- 596 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yazar ve Sosyolog Ebubekir Uğur ile
Yazar ve Sosyolog Ebubekir Uğur.” Çocukların kitap okumayı sevmesi için Ailelerimizde çocuklarımızla ortak etkinlikler yapmalı. Bu şekilde küçük yaşta onlara kitap sevgisini aşılayabiliriz ki gençlik yıllarında gerçekten kendine ait söyleyebilecekleri bir sözleri olmasını sağlayabiliriz.”
SORU-Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar?
EBUBEKİR UĞUR- 1987 Konya doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Konya/Ereğli’de tamamladım. 2011 yılında Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdim. 2013 yılının Ocak ayında Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Amasya Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nde sosyolog olarak memuriyet hayatıma başladım. 2014 yılında ise Selçuklu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde Master eğitimimi tamamladım. Halen Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak Konya ilinin mütevazı bir ilçesi olan Seydişehir’de memur olarak hayatımı devam ettirmekteyim.
SORU-Yazmaya başlama hikayenizi anlatır mısınız?
EBUBEKİR UĞUR- Yazmaya başlamam çok eskiye dayanmakta.İlkokulun ilk yıllarına dayanıyor hatta. O zamanlar daha yoğun olarak çevreyi gözlemleyerek farkındalık hat safhada olsa da çevremde gördüklerimi, gözlemlediklerimi kâğıt ile buluşturmak biraz zaman almıştı. Özellikle yaşadığınız sosyal çevrede idrak edebildiklerinizi hayal ve kelime dünyanızla harmanlanlamak o yaşların harcı değildi. Bu yüzden o zamanlarda eğer başıboş bir kâğıt bulabildiysem kâğıtlara bulamadıysam evimizin iç ve dış duvarlarına yazmaya başlamıştım. Tabii özellikle evin duvarlarını hem içerden hem de dışardan güzelleştirmem de! O yaşlarda izlediğim filmlerin etkisi büyüktü.
Kalemim ile ilk ciddi tanışmam orta ikinci sınıfta Türkçe ve Güzel Konuşma ve Yazma dersi öğretmenim Halide Taşçı sayesinde olmuştu. Öğretmenimiz bu iki dersin de son 10 dakikasında bir konu üzerine kompozisyon yazdırır ve bunu evlerimizde tamamlamamızı ödev olarak isterdi. İşte ben bu ödevleri hiç aksatmadım ve bu şekilde kalemim ve geleceğe dair mutlaka söyleyecek sözümün olduğunu fark ettim. Ancak ilerleyen zamanlarda bu isteğim üzerine çok yönelmediğim için kalemimin o günlerde biraz köreldiği, düşünsel bahçemin ise biraz bakımsız kaldığı doğrudur. Ta ki Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünü kazanıncaya kadar. Düşün dünyam için neredeyse küllerinden yeniden doğan bir sürecin mimarı benim için sosyoloji ile tanışmak ve sosyolojiyi anlama adına verdiğim çaba olmuştur. Sosyoloji ile birlikte yeniden formuna kavuşan ve o güne kadar hiç olmamış bir şekilde dinç olan zihnim bu (b)ilim sayesinde kapasitesini her daim bir adım öteye taşımaya çalışmıştır. Ayrıca sosyoloji ile birlikte yaşadığım zihinsel sıtmalar beni daha fazlası olmaya en uygun aday yapmıştır. Sosyoloji ile tanışmamızın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bugün dahi onun aracılığıyla düş(ünüş)lerimde kurduğum şantiye ile hayat daha pozitif, daha çalışkan, daha duyarlı, daha hassas ve daha üretken bakabildiğimi düşünüyorum.
Üretkenlik adına o günden bugüne yazdığım küçük hikâyeler, denemeler, köşe yazıları, şiirler, yorumlamalar, teorik anlamda kitap haline almaya hazır tezler yazdım.
SORU-İlk kıtabınızı ne zmaan nasıl çıkardınız?
EBUBEKİR UĞUR-İlk romanımı 2018 yılının Mayıs ayında çıkardım. Bir çok yayın evi ile görüşme yapıp Uyanış YAYINEVİ ile anlaştım.
SORU-Bugüne kadar çıkardığınız kitapların adı konusu ne?
EBUBEKİR UĞUR- Bugüne kadar 3 kitabımız yayınlandı. 1 kitabımız ise yayınlanmak üzere. Bu kitaplarımdan ilki; 2018 yılında yayım hayatıma merhaba diyen YAŞLI ŞEF romanımdı. Bu romanımda adeta şehir Metropol yaşantısına kendini kaptırmış, AVM’ler sokağında kısılıp kalmış. Yapay parıltılar ve sahte ilişkileri içinde kendini aşamaya mecbur saymış onca insana karşın; sahip olduğu her şeyi şehirde bırakıp doğanın bağrına giderek sıfırdan başlayan bir adam ve onun efsaneleşmiş yaşamını kurguladım. Yani sembolik olarak söylemek gerekirse; YAŞLI ŞEF: gökdelenlerden havalanan ve yemyeşil dağlara, masmavi göllere kanat çırpan bir kartalın hikâyesinin anlatıldığı bir eserdir. Ölümsüz bir aşkın da baş mimarıdır. Sonra devam kitabımız YAŞLI ŞEF 2 “ORAO” bu yılın Şubat ayında yayımlandı. Bu kitabımızda ilki kadar iddialı bir şekilde yayım hayatını sürdürmektedir. Hatta okuyanların heyecanlandığı bir sürprizi sona koyduk. Bu kitabımız ile birlikte YAŞLI ŞEF 3 “MAYA” ile bu serimizde final yapacağımızı bildirdik. Birçok okurumuzun da merakla beklediğini belirttiği yorumlarıyla yakın bir zamanda onu da yayım hayatına kazandırmak için çalışmalarımız devam ediyor.
Diğer bir kitabımız; DON KİŞOT’UN DÜŞÜŞÜ ile orijinal bir kurgu oluşturup Türk Edebiyatında ilki başardık. Çünkü edebiyatımızda; yazar ve eser kahramanın yer değiştirip; hayatların derinden sarsıldığı bir vicdan satrancının oynandığı bir eser henüz yazılmadı. Bu yüzden Don Kişot yazar olursa Cervantes eser kahramanı olursa ne olur diye soranlara cevabımızı kitapta verdik.
Diğer çalışmamız; METER “TAVŞAN DELİĞİ” çocuk kitabımız; yayınlanmak üzere. Bu eserde okurlarımız; küçük dahi bir çocuğun ve arkadaşlarının evrendeki farklı diyarlardaki zorlu görevleri kısıtlı zaman diliminde nasıl yerine getirdiğine şahit olurken, o küçücük yüreğin çocuklarımıza en güzel sorumlulukları kazandırmasının yanı sıra büyüklerimize de inanmanın ve bir çocuğun o kirlenmemiş dünyasının bu dünyadaki bütün kötülüklerden daha üstün olduğunu anlatmaya kararlığını hissedecekler.
SORU-Yazmak mı yayınlamak mı zor ?
EBUBEKİR UĞUR- Yayınevi arama ya da dönüş bekleme süresinin uzunluğuna bakarsak; yayımlamak daha zor.
SORU-Çok okuyor musunuz okumadan yazan o kadar çok ki bunun sosyolojik bir analizini yapar mısınız? İnsanlar neden kitap okumuyor insanlar neden kitap çıkarmak ister sizce ?
EBUBEKİR UĞUR- Ben öncelikle belirteyim ki; yazarlıktan önce iyi bir okurum. Bu işin okumadan olmayacağına inanırım. Çünkü bu süreç bana göre aşamalı bir süreçtir. Çünkü; önce okumaya başlarsınız ve okuduklarınız zihninize vurur artık düşünmeye başlarsınız ve bu sizi idrak etmeye götürür. Bu süreçte daha fazla okursunuz ve idrak ettikleriniz bir süre sonra mekân zaman önemli değil dilinize vurmaya başlar. Artık. Konuşmalarınızda okuyup idrak ettiklerinizin ağırlığını hissedersiniz. Dilinizden sonraki evre ise son evre tüm okuyup, düşünüp idrak edip yorumlamaya başladıklarınızın eline vurmasıdır. Yani artık. Tüm çabalarınız zihinsel kınınıza sığmaz. Artık onu durduramazsınız çünkü damla damlamaya hazırdır. Tıpkı Özdemir ASAF’ın dediği gibi; Damla kendini tamamlayınca damlar. Evet maalesef doğrudur; okumadan, yeterince okumadan kitap yazanlar var. İçini dökenler. Popüler kültürü kullananlar. Param var hem yazdırır hem de bastırırım diyenler oldukça fazla. Ve yine maalesef ki sürecin önündeki en büyük engel durumundalar. Çünkü bu sürecin tıkanmasında, bu piyasayı bilmeyen birçok yayınevi adı altındaki ticarethaneleri doğurucu bir faktör olmasında doğrudan etkileri var.
Diğer yandan; okumak zor bir eylemdir. Emek ister, çoğu zaman saatler alır. Yazarın verdiği mesajı anlamak, anlamlandırmak ciddi bir emeği ve meşakkatli bir zaman dilimini kapsar. (bunu ayrı bir ropörtajla baştan sona konuşalım. Konu derin )
SORU-Sizce kitapları ve okumayı gençlere nasıl sevdirebiliriz.
EBUBEKİR UĞUR-Onları sürekli kitapla muhatap kılmak gerekir diye düşünüyorum. Her yerde bunun olması gerekir. Kitap okuyanların ve bu konuda samimi olanların emeği ödüllendirilmeli. Ayrıcalıklar sağlanmalı. Ailelerimizde çocuklarımızla ortak etkinlikler yapmalı. Bu şekilde küçük yaşta onlara kitap sevgisini aşılayabiliriz ki gençlik yıllarında gerçekten kendine ait söyleyebilecekleri bir sözleri olmasını sağlayabiliriz.
SORU-Günümüzde herkes kitap yayınlıyor bu da kaliteyi düşürüyor bu konuda sosyolojik olarak nasıl analiz edersiniz?
EBUBEKİR UĞUR- Evet, maalesef kalemin onurunun incindiği en baş sebeplerden biri bu. Bu konuda diğer soruda da değindim. Damla, kendini tamamlayınca damlamalı. Yoksa kalite düşüyor ve gariptir cinsellik vb. konularda yazanlar fazlaca ön plana çıkıyor. Bu durumda da Konular ve bakış açıları çokça sapıyor. Sırf satmak için yazmak tabiri türüyor. Ve o andan itibaren ne yazar ne de kalemi kendi olarak kalıyor.
SORU-Sosyoloji ile alakalı kitaplar yazmak size kariyerinizde ne kattı? İlerde ne katacak ?
EBUBEKİR UĞUR- Ben sosyoloji diploması hatta master ile birlikte uzman sosyolog unvanını alsam da kendimi bir sosyolog olarak görmüyorum. Çünkü bu alanda bir okumak/bilgi edinmek için gözlerinden vazgeçen hatta gözlerini kaybettikten sonra bile öğrencilerinin kendine kitap okumaları sayesinde bu yoldan vazgeçmeyen bir Cemil Meriç örneği varken ben kendime sosyolog deme haddini kendimde görmüyorum. Diğer yandan hayata bakış açısı ,toplumsal ve bireysel analizler, kitlesel başarı ve sapmalar, grup etkisi mahalle baskısı, küresellik, küresel ve yerel dönüşümlerin analizleri noktasında bir fikir edinme açısından bana çok katkısı olduğunu düşünüyorum.
SORU-Yazarların sosyoloji bilmesi sizce ne katar onlara?
EBUBEKİR UĞUR- Sadece yazarların değil, herkesin sosyolojinin ne demek istediğini anlaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü hayat tek düze yaşanmıyor. İçinde bulunduğumuz toplumu dahil olduğu her bireyiyle, farklı ve benzer olay ve olgularıyla yani her şeyiyle analiz etmek artık bir gerekliliktir.
SORU-Yazmak ve sosyolog olmak isteyenlere ne önereceksiniz?
EBUBEKİR UĞUR- Deliler gibi okumak gerek. Okurken bu işin hiç kolay olmayacağını bilmek gerek. Ve buna gerçekten gönül vermek gerek ve gün geldiğinde herkese ve her şeye karşı bir bakış açısı edinmenin yanında; söyleyecek bir çift sözünüzün her daim olacağını bilmek gerek.
Çok güzel bir röportaj oldu Ebubekir bey, teşekkür ederim. İlerde başka röportajlarda buluşmak üzere…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.