- 406 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
HAYATIM-1
Yıl 1991 Haziran ayının ortalarıydı. Meslek lisesi Metal işleri bölümünden mezun oldum. Haziran ayı köy hayatında çiftçilik sezonunun başlangıcı hiç boş vaktim yok. Erkenden kalkılır, akşam geç saatlere kadar yorucu çalışmalar yapılırdı. Ben de ailemin iki ablamdan sonraki üçüncü sırada ve erkek kardeşlerimin de abisi olma hasebiyle evin babamdan sonraki ikinci erkeği olarak iş yükünün omuzlanmasında önemli katkılarım oluyordu.
Tarla tapan işleri, ot biçme ekin toplama ile harman kaldırma işleri üç ay içerisinde bitti. İşler bittikten sonra, köydeki arkadaşlarla görüşme fırsatı buldum Karaboğaz denilen bir mevkiinde bir baraj yapımı olduğunu ve orda çalıştıklarını söylediler. Bende arkadaşlara rica ettim bende gelsem alırlar mı acaba dedim bir sorar mısınız? Sorarız dediler, ertesi günü sabırsızlıkla bekledim ve haber geldi. Bir gelsin bakalım demişler. Haliyle sabahları ve akşamları hava üşütecek kadar soğuk olmaya başladı. Sabah erkenden kalktım anam bir yumurta kırmış bir çay demlemişti kahvaltımı yapmıştım. Arkadaşlarımı beklemeye başladım. Herkes geldi. Ne ile gideceğiz dedim arkadaşlar BMC kum kamyonu geliyor onunla gideceğiz dediler. Birde baktık asfalta doğru kamyon göründü aha kamyon geliyor dediler. Kamyon geldi ve çalışmaya köyden giden herkes bindi ve yürümeye başladı, üşümeye başladık, birbirimize sokularak diğer köylerdeki çalışanları da toplayarak Karaboğaz geldik. Beni ustabaşı olan komşu köylü Nevzat ustanın yanına getirdiler diğer arkadaşlar işbaşı yaptılar Nevzat çavuş kimlerdensin kimin oğlusun dedi. Mezeleri Cercis ’in torunu Ali Çete’nin oğluyum dedim. oooo yeğenim gel hele ne iş yaparsın diye sordu. Usta ben yeni Meslek lisesinden mezun oldum, metal bölümü okuduğum için kaynak yapmayı biliyorum dedim. Tamam dedi bu gün işe başla babana da çok selamımı söyle dedi ve baraj savacağı kısmında taş kırma işine verdi bana bir havalı tabanca verdi tabanca neredeyse boyum kadar çalıştırınca zapt etmek epey zor oluyor birde akşama kadar çalışacaksın neyse akşama kadar taş kırmaya başladım ama çok yorulmuştum. Böyle olursa işimin çok zor olacağını nasıl dayanacağımı düşünüyordum, bir hafta sonra Ali Çete’nin oğlu gel dedi hayırdır inşallah dedim ve buyur usta dedim gel gidiyoruz dedi tabi nereye falan diye soramıyorsun. Aşağı doğru yürümeye başladık Nevzat usta kaynakçı çırağı gitmiş kaynakçı arıyorlar seni oraya vereceğim dedi ben çok sevindim. Atölyeye geldik ve kaynakçı ustası Erzurumlu İlbey ustaya dedi ki yeni çırağın bu usta dedi. Beni bırakıp gitti. Ustalarla tanıştık ve kısa zamanda kaynaştık Nihayet rahat bir işe başlamış oldum eskisi kadar yorulmuyor ayrıca kapalı atölyede çalışıyordum. Beni çok sevdiler. İlk maaşımla çoktan beri hayalini kurduğum bir bisiklet aldım. Bisikletle yağmur çamur demeden gidip geliyordum. Akşamları atölyeden motor yağı atıkları yani biriken yanık yağlardan tenekelere biriktirip her hafta köye getiriyordum Annem çok seviniyordu. Vay guzum bunu taa oradan nasıl getirdin deyip öpüyordu. Bisikletim olduğu için hiç umursamıyordum ayrıca köydeki ilk bisikletti. Herkes sürmek iterdi. Yağmurlu havalarda gelip giderken ıslanınca üşüdüğüm için Annemin dikiş makinesinde naylandan bir yağmurluk diktim. Annem gördü ve bunu sen mi diktin? Dedi evet anne dedim Annem biraz kızdı dikiş makinesinde naylon dikilir mi diye fakat üşüdüğümü söyleyince vay guzuum dedi ve öptü. Ayrıca tebrik etti. Güzel yapmışsın diye. Havalar iyice soğudu ve bisikletle gelip gitmek iyice zorlaştı. Kaynak ustası İlbey usta İsmail artık köye gidip gelme burada koğuştan sana yer ayarlayayım orda kal dedi olur dedim ve usta ertesi gün bana yer ayarladı ve orda kalmaya başladım. Üç öğün yemek veriliyor her imkân vardı. Atölyede çalışırken köylülerin biri bir mazot varili getirdi delinmiş ustaya yalvar yakar kaynatmasını istemişti normalde dışarıya iş yapmak yasaktı usta İsmail şunu kaynatıver küçük bir delik var dedi. Tamam, usta dedim varilin büyük kapağını açtım hava alması için diğer küçük kapağı da açacakken usta ona gerek yok zaten çabucak biter dedi ve o kapağı açtırmadı. Tam işim bitti şalamayı masaya koyacaktım varil bir öksürme yaptı yani içine biriken sıcak buharı dışarı attı varil üç dört metre ileri fırladı orda sohbet eden adamlara çarptı onlara bir şey olmadı. Ama benim sağ bacağıma sıcak buhar geldi pantolonumu dikişlerin olduğu yerden yırttı ve bacağımda hafif bir kızarma oldu bir şey var mı diye geldiler. Fakat ben bir şey yok diye çeşmede soğuttum aradan biraz zaman geçti acımaya başladı. Oradan bir sağlık ocağına gidelim dediler hanlıya doğru gitti ve orda bir pansuman yapıp Sivas’a gitseniz iyi olur dediler oradan Sivas’a gitti bacağıma gereken müdahaleyi yaptılar rapor verip gönderdiler ben köye geldim bacağım iyileşene kadar yattım ustalarım falan ziyaretime geldiler. İyileştikten sonra, kar yağana kadar orada çalıştım atölyede bir tane direksiyonlu kızak yapmıştım. Köye gitme zamanı geldi fakat kar çok yağdığı için tek başıma gitmem imkânsızdı. Orada kalmaya devam ettim. Babamlar merak etmişler Ali Rıza abimle beraber yaya beni almaya gelmişlerdi vedalaştım direksiyonlu kızağımı da aldım yola çıktık köye geldik, kızağımı görenler heveslenmeye başladı. Satar mısın diye birkaç kişi istedi ama vermedim.