- 528 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
FİDEL CASTRO.
FİDEL CASTRO.
Fidel Castro Kimdir, Kısaca Hayatı
Fidel Castro, gerçek anlamda kendine has bir lider. Zira Fidel bir avukat, stratejist, devlet adamı, aktivist, komutan ve kabiliyetli bir hatiptir. Unvanları saymakla bitmiyor. Birleşmiş Milletler’de en uzun konuşma rekoru O’nda, her sene görkemli 1 Mayıs ve 26 Temmuz’larda Küba’daki Devrim Meydanı’nda milyonlara seslenen, Küba’nın uzun soluklu devlet başkanı, nam-ı diğer Fidel Alejandro Castro Ruz.
Peki, genç bir hukuk öğrencisi olan Fidel nasıl Comandante Fidel Castro oldu? Hayatın baharında bir öğrenci nasıl olup da koskoca bir ülkenin sempatisini kazandı? Henüz 30 yaşına yeni girmişken, küçük bir gerilla ordusuyla; koskoca bir ülkenin diktatör devlet başkanını nasıl koltuğunu terk etmeye zorladı? Che Guevera gibi inatçı, şüpheci ve lider ruhlu bir adamın bile nasıl kayıtsız şartsız inancını kazandı?
Fidel Castro’nun Gençliği
Fidel Castro, 13 Ağustos 1926’da toprak zengini bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir. Babası Angel Castro, İspanya’dan göç etmiş bir askerdir. Zamanla Küba’da tarımla uğraşmaya başlamış ve yaptığı yatırımlarla varlıklı bir çiftçi haline gelmiştir.
Fidel’in, Raul ile Ramon adında iki erkek kardeşi ve dört kız kardeşi var. İstanbul’da yaşayan bir Küba’lı arkadaşımın anlattığına göre; Fidel ve Raul çocukken de devrim mücadelesinde olduğu gibi hep bir arada olmuşlar. Beraber oynayıp, beraber haylazlık yapmışlar. Fakat ağabeyleri Ramon da her seferinde onlarla beraber suçsuz yere babalarından dayak yemiş.
Hikâyeler oldukça komik: Fidel ile Raul tavukları içinde ne olduğunu merak edip, sonra bir araya getirmek üzere (!) kesmişler. Hani mekaniğe merak salıp, radyoyu parçalayıp yeniden onarmak gibi… Tavuk tekrar bir araya gelmeyince babalarından sopayı yemişler. Bir başka seferde ise babaları Angel; Fidel, Raul ve babalarının bir arkadaşı poker oynamaya koyulmuşlar. Ancak her elde Raul ve Fidel kazanıyormuş. Babaları ve arkadaşı sinirlenmişler.
Neden sonra Angel Castro, Fidel’in aynadan kendi kâğıtlarını gördüğünü fark etmiş ve öfkeden kudurmuş. Raul ve Fidel ise garaja kaçmışlar. Yani ağabeyleri Ramon’un araba tamir ettiği yere… Ramon ile birlikte yine güzel bir sopa yemişler.
Fidel’in Öğrencilik Yılları
Zaman geçer ve genç Fidel, Havana Üniversitesi’nde hukuk okumaya başlar. Üniversiteye girer girmez siyasi eğilimleri ivme kazanır. Ortodoks Parti adı verilen iktidar muhalifi bir partiye katılır. (Şunu belirtmek gerekir ki, buradaki Ortodoks sözcüğünün Hristiyanlık Dini ile alakası yoktur. Ortodoks sözcük anlamı olarak “Doğru Yol” anlamına gelir. Doğru Yol Partisi ismi bizim için de pek yabancı sayılmaz.)
Ortodoks Parti ve Eduardo Chibas
Ortodoks Parti’nin başında o dönemlerde halk tarafından çok sevilen Eduardo Chibas adında bir lider vardır. Chibas çok sevilmektedir, çünkü yaptığı radyo programlarında, hükümetin tüm kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmaktadır. Ortodoks Partinin seçimleri kazanmasına kesin gözüyle bakılan bir dönemde; Chibas bir radyo programında hükümetin bakanlarından biri adına bir yolsuzluğu açıklar.
Bakan onu bu yolsuzluğu belgelemeye davet eder. Elindeki iddiaları belgeleyemeyen Chibas, iftiracı olarak lanse edilir ve bunu gururuna yediremez. Yine bir radyo programından sonra kafasına sıktığı bir kurşunda radyo binasında intihar eder. Fidel ve beraberindekiler tarafından hastaneye götürülürken hayatını kaybeder.
Moncada Kışlası Baskını Ve 26 Temmuz’un Anlamı
Chibas’ın ölümünden sonra, Ortodoks Parti’nin kazanmasına kesin gözüyle bakılan 1952 seçimleri, diktatör Batista tarafından iptal edilir. Parti ve dolayısı ile Fidel parlamentoya giremez. İktidarı yasal yollarla devirmenin ve çürümüş olarak gördüğü sistemi değiştirmenin çok zor olduğunu gören Fidel, bu noktadan sonra faaliyetlerini yer altından sürdürmeye karar verir. Ortodoks Parti’nin gençlik kollarından gönüllüler toplar ve çiftlikte silahlı eğitim almalarını sağlar. Amaç Batista’nın ordusunun en büyük kışlasına saldırmak ve büyük ses getirmektir.
Harekât günü geldiğinde, bir araç konvoyu ile Moncada Kışlası‘na giderler. Plan sabahın çok erken saatlerinde kışlaya saldırmak ve nöbetçileri etkisiz hale getirip, uykudaki askerleri kıskıvrak esir almaktır. Fidel ve beraberindekilerin hepsi ordu kıyafeti giymiştir ve üzerlerinde çavuş rütbesi vardır. Herkes bunun bir ordu darbesi olduğunu düşünecek ve kale içerden fethedilecektir. Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz.
Kışla, şehirdeki karnaval nedeni ile fazladan nöbetçi koymuş ve bir kısmını devriyeye çıkarmıştır. Konvoyun önündeki araçlar devriye gezen askerlerle burun buruna gelirler ve çatışma başlar. Kışlada alarm verilir. Fidel’in adamları çok büyük kayıplar vererek çekilirler.
İşte tam bu noktada fıkra gibi bir olay olur. Her ne kadar gülünç gibi gözükse de, bu kısa diyalog Fidel’in müthiş azminin ve iyimserliğinin bir göstergesidir. Fidel’in yanı başındaki Hues isimli devrimci bu olayı şöyle aktarmaktadır.
“Biz üç kişi yani Fidel, Frank ve ben otların arasında yatıyorduk. Üzerimizde Batista’nın uçakları uçuyor ve mitralyözle üzerimize mermi yağdırıyordu. Diğerleri sağ mı, yoksa ölü mü bilmiyorduk. Bir süre sonra silah sesleri kesildi. Fidel’in sesini duydum.
-Hues kaç kişiyiz? Kaç silahımız var?
Bir Frank’e bir de Fidel’e şöyle bir baktım. Frank o kargaşada silahını düşürmüştü. Cevap verdim.
– 3 kişiyiz ve 2 tüfeğimiz var.
Fidel’den cevap geldi:
– Tamamdır çocuklar, şimdi başlıyoruz.
İşte o an kendi kendime “Eyvah komutanı kaybettik” dedim.”
Oysa 26 Temmuz’da geçen bu olay gerçekten de her şeyin başlangıcı olacaktı.
Bozgundan kaçan Fidel ve beraberindeki sekiz kişi bir çiftliğe sığınırlar. O sırada Fulgencio Batista’nın askerleri evi basar ve onları ahırda uyurken bulur. Askerler çok öfkelidir. Fidel ve beraberindekileri öldürmeleri an meselesidir. İşte o an Yüzbaşı Pedro Sarria askerlere “Durun, ateş etmeyin, fikirleri öldüremezsiniz, sakın ateş etmeyin.” diye bağırır.
Fidel bir röportajda o anı anlatırken hala şaşkınlık duyduğunu gizlememektedir. Yüzbaşı Sarria, asileri infaz etmek üzere kendisinden isteyen bir albaya onları teslim etmez ve kışlaya götürmenin kendi sorumluluğunda olduğunu belirtir. İşte bu noktada ikinci kez hayatlarını kurtarır.
Fidel, kışlaya sağ salim ulaştığında artık basın olayı haber almış ve hayatı kurtulmuştur. Haber önce Küba’ya ve sonra tüm dünyaya yayılır. Küba’daki kışla baskınının sorumluları yakalanmıştır.
Fidel’in Moncada Kışlası Baskını Sonrası Tutuklanması
Tarih Beni Beraat Ettirecektir
Fidel Castro’nun Savunması: Tarih Beni Beraat Ettirecektir
Fidel mahkemeye çıkarılır. İnsan hakları bildirgesi, Voltaire, Russou, Balzac gibi yazarlardan alıntı yaparak hazırladığı “Tarih beni beraat ettirecektir” adlı muhteşem savunmasını şu sözlerle bitirir:
“Sizi uyarıyorum. Ben sadece başlangıcım. Eğer kalbinizde biraz vatan sevgisi, insanlık sevgisi ve adalet duygusu varsa beni iyi dinleyin! Biliyorum ki rejim gerçeği saklı tutmak için tüm gücünü kullanacak. Beni susturmak için komplolar kuracak, fakat sesimi kesemeyecekler. O ses kendimi en yalnız hissettiğim zamanlarda bile, kalbimin sağladığı ateşle, göğsümden yükselecek. Duygusuz korkaklar görmezden gelse bile… Suçlayın beni, fark etmez. Tarih beni beraat ettirecektir.”
Fidel ‘in bu savunması onu dünya çapında meşhur eder. Çünkü “Tarih beni beraat ettirecektir” isimli savunması, yarım yüzyıl boyunca dünyaya hitap edeceği konuşmaların ilki ve habercisidir.
Fidel’in Meksika’ya Sürgünü ve Che ile Tanışması
Mahkeme bu savunmaya rağmen Fidel’i 15 yıl hapis cezasına mâhkum eder ve hapse atar. İki yıl sonra, siyasal baskı altında kalan Batista’nın kişisel emriyle hapis cezası iptal edilir ve Meksika’ya sürgüne gönderilir. Fidel Kübalı yoldaşları ve kendilerine yeni katılanlarla beraber sürgünde örgütlenecek ve geri dönecektir.
Tesadüf odur ki, Arjantinli Che Guevera da tüm Güney Amerika gezilerinin sonunda, hastanede görevli bir doktor olarak Meksika’da bulunmaktadır. Raul, Che’yi Fidel ile tanıştırır. Che, Moncada Kışlası baskınını gerçekleştirmiş bu hatip avukatın sözlerinden çok etkilenir. Kübalılara katılmaya karar verir.
Fidel Castro Kimdir Kısaca Hayatı
Fidel Castro ve Che Guevara
Küba Devrimi İçin Mücadele ve 26 Temmuz Hareketi
Che Guevara‘ya ilişkin yazdığım yazıda ayrıntılı şekilde anlattığım gibi yüz kişilik bir ekip olarak, Granma isimli bir tekne ile Küba’da sahile çıkarlar. İsyancıların çoğu burada ordunun taarruzuna maruz kalır ve ölür. Yine de elde kalan bir avuç adamla, Fidel’in liderliğinde devrimi gerçekleştirirler.
Ülkenin güneydoğusundaki Sierra Maestra dağında çarpışan bir avuç gerilla, halkın da desteği ile ülkenin yarısını ele geçirir. Gerilla hareketinin ismi, Fidel’le birlikte Moncada kışlasında savaşanların anısına, baskının gerçekleştirildiği gün olan 26 Temmuz’dur.
Diktatör Batista’nın Ülkeyi Terk Etmesi
Devrimciler sürgünde oldukları Meksika’dan Sierra Maestra’ya tekne ile gelip, savaşarak Yaguajay ve nihayet Santa Clara’ya ulaşırlar. Che Guevera’nın 4.kol birlikleri, Santa Clara’yı alıp ülkenin doğusu ile batısı arasındaki bağı kestiklerinde; Diktatör Batista ülkeden kaçar.
Böylece Santa Clara’daki Che, Yaguajay’daki Camillo, Santiago’daki Raul ve Fidel; Havana’ya yürüyüşe geçerler. Che, Fidel’i bekler ve devrimin komutanları kol kola Havana’ya girerler.
26 Temmuz hareketi, Sierra Maestra’dan başladığı mücadelede iki yılın sonunda nerdeyse tüm halkın kayıtsız şartsız desteğini kazanmış ve Havana’da kahramanlar gibi karşılanmıştır.
Küba Devrimi Ve Toprak Reformu
Devrimin silahlı mücadelesi bu noktada sona ermiştir. Ne var ki, ABD bu gidişattan hiç memnun değildir. Devrimden önceki son ABD büyükelçisi durumu şöyle ifade eder.
“Castro’ya kadar ABD, Küba üzerinde büyük bir siyasi etkiye sahipti. Öyle ki Amerikan Büyükelçisi, Küba’da en önemli 2.adamdı. Bazen Küba Başkanından bile önemliydi.”
Fakat devrimden sonra bu siyasi dengeler değişmiştir. Toprak reformu yapılır. Büyük şirketlere ve zenginlere ait tüm topraklar halka dağıtılır.
Küba’nın devrimden sonraki kaderini çizen Che, Fidel ve Camillo. Che’nin kardeşi gibi sevdiği Camillo, 1958’de bir uçak kazasında; Che ise 1967’de Bolivya’da yeni bir devrim uğruna savaşırken hayatını kaybedecektir. Bu üçlüden hayatta kalan tek kişi olan Fidel şu günlerde sağlık sorunları yaşamaktadır.
Fidel Castro Kimdir Kısaca Hayatı
Che Guevara, Raul Castro ve Fidel Castro
Bir Fiyasko: Domuzlar Körfezi Çıkarması
Küba’dan kaçan zenginler ve devrim karşıtları ABD’ye sığınır. Orda eğitilir ve bir süre sonra savaşmaya hazır hale gelirler. 1500 kişilik birlik 17 Nisan 1961’de ABD çıkarma gemileri tarafından Giron sahilinden karaya çıkarılır. Küba’da alarm verilmiştir.
Fidel, Camillo, Raul, Che; yeniden gerilla komutanı oluverirler. Komutalarındaki birlikler 1500 kişilik karşı devrim güçlerini, 68 saatte püskürtür. 1200 kişi esir alınır. Karşı devrimci güçler sınır dışı edilirler. Bu harekat John F. Kennedy başkan olduktan 3 ay sonra gerçekleşmiştir. Harekat tarihte “Domuzlar Körfezi çıkarması” olarak bilinir.
Küba Füze Krizi
Bu olayın ardından ABD ve Küba ilişkileri iyice çıkmaza girer. Küba Sovyet blokuna iyice yanaşır. Fakat Sovyetlerle kurulan sıkı ilişkiler dünyayı nükleer bir savaşın eşiğine getirecektir.
Sovyetler müttefiki olan Küba’ya SS-4 füzelerini yerleştirir. Bunu fark eden ABD casus uçağı durumu Pentagon’a bildirir. 23 Ekim 1962’de ABD başkanı John F. Kennedy, televizyonda ulusal güvenliğin tehlikede olduğunu belirten acıklı bir konuşma yapar. Ertesi gün Fidel, Küba halkına seslenir ve 260.000 adamla olası bir Amerikan işgaline karşı Küba’yı kanlarının son damlasına kadar savunacaklarını söyler.
24 Ekim 1962’de ABD’nin ablukası başlar ve 23 adet Sovyet gemisi Küba yolundadır. Savaş çıkması an meselesidir.
Küba’daki SS-4 Ve Türkiye’deki Jüpiter Füzeleri
İşte bu noktada ABD ile SSCB arasında gizli bir anlaşma yapılır. ABD’nin Türkiye’deki Jüpiter füzelerini çekmesi karşılığında, Küba’daki SS-4 füzeleri geri çekilecektir. SSCB bu teklifi kabul eder, şartı ise Küba’nın kesinlikle işgal edilmemesidir. Bu maddeye rağmen Küba’ya danışılmadan alınan bu karar nedeni ile Sovyetler ile Küba’nın siyasi ilişkileri sarsılır.
Fidel Castro’nun 1 Mayıs’ta Küba Halkına Hitabı
Fidel’in halka seslenişi
Küba’ya Uygulanan Ambargo
ABD, Küba’ya yönelik sert bir ambargo başlatır. Halen süren bu ambargonun şartları George W. Bush döneminde daha da ağırlaştırılır.
Fidel Castro’nun yönetimindeki Küba, 1965’te Che Guevara’nın önderliğinde Kongo’ya, 1975’te ise Angola’ya; bağımsızlık ve devrim mücadelelerine destek olmak için asker gönderir.
Fidel ve Che’nin Yolları Ayrılıyor
Fidel ve Che son olarak 1967’de; Che Bolivya’ya gitmeden önce son kez ailesine ve arkadaşlarına veda etmek üzere Küba’ya geldiğinde görüşmüşlerdir. Fidel’in ifadelerine ve Che’nin günlüklerine göre; Fidel, Che’ye ayrılmak için doğru zaman olmadığı ve şartların oluşması için beklemesi gerektiği konusunda uyarır. Fakat Che yeni devrimler için hareket zamanı olduğunu söyler ve veda eder.
Che’nin Küba’dan ayrılığı sırasında, mecliste Fidel tarafından okunan Veda Mektubu meşhurdur. Bu mektubu da Che Guevara’ya ilişkin yazdığım yazıda okuyabilirsiniz.
Sovyetler Birliği’nin Dağılması
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması, Küba üzerinde çok sarsıcı bir etki yaratır. Abluka altındaki Küba ekonomisi ölümcül bir darbe almıştır. Bu finansal açığın kapatılabilmesi için Küba, kontrollü olarak Turizm faaliyetlerine yönelir.
Fidel’e CIA Tarafından Yapılan Suikastler
Fidel Castro’yu ortadan kaldırmak için devlet başkanlığı boyunca 638 adet CIA kaynaklı suikast girişimi yapılır ve hepsi de başarısız olur. Bununla ilgili İngiliz kanalı Channel 4 tarafından “638 Ways To Kill Fidel Castro” isimli belgesel film dahi yapılır. Suikast denemeleri içinde patlayan puro, mantar virüsü bulaştırılmış dalış kostümü ve zehirli krem gibi sıra dışı yöntemler vardır. Bu konuda Fidel “Suikastten kurtulmak bir olimpiyat sporu olsa, ben kesinlikle altın madalya alırdım.” Demiştir.
Fidel’e Göre Günümüzdeki Dünya Düzeni
Fidel Casto, 2002 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda insanlığın şu an içinde bulunduğu dönemin, yüzyıllar sonra gayet barbar ve ilkel bir dönem olarak hatırlanacağını söylemekte ve eklemektedir:
“Daha önce de söylediğim gibi, en zengin ve en güçlülerin cephanelerinde bulunan silahlar; hasta, yoksul ve aç insanları öldürebilir. Fakat cehaleti, hastalıkları, sefaleti ve açlığı öldüremez.”
Eisenhower, Kennedy, Johnson, Nixon, Ford, Carter, Reagen, Baba Bush, Clinton, Oğul Bush olmak üzere 10 ABD başkanı eskiten Fidel, 31 Temmuz 2006’da sağlık sorunları nedeni ile yönetimi kardeşi Raul Castro’ya devretmiştir.
Fidel Castro Kimdir Kısaca Hayatı
Fidel’in Birleşmiş Milletler Konuşması
Fidel Castro’nun Ölümü
Bugün bir süre önce kaleme aldığım bu yazıyı yayınlamak üzereyken, Fidel Castro’nun hayatını kaybettiğini öğrendim. Kendi vatanı ve insanları için büyük işler başarmış olan bu özel insanın hayat hikayesini de onun anısına yayınlamış oluyorum.
Küba’ya yaptığım seyahatlerde halkının ona duyduğu saygıyı ve hürmeti bizzat görmüş biri olarak, böyle onurlu bir hayat sürdüğü için kendisine saygı duyuyorum.
Havana’nın açık hava müzesini andıran muhteşem Cristobal Colon Mezarlığı’na gömüleceğini tahmin ediyorum. Zira orada sayısız ünlü isim istirahat ediyor. Toprağın bol olsun Fidel Castro…
________________________________________