- 628 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Sokağa Çıkma Yasağı ve Sosyal Devlet
Salgın dönemlerinde sokağa çıkma yasağı izolasyonun sağlanması için zorunludur. Ancak ekonomik korkulardan dolayı ülkemizde alınan kısmi gönüllü karantina salgını önlemeye yetmez. İş, aş peşinde koşanlar sosyal mesafeyi koruyamadıkları için virüsü evlere taşıyarak evdekilere bulaştırırlar. Bu durum salgının yayılmasını hızlandırır.
Devleti yönetenler video konferansla toplantılar yaparak kendilerini koruma adına destanlar yaratırken üretim durmasın diye işçileri atölyelere, fabrikalara göndermek emekçileri virüsün kucağına atmak ve halkın sağlığını tehlikeye atmaktan başka bir şey değildir. Ayrıca insanlara “evde kal” demek yetmez. Önemli olan onları evde tutabilmektir. Salgın döneminde karantina, izolasyon, toplumsal hareketliliğin kısıtlanması, üretimin durdurulması, çalışanların evlerinden tutulması ve ihtiyacı olanlara temel gıda ürünlerinin gönderilmesi, elektrik, doğalgaz, su ve kira gibi faturaların devlet tarafından ödenmesi bir zorunluluktur. Bu sosyal devletin kaçınılmaz görevidir. Sosyal devlet “sosyal mesafeyi koruyun” derken insanları iş, aş ve fatura ödeme kuyruğuna sokmaz.
Sosyal devlette Yargıtay emrivaki para toplamaz. Okul müdürleri vasıtasıyla çocukların harçlıkları istenmez, öğretmenlerin maaşlarından yardım için kesinti yapılmaz. Emekçilerden bağış için para istenmez. Ayrıca sosyal devlet bu konuda eleştiri yapanları gözaltına almaz, aksine onların eleştirilerini dikkate alır.
Sosyal devlet ABD’de olduğu gibi 18 yaş altındakilere 500 dolar, 18 yaş üstündeki vatandaşlarına 1200 dolar verir. Almanya’nın yaptığı gibi serbest çalışana geri ödemesiz 5000 avro para verir. Sosyal devlet Kanada başbakanı gibi “siz sağlığınızı düşünün, para bizim işimiz.” Diyerek halkına güvence verir. Bekarlara 4 ay boyunca 1200 dolar, evlilere 2400 dolar verir.
Sosyal devlet halkın sağlığını geçimini güvenceye alır. Bu nedenle para, pul düşünmeden sokağa çıkma yasağı ilan eder ve geçim sıkıntısı çekenlerin asgari ihtiyaçlarını karşılar.
Sosyal devlet cezaevlerinde can güvenliği kendilerine emanet edilen tutuklu ve hükümlüleri ayrımsız olarak virüsten korumak için serbest bırakır.
İsmail Cömertoğlu
YORUMLAR
Değerli kalem dostum. Bu yorumu yazdıktan hemen sonra ikamet ettiğim sitenin idarecilerini telefonla arayıp çok fena azarlayıp sitem edeceğim. Çünkü avuç dolusu para verip siteye taktırdığımız ortak uydu antenin çektiği binlerce tv kanalının takip edebildiğim onlarca yerli yabancı tv kanalında sizin yazınızda geçen bilgilerin hiç birine rastlamadığım gibi tam tersine olumsuz yönde haber geçiyorlar.
Dostum. Bizim ülkemiz dahil dünyadaki hiçbir ülke korona virüs salgınında sosyal devlet ölçüsünde başarılı olamadılar. Çok trajik bir fiyasko yaşadılar ve bu işten yüzlerinin akıyla çıkamadılar. Yani kısacası standartların çok altında kaldılar. Ha! Buna rağmen buradan iç siyasete dönük bir şeyler elde etmeye çalışıyorsanız muhtemelen kendi düşüncesini yorum yazarak açıkça ortaya koymayan birçok okur size içlerinden gülüyorlardır.
Daha dün abd’de başkanı ile eyalet valilerinin bir birine girdiğine dair bir haber vardı. Haberin konusu valilerin merkezi hükumetin eyaletlere yeterli yardımı yamaması üzerineydi. Bir başka haberde de abd’li şarkıcı Şakira’nın da doğduğu New york’daki fakirlerin yaşadığı bir mahalle giriş-çıkışa kapatılıp sağlık hizmeti vermek yerine resmen insanlar ölüme yani kaderine terk edinildiğinden bahsediyordu. Amerika’da sağlık hizmeti alan tek kesimin sağlık sigortası olan insanlar olduğundan bahsediliyor. Daha bir yığın skandalı yorum uzamasın diye es geçiyorum. Sizin yazınızda geçen miktarlardaki ödemelerin abd’de yapıldığını açıkçası duymadım. Muhtemelen o ödemeler devlet güvencesindeki özel sigorta ödemeleridir. Yani devlet öyle bir ödeme yapıyor mudur bilmiyorum. Fakat ünlü aktörlerin yoksullara yardım etmek için bağış kampanyaları yürüttüklerini biliyorum. Yanılış hatırlamıyorsam ve rakam değişmediyse birkaç gün öncesine kadar on üç milyon dolar bağış toplamışlardı.
Avrupa’da, da durum çok faklı değil. Hatta daha kötü, örneğin İsviçre’de kamuoyunun tepkisini çeken başkanın talimatıyla yetmiş yaş üstündeki hastalara sağlık sigortası olsa bile sağlık hizmeti verilmiyor. Altmış yaş üstüne de hastane hizmeti verseler bile yoğun bakıma almıyorlar. Diğer Avrupa ülkelerindeki huzur evlerinde insanların ölüme terk edilmesi gibi rezilliklere girmiyorum.
Birkaç gün önce bbc news’te geçen bir habere göre Avrupa’da banliyölerde yaşayan halk kesiminin çok gergin olduğu her an sosyal patlama olacağı endişesinden bahsedilmişti. Burada bir noktaya da dikkatinizi çekmek isterim. Ülkemizle mukayese ettiğiniz bu ülkelerde kişi başına düşen milli gelir bizdeki gibi yıllık dokuz bin dolar değil, otuz beş bin dolardan başlayıp elli beş bin dolar ve üstü seviyede. Buna rağmen Fransa’da yaşayan bir dostumla yaptığım telefon görüşmesine göre onlarda da bazı sektörlerde üretim sürüp çalışma devam ediyormuş!
Doğal olarak sizin yazınızı okuyunca kendimi sorgulayıp bendeki bilgi eksikliğinin sorumlusu olarak ta site yönetimini suçlu buldum. Baksanıza yerli kanallardan vazgeçtim sizin yazınızda geçen bilgileri veren yabancı bir tv kanalına bile rastlayamamışım.
Sağlıcakla kalın.
çok doğru tespitler zaten bir tutarsızlık var bu durumda ama elimiz kolumuz bağlı. Yardımlar gerçek ihtiyaç sahiplerine verilmiyor, insanlar çalışmak zorunda bırakılıyor. Konuyla alakası olmasa da küçük çocukların dışarıya çıkması da yasaklandı, 6 yaş üstü belki hastalıktan yasaktan anlar ama daha küçüklere nasıl anlatılır.
Bu yazının altına kocaman bir imza atıyorum...
Biz bize yeteriz gazıyla insanımızın içinde bulunduğu durumun vahametini düşünme fırsatını elinden alanlar gırtlağımıza kadar lağıma battığımızı nereye kadar gizleyecek bilmiyorum.
Başımıza gelen her felaketi fırsata çevirmek adına mendil açmayı alışkanlık haline getirenler, toplanan deprem vergisi ve bağışları gerçek amaçları doğrultusunda kullansaydı el açan değil el veren devlet olurdu.
Dünyada Tanzanya, Somali dahil ülke insanına yardım dağıtırken biz resmen halktan dileniyoruz.
Yani halka vermek için halktan istemek...
Cumhuriyet tarihinde Kıbrıs çıkartmasından sonra gelen ambargo ve 1999 depreminde bile tenezzül edilmeyen ihtiyat akçesini cari açığı kapatmak için kullananlar pişkin pişkin başarıdan dem vurabiliyor.
Devlet vermek için vardır...
Tabii devleti yönetene bağlı...
Tebrikler.