- 478 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
23 NİSAN- "ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI" YÜZ YAŞINDA
“23 N İ S A N / ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI” YÜZ YAŞINDA”
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur? Kurtaracak bahtı kara maderini.” Namık KEMAL
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak, bahtı kara maderini.” Mustafa KEMAL (Atatürk)
Osmanlı İmparatorluğu Kanun-i Esasi’sine (1876 t.li Anayasa) göre Meclis-i Mebu san ilk kez 20-Mart-1877 tarihinde 115 üyeyle çalışmaya başlar ve 28-Haziran-1877 t.de kapanır. Meclis-i Mebusan’ın açılıp kapanma süreci, Sultan Vahdettin’in 21- A ralık-1918 tarihinde yeni seçimler yapılmak üzere Meclisi fesih etmesi üzerine beş kez kapatılır. Bu, Monarşilerde olağan bir durumdur.
İmparatorluğun son Meclis-i Mebusan’ı 6. Kez İstanbul’da 12-Ocak-1920 tarihinde 140 milletvekiliyle toplanır. Erzurum Milletvekili Mustafa Kemal Paşa, hem raporlu olduğu hem de güvenlik sorunu nedeniyle bu oturuma katılmaz. Ancak toplantıya katılacak Rauf Orbay gibi yoldaşlarına, “Meclis-i Mebusan’ın Sevr Anlaşması kararını onaylamaması ve Misak-i Milli sınırlarını kabul etmesi” hususun telkini üzerine Mec lisi Mebusan bu doğrultuda karar alır. Bu karar üzerine İtilaf Devletleri kuvvetleri İs tanbul’u 16-Mart-1920 tarihinde işgal eder. İngiliz askeri birliği Meclisi basar ve baş ta Rauf Orbay olmak üzere bazı mebusları tutuklar. Böylece Meclis-i Mebusan 18-Mart-1920 tarihinde toplanarak, “Yasama dokunulmazlığının ortadan kaldırıdığı, çalı şamaz hale gelindiği için süresiz tatil ve Ankara’da toplanma” kararı alır.
Misak-i Milli sınırları içinde kalan vatan toprağında 200.000 den fazla askeri bulunan İtilaf kuvvetleri tutuklanan 14 milletvekilini Malta adasına sürgün eder. İstanbul Mec lis-i Mebusan Başkanı Erzurum Milletvekili Celalettin Arif Bey ve 92 M. Mebusan milletvekili Ankara’ya gelir. Nihayetinde İstanbul Meclis-i Mebusan’ı da işgal güçle rinin baskısı sonucu 11-Nisan-1920 tarihinde resmen kapatılır.
Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’un işgal altında olmasından dolayı, Meclis-i Mebusan ve milletvekillerinin güvenliği sağlanamayacağı için yeni Meclisin İstanbul yerine An kara’da toplanması daha uygun olacağını düşünür. Ancak Nutuk’ta, “Pek az belki bir veya iki arkadaştan başkası, bu düşüncemin sözünü bile etmedikleri için gerçekleşme diğini” belirtir. Böylece vatanın düşman istilasından kurtulup tam bağımsızlığını ka zanması için meclisin İstanbul’da açılmasını uygun mütalaa eder. Nihayetinde öngörü sü gerçekle örtüştüğü için bir kez daha yanılmadığı kanıtlanır.
Bu bağlamda Mustafa Kemal Paşa, 21-Nisan-1920 tarihinde Vilayetlere, Kolordu Ko mutanlarına, Belediye Başkanlarına, Bağımsız İlçelere ve Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyetine bir tebliğ yayınlar. Nutuk’ta belirtildiğine göre bu tebliğde :
“1-Allah’ın izniyle 23-Nisan-1920 Cuma günü, Cuma Namazından sonra Ankara’da “Büyük Millet Meclisi” açılacaktır.
2- Vatanın bağımsızlığı, yüce Hilafet ve Saltanat Makamının kurtarılması gibi en ö nemli ve hayati görevler yapacak olan Büyük Millet Meclisinin açılış gününde cuma nın kutsallığından yararlanılacak. Bütün sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Veli Cami-i Şerifinde Cuma Namazı kılınarak Kur’an’ın ve namazın nurlarından feyz alı nacaktır. Namazdan sonra Sakal-ı Şerif ve Sancak-ı Şerif alınarak Meclisin toplanaca ğı yere gidilecektir. Meclise girmeden önce bir dua okunarak kurbanlar kesilecektir.
3-Açılış gününün kutsallığını belirtmek için bu günden başlayarak vilayet merkezinde Vali Beyefendi Hazretlerinin düzenleyeceği şekilde hatim indirilmeye ve Buhar-i Şe rif okunmaya başlanacak ve Hatim-i Şerifin son kısımları uğur getirsin diye, Cuma gü nü namazdan sonra meclisin toplanacağı yerin önünde tamamlanacaktır.
4-Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde bu günden itibaren aynı şekilde Hatm-i Şerifler indirilmesine ve Buhar-i Şerif okunmasına başlanarak Cuma günü ezandan önce minarelerde sala verilecek, hutbe okunurken Halifemiz, Padişahımız, Efendimiz Hazretlerinin mübarek adları anılırken ayrıca dua okunacak. Milli mücadelenin öne mi ve kutsallığını, milletin her bir ferdinin, kendi vekillerinden meydana gelen Bü yük Millet Meclisinin vereceği vatani görevleri yapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlar verilecektir. Her tarafta Cuma Namazından önce uygun şekilde Mevlid-i Şerif okunacaktır.”
Konularını milletine bildirir ve ilgililere talimat verir.
Bu programın, 23-Nisan-1920 Cuma günü aynen uygulanması sonucu Büyük Millet Meclisi, 384 milletvekiliyle toplanması gerekirken (115 memur- emekli, 61 din görevlisi, 51 asker, 26 çiftçi, 37 tüccar, 49 avukat, 21 hekim, 8 şeyh, 6 gazeteci, 5 ağa, 5 aşiret reisi) bu tarihte gelemeyenler olduğu için ancak, 115 milletvekiliyle Ankara’da en yaşlı üye Sinop milletvekili Şerif Bey Başkanlığında toplanır ve Şerif Bey;
“Milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğru dan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ede rek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum” sözleriyle duyurur. Aynı gün Ankara millet vekili Mustafa Kemal Paşa Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı ve Erzurum Milletveki li Celalettin Arif, ikinci başkan seçilir.
Büyük Millet Meclisi, “Gazi Meclis” dir. Osmanlı İmparatorluğunun 1. Dünya Har binden öncesi nüfusu 20 milyon kadardı. Savaş süresince Yemen, Cezayir, Trablus garp, Kafkasya, Suriye, Akdeniz ve Balkanlar’da toprak kaybına uğramasının yanı sı ra vatan toprağını savunmak için en az beş milyon şehit veren ülkenin canı, kanı ve malıyla kahramanca verdiği mücadeleden sonra Türk Milletinin kurduğu Büyük Mil let Meclisi, var oluş savaşını yaşamış Türk Milleti’nin her bir ferdinin oluşturduğu “Gazi Meclis”tir. Vatanın bağrına saplanan hançeri, düşmanları Akdenize dökerek çıkaracaktır. Gazi Meclis’te Ermenek’li hemşehrimiz sayın Hulusi Göksu Bey’de Konya Mebusu olarak görev yapma şerefine nail olmuştur.
Anadolu’nun bağrında Ankara’da toplanan, “Büyük Millet Meclisi” milli egemenli ğin kenetlenmiş bir ifadesi olduğu için Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa, “Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuv vet yoktur. Hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir” diyerek, “Hakimiyet kayıtsız, şartsız Milletindir” vecizesini işaret eder.
Türk Milletinin kaderinin değiştiği 23 Nisan günü, ülkemizin ilk resmi bayramı ilan e dilir. 23 Nisan günü; 1922 yılında “Ulusal Egemenlik Bayramı” olarak kutlanmış, 1925 y.da, “Çocuk Günü” olarak kutlansa da Atatürk’ün, bu bayramı 1926 y.da ço cuklara armağan etmesi üzerine ilk “Çocuk Bayramı” kutlaması 1927 y.da Atatürk’ün himayesinde Ankara’da gerçekleşir. 1981 yılında kabul edilen 2429 sayılı kanunla bayramın adı; “ 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak düzenlenir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği bu bayram, yüz yıldır ülke mizde, yurtdışı temsilcilik lerimizde, Kıbrıs’ta ve ülke geneli tüm kamu, özel Kuruluş lar ile özellikle okullarda coşkuyla ve özgürce kutlanmaktadır. Bayramın bilinci özel likle ilkokullarımızda daha çok özümsenir. Ülkemiz geneli kırk bin köy ile mezralar da mevcut ilkokullarda her yıl neşe içinde “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlanmıştır.
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram”ı çocuklarımıza Türk’lük bilincini ve ren, aşılayan en önemli etkinliktir. Bayramda okuyacağımız şiirin heyecanını benliği nin derinliklerinde yaşayanımız, sesimiz gür çıksın diye çiğ yumurta içenimiz pek çoktur. 23 Nisan töreninde evladının okuyacağı şiiri sabırsızlıkla bekleyen ve çocuğu şiir okuyunca o’nun kadar heyecanlanan çok baba, anne vardır. Hele okuyacağı şiirin provasını önce evde aile meclisinde yaparken çok az olan heyecanımız, tören alanın da zirve yapıp şiirin bir bölümünü unutmamıza neden olunca hıçkıra hıçkıra ağ layanımız çoktur sanırım. Bayram günü sabahı köy sakinlerini törene davet için köyü baştan başa marş eşliğinde “rap rap” sesleriyle turlamak asla unutulmaz. Bayram gü nü akşamı okul önünde köy sakinlerimize izlettirmek için günler öncesinden başlayan piyes ve türkü provalarını da yabana atmamak gerek. Kısacası köy yerinde 23 Nisan kutlamaları, sosyal bir etkinlikten öte, Türk bilincinin şahlanışı, milletin egemenliğini sahiplenmesidir. Bu bilinç genç dimağlara daha iyi nakşedilsin diye, bayram özellikle çocuklara armağan edilmesinin inceliğini de unutmamak gerekir.
Ülkemiz genelinde olduğu üzere Taşeli Toros Dağlarının 1300 rakımlı yaylaklarında konuşlu Karaman-Sarıveliler/Lemos (Esentepe), köyünde de bir başka çoşku, yürek ten çağlayıp coşan neşe içinde kutlanır 23 Nisan. Bayram kutlama şenliklerine yedi den yetmişe tüm sakinler candan katılır. Kimse evladının sevincini buruk bırakmaz.
23 Nisan günü okulun önünde yavrularınca gerçekleştirilen töreni izleyen büyükler, İlkokul öğretmeni ve köy muhtarının organizasyonuyla öğlenden sonra yiğitlerin er meydanı çayır alanında bu güne özel eğlenceler düzenler. Yaş gruplarına göre güreş müsabakası, uzun atlama, iki yüz metre koşusu, çuvala girme, kaşıkla yumurta taşı ma, dikme taş yıkma, halat çekme.. gibi çeşitli oyunlar oynanır. Gençlerin luşturduğu takımlar rekabet içinde zevkle kıyasıya yarışır. Törenlere çocuk, genç ve ihtiyar her kişi sevinçle katılır. Bu vatan toprakları için şehit düşen yiğitler rahmetle anılır.
Bu coşkulu kutlama, 1962 yılında Lemos (Esentepe) Köyü İlkokul Öğretmeni Haydar Gültekin, Uğurlu Köyü İlkokul Öğretmeni Durmuş Ali Uğur ve Halimiye (Tepebaşı) Köyü İlkokul Öğretmeni ortak girişimleri ve köy muhtarlarının desteğiyle “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”, üç köyün ortak buluşma yeri ve her köye en az altı kilometre mesafede bulunan Köristan mevkisi (Halimiye ciheti) çayırlık alanda yapılmıştı. Üç köyün ilkokul öğrencileri hem birlikte 23 Nisan bayramı kutlamış hem de kaynaşmak suretiyle arkadaşlık ve kadim dostluklar kurmuştur. Tekerleğin değme diği bölgede yeterli ulaşım araçlarının olmaması ve tören alanına gidiş ve gelişlerin yaya olarak gerçekleştirilmesi bayram sevincinin nişanesidir. Bu tür köyler arası bir likte resmi bayram kutlaması, 1933’lü yıllarda Fariske (Göktepe) Yatılı Bölge İlkokul Müdürünün girişimleri ile yeni öğretime başlayan Lemos ve Uğurlu ilkokul öğren cilerinin de katılımıyla üç köyün ortak buluşma yeri Hacılarardı mevkisinde yapıl ması da, bölge insanının bağımsızlığa ve Cumhuriyet değerlerine bağımlılığının asil göstergesi olsa gerek.
Ülkemizde resmi bayramların kutlanması son yıllarda içerikten yoksunlaşıp mono tonlaşmıştır. Köylerde ilkokullar kapatılınca, İstiklal Marşı’nı duyunca hazırol vaziyetine geçenler gözükmez ve “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlaması için sokaklarında “rap rap” yürüyerek tozu dumana katan çocukların bülbül vari cıvıldaşlamaları duyulmaz oldu. Tüm köy sakinleri 23 Nisanı sıradanlaşmış bir gün gibi düşünür hale gelmiş ve en önemlisi ilkokul öğrencilerinin güzel şiir okuma sevinci kursağında kalmıştır. Resmi Bayramlar sadece belirli sayıda öğrencinin katılı mıyla stadyumlarda yapılmış ve öğrencilere yeterli Türk’lük bilinci verilmesi noksan olmuştur.
Ulusal Egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı kazanmak için atalarımızca açılan “Bü yük Millet Meclisi”nin yüzüncü yılı kutlamaları Koronavirüs salgını nedeniyle doğa ve okulun koynundan alınıp balkonlara sığdırılıyor. Sanki Koronavirüsü, Türk Mille tinin “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”nı kutlamaması için icat edil miş bir hastalık izlenimi verdiğini düşünmemek mümkün değil. Sevr Anlaşmasıyla vatan toprakları, özellikle Anadolu düşman güçlerince paylaşılıp Türk Milleti sadece Ankara civarına hapsolunmasının benzeri yüzüncü yılda düşmanlarımız, virüsle Türk Milletini balkonlara hapsetmeye çalışıyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün,
“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük/Türkmen çadı rı görürseniz ve o çadırda duman tütüyorsa, şunu iyi biliniz ki, hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez” özdeyişinden hareketle Koronavirüsten daha tehlikeli virüs bile Türk Milletinin egemenlik bayramı kutlamasını engelleyemez.
“23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK BAYRAMI” KUTLU OLSUN.
TÜRK MİLLETİ DAHA NİCE YÜZÜNCÜ YILLARDA DA BAYRAMI COŞ KUYLA KUTLASIN.
22- NİSAN- 2020
Süleyman YILDIZ