- 1361 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
DEFTER
Öğretmenliğe başladığım ilk gündü. Öğrencilerimden biri sordu;
-Öğretmenim bu dersten kaç yapraklı bir defter almamız gerekiyor?
-70-80 yapraklı bir defter alırsanız sanırım yeter. Dedim ve ekledim;
-Çocuklar defterlerinizi düzenli tutun zira bu dersin kitabı yoktur sınav sorularını bu defterden soracağım ayrıca yıl sonunda defterlerinizi kontrol edip güzel defter tutan ve ödevlerini eksiksiz yapanları da değerlendireceğim.
Bu kararım bazı öğrencilerimin hoşuna gitmese de o günden sonra dersteki çalışmalarımızı, ödevlerimizi defterlere yapmaya başladık. Sınav sorularını da defterden soruyordum. Nihayet yıl sonu yaklaşmıştı, söz verdiğim gibi bütün öğrencilerimden defterleri topladım ve eve getirdim.
Çayımı alıp gece geç vakitlere kadar defterleri bir bir kontrol ettim. Defterin ilk sayfalarında düzenli olarak başlayan öğrencilerin genellikle defterin son yaprağına kadar düzenli gittiğini fark ettim. İlk yapraklarda düzenli olmayan öğrenciler genellikle bir satır yazmış iki sayfa boş bırakmış, iki sayfa yazmış beş sayfa boş bırakmış. Defter bu şekilde gitmiş. Bazı öğrenciler ilk sayfalarda düzenli gitmiş sonra aksatmaya başlamış bir süre sonra da hiçbir şey yazmamış. Bazı öğrencilerimin ise ilk sayfalardaki düzensizliği son haftalarda gidermek için son sayfalarda alabildiğine özen göstermişti. Notları vermeye başladım. Defteri elime alıp birkaç sayfa çevirince bu defter üzerindeki kanaatim belli oluyordu. Hatta bazı defterlerde orta sayfaya gelmeden kanaatim belli oluyordu. Defterin ilk yarısı beni çok etkiliyordu. Notu yüksek bir basamaktan veriyordum. Defterin ilk yarısında düzen olmayanlarda ise açtığım her sayfada moralim bozuluyor çevirdiğim her sayfa ya boş ya da bir iki satır yazı vardı. Kanaatim genelde değişmedi. Defterin son sayfalarında yazılan birkaç düzenli sayfa defterin geneli hakkındaki kanaatimi değiştirmedi. Çok azında bir iki puan yükseltmeme neden oldu.
Onun dışında ilk yarısında düzensiz olan, sayfaları boş olan veya sadece bir iki satır yazı olan defterler düşük basamaktan not aldılar. Verdiğim notlar her ne kadar öğrencilerin sınıfta kalmasını yada geçmesini etkiyecek derecede düşük yada yüksek olmasa da sırf öğrencilere söz verdiğim için değerlendirdim. Nihayetinde tüm öğrencilerim sınavlardan aldıkları puanlarla geçtiler ancak bir öğretmen verdiği sözü tutmalıydı. Not verme işlemini bitirince bardağımı elime alıp şöyle bir arkama yaslandım ve dedim ki kendi kendime;
-insana verilen ömürde aslında 70-80 yapraklı bir deftere benziyor. Ömrün ilk yılları defterin ilk yapraklarıdır. Büyüklerimiz derler ya hani gençlikte yapılan ibadet çok daha değerlidir diye. Direkt olarak aklıma bu geldi. Dönem sonu yaklaşınca yüksek not almak için defterin son yapraklarını düzenli yazan öğrenciler gibi ömrünün sonu yaklaşan ihtiyarların yaptıkları ibadetlerde genel kanaati fazla etkilemiyor.
Ölünce ilk sorgumuz namaz ibadetinden olacak. Eğer düzenli olarak yaptıysak diğer sorgularımızda kolay geçecektir. Şimdi günde beş vakit namaz hepsinin rekâtları var iki, dört, beş, on gibi, işte bu rekâtları ben sayfadaki yazılara benzetiyorum. Mesela sabah namazını kılmak deftere dört satır yazı yazmaktır. Kılmayan ise o satırları boş bırakıyor demektir. Bir gün boyunca tüm namazlarını kılan o sayfayı tam olarak doldurmuş demektir. Bu sadece namaz için böyle değildir, namaz dışındaki tüm işlerimiz içinde ilk yaprakların önemi büyüktür.
İşte sevgili dostlar gençliğimizde bütün sayfaları düzenli olarak doldurursak umulur ki Allah’ın bizim üzerimizdeki kanaati de iyi olacaktır. Dönem sonunda defteri doldurmaya çalışanların durumu malum.
YORUMLAR
Değerli hocam, sizin bardağınızı elinize alıp arkanıza yaslanıp düşünmeye başladığınızı söylediğiniz satırda doğrusu kendinize dönük bir öz eleştiri yapacağınızı düşündüm. Yani, sene başından itibaren defteri düzenli kullanamayan aralıklı notlar tutmak durumunda kalan öğrencileriniz acaba israftan mı yoksa sizin dersinize yeterince konsantre, olamaması ya da sizin ders anlatma hızınıza yetişememesi vs gibi durumlar özelinden bir durum değerlendirmesi yapacağınızı bekliyordum. Ancak konu başka bir boyut aldı. Öğrencilerinize tutumlu olmalarını öğüt verseniz onu da anlarım da olayı dinle ve namazla özleştirmeniz bana biraz tuhaf geldi.
Hocam, bir arkadaşım anlatmıştı (özetle)yurt dışında dünyaca ünlü çok bilinen ev ve sanayi tipi elektronik eşya üreten bir şirketin araştırma geliştirme ünitesini geziyorlarmış. Arkadaşımın ve birlikte oldukları ekibin dikkatini çeken bir şey olmuş ARGE bölümünde çalışan mühendislerin bazıları ayaklarını masaya uzatıp kağıttan yaptıkları uçakları birbirlerine atıyorlarmış, diğerleri başka bir lakayt tavırlar içerisinde veya bazıları da onlar için düzenlenmiş laboratuvarlar da çeşitli testlerle uğraştıklarını görmüşler. Bu duruma çok şaşıran arkadaşım da kendilerine rehberlik eden kişiye hitaben. Bu disiplinsizliğin ve lakayt çalışma nedenini ve dolayısıyla onlarca mühendisin maaşları vs gibi giderlerin bir maliyet teşkil etmiyor mu buna nasıl kayıtsız kalıyorsunuz diye sormuş. Adamın verdiği cevap oldukça düşündürücü olmuş! Biz araştırma görevlilerimizin işine karışmayız, onlar aylarca hiçbir işe el sürmek istemezlerse sürmezler. Şirketimiz yinede onların astronomik maaşlarını ödemeye devam eder. Ancak zaman gelir içlerinden biri öyle bir ürün geliştirir ki, tüm masrafları çıkarttığı gibi şirketimize milyonlarca dolar para kazandırır. Demiş….
Yani kısacası tutumluluk anlayışının bile bir eğitim durumu ve koşullara göre değişen bir işlerliği var.
Saygı ve sevgilerimle
Celaleddin ÇINAR
Celaleddin ÇINAR
Celaleddin ÇINAR
Celaleddin ÇINAR
Sene 1982...
İngilizceden bütünleme sınavına girdim. Ve sözlüde sorulan her soruya yanlışsız cevap verdiğim halde kaldım !
İngilizce hocama sordum; hocam yanlış cevap vermedim ama dersinizden kaldım; neden ?
Dedi ki sınavda bulunan Hasan ÖNDER saçları uzun saygısızın bırak bunu dediği için bırakmak zorunda kaldım.
İsimleri de açık açık veriyorum. İngilizce hocam Nükhet KARAGÖZ.
Hasan ÖNDER Din Dersi hocamız !
Ulan biz dilden mi dinden mi girdik sınava ?
Sonra o hocaya gerekli muameleyi yaptım !
Allah, din, kitap ayaklarıyla kaç öğrencinin canını yaktınız bilmem...
Öğrencilerin defterinden yola çıkıp işi dine imana bağlamanız ilginç.
Yanmaz kefencileri anlatın o çocuklara. Çöpten karın doyuranların ülkesinin kabile reisinin sarayını anlatın be Müslüman !
Celaleddin ÇINAR
mirim
Adı üzerinde"SÖZLÜ"
Bir de övünerek anlatıyorsunuz ve işi de İslam dinine bağlıyorsurnuz.
Hırsızlığın, tecavüzün İslamı eğerek bükerek kılıfına uyduranların ülkesinde defter üzerinden sözlü notu veren öğretmen elbette övünecektir.
Ve şakşakçıları da olacaktır...
Celaleddin ÇINAR
Üniversite yıllarımda araştırma görevlisi sınavı açılmıştı sınavı yalnızca ben kazanmış olmama rağmen dini inancım yüzünden almadılar. O gün yemin etmiştim kimsenin hakkını yemeyeceğim diye. Öyle de yaptım. Saygılar.
Billur T. Phelps
Siz niye atladınız lafa onu da anlamadım ayrıca.
Evet paragrafları uzun tutulmuş yazılar okurken sıkıntı. Madem burası edebiyatla ilgili bir sayfa göze de, ruha da beyne de hitap edebilmeli... NOKTA
mirim
Konu şu ki, içeriğe zerre değinmeden şekle takılıp kalmışsınız.
Aslında daha kapsamlı bir cevap yazayım dedim ama şiirlerinize bir göz attım; vazgeçtim !
Allah istikrarlı olmaktan ayırmasın .Yine de can çıkmadıkça rıza kapısı açık.Geç kalmamak yeter. Ve Azrail'i ( Aleyhisselam.) görünceye kadar geç değildir. Yazının maksadı anlaşılsa da ben 50 sinde dinden dönende gördüm son nefeste filim sayıklayan da. Allah her nefeste yar ve yardımcımız olsun.
Maşallah hocam çok güzel. inşeallah defterimiz dolu olur ve sağ tarafımızdan verilir.
İyi de öğretmenim,
Yazının içeriği güzeldi... Ancak, hiç paragraf arası vermeyerek zor okuttunuz yazınızı.
Bu şekilde eklenen paylaşımlar gerçekten gözü yoruyor. Umarım gücenmezsiniz bu minik
eleştirimden dolayı.
Hayırlı ramazanlar
Billur T. Phelps
dikkate de almışsınız
Teşekkürler
Billur T. Phelps
Yapıcı eleştiriler hepimize lazım.