- 1120 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SANALDA KURULAN DOSTLUKLAR BİLGİSAYARIN FİŞİNİ ÇEKİNCE SONLANIR MI?!’’
Birkaç yıl öncesine kadar aynı sitede ikamet ettiğimiz komşum Mehmet hocamla geçtiğimiz günler de bir telefon görüşmesi yaptım. Telefon görüşmesinin içeriğine geçmeden önce Mehmet hocamla olan dostluğumuzla ilgili ve hocamın özeline dönük birkaç şey söylemek istiyorum. Çünkü söylemek istediğim şeyler bir şekilde telefon görüşmesinin içeriğiyle de alakalı olacak.
Mehmet hocam Elazığ Fırat üniversitesi fizik bölümü mezunu çiçeği burnunda bir fizik öğretmeni iken seksen darbesi sonrasında siyasi düşüncesinden dolayı öğretmenlikten atılmış özel bir sektörde üst düzey yönetici olarak çalıştıktan sonra emekli olmuş bir Abimdi. Aynı sitede komşum olan ve kendisi ile aynı siyasi görüşte olan orman fakültesi mezunu, fakat serbest ticaretten emekli olan bir başka komşumla sitenin kafeteryasında yaptıkları site yönetimiyle ilgili bir tartışma sonrasında birbirlerinin üzerilerine yürüyüp hakaret ettikleri bir olumsuzluk yaşamışlardı. Sonradan ve diğer komşularımdan öğrendiğim o üzücü olayın üzerine iki komşumu barıştırma çabalarım Mehmet hocamın aldığı radikal karadan dolayı sonuçsuz kaldı. Hocam o komşumla olan dostluğunu kafasında tamamen bitirmişti.
Öyle ki, onunla aynı sitede ikamet etmemek adına oturduğu evini kiraya verip, yaklaşık on kilometre mesafede çarşı içi denilen hareketli bir cadde üzerinden daire satın alıp siteden taşınıp gitmişti.
Sitede ikamet ettiği dönemlerde farklı siyasi görüşten olsak ta bulabildiğimiz her fırsatta hocamla bir araya gelir çay kahve eşliğinde siyasi konularda veya her ikimizin de ortak ilgi alanı olan fizik konularında ya da güncel aktüel konularda saatlerce keyifli sohbetler yapardık. Balkonda baş başa yaptığımız sohbetleri gören diğer komşuların da birbiri ardına çat kapı gelip sohbete dahil olmalarıyla genellikle iki kişi başladığımız sohbet ortamı bazen sekiz on kişiye kadar da ulaştığı oluyordu. Her sosyal statüden dostlarında katılımıyla süren sohbet ortamın da ara ara hararetli tartışmalar da yaşanıyordu. Siyasi münakaşa ve tartışmaların sonunda maalesef küçük çapta küskünlükler de olabiliyordu. Neyse ki, kin tutmayan kısa süreli küskünlükler yeni bir sohbet ortamında çabucak son buluyordu.
Ancak Mehmet hocamın aynı siyasi görüşten olduğu komşumuzla olan tartışması bir daha bir araya gelmemek üzere derin bir küskünlük ve ayrılıkla son bulmuştu. Hocamın sitemizden taşınması üzerine ve benim yoğun çalışma şartlarım dan kaynakla doğal olarak eskisi kadar sık görüşemez olmuştuk. Müşterek bir dostumuzdan öğrendiğime göre bundan dolayı Mehmet hocam bana küsmüştü, karantina sürecinde evde olmam nedeniyle gönlünü almak için kendisini telefonla aradım. Bana sitem eden birkaç cümlesi sonrasında yeniden sohbet ortamını oluşturduk.
Görüşmediğimiz süre içerisinde evine yakın bir sokak arasında düz ayak bir dükkan kiralamış. Boş zamanlarını değerlendirmek için bir yayın evinde editörlük yapan eşi hanımefendiyle birlikte o dükkan sanat atölyesine çevirmişler. Sanat atölyesinde çeşitli boncuk süslemesi ahşap boyaması ve yağlı boya tablo resim çalışmalarını yapıyorlarmış. Sohbetimizin sonuna doğru hocamın sanat atölyesini görmemi ve eskiden olduğu gibi bir araya gelip derin sohbetler edelim talebine inşallah hocam ilk fırsatta yapalım diyerek cevap verdim. Ve kendi yoğunluğuma örnek olması açısından hocama hitaben; hocam inan ki işlerimin yoğunluğundan üyesi olduğum edebiyat defterine ve çok sevdiğim sayfa dostlarımın yazı ve şiirlerini okumaya bile yeterince zaman ayıramıyorum. Deyince Mehmet hocamın beni çok etkileyen bir sözü oldu. ‘’Sanal ortamın dostluğumu olurmuş, çekersin bilgisayarın fişini ne dostluk kalır ne düşmanlık, ne sen onları tanırsın nede onlar seni dert ettiğin şeye bak’’demesi o an içimi acıtıp ruhumu derinden sarsmıştı.
Öyle ya on yılla yakın bir süreyle edebiyat defterinde birçok sayfa dostu edinmiştim. Bu dostlarımın arasında vefat edenlerde, defter yönetimce üyeliği sonlandırılanlar da oldu. Neticede üyelik tarihimden bu güne defterde aktif olarak yazan şair ve yazar dostlarımla kalem dostluğumuz hep sürdü. Bazen fikir ayrılığı yaşadığımız bazen de aynı fikirde buluştuğumuz paylaşımlarda olmuştu, hatta az sayıda da olsa özelden telefonla ya da yüz yüze görüştüklerimiz de oldu.
Evet, doğrudur belki yılarca paylaşımlarda bulunduğumuz defterdeki dostlarımızın büyük bir kısmıyla sokakta ve aynı kaldırımda yürürken karşı karşıya gelsek büyük ihtimalle bir birimizi tanımaz yanından gelip geçeriz ama aynı insanlarla sosyal hayatımızda var olan çok yakınlarımızla bile paylaşamadığımız duygu ve düşüncelerimizi paylaşıyoruz az şey mi?’’
Mehmet hocamla konuşmamızı sonlandırıp telefonu kaptıktan sonra bile uzunca bir süre içimi acıtan o sözün etkisinden çıkamadım. Öyle ya yoğunluğuma örnek sunduğum gerekçeyi adeta küçümsemişti. Sonrada kendimi teskin etmek adına aynı siyasi görüşten arkadaşını bile bir çırpıda silen onunla aynı ortamı paylaşmamak için evini taşıyan bir insanın benim edebiyat defterindeki dostlarıma olan saygı ve sevgi bağımı anlamasını beklemek saflık olurdu. Dolayısıyla anlayamamasını da normal karşılamam gerekir diyerek kendime telkin ettim.
Doğrudur sanal ortamda oluşan dostlukları sonlandırmak isteyen biri için bilgisayarın fişini çekmek yeterli olabilir. Fakat o dostların gönüldeki yerlerini, zihnimizdeki izlerini silmek için neyin fişi çekilir ki?!’’
Serhat BİNGÖL. 24.04.2020
YORUMLAR
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Sevgili Serhat
Bence asıl üzerinde durulması gereken husus dostluğun sanal ya da değil olmasından ziyade dost kavramıdır.
İşte bu noktada dost ile tanıdık arasındaki ayrımı iyi yapmak lazım.
Bilirsin, televizyonda bir dizi vardı ''Hayat Bilgisi'' Diye. O dizide de bir Afet Öğretmen vardı. İşte o Afet öğretmenin öğrencilerine verdiği bir ders çok güzel ve anlamlıydı.
Hatırladığım kadarıyla Almanya'dan gelen bir kız öğrenci hakkında arkadaşlarından biri olmayacak bir iftira atmış ve kız buna çok üzülmüştü. Diğer arkadaşları kıza inanıyor, güveniyor olsalar da kız '' Dostum'' dediği o kişinin bu yanlış tavrını kaldıramıyordu bir türlü.
Sonunda durum Afet öğretmene kadar intikal etti. Afet öğretmen kıza kısaca şöyle dedi: '' O kişi senin dostun olsaydı sana inanır ve güvenirdi. Demek ki değilmiş. Dostun olmadığına göre sadece bir tanıdıkmış. Tanıdık birinin yaptığı yanlış insanı incitmez. Neticede tanıdık bu gün vardır, yarın yoktur. Dost ise her zaman yanında, her ne olursa olsun seninledir. ''
Velhasılıkelam Hani Hallac-ı Mansur taşlanırken gıkı bile çıkmamış da bir dostu gül atınca ''Ahhh'' demiş ya o hesap. Tanıdığın attığı taş incitmez de dostun attığı gül incitir insanı.
Bu çerçeveden baktığımızda Mehmet arkadaşın pek de haksız sayılmaz tabii ki kastettiği dost değil de tanıdık ise.
Yani bilgisayarın fişini çektiğin anda sona erecek olan şey dostluk değil tanıdıklıktır. Dostluğun fişi hiç bir zaman çekilmez.
Selam ve sevgiler.
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
güzel bir konu tebrikler...
sayfalarca sürecek bir konu...
güzel özetlemişsiniz.
sanal da olsa duygularımızı paylaştığımız ve bir nevi içimizi döktüğümüz bir yer burası
iyi bir dinleyici olmak dertlere ortak olmak demektir. burada veya gerçek hayatta hiç fark etmez
en çok dikkat etmemiz gerekenlerden sadece biri "saygı" dır. Daha bir çok dikkat etmemiz gereken
bir sürü değer var.
yazınız bizleri bir kez daha düşünmeye davet ediyor
tebrikler ve
saygılar...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Sanal dostluklar, evet gerçekten düşündürücü... Kimileri ile bir ortamda görüşülüyor ise de bir çokları ile de görüşemiyor insan, belki ömrü billah da görüşülmeyecek. Geçenlerde bir fotoğraf görmüştüm adamın cenazesi musallada ve arkasında cenaze namazını kılan beş on kişi saf tutmuşlar, altında da fecabook ve twıttırda beş bin tane arkadaşı vardı yazıyordu... Yine de duygu ve düşüncelerimizin örtüştüğü bir elin ya da iki elin parmakları kadar iyi insanla kaynaşabiliriz sosyal medya da ve sosyal medya sonrası da... Netice de karşımızda ki ortam yüz yüze görüşmeyi nasip etmese de duygu ve düşünceler örtüştü mü güzel olur dostluklar... Hayat içinde de edebiyat sitelerinde de ilişkiler çıkar üzerine kurulursa sadece, zaten ilişki de dostluklarda baştan sakat doğuyor. Sen bana yazarsan ben de sana yazarım mantığı işler çoğu kere buralarda, oysa ki bundan sıyrılması lazım insanların. Övülmek pohpohlanmak tabi ki herkesin hoşuna gider, ama bir de bunu abartmamak da lazım, hem yaparken, hem de size yapıldığında... Aynı şehirde oturan üyeler zaman zaman bir araya gelip de bu dostlukları bir iki şiir ile güzel konuşmalar ile de süslerler ise daha da anlamlı olacaktır kanımca... Sadece sanal da kalmayacaktır muhabbet... Kutlarım içtenlikle güzel yazını...
Serhat BİNGÖL
Elbette ki, sanal ortamlardaki dostlukları belli bir seviyede tutup beklentileri çok abartmamak gerekir. Ancak bu yaşanılan paylaşımların yapılan yorumların bir ruhu ve hiçbir anlamı yoktur manasına da gelmez en azından edebiyat defteri için söyleyebilirim. Dediğiniz gibi yazının içeriğine veya şirin mana ve güzelliğine bakmaksızın yaz bana yazayım sana düşüncesinde olan insanlarda var tabi ama maalesef ona da yapacak bir şey yok.
İnşallah bir gün bir şekilde bir araya gelir yüz yüze de görüşür sohbet ederiz.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Merhaba Serhat Bey, çoktandır üzerinde düşündüğüm bir konuyu göndeme taşıdığınız için teşekkür ederim.
Başlık 'sanal dostluğun' olduğu kabulünden başlayarak sonunu sorgulamış.
Önce dostluk, sonra sanal dostluk sorgulanmalı ki... devamını konuşabilelim!..
Bütün insan ilişkilerinin çıkara dayalı olduğu ortamlarda ister yüzyüze, ister sanalda... tarafların çıkarları çakıştığında 'dostluk' biter!... İnsan, egosu o kadar yüksek bir canlıdır.
Sanal dostluklar ayrı bir kavram. Paylaşımından, yorumundan, bıraktığı emojisinden bir insan ne kadar tanınabilir?Tek yönlü bir gösterge, sadece yazı!..Oysa insanı asıl tanıtan ses tonu, bakışlar, mimikler, jestleri.. yok ortada!...
Paylaşımına uygun bulduğu dönüşleri yapanlar için 'dost' seslenişine ben biraz mesafeli durmaktan yanayım. Belki, o dönüş 'nabza göredir' ama samimi değildir, oysa eleştiri gibi gelen dönüşler de ciddi irdelense 'riyasız ve yol göstericidir'...!
Yazınızdaki örnek kişinin sorun yaşadığı arkadaşıyla aynı siyasi görüşte olduğunu vurgulamanız ( arka planda ) 'ortak siyasi görüştekilerin kalıcı dostlukları olmalı' yargınızın bir seslendirmesi gibiydi. Katılmadığım bir düşünce ama ne yazık ki günümüzdeki tüm siyasi oluşumlarda bu geçerli.
Bu da bizim 'biattan demokrasiye' hâlâ atlayamadığımızı düşündürdü bana ya da 'neden hâlâ yerimizde saydığımızı'...
Yıllarca bana bazı siyasi partilerden ama ısrarla her çizgideki öğretmen sendikasından bıkkınlık verecek düzeyde çağrı yapıldı. Her seferinde benim böyle bir niyetim olmadığını belirttim. O kadar ısrar oldu ki en sonunda 'bir seferlik ve gözlem yapmak için' gelmeyi kabul ettim.
O yıllarda öğretmen katliamları tavan yapmıştı. Bazı günler birkaç acı haber üst üste geliyordu.
Gittiğimizde yine böyle acı bir olay üzerine basına verilecek yazı hazırlanıyordu. Dikkatimi çeken şey, kocaman salonda üç büyük yuvarlak masa olması ve grupların burada yığın halinde toplanıp kendi içlerinde fısıldayarak konuşmaları ve ayrı birer yazı kaleme almalarıydı. Bu üç masanın ilk okul, orta okul, lise öğretmenleri olması şaşkınlığımı biraz daha artırdı. Kast, sendikadan başlamıştı, üyesinde nasıl yansımazdı?
İlk bakışta en iyisini bulmak adına olumlu bakılabilir diye düşündüm. Biraz sonra her grup kendi hazırladığı yazıyı okurken diğerlerinin el kol hareketleriyle ve yüksek sesle eleştirisini hayretle izledim. Bütün yazılar okunduğunda hepsinden alıntılarla ortak bir yazı çıkaracaklarını beklerken her grubun cevvallerinin bağıra bağıra, kağıtlarını sallayarak kürsüye yürüdüklerini gördüğümde ben kapıya yönelmiştim. İlk ve son tecrübemdir bu!... Mesleki dostluk da olamayacağı fikrim pekişmiş oldu.
............
Bu da dünyanın başka bir ülkesinden 'sıkı dost' oldukları bilinen iki 'büyük'ten bir anektod:
"Bernard Shaw ile Churchill hem çok iyi arkadaşlarmış hem de hiç geçinemez ve sık sık birbirlerini iğnelerlermiş. Bernard Shaw, bir oyununun ilk gecesine, Churchill`i davet etmiş ve davetiyeye de bir pusula iliştirmiş:
- `Size iki kişilik davetiye gönderiyorum. Bir dostunuzu alıp gelebilirsiniz. Tabii dostunuz varsa...` Churchill, hemen cevap göndermiş:
- `Maalesef o gece başka bir yere söz verdiğim için oyununuzu seyretmeye gelemeyeceğim. İkinci gece gelebilirim, tabii oyununuz ikinci gece de oynarsa!..."
Sanal dostluk bunların neresinde mi? Gerçek hayatta dostluk kavramını oturtamamış bir toplumun sanal dostluğunu tartışmak ne kadar doğru olur? Bilemedim!!...
Yazı dilinizin samimiyeti ve duru Türkçeniz, yazılarınızın kolay okunmasını ve algılanmasını sağlıyor. Bu başarınızı ve yazınızı kutlarım Serhat Bey.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Dediğiniz gibi insan ilişkilerin temeli çıkar ilişkilerine dayanır. Bu çıkar ilişkileri içerisinde sanırım en masumu olanı (diğer sosyal paylaşım sitelerinin işleyişiyle ilgili bilgim yok) defterdeki paylaşım ve yorum ilişkilerdir. Kendi adıma konuşmam gerekirse sosyal hayatımda ve yaşamım boyunca sayısını hatırlayamayacağım kadar çok insan tarafından başta maddi olmak üzere duygusal anlamda birçok kez kandırıldım. Bu nedenle insan ilişkilerinde ben kandırılmam ben çok akılıyım falan gibi bir iddianın içerisinde olmam, olmamaya da özel bir önem gösteririm.
Yazıya konu olan dostlarımın ‘’aynı siyasi’’ düşünceye sahip olduğunu vurgulamamın arka planında yatan mesajı sanırım doğru aktaramamışım. Anlatmak istediğim şey, aynı siyasi görüşten olmasına rağmen bir insanla bir daha hiç görüşmeme kararı alabilirken, siyaseten karşıt düşünce yapısına sahip bir başka insana mazereti ne olursa olsun kendisi aramadığı için küsmesine dönük bir ironiyi vurgulamak istemiştim. Anacak sizin dediğiniz gibi genelde aynı siyasi düşünceden insanlarda bir arada olmak ve dostluklarını kendi alanlarında sınırlı tutmak gibi yanlış bir eğilimde var.
Mehmet hocamla yaptığımız sohbetlerde anlattığına göre! Öğrencilik yıllarında okulda derslerine yardım ettiği çeşitli formülasyonları öğrettiği arkadaşları üniversitelerde çeşitli akademik unvanlarda görev yaparken kendisinin sudan sebeplerle üç kuruşluk beyni olmayan cuntacılar tarafından sadece sağ görüşlü bir dergide makale yazdığı için çok sevdiği öğretmenlikten uzaklaştırılmıştı. Yıllar geçmiş dahi olsa öğretmenlik mesleğinden uzaklaştırılmış olmanın derin hüznünü gözlerinde halen görebiliyordum. Gerçi içeriğini çok iyi bilmiyorum fakat yıllar sonra mesleğine geri dönebilmesine dönük bir hakkı olmuş galiba ama artık geri dönmesi hayat koşullarından dolayı pek mümkün olmamış dramatik bir durum.
Şimdi bu keyifli paylaşıma sanal ortam diyorlar:)) Sevgili hocam sizinle paylaştığım bu konuları yakın çevremden buna kan bağım olanlarda dahil, çok az kişiyle paylaşabiliyorum.
Yazımı beğenmenize ve onore eden güzel sözlerinize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Dostluğun kurulduğu ortam kalitesini ve devamlılığının göstergesi olduğuna inanmıyorum..uzunca yıllar beraber olduğunuz biri sizin en iyi dostunuz olmadığı gibi çok daha seyrek görüşseniz dahi çok daha fazla paylaşımda bulunduğunuz kişiler hayatınızda olmuştur. Hatta ilişkilerde çok fazla temas devrelere aşırı yükleme yapıp yakıyor...Her zaman belli bir dengede ve saygı çerçevesinde tutulan ilişkiler daha uzun soluklu oluyor kanımca. Ne hayatın ne de kurulan ilişkilerin bir formülü yok..hepsi tecrübe hepsi ayrı tat hepsi ayrı bir durum...ne kadar benzer gözükse de...
Güzel bir o kadar düşündürücü bir yazı olmuş.
Kaleminize sağlık.
Serhat BİNGÖL
Dediğiniz gibi sosyal hayatımızın içinde en yakınımızda olan insanlarla paylaşamadığımız duygu ve düşüncelerimizi daha az görüştüğümüz hatta sanal ortam denilen yüzünü simasını hiç görmediğimiz insanlarla dahi paylaşabiliyoruz. Sanırım bu da, bir biçimde, dostluğun tek bir boyutu olmadığına dair somut bir örnek teşkil ediyor. Tabi buradaki temel unsur kişinin dostluktan ne anladığına ve ne beklediğine de bağlıdır. Diye düşüyorum.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle
Serhat BİNGÖL
Saygı ve sevgilerimle