- 807 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SIR
İnsan ilişkilerinde ikili paylaşımlara sır denir. Bazen iki kişinin bildiği bile sır olmayabilir. Gün gelir aşikâr olur. İnsan yaşamında çok önemli olan sırlarla ilgili çok çarpıcı sonuçlar bulunmaktadır. Tarih sayfalarını karıştırdığımızda hükümdarları zor duruma düşüren olayların yakın çalışma arkadaşları ile paylaştıkları sırları olmuştur. Devlet sırrı dediğimiz sırlar yüzünden birçok isyan çıkmış, birçok savaş kaybedilmiştir.
Açığa çıktığında bizi zor durumda bırakacak bilgilerin bizimle beraber mezara kadar gitmesinde fayda vardır. Hani hepimizin bildiği bir söz vardır; “söyleyene kadar söz senin kölendir, söyledikten sonra sen sözünün kölesi olursun”. Yapmak istediğin bütün işlerde atmak istediğin adımlarda; seni evirir çevirir köle gibi kullanır. Hele bu sözü çenesi gevşek güvenilir olmayan veya karaktersiz birine söylediysen vay haline. Gün gelir koz olarak kullanır. ’bak yaparsan söylerim ha’’ gibi sizi sıkıştırır. Lanet olsun dedirtir. Sır taşımak büyük bir sorumluluktur. Herkes sır taşıyamaz. Bu konu ile ilgili olarak mesnevide geçen bir olaydan esinlenerek yazılan bir öyküde; vezir padişahının kızını sevmektedir. Bu durumun duyulmasından endişe etmektedir. Ancak sevgisi onu yakıp kavurmaktadır. Bu durumunu birileriyle paylaşmak dertleşmek ve biraz olsun rahatlamak istiyor. Sırrını paylaşacak güvenilir bir dost arıyor. Oturup düşünüyor. En yakın arkadaşlarına bile durumu anlatsa gün gelip açığa çıkmasından korkuyor. Kendini dağlara vuruyor. İçindeki bu aşkı haykırmak istiyor fakat yine de korkuyor, etraftan birileri duyarsa padişahın kulağına gider diye. Gezerken bir kör kuyuya rast geliyor. Eğilip baktığında suyu kesilmiş kör bir kuyu olduğunu görüyor o an beyinde şimşekler çakıyor. Kuyunun içine doğru avazı çıktığı kadar bağırıyor. ‘Ben padişahın kızını seviyorum’! Diye. Kuyunun içinde sesi yankılanıyor. Oh be rahatladım. Sanki üstünden büyük bir yük kalktı diyerek saraya dönüyor. Aradan aylar geçiyor. Bir çoban koyunlarını otlatırken o kör kuyunun olduğu yere geliyor. Bir de ne görsün kuyudan iki tane kamış fışkırmış. Çoban kamışları görünce aman Allah’ım bu kamışlardan güzel kaval yapılır diye cebinden çakısını çıkartıp kesmiş. Hemen oracıkta kavalını yapmış. Çalmaya başlamış oda ne? Kavalı üfler üflemez kaval nameli nameli çalmaya başlamış vezir padişahın kızını seviyor vezir padişahın kızını seviyor... Çoban koşarak saraya gitmiş herkes başına toplamış kavalını çalmış. Orada bulunan herkes durumu öğrenmiş”. Hulasa bu öyküde de olduğu gibi sır saklamak çok zordur. Sırrını kör bir kuyuya dahi söylesen gün gelir aşikâr olur. Duyulmasından rahatsız olacağın sırrını kimseyle paylaşma. Bu kör bir kuyu bile olsa.