kazanç) ancak açlıktır. Ve nice geceleri ibadetle geçirenler vardır ki, onlara kalan ancak uykusuzluktur.” (ibn-i Mâce, Nesei, Terğib)
Bu hadisin açıklamasında alimlerin birkaç görüşü vardır. Birincisi, bu hadisten gün boyu oruç tutup haram malla iftar eden biri kasdedilmiştir. Çünkü haram mal yemenin günâhı oruç tutmanın sevâbından fazladır. Böylece gün boyu çektiği açlıktan başka bir şey elde edemez.
İkinci görüşe göre, oruç tutarken gıybete bulaşan biri kasdedilmiştir. Üçüncü görüş, oruçlu iken günâh vs.’den sakınmayan kişi kasdedilmiştir. Peygamber (s.a.v)’in sözleri çeşitli manaları toplayıcı olduğundan bütün bu görüşler ve bundan başka olan bir müslümana daha doğrusu hiç bir insana yakışmayan tüm çirkinlikler de buna dahildir.
SelimADIM
Saygılarımla
Kıymetli kalem dostum aslında yazınızı gün içinde okumuştum ancak yorum yazma fırsatım olmamıştı.
Gerçekten çok ama çok önemli bir konuya değinmişsiniz kutlarım.
Evet, sosyal medyada oluşan bir dindarlaşma şekli gelişti ve bu giderek ahlaki anlamda tehlikeli bir boyut almaya başladı. Örneğin: tanıdık bir insandan cep telefonuna gelen bir mesajda falanca bir duayı bilmem ne kadar kişiye gönderilirse efendim bilmem ne kadar sevap kazanılacağına dönük saçma sapan ve kesinlikle dinde yeri olmayan uygulamaları sıkça görülür oldu. Buna bayram, Cuma namazı ve kandil kutlamalarını katmıyorum bile işin garibi geriye dönüp kutlama cevabı yazılmadığında garip küskünlükler de oluyor. Doğal olarak insanda bu durumun vicdani çatışmasını yaşıyor. Ve itiraf edeyim bazen bende geri dönüş yapıyorum.
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı ve sevgilerimle
SelimADIM
SelimADIM
SelimADIM
Merhaba
Yaşanan şey özü ve derinliği itibariyle kişilik problemidir. Nasıl öğreneceğini, nasıl düşüneceğini ve nasıl inananacağını bilmeyen bireylerden oluşan bir toplumda, din bir etiket haline gelir, eylem ve davranış sahasına pek yansımaz. Yansısa bile yüzeysel, ruhsuz ve şeklî olur. Namaz, oruç, hac ve zekat gibi somut ibadetlerin, müslümanı düzeltemiyor oluşu bundandır. Şekil vardır ama ortada ruh yoktur. Düşünerek ve hakkını vererek iman etme hali kısıtlıdır. Geleneksellik ve körü körünelik ön plandadır.
İnternet dünyasının, dış dünyanın gerçekliği ile örtüşme oranı çok düşüktür. Bir bakıma tahayyül alemi diyebiliriz. Hayalimizden her türlü senaryoyu kurgulayabilir, çok şey düşünebilir ama bunların çok azını hayata yansıtabiliriz. Sosyal medya da bu yönüyle aynen hayal kurmak gibidir. İstediğimizi yazıp paylaşabiliriz ama gerçek hayatta paylaşımlarımızla genellikle alakasız bir yaşantı süreriz.
Özellikle onay bağımlılığı yaşayan bireyler; sosyal medyada dinî, siyasî ve ideolojik argümanları kullanarak kabul görme, onay alma ve takdir görme eğilimindedirler. Bunda bütünüyle suçlu olduklarını iddia edemeyiz zira buna biraz da ülkenin son birkaç yüzyılda yaşamış olduğu mağlubiyetler, gelecek kaygısı, ekonomik ve sosyal bunalımlar neden olmuştur.
İslam bir ruh ve şekil, madde ve mânâ, öz ve kabuk dinidir. Ruh olmazsa şekil, mânâ olmazsa madde, öz olmazsa kabuk tek başlarına pek bir anlam ifade etmez ve din etiket halini alır. Cumadan cumaya hatırlanır mesela ya da sosyal medyada paylaşım yapmakla vebalden kurtulunduğu zannı hakim hale gelir. Aynısı tersi için de geçerlidir. Kabuk olmazsa da öz yok olur gider örneğin. Bu altı kavram bir arada ve dengede olduğu müddetçe din aslını bulabilir.
Yazınızı faydalı buldum. Katkıda bulunmak istedim. Saygılarımla.
SelimADIM
Ellerine sağlık gönlüne refah ömrüne ilmi ile amil olmak nasip olsun Güzel kardeşim benim. Dadaşlık buram buram yazıya yansımış hamdüsenalar olsun. Ahlakı olana teknoloji ahlak olmaz. Ahlaksız da yer edinir ve edindiği yer, konuğu olduğu kişiyi, yerinden eder. Bu yüzden son çeyrek asırdır.İnsanlık öldü diyenler artıyor.Zira bunu diyenler içlerine baktığında insan göremiyor dışarı bakmayı da akıl edemiyorlar.Düzelir mi ? Hayır. Ben düzelmeden asla.
Gecen hayrolsun.:)
Demircioğlu
İki kişiden şüpheleniyordum. Demek biri sizdiniz! :)
SelimADIM
Ramazan senin de belirttiğin gibi Selim Bey nefis muhasebesi ve kendini yenileme gözden geçirme fırsatı aslında... Yalnız burada şuna dikkat etmek lazım ki en önemli olgu da bu bence... Tamam Ramazan ayında içki içmiyorsun, belki daha öncesinde üç aylarda bile içmemeye başlamış olabilirsin, ne güzel, olumlu tabi ki, ama Ramazan ve Bayram bittikten sonrada dikkat et be kardeşim... İslamın kuralları ve yerine getirilmesi gerekenler ile yasaklar bu üç aylar ve sadece Ramazan Ayı için geçerli değil ki... Mesaj mesaj mesaj ''Hayırlı Cumalar'' ne güzel ama mesaj atıp da bir de cuma namazına gitsen nasıl olur? Yalandan yılandan korkar gibi kaçmak, gıybet ki bir çoklarımız yapıyoruz, farkında olmadan ya da bilerek, uzak durmak lazım. İftar sofrasında yenilen yemeklerin fotosunu çekip de face de paylaşmak size bir şey kazandırmaz inanın, bir de sofrasında bir tas çorba iki zeytin bir dilim ekmek ile iftar edenleri aklınıza getirin. Tabi ki sadece aç kalmak ile oruç tutulmuş olmuyor, dilde kötü söylemeyecek, gıybet etmeyecek aslında.Müslüman kibar nazik ve saygılı olmalıdır ama her zemin ve zamanda bunu yapmalıdır. Güzel bir yazı kutlarım içtenlikle Selim Bey...