- 1641 Okunma
- 28 Yorum
- 6 Beğeni
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kişilerin adlarının onlara bir enerji yüklediği söylemi yeni olsa da ‘ismiyle müsemma’ aynı kapıya çıkan çok eski bir söylem.
Yüksel de bunun ispatı gibiydi.
İşçi bir babayla ev hanımı bir annenin dört çocuğunun en küçüğüydü. İki abisi ve benim hâlâ çok yakından görüştüğüm bir ablası vardı. Orta halli ve örnek gösterilecek kadar huzurlu, mutlu evlerinin neşe kaynağı gibiydi.
Belki de o yılların şartları zorladığı için kısa yoldan meslek edinmesini ve ekmeğini eline almasını daha uygun buldular ve onu teknik meslek lisesine yazdırdılar. Üstelik evlerine de çok yakındı, yürüyerek gidip gelebiliyordu.
Lise mezuniyetinin ardından kendi alanında üst eğitimini de tamamladı ve kendi alanında teknik lise öğretmeni olarak Anadolu’ya rotasyon tayiniyle atanıp görevine başladı.
Güler yüzlü dünya tatlısı annesinin ikinci gurbetiydi o. En büyük abi de gurbete gitmişti. Cep telefonunun olmadığı o yıllarda dambıl gibi ahizesi olan telefonların çalması bekleniyordu. Sevecen Yüksel, sık sık arayarak ailesiyle hasret gideriyordu.
Bir seferinde aradığında onlara beklemedikleri bir şey söyledi. Okullara sık sık MEB tarafından gönderilen hizmet içi çalışmalara bu sefer yurt dışı bir duyuru eklenmişti. Japonya tarafından her ülkeye gönderilen çağrıda çıkarılacak yeni model bir araba üzerinde çalışmak için model bölümü öğretmenlerini ( her ülkeye belirlediği kontenjan kadar ) bir yıllığına ülkesine davet ediyordu. Her ülke başvuruların arasından sınavla belirlediği öğretmenlerden gidiş hakkı kazananlara orada maaş ödenecek, ülkelerindeki maaş da MEB tarafından hesaplarına yatırılmaya devam edecekti.
- “ Ne dersiniz, ben de başvurayım mı?” dedi.
Güzel yüzlü annesi, sevecen babası kazanacağını pek de ummadıkları için bu gurbeti hiç hesap etmediler:
- “Tabii oğlum, şansını bir dene.” dediler…
Bir süre sonra Yüksel’den haber geldi:
- “Sınavı kazananlar arasındayım, ben Japonya’ya gidiyorum.”
Buruk bir sevinç yaşandı ailede. Tüm hazırlıklar yapıldı, Yüksel yolcu edildi. Bir yıl boyunca orada hem İngilizcesini geliştirdi hem Japonca öğrendi hem de alanında kendini ispat etti. Bir yıl sonra yapılan elemede ikinci yıl kalmayı hak edenler arasında kaldı.
Ailesi çok şaşırdı, gelecek diye bekliyorlardı. MEB bu gelişmeyi çok olumlu sayarak bir yıl daha izin verdi, maaşının da hesabına yatırmaya devam etti. Bir yıl daha geçti telefonda hasret gidererek.
İkinci yıl bittiğinde Yüksel onlara daha çok şaşıracakları bir şey söyledi. Tekrar bir eleme yapılmış, kalan az sayıdaki kişi arasında kalmıştı. Fakat MEB üçüncü yıl izin vermediği için şimdi bir karar vermesi gerekiyordu.
Japon yetkililer onu bırakmak istemiyor, çok cazip teklifler sunuyorlardı, onun da aklı yatmıştı ama ailesinin fikri de önemliydi onun için.
Aile gerçekten çok şaşırdı, sonunda onun geleceğini duygusal bir kararla etkilemeye hakları olmadığını düşündüler ve
- “Bu senin hayatın, şartları sen biliyorsun, nasıl karar verirsen biz seni destekleriz oğlum.” dediler ve Yüksel’in öğretmenliği bitti, yeni başlangıçlar için o, Japonya’da kaldı.
Birkaç yıl sonra Yüksel’in düğün davetiyesi geldi, gelinin adını okumakta zorlanıyorduk çünkü gelin kızımız Japon’du!..
Düğün salonunun yarısı Japonlar yarısı bizdik. Saygı kültürü denince neden onların akla geldiğini bir kez daha anladım. Ev sahibi onlarmış gibi kalabalık gruplar halinde masalarımızı gezerek en azından beden dilleriyle kurdukları iletişimle bize getirdikleri manevi değeri büyük, çok zarif düşünülmüş hediyelerini özel saygı selamları eşliğinde verdiler.
Düğün bitti, hepsi Japonya’ya döndüler. Artık Japon bir gelinimiz vardı.
Birkaç yıl sonra Yüksel’in Türkiye’de üretime geçecek o marka için yapılan fabrikada müdürlerden biri olduğu haberi geldi. Yüksel’in gurbeti bitmiş, eşininki başlamıştı.
Cep telefonunun çok yeni olduğu o yıllarda gelirken en yeni model bir telefonuyla geleceğini umuyorlardı, çünkü burada cep telefonu sahibi olmak bir statü gibi olmuştu artık, oysa o hiç gerek duymamıştı. Nedenini sorduklarında:
- Benim masamda birçok telefonum var, evimde de bir tane var. Evimle işimin arası çok yakın. Eeee, ne gerek var, diyordu. Cep telefonunun sürekli hareket halinde işi olanlar için şart olduğunu söylüyordu.
Çocukluğunda da yetinme duygusu çok yüksek, çok ağırbaşlı, sorun yaratmadığı gibi her soruna gülümseyerek hemen çözüm üretmeye çalışan bir yapısı vardı. Hele son zamanlarda yaşadığı süreç sanki onun bu melekelerini katlamıştı.
Yıllarca bu fabrikada farklı kademelerde görev yaptı. Bu arada sık sık markanın uluslararası toplantılarına Türkiye temsilcisi olarak katılıyordu. Bazen bu gidişler uzunca süreler aldığı için orada da bir ev sahibi oldular.
Bir süre sonra markanın üst düzey yetkililerinden biri olarak görevlendirildi ve artık Avrupa’ya yerleştiler. Uzun yıllar Asya temsilcisi olarak yine ülkeleri dolaştı buna rağmen bir fırsat yaratıyordu. Gurbet yıllarında dolayı doyamadan kaybettiği babasının yokluğunu anasına sarılarak, onun gözünde hiç büyümediğini bilmenin duygu zenginliğini yaşayarak gidermeye çalışıyordu. Şimdi de gurbetti ama bir ayağı sanki hep buradaydı.
Bir seferinde ‘Kariyer Günleri’ etkinliği için onu okulumuza davet ettik, bizi kırmadı, neredeyse günübirlik Brüksel’den sunumunu yapmak için geldi.
Çok titiz hazırlanmıştı. Kısa pantolonuyla aramıza katıldığı fotoğraflarını da eklediği sunumunu hem kendini hem gençliğe örnek olabilecek yılların seyrini abartmadan, öğrencilerle sohbet eder gibi yapmıştı.
Bütün mütevaziliğiyle çocukluğunu ve şartlarını fotoğraflarla ve anılarıyla anlatmaya, bu yükselişin taşlarını oturtmaya başladı. Her seferinde de ‘şansım varmış’ diyerek başarısını övmektense gelinen noktayı sadece çalışmaya ve samimi insan ilişkilerine bağladı.
Koskoca bir salon onu ayakta alkışladı, dakikalarca… Tüm nezaketi ve hafif pembeleşmiş yanaklarıyla onu davet ettiğimiz için o bize çok teşekkür etti. Defalarca…
Artık emekli. Kendi gibi bir amaçla yurt dışında olan ama kalbi hâlâ vatanı için atanlarla buluştu, şimdi sanatsal çalışmalara ağırlık verdi, kısa metrajlı filmler de çekiyor, gazetelere köşe yazıları da yazıyor.
Hepsinde Yüksel’in ‘şahsına münhasır’ izini bulmak çok mümkün!...
Onun hayat hikayesi bana her zaman Einstein’in sözünü hatırlatır:
- “ Benim başarım yüzde doksan dokuz alın teri, yüzde bir ilhamdır.”
Yüksel’inki de öyle!..
02.05.2020 Serap IRKÖRÜCÜ
Yazımı ’Günün Yazısı’ taltifiyle değerlendiren Seçici Kurula ve yorumlarıyla- beğenileriyle yazıma katkı sağlayan tüm üyelere teşekkür ederim.
Saygılarımla, sevgilerimle...
YORUMLAR
güzel bir öykü. Yer yer düşündüren bazı yerlerde dozu hafif mizahla süslenmiş. Olayın kahramanının mütevaziliğini çok sevdim.
Çalışmak... Çalışmak...
Tebriklerimle yazar. Gün yakışmış anlatımınıza.
Serap IRKÖRÜCÜ
Zaten onu 'büyük' yapan da bu tevazusu...
Değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim.
Evet bu güzel bir başarı öyküsü olmuş.benim de güzel bir başarı öyküm vardı yazmadığım.Artık yazmam da.
Anladım ki başarı mutlu olmayı başarabilmekmiş.
Emek verilmiş değerli bir öykü.kaleminiz daim olsun.
Serap IRKÖRÜCÜ
Mutlu olmak!..
Yaşamamızın nedenlerinden biri. O duyguyu yaşadığımızda var olmamızın anlamını yakalamış oluyoruz belki de. Bu, yaptığımız işte de geçerli ki başarının sırrı da burada olsa gerek...
Değerli yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Tebrik ediyorum değerli Serap Hocam
Gün güzelliğine ve yüreğinize selam olsun.
Sevgi ve saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Nahif kutlamanız için çok teşekkür ederim Gülüm Hanım.
Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgilerimle... :)
Serap IRKÖRÜCÜ
Öneriniz ve güveniniz için teşekkür ederim ama ne değişecek? Orada da bizler olmayacak mıyız? Kişi kendinden kaçamaz!... :)
Bilmukabele...
Saygılarımla..
Yinsani
afedersiniz hocam, klavye düştü yine..:))
saygı huzur ve muhabbetle..
en sevdiğinize emanetsiniz..
Serap IRKÖRÜCÜ
O nedenle dedim, 'mekan değiştirmeye ne gerek var' diye...
Size ayar vermek haddim değil, af edersiniz!... Ama galiba dediğiniz doğru, 41 meslek yılım olunca öğretmenlik kılıfı bana yapıştı galiba, çıkmıyor!...
Aynı şeyleri düşünmeden de iletişim kurulabilmesi önemliyse... işte biz bunu başarıyoruz... daha ne olsun!... :)
Daha önce de yazmıştım, sizinle yazışmayı seviyorum diye.
Sağlıkla kalın... Saygılarımla.
Yüksel’in başarı öyküsü ayrı hayranlık uyandırıyor, sizin bu öyküyü bu kadar güzel aktarışınız ayrı!..
Yine çok yakışmış yerine. Kutluyorum!
Sevgilerimle...
Serap IRKÖRÜCÜ
Güçlü bir kalemden bu değerlendirmeleri almak çok güzel.
Teşekkür ederim.
Sevgilerimle..
Merhaba,
Gerçekten de çok güzel ve örnek alınacak bir başarı öyküsü.
Einstein’in dediği gibi çok ter döküp, zamanını vermiş, bu günlere gelmek için ama
temeli sağlamdı bu gencin. Yetiştirilme tarzı, ailenin onun hedeflerine set çekmemesi
seçimlerine saygılı olmasının da payı büyük elbet.
Kurdeleyi hak etmiş güzel bir yazıydı. Teşekkürler paylaşım için.
Billur T. Phelps
İnsanın gözüde, gönlüde yorulmuyor.
:)
Gurur verici bir başarı öyküsü.
Söylenecek çok şey var böyle ilham kaynakları çok önemlidir.
Güzel bir çalışma olmuş
Tebrikler
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Şimdi sıra Defterdekilerde.... :)))
İçten değerlendirmen için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Onur duydum değerli öğretmenim. Benim kahramanım sizsiniz. İyi ki sizi tanıdım. Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de Sevgili Yüksel, sayfaya katılımla yazına yorum yapmandan gerçekten çok onur duydum.
Bendeki yerin ( birçok tanıyanın da olduğu gibi ) her zaman çok özel kalacak.
Sağ ol, var ol hep ol Sevgili Yüksel... Her şey gönlünce olsun.
Edebiyat Sayfası'na hoşgeldin...
Sevgilerimle...
Hoşgörüsü, tevazu ve bilgeliği ile tüm okurlarının gönlünde müstesna yere sahip olan Serap hocamı gönülden kutlar güzel yazısını güne getiren seçki kurulunu tebrik ederim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfuruulah Serhat Bey. O sizin güzel bakış açınız...
Ben de tekrar teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmelerinizle beni çok mutlu ettiniz.
İçtenlikle teşekkür ederim.
Saygılarımla.
İnsanın isteyipte başaramıyacağı hiç bir şey yok. Azmin zaferi güzel bir anlatımla bizlerle paylaştığınız için teşekkürler sayın hocam. Sağlıkla kalın.
Saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Başarının en önemli etkeni onu istemek gerçekten. Azim!... İşin sırrı burada...
Değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Ne kadar mutlu ettiniz beni, çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Adım adım ne güzel bir yükseliş hikayesi..
Vardığı yerde, nereden ve nasıl geldiğini unutmamak bu başarının sırrı olsa gerek.. Ve elbette azim ve çok çalışmak..
Çok güzel bir paylaşımdı yine Serap Hocam..
Güne gelişinizi tebrik ederim.
Saygı ve selamlarımla....
Serap IRKÖRÜCÜ
Bu çok önemli gerçekten Neslihan Hanım. Çünkü geçmişi olmayanın geleceği de olmaz...
Güzel değerlendirmeleriniz ve kutlamanız için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Serap hocam,
Yarım asırlık ömrümde şunu öğrendim.Azmeden kazanır.Hele bir de samimiyet ve dua da işin içinde varsa ....güzel bir hikayenin içinde kendime ait çok şeyler buldum,lakin çok küçük ölçekli...ama mesele mutlu olmaksa her şart ve ortamda insan becerebilir.Sonunda hiçlik varsa başında olmak lazım.
Tebrikler ve dahi en deruni saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Bizlerin geçmişinde bu kadar olmasa da benzer çabaların sonuçları hep var Remzi Bey. Bizler, zor yılların çocuklarıydık. Hiçbir şey önümüze hazır gelmedi, onlara ulaşmak için biz çözüm ürettik hep.
'Zorunluluk en iyi akıl hocasıdır." sözünü o nedenle çok severim.
Yüksel de sanırım sizin kuşağınızdan, o nedenle ortak değerlerinizin olması çok anlaşılır.
Yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Aziz Bey.
Saygılarımla...
SelimADIM
İlahi kaderin tecellisi demek lazım. Tabi ki çalışkanlığın ve azmin, gayretin payını da asla unutmamak ve küçümsememek gerekir... Yüksel hayatın içinden dolu dolu yaşamaya çalışmış bir insan ve ne mutlu ki büyük başarılara imza atmış. Bir de Japon Gelin, ve onun ile dünya evine girmek, daha ne olsun... Bu başarı öyküleri dileyelim daha da çoğalsın ülkemizde... Kutlarım içtenlikle Serap Hocam...
Serap IRKÖRÜCÜ
Öyle de denebilir. Yaşamımızdaki gelişmelerin içinden 'kaderi' her zaman yok sayamıyoruz tabii. Bununla birlikte hedefe kilitlenmeyi ve ciddi bir emeği de eklersek karşımıza böyle hayat hikayeleri çıkabiliyor.
Güzel temenninize yürekten katılıyorum. Bu, hepimizi çok mutlu eder elbette.
Samimi değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Serap Hocam!
Kaleme aldığınız, "Bir Başarı Öyküsü"nü Yavaş yavaş içime sindire sindire okudum.
Okurken her nedense, dilime ve aklımda "liyakat" sözcüğü düğümlenmişti.
Başarılı öğrencini arkasında, başarılı eğitim sistemi ve liyakatle yetişmiş öğretmen
varlığı ve düşüncesi aklımdan hiç çıkmadı.
Çocukluğumuzdaki öğretmen kadrolarımız gözlerimin önünde resmi geçit yaparken,
öğrenci öğretmen ilişkileri de vals yaptı.
Başarıda, isim kadar eğitim sisteminin ve eğitim sistemin birer dişlisi olan öğretmenlerin katkısından da söz etmeliyiz diye değerlendirirken, laik düşünce yapısını unutmamak gerektiğinin altını çizmek gerekir diye geçti aklımdan.
Anlatım tarzınız, her zaman olduğu gibi mükemmel ötesiydi. Elbette Yüksel beyin başarısı sıradan başarı değil.
Keşke diyorum şimdiki gibi öğrencilerin elinde cep telefonu olacağına, Yüksel bey gibi hedefleri olsaydı. Milli Eğitim bakanlığı oklarımızı imam Hatipleştirmek yerine mesleki eğitimi öne çıkartsa diye, bitirmek istiyorum.
Saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
Ben de yorumunuzu birkaç kez okudum Necati Bey. O kadar doğru saptamalar yapmışsınız ki... çok da haklısınız.
Takdir edersiniz ki bir hayatın özetini iki A4 kağıdına sığdırırken 'farklı' olanlara değinmek mümkündü ancak. Liyakati, laik eğitimi, eğitim kalitesini, öğretmen - öğrenci ilişkisini irdelemeye kalktığımızda çok uzun olabilirdi. Bıktırıcı olmasın istedim.
Altını çizme gereği duyduğunuz her bölüm zaten yaşamında olduğu için yaşandı bütün bunlar, yine de hatırlatma inceliğinizden çok memnun oldum.
Hedef!... Ne kadar önemli...Bu da başarının yarısı demek zaten... Monteigne diyor ya "Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgardan hayır gelmez!..." Ne kadar doğru yaklaşmışsınız.
Meslek lisesinden gelen bir mezuniyetin başarılı rotası izlemek bile o okulların ne kadar işlevsel olduğunu bir kez daha kanıtlıyor hepimize...
Yazıyı hakkıyla değerlendiren çok nitelikli bir yorumdu, teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılaırmla..
Kıymetli Serap hocam, insanın isminin kaderiyle ne kadar ilgisi vardır bilmiyorum ama burçlar üzerinden gelecek tahmini yapan astrologlar gibi, özellikle uzak doğuda isimler üzerinden karakter tahmini yapanların olduğunu duymuştum. Tabi bunu belli bir ücret karşılığında yapıyorlarmış! İşin ilginç yanı bunu kendine iş edinen insanların söylediklerini dikkate alıp ona göre kendi hayatına dönük kararlar alanlar da oluyormuş inanılır gibi değil.
Bir yurt dışı seyahatimde Miçel isminde Yahudi asıllı bir genç bana rehberlik yapıyordu. Miçel randevulaştığımız saatlerde kaldığım otele gelir onunla gideceğimiz yere hareket ederdik. O gelene kadar bende otelin kafeteryasının lobiyle iç içe olduğu bölümde koltuklarda oturur çayımı kahvemi içerek dışarıyı seyrederdim. O esnada biraz ilerde oturan ve telefonda Türkçe konuşan bir adamla göz göze geldik ve baş selamı verdim. Adamın bir tepki vermemesi tuhafıma gitti ama önemsemedim konuşması bitince yanına gidip merhaba deyip sohbet etmeyi düşünüyordum. Konuşması bittiğinde tam sehpa üzerinde duran çay fincanımı elime alıp adama doğru yürüyecektim ki adam bir anda apar topar kalkıp asansöre doğru yürüdü gitti. Haliyle tekrar yerime oturdum. Ondan sonra ne zaman lobiye insem adam beni görünce can havliyle kalkıp gidiyordu.
Bir tuhaflık vardı ama bir anlam veremiyordum. İstisnasız bu sessiz kovalamaca en az bir hafta sürdü, adam beni ne zaman lobinin kafeteryasında görse adeta kaçıyordu.
Yine bir gün odamda Miçel’in gelmesin beklerken, beklenenden erken gelen Miçel, telefon edip lobide olduğunu söyledi. Aşağıya indiğim asansörden çıktığımda birde baktım ki, benden köşe bucak kaçan adam Miçelle ayaküstü sohbet halinde. Adam ben görünce hemen hızlıca Miçelle tokalaşıp elindeki küçük valiziyle yürüyüp otelden çıkıp gitti.
Bende durumu Miçele anlattım o an Miçel de, beklenmedik bir kahkaha attı. Meğer adam Miçel'in birkaç ay önce rehberliğini yaptığı Türkçe ile birlikte birkaç yancı dili anadili gibi konuşan benim de çalışmak için yıllarca çaba harcadığım Türkiye ile iş yapan bir İtalyan firmasının sahibiymiş, adam da beni rakip firmanın adamı sanıp, kendisine zarar verebileceğimi düşünerek ,ne alakaysa?!’’benden uzak durmaya çalışıyormuş hatta ben aşağıya inmeden öncede Miçele benden bahsedip benim onu takip ettiğimi söylemiş. Miçelde bilseydim bahsettiği kişinin siz olduğunu tanışmanızı sağlardım dedi. Bu anımı niye anlattım! Yazınızın ilk satırından ilham aldım.
Bazı şeyler olacaksa oluyor olmayacaksa adım Yükselde olsa başka bir isimde olsa fark etmiyor olmayacaksa olmuyor.
Yükselin hikayesi ilginç ve keyifli bir paylaşım olmuş kaleminize sağlık
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 5/4/2020 3:45:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serap IRKÖRÜCÜ
'ismiyle müsemma' Uzak Doğu'dan değil, Arapça kökenli ve Osmanlı kültüründen günümüze gelen bir söylemdir.
Arap harfleriyle yapılan EBCED hesabı da bunun temelidir. Yorumu da 'Esmaül Hüsna'dan yapılır.
O nedenle yazının ilk cümlesinden sonrasını okumadığınızı çıkardım yorumunuzdan... ki buna da ALGIDA SEÇİCİLİK denir. Bu da sizin hakkınızdır!...
Emek verdiğinizi yorumunuz için teşekkür ederim Serhat Bey.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
İsimler üzerinden karakter analizinin uzak doğuda yapıldığını duymuştum! Demek kesin bir bilgi içermediği ifade eder. Dolayısıyla yorumumda ki yazınızın ilk satırına dönük ilham aldım sözümden YAZINIZI okumamış ve o ilk satır üzerinden yorum yazmış olmamı düşünmeniz çok doğal.
Saygı ve sevgilerimle
hayattan kesitler...
yaşam hikayelerinden biri daha
güzel bir öykü tadında çok güzel özetlemişsiniz tebrik ederim
sevgiyle kalın
Serap IRKÖRÜCÜ
Beğenileriniz ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim Sayın Şair.
Sevgilerimle...
Emek vermeden, alın teri dökmeden başarıya ulaşılamayacağının en güzel kanıtı Yüksel'in hayatı. Elbette ailesinin de bu başarıda azımsanmayacak bir katkısı var kanımca. Duygusal davransalardı eğer başarısının önüne barikat çekebilirlerdi. Yolun başındaki gençlere ve özelikle anne babalara rehber niteliğinde yazınız Serap Öğretmenim. Emeğinize, yüreğinize sağlık, tebrik ve teşekkürlerimle.
Saygı ve selamlar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hayat yolumuz her aşamada birçok ayırımla karşımıza çıkıyor. Tercihlerimizle biz belirliyoruz belki de geleceğimizi. Tabii bu seçkilerimiz de etkilendiklerimiz de pay sahibi...
Her ailede bu kararların aşamasındaki tavırlar geleceği belirleyen çok önemli yaklaşımlar. Haklısınız. Ailenin bu konudaki olumlu yaklaşımı gerçekten takdire şayan.
Değerlendirmeleriniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Kesinlikle büyük kızına okutmam gereken bir yazı.Tüm gençler okumalı.Herkes bir yerlere bir şekilde gelebilir ama bunun devamını getirebilen yani üstüne bi şeyler katıp sürdürebilen ve egosuna yenilmeyen her daim başarıyı kucaklar.Ne yazık ki biz ebeveynler hazıra alıştırıyoruz imkanımızı zorlayarak bazen, mesela bugün kızım ilk kez fikrinin okulunda öğrenci birliği seçimlerine ortak katıldığı grup tarafından olumlu karşılaşmamasını sindiremedi , haklı olduğu halde mücadeleyi bıraktı. Katıldığı grubun başkanı” biz servis hizmeti vermeyeceğiz biz öğrenci birliğiyiz sadece vaad vermeliyiz’ dedi oysa ki kızım şimdiden en azından sanal ortamda öğrencilerin yararına verilmeye başlaması gereken hizmetin onların grubunun inandırıcılığını arttırıp, desteği çoğaltacağını düşünüyordu. Anladım ki bugün bir yerlere gelmek isteyen iddialı lise öğrencileri bile ya egosuna yeniliyor ( ben hiç bir konuda servis hizmeti vermem diyerek) ya da benim kızım gibi haklı olduğunu bile bile keşke kazanacak olan gruba geçseydim deyip grubunu yukarı taşımak için gerekli mücadeleyi vermeyi bırakıyor.
Gençler tabii ki yaşayarak öğrenecekler ama yükselmiş değerli insanların bu noktalara nasıl geldiğini öğrenmeleri şart .
Çok ama çok teşekkür ederim kendi adıma
Elime müthiş bir sermaye tutuşturdunuz
Saygı ve sevgilerimle
Serap IRKÖRÜCÜ
Gıyaben Yüksel'i tanımayan, duymayan öğrencim sanırım yoktur. Kimsenin sırtına basmadan, 'tırnaklarıyla kazıyarak' elde edilen bir başarı öyküsünün hem kahramanı hem yazarudur o.
O nedenle örnek alınacak çok şey var bu hayat öyküsünde gerçekten. Umarım kızınız da sizinle aynı fikirde olur.
Fakat bu arada yaşadıkları sosyal çevre ve toplumsal değişimi de göz önünde tutmakta yarar var.
Samimi değerlendirmeleriniz ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Sevgili Serap Hanım;
Yazınızı okurken gözümün önünden film şeridi gibi aktı Yüksel'in hayatı. Galiba hayat satrancı içerisinde taşları en uygun yere koyabilmek. Bakıyorsun Yüksel'in hiç hırsı yok. Ancak aldığı kararlar doğrultusunda işi odaklı çok çalışması ve düzen yatıyor. Tabi ki şansı da yaver gitmiş. Takdire şayan yine keyif veren güzel bir yazı idi.
Sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Yazıda hiç değinmediğim halde "Yüksel'in hiç hırsı yok." saptamanız, çok anlamlı. Yazıyı ne kadar içselleştirerek okuduğunuzu gösterir. Onun dingin yapısı herkese huzur verir, gerçekten hiç hırsı yok.
Bu da başarıyla hırs arasında kurulan bağlantıyı sorgulamamız gerektiğini düşündürüyor bana...
'satranç taşları' başarının 'püf noktası demek ki!...
Az ve öz anlatımla, 12'den vuran yorumlarınızı seviyorum Fatma Hanım. Değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Fatma Oral
Sevgilerimle
Çok güzeldi
İnsan istediği zaman şartlarını zorlayabilir
Benim ablam öğretmen olarak bir köy okuluna atanmıstı..o dönem köy de televizyon bile yoktu.her sınıfta öğretmen yok toplu eğitim vardı ona rağmen bir öğrencisi konya birincisi olarak fen lisesini kazanmıştı..
Sartlar ne olursa olsun içindeki azim insani insan yapar
Kaleminize saglık
Serap IRKÖRÜCÜ
"azim..." kilit sözcük bu bence de...
'Taşı delen suyun gücü değil, damlanın sürekliliğidir." sözü de önemsenmeyen tekrarların ne kadar büyük sonuçları olacağınıı anlatmak için güzel bir sözdür.
Ablanızın başarısı da bu sözle değerlendirildiğinde çok daha byük anlam kazanıyor. Öğrencisi bir ömür boyu onu unutmayacaktır, ne mutlu!...
Güzel bir örnek katılımla yaptığınız değerlendirmeleriniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Tebrik ederim çok güzeldi serap hocam genç olsaydım yukseli idol olarak alırdım yetenek ve birazda şans gerek kanımca iyi geceler
Serap IRKÖRÜCÜ
Hayat da bileşenlerden oluştuğuna göre her aşamasında da birden çok etkeni olduğuna ben de katılıyorum.
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Gerçek olduğunu umuyorum ama hiçbir kesintiye uğramadan yükselişin öyküsü ancak filmlerde olur diye de hayıflanıyorum.
Başından sonuna kadar nefesimi tutarak okudum. Çok güzel bir başarı öyküsü.
Benim adım Ahmet. Hayatımı nasıl etkiledi bilmiyorum. Keşke benim adım da Yüksel olsaydı diyesim geldi ama "Mekke'de doğdu Ahmet, Adı güzel Muhammet" sözü aklıma gelince peygamberimizle adaş olmanın da şeref olduğu gerçeğiyle teselli buluyorum.
Bu güzel paylaşımdan sonra çocuklarıma Cenk ya da Savaş ismini vermediğime dua ettim :)
Çok teşekkürler ve tebrikler Serap öğretmenim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Birebir gerçek bir yaşam öyküsü...
Yazmadıklarım var. Abartı düşünüleceği çekincesiyle yazmamıştım, şimdi doğru yaptığıma inandım!...
Hayatı film olacak kadar ilginç ve 'tırnaklarıyla bir yere gelmek' deyimi sanki onun için söylenmiş. En takdire şayan tarafı da... bu konuma böyle gelen herkes büyürken bu kadar küçülemez... Yüksel'in asıl başarısı da bu bence.
Bizim adlarımızı ailelerimiz başka etkilerle koymuşlar besbelli ama bizler daha farklı nedenlerle seçtik çocuklarımızın adlarını.
Hepsi için değmiş olsun inşallah.
Değerlendirmeniz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
Sayın Hocam !
Aslında biz zeki, çalışkan ve yetenekli bir milletiz.
Bence insanlarımızı yönlendirmede bir sorunumuz var.
Yüksel kardeşimizi kutluyor saygılarımı gönderiyorum.
Size de bu samimi, kadir kıymet bilen yazınız nedeniyle teşekkür ediyorum.
Saygılarımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Yürekten katılıyorum tespitlerinize Bedri Bey. Bu nedenle harcanan 'beyinler' bu ülkenin pırıl pırıl gelecekleri olabilir aslında...
Değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Şartlar ne olursa olsun cevher varsa çıkıyor bir şekilde. Azmetmek, hayallerinin peşinde koşmak çok önemli. Çıktığın yeri unutmayacaksın. Unutursan kibir abidesi olursun herşey elinde patlar.
Çok güzel bir öyküydü hocam. Vizyon verme adına güzel paylaşım olmuş. Yüksel'lerin çoğalması en büyük temennimiz.
Güne geleceğini düşündüğüm eserinizi kutlarım.
Saygılarımla....
Serap IRKÖRÜCÜ
Keşke dediğiniz gibi olsa. ama her zaman olmuyor ne yazık ki Serkan Bey. Sokaklar, değerşendirlemeyen cevherlerle dolu...
"Çıktığın yeri unutmamak!..." Bu çok temel bir yaşam felsefesi olmalı, çok haklısınız.
Değerlendirmeniz ve güzel temenniniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.