- 380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEK BAŞIMA BİR GEZİ: "KUŞADASI TURU"
Herkese merhaba.
Edebiyat Defteri’ne 9 yılın ardından geri döndüm. 16 yaşlarımda yazdığım yazıları silmeye kıyamadım. Profil ismim gençlik yıllarımın o serseri halini taşıyor olsa da (DiabloLucifer) değiştireceğim: @gezginbiyolog olarak devam edeceğim... O günlerden bu günlere değişimler yaşadım fakat yazmayı bir türlü bırakamadım. Bu nedenle gezi blog sayfası kurmaya karar verdim. Tek başıma başardığım hikayelerimi paylaşarak aslında zor olmadığını kanıtlamak için başladığım bu yolculuğuma ortak olmak isterseniz: gezginbiyoblog.blogspot.com/
Tek başıma ve en zoru kadın başıma yapayalnız sokakları ilk defa gezdiğim ilk anımı paylaşmak istiyorum. Yorumlarınızı bekliyorum. Bol okumalar dilerim.
....
Kuşadası yolculuğum bir hafta sonu bir günlüğüne yapabilirim diyerek sabahın 6’sında otobüs durağına koşmamla başlamıştı. Tek başıma gerçekleştirdiğim bu tur kısa sürmüş olsa da yıllarca anlatabileceğim çok harika hikayelerim oldu. 👇
Sihri bozulmasın diye bu yazımda Kuşadası’nı kapsayan gezimi yazacağım. Aydın ve İzmir gezileri için tertemiz sayfalar gerekli bana. Keşke uzun uzun anlatabilsem, fakat üzerinden geçen zamanı da sayarsak her adımı hatırlamıyorum. En güzel anılarım aslında fotoğraflarımın arka planında gizli... Sadece benim görebildiğim o gizemi sizinle paylaşacağım. 😎
Eğitim için İstanbul’dan Aydın’a gitmek üzere bavullarımı hazırlayıp, uçağıma koştum. İzmir’e inerek tren ile Aydın yollarına düştüm. Aydın hikayemi başka bir yazıda paylaşacağım için bu hikayemin hızlandırılmış versiyonuna geçeceğim...
Eğitimin bittiği ve İstanbul’a dönmek için ucuz bulduğum uçak biletimi beklemek adına fazladan kaldığım günlerde, otelin salonunda çay içerken elime aldığım bir dergide gördüm Kuşadası’nı...
Dergide Kuşadası’nın manzaralarını o kadar güzel fotoğraflamışlardı ki, bir an içinde olmak istedim. İtiraf ediyorum, bazen büyüleyici fotoğrafların içinde bir kaç dakikalığına gezmek için gizli bir gücüm olmasını isterdim. 😇
Dergide paylaşılan konuma göre benim bulunduğum yerden bir saat uzaklıkta olduğu yazılıydı. Dün gibi hatırlıyorum o satırları... Hemen telefonumu almaya odama gittim. Genelde telefonum ihtiyacım olduğu bu zamanlarda ya da çok güzel bir yerin fotoğrafını çekmek istediğimde şarjı olmaz. Prize ben de bağlıymışım gibi, kısacık şarj kablom sayesinde yere oturarak Kuşadası’na gitme yollarını aramaya koyuldum.
Sabah olduğunda, planladığım her şeyi unutmuş gibi tüm alarmları erteleyerek uyumaya devam ettim. Hiç bir zaman yaptığım plana saatinde uyamadığım gibi, yetişmek için koşturmacalara başlarım. Halbuki fazladan eklediğim o yarım saat rahat bir şekilde hazırlanmam için vardır. Ama ben koşturmayı seviyorum ne yapalım. 😝
Sırt çantama iki parça eşya sıkıştırdım, cüzdan ve telefonu cebime attım, odayı kitleyip anahtarı da şansa unutmadan alarak otobüs durağına koşmaya başladım. Yanlış durağa koştuğumu otobüse binerken öğrenecektim tabii... Neyse ki yolun diğer tarafından binmem gereken durak yakındaydı. Tekrar koştum ve soluk soluğa son saniyelerde beni gören yolcular sayesinde yetiştim. Kuşadası’na giden son sefer değildi tabi ki, diğer otobüsü de bekleyebilirdim ama bir farkı vardı. İlk seferdi. Bu benim tek başıma ilk defa küçük bir tatil gezisi yapmamın gizli sembolü olabilirdi. Bu nedenle o ilk otobüse yetişmek için direndim. Neye ki içerideydim. Nefesimi düzeltmek için gözlerimi kapattım ve açtığımda şöfor beni uyandırmaya çalışıyordu. Evet, Kuşadası’na gelmiştim.
Otobüste zamanın nasıl geçtiğini anlamadan geçen o bir saat içinde Kuşadası’nın masmavi denizine karşı çay içiyordum. Gezilmesi gereken yerlerin listesini çıkarmıştım ama üzücü bir şekilde sabah yorgunluğu mu dersiniz bilmiyorum ama almayı unutmuşum. Ama yılmadım ve yola devam etmeliydim. Kendi bildiğim yoldan ilerledim. Belediye binasını aramaya başladım. Beni kültür ve danışmanlık merkezi gibi bir yere yönlendirdiler. Haritayı alarak yola devam ettim.
Haritayı incelerken bir elin içinden uçan kuş heykelinin bulunduğu alana geldim. Tek başıma olduğum için biraz gergindim. Fotoğraf çekilmek de istiyordum. Kendi hallerinde gezen, dondurmalarını yiyen. eğlenen, bisiklet süren, balık tutan, sohbet eden bir kalabalık vardı. Etrafı izledikçe daha çok strese girdiğimi hatırlıyorum. Heykelin önünde sadece bir tane fotoğraf çekileceğim diye kendimi gerginlikten balon gibi şişip patlatmak yerine kendim olmayı denedim. Bazı insanlar tek başlarına büyük işler yapabiliyorken bir fotoğraf çekmelerini isteyemeyeceklerini düşündüm ve kendime bir çeşit verdiğim bu gazla oturan iki kadına yöneldim. Olumlu tavırları ve cana yakın konuşmaları benim gerginliğimi alıp götürdüğünde kısa bir sohbet bile etmiştik. Beni tek başıma gezdiğim için tebrik etmişlerdi. Bu sebeple hikayemin bu anının benim için önemi büyüktür. ✌
Tek yaptığım rica etmekti, olay sonunda bunu ne kadar büyüttüğümü düşündüm. Ve sonra her beğendiğim manzaranın önünde tanımadığım insanlar karşısında poz verdim. Daha sonraları bu benim için garip ve stresli bir olay olmadı.
Bir sonraki rotamı heykelden renkli evlere çevirdim. Haritayı çantama attım ve sorarak gezmeye karar verdim. Haritaya bakarken kaçırdığım yerler olmaması için... Hem sora sora Bağdat bulunuyorsa, Kuşadası’nın renkli evlerini de bulabilirdim. 😉
Buldum tabi ki. Ulaşmak için upuzun bir yokuşu aşmam gerekiyordu. Her zaman kendime "başlangıçta çok yorucu ve engellerle dolu bir rota varsa her zaman yolun sonunda harika bir şey vardır" derim. 💚 Tırmanırken yokuş gittikçe gözümde tırmanayacağım pürüzsüz bir dağa dönüştü gözümde. Vazgeçmedim ve en tepeye, rengarenk evlerin mahallesine ulaştım. Kuşadası’nın efsane manzarasını uzaktan izledim. Gezime devam etmek için sahile geri dönmek istedim tek sorun geri dönüş yolunu bulamadım. Renkli mahalle sakinlerinden bir kadın kaybolduğumu fark etti ve tırmandığım o merdivenlere kadar eşlik etti. Samimi insanlar sayesinde ilk tek başıma yolculuğumu çok sevdim.
Turistik gezime Kuşadası Kalesi ile devam ettim. Muazzam kahve tonlarında taş bloklardan yapılmış, denizin ortasında adeta küçük bir kraliyet adası gibi duran kaleyi gezdim. Kale güvenliğinden sorumlu birilerine adada başka neler yapabileceğimi sordum. Sormamış olsaydım Aydın’a geri dönüp odamda oturacaktım. Onlar sayesinde Kadınlar Denizi Plajına doğru yola koyuldum. Yolun yürünebileceğini düşünerek yarım saatimi yürüyüşe ayırmış oldum. Sahile vardığımda sabah uykulu halimle attığım mayoma sevinerek ve sabahın erken saatleri olmasının getirdiği bomboş plajın mutluluğu ile denize daldım. Ve harika Kuşadası gezimi burada sonlandırıp geri merkeze yürüyerek otobüse bindim.
Gezimin sonunda elimde harika anılar ve muhteşem manzaralarla dolu fotoğraflar vardı. Geri dönüş yolunda her zamanki gibi telefonum şarjı biterek kendini kapattı. Bir anda plansızlıkla hareket edip tek başıma çıktığım bu yolculuk bana bir çok zorluğu başarabileceğimi gösterdi. Okurlar mı bilmiyorum; fakat bu gezimde bana sıcakkanlı davranarak, beni destekleyen ve yardımcı olan herkese teşekkür etmek istiyorum. 👍
GEZGİN BİYOLOG
Anahtar Kelimeler
#Kuşadası #Aydın #tekbaşına #gezi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.