- 1002 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ZORUNLU ÖTENAZİ MERKEZİ HADAMAR-DÜNYANIN İLK HAYVAN HASTANESİ GURABAHANE-İ LAKLALAKAN
Geçenlerde televizyonda bir film seyrettim. Adı: Ağustosta Sis
İşin doğrusu yavaş yürüyen bir filmdi başlarda;ancak oldum olası Nazi Almanyası dönemi ile ilgili filmlerin hastası olduğumdan ve bu film de o dönemle ilgili olduğundan sonuna kadar seyrettim.
Mutlak surette herkese tavsiye ederim.
Film öjeni ile ilgili.
Öjeni ne peki?
Çok kısa ve herkesin anlayacağı şekilde izah edecek olursak:Zorunlu ötenazi. Yani sizin yaşayıp yaşamayacağınıza birilerinin karar vermesi ve yaşamanız gereksiz ve lüzumsuz görülürse itlaf edilmeniz. Ötenaziden farkı: Ötenazide kişi kendisi istiyor öldürülmesini. Öjenide buna başkaları karar veriyor.
Peki niçin gerek duyuluyor böyle bir alçaklığa?
Siz nasıl ki kendi uyuz beygirinizi cins bir kısrakla çiftleştirerek ya da yoz sığırınızı cins bir boğa ile çiftleştirerek cins bir at ya da cins bir tosun elde etmek istiyorsanız devletler de aynı şekilde cins insan istiyor. Bunun için de sağlıksız ve engelli kişilerin yok edilmesi lazım. Mesela böyle bir şey her dönem ve ülkemizde geçerli olsaydı benim yok edilmem gerekiyordu. %90 engelli oğlum Yunus’un da yok edilmesi gerekiyordu. Böyle bir düşüncede insaf, merhamet diye bir kavram söz konusu değildir.
Biliyorum ‘’ Saçma’’ diyorsunuz ama bu mesele öyle yeni bir mesele değil taa Antik Yunan’da bile vardı.Mesela Sparta’da yeni doğan bebekler yetişkinlerce kontrol ediliyor ve sağlıksız olduğu düşünülenler Taygetus Dağına götürülerek öldürülüyordu.
Ayrıca bu düşünce 20. Yüzyılın başlarında gerek Avrupa’da gerekse ABD de ciddi ciddi tartışılıyordu ve oldukça fazla taraftarı vardı. Hatta ‘’EN SAĞLIKLI İNSANLAR SAVAŞ MEYDANLARINDA ÖLÜRKEN, NEDEN TOPLUM İŞE YARAMAYAN ENGELLİ VE HASTALARIN YÜKÜNÜ ÇEKSİN?’’ Görüşü I. Ve II. Dünya Savaşı yıllarında hiç de yabana atılan bir görüş olmadı Avrupa ve Amerika’da. Bu görüşün taraftarı bir hayli fazlaydı.
Mesela Evrim Teorisinin babası Darwin, ‘’Hayvan yetiştiricileri nasıl ki daha iyi özelliklere sahip hayvanlar yetiştiriyor, zayıfları eliyorsa insan toplumlarında da böyle yapılmalıdır.’’Diyordu. Öjeni fikrinin mucidi olan Francis Galton da kuzeni Darwin’den farklı değildi elbette. Yani zayıfın yaşama hakkı yoktu onlara göre.
Avrupa’nın diğer ülkelerinde bu konuda neler yapıldı, ne kadar insan bu gaddarlığın kurbanı oldu bilemiyoruz. Bilemiyoruz çünkü tamamen insanlık suçu olan bu durumla ilgili tüm kabak Almanya’nın başında patladı. Neden? Çünkü o II. Dünya Savaşından yenik çıkmıştı o halde bu insanlık dışı uygulama ile ilgili bütün kabaklar rahatlıkla onun başında patlatılabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Ha bu arada ‘’ Kabak Almanya’nın başında patladı.’’ Derken ‘’Almanya suçsuz günahsızdı’’ demiyorum. Tam tersine Almanya suçu en fazla olandı. Bu işi en acımasızca uygulayandı ama öjeni konusunda tek değildi. Başka devletler de vardı. Mesela Avusturya’da da Hadamar gibi bir ötenazi( aslında öjeni) merkezi bulunmaktaydı aynı yıllarda: Harheim..Bu ikisi dışındakilerin üzeri kapatılsa dahi bilinen bazı gerçekler de yok değil tabii ki. Mesela Öjeni; sadece Nazi Almanya’sında ve ABD’de değil, İngiltere, Kanada, Fransa, İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Çin, Japonya, Brezilya gibi ülkelerde de benimsenmiş ve farklı derecelerde uygulanmıştı Almaya’dan çok önce...
ABD de1907’de Indiana eyaletinde kabul edilen bir kanunla; zeka özürlü, sağır ya da körler zorla kısırlaştırılmıştı. Benzer bir yasayı 1909’da Washington ve Kaliforniya eyaletleri kabul etmişti. 1927’de Virginia eyaletinde, zeka özürlüler kısırlaştırılmışlardı. Yasa, Amerika’nın pek çok eyaletinde 1960’lara kadar yürürlükte kalmıştı. Öjeni kapsamında ise toplamda 67 bin insanın kısırlaştırıldığı düşünülüyor.( Kısırlaştırmadan bahsetse de öldürmeden bahsedilmiyor dikkat edilecek olursa.)
Neyse filme geçeyim ki konu daha iyi anlaşılsın.
II. Dünya Savaşı yıllarında 11-12 yaşlarında bir çingene (kendi ifadeleriyle Yeniş) çocuğu olan Ernst Lossa, hastalarının pek çoğu zihinsel ya da bedensel engelli olan Dr. Veithausen’in gözetimindeki Hastaneye getirilir.
Başlangıçta, hastanedeki bazı hastalar ötenazi edildikleri Hadamar Ötenazi Merkezi’ne gönderilmek üzere işaretlenirler, ancak merkezi yetkililer ötenazi operasyonunun ve kararlarının bireysel kurumlara bırakıldığını iletirler ve Dr. Veithausen, hemşireleri hastalara onların bakımı altında ötanazi yapma emrini verir. Yeni işe alınan hemşire Edith Kiefer, Hadamar’dan transfer olmuştur ve çocuk hastaları barbitüratlar kullanarak yok etmeye hazırdır.( Özellikle zehirli ahu dutu şurubuyla öldürmektedir çocukları.) Bu arada diğer hemşire-rahibe Sophia çocukları zehirlenmeye karşı korumaya çalışır.
Ernst, sara hastası olan Nandl ile arkadaş olur ve zamanla Dr. Veithausen’in kurumdaki hastaları öldürdüklerinin farkında olur. Nandl ve kendisini kurtarmak için bir kaçış planı yapmaya çalışır. Irksal hijyen mantığını izleyen doktor Veithausen, Nazi amirlerini tatmin eden, tüm besin maddeleri çıkarılmış haşlanmış sebze çorbasını hastalara günde üç öğün içirerek yavaş yavaş açlıktan ölmek için bir plan hazırladığını açıklar. Kısa bir süre sonra, Ernst ani düzenlenen bir hava saldırısı sırasında Nandl ile beraber kaçmayı planlar, ancak yakınlarına bir bomba düşer ve hastanenin mahzeninde bulunurlarken düşen enkaz Nandl’a zarar verir ve Rahibe Sophia’nın da ölümüyle sonuçlanır, kaçma planı başarısız olur. Hemşirenin cenazesinden sonra Ernst, Veithausen’i katil olmakla suçlar.
Dr. Veithausen, Paul Hechtl’den(Hastanedeki bir başka doktor) Ernst’i öldürmesini ister fakat Ernst zihinsel engelli ya da sakat olmadığı ve sağlam bir çocuk olduğu için ikileme düşer Dr. Hechtl ve öldürülmesine gerek olmadığını söyler, emri yerine getiremez.
Dr. Veithausen bunun üzerine hemşire Edith Kiefer’e Ernst’i öldürmesini emreder. Hemşire Kiefer elinde zehirli ahududu suyu ile Ernst’in bulunduğu odaya girer ve hastabakıcının da yardımıyla onu zehirleyerek öldürür. Ertesi sabah Nandl, Ernst’in öldüğünü anlar ve diğer hastaların yanına giderek Ernst’in sonunda Amerika’ya gittiği haberini verir.
Filmi ‘’ Güzel bir kurgu’’ Diye sonuna kadar izledim ama en sonunda Doktor Veithausen, Hemşire Kiefer, doktor Paul Hectle’ın ceza aldıklarını filan yazı olarak geçince baktım bu olay kurgu olsa da Hadamar Ötenazi merkezi diye bir yer var ve bu olaylar olmuş.
Bu arada unutmadan, bahsettiğim kişiler ceza almış derken yanlış anlaşılmasın. Bizim -Ermeni soykırımı ile suçlandığı için idam edilen- Boğazlayan kaymakamımız Kemal bey gibi idam edilmemişler. Doktor 1 yıl, hemşire 4 yıl ceza almış izin verilmeyen tıbbi deneyler yaptıkları için. İnsan öldürdüklerinden dolayı aldıkları bir ceza yok. İşte o sebepten Bosna kasabı Ratko Mladiç’in mahkemede ‘’ Beni yargılamak yerine aslında madalya vermelisiniz’’ Demesini anlayabiliyoruz. Maalesef Dünyaya İnsan hakları kavramını öğretmiş olan(!) Avrupa’nın insana verdiği değer bu, adaleti bu kadar...
İnsan neye yanıyor biliyor musunuz?
Kendi tarihleri Hatay ve Kudüs önlerinde insan ölülerini yiyecek kadar iğrenç ve insanlık dışı olaylara dolu olan milletler bizim gibi kanadı kırık leylekler için hastane kuran ( Gurabahane-i Laklakan-Dünyanın ilk hayvan hastanesi. 19. Yüzyılda yapılmış. 2008 yılında restore edilmiş ve Osmangazi İlçesi Belediyesine bağlı olarak halen faaliyette.) bir millete ‘’Siz soykırım yaptınız’’ Diyor ve dahi gerek Avrupa’da Gerekse Amerika kıtasında, hatta Asya ve Afrika kıtasında buna inanan ve parlamentolarında 24 Nisan’ı Ermeni Soykırım Günü’’ ilan eden ülkeleri görünce insan gerçekten de ‘’ Allah’ım bana güç ver de şunların hepsinin soyunu kırayım’’ Noktasına geliyor.
Not: Gurabahane-i Laklakan adından da anlaşılacağı gibi öncelikle yaralı ve hasta leyleklerin tedavisi amacıyla kurulmuş olsa da zamanla her türlü hayvanın tedavisi ücretsiz olarak yapılmıştır ve günümüzde de belirli günlerde veterinerler bu merkezde hiç bir ücret almadan eski bir geleneği yaşatmak amacıyla hayvan tedavisi yapmaktadırlar.
19. Yüzyılın sonlarına doğru II. Abdülhamit döneminde yapıldığı biliniyor bu hastanenin.
Not: Keşke mümkün olsaydı da sizlerle pek çok resim paylaşabilseydim ama paylaşacağım bir tanesi umarım her şeyi izah eder.
1938 Yılından kalma bir afiş. Afişte : ‘’Hastalıklı insanların kayatınız boyunca size maliyeti 60.000 Deutschemark. Sevgili Vatandaşlar! Bu sizin paranız.’’ Yazıyor
YORUMLAR
Mesela Evrim Teorisinin babası Darwin, ‘’Hayvan yetiştiricileri nasıl ki daha iyi özelliklere sahip hayvanlar yetiştiriyor, zayıfları eliyorsa insan toplumlarında da böyle yapılmalıdır.’’Diyordu. Öjeni fikrinin mucidi olan Francis Galton da kuzeni Darwin’den farklı değildi elbette. Yani zayıfın yaşama hakkı yoktu onlara göre.
bu bilgi hatalı darwin kuzeni olan galton için sapık ve ahmak demiştir,ayrıca evrim daha yi daha güçlü olanın gen aktarılmasını savunmaz uyum sağlayanın allel aktarılması ve çeşitlenmesi ile ortaya çıkan genotipin muhafaza ve yaşam garantisini sağlamakla ilgilidir,,Charles Darwin bu konuda nettir, zaten alıntıladığınız yazıya baktım türlerin kökenin de de geçmiyor, aynı hatayı hitler'in niçeden üst insan tanımı ile yola çıkmasının suçunu niçe'ye yıkması gibi düşünebilirsiniz, niçe'nin üst insanı hitlerin sapık fikirleri ile alakalı olmadıgı gibi bilerek yanlış ifade edilerek propaganda olarak kullanılmıştır.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
ne kadar değerli bir yazı kaleme almışsınız
çok üzücü çok
duygularımı anlatacak kelime bulamıyorum
sevgili oğlunuz benim için çok özel
çünkü seneler önce benim bir yazıma yaptığınız yorumunuzda bahsetmistiniz Yunus'tan
hiç unutmadım
Rabbim evladınızla güzel bir ömür yaşatsın....
sevgiler Yunus'a
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
Öncelikle belirteyim; ben de Nazi Almanya’sı dönemi filmlerinin hastasıyımdır. Eğer izlemediyseniz; Anthropoid, Remember ve 12.Adam filmlerini öneririm...
Yazınıza konu olan filmi izleyeceğim için, özet geçtiğiniz kısmı atlayarak okudum. Ancak; bu hastalıklı ve sadistçe düşünce biçimine örnek mahiyetinde olduğu anlaşılıyor. Her dönemde bu düşünceye sahip insanlar olduğunu görmek ne korkunç! Önceden daha vicdanlıydım sanırım, ama şimdi düşünüyorum da; illa birileri yok edilecekse, kötüler yok edilsin!
Teşekkürler paylaşım için...
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.
Bir Eflatun Ölüm
Katılmadığım düşünceleriniz oluyor. Hatta size çok kızdığım zamanlar da! Yorum yaparken, sadece güncel yazıyı baz alıp ona göre değerlendirmeye çalışırım. İnsanların daha önce paylaştıklarını ya da düşünce şeklini dikkate almamaya özen gösteririm objektif olabilmek için. Onaylamadığım, yanlış bulduğum şeyleri eleştirdiğim gibi, hemfikir olduğum noktaları da dile getiririm.
Bundan sonra yine kızacağım belki size! Ama; iki dakika sonra kendi başına da bir şey gelebileceğini, her şeyin bir anda değişebileceğini hiç aklına getirmeyen gösteriş budalalarının dünyasında, kendiniz ve evladınız için söylediğiniz samimi cümleler, saygı ve takdirle duracak gözümde hep.
İnsan olmak bambaşka bir şey... Kimin ne olacağını kim bilebilir? İnsanın başına her zaman bir şeyler gelebilir, sağlıklı iken tam tersi olabilir... İnsanların da, (sağlıklı doğmuş veya doğmamış) tüm canlıların da yaşama hakkı vardır. Merhamet duygusu ne yazık ki, çok insanda yok. Tarihte böyle durumların olması, yaşanması ne acı.
Kaleminize sağlık efendim. Filmi izlemeye çalışacağım.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.