- 387 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
YARIM DÜNYAM...
Ey yarım dünyam! Diğer görüşmelerimizin tam tersine bu günün ikimize özgü bambaşka bir önemi olmalı. Biz ki! Çok seven, sevgisine uzaklaşma nedenleri olmayan biriler iken. Nedenleri kadar Kısaca acıyı iyi ve kötü alışkanlıklarımızdan ne şekil arınıp pür pak olunacağının yollarını aramalıyız.
Çünkü, Bunun ötesi ikimizde çok büyük kayıplar yaşatmakla kalmaz tamamen bitireceğini ve Sevgimiz ciddi anlatımlarımız ile resmiyet kazanması için en azından. Bir adımı dinlendirip, diğerini attığımıza vesile olacak ve daha güzel günlerin var olduğunu bir an önce hatırlayıp ve bu karamsarlık perdesini sevgi gücü ile aralamalıyız .
Keza ikili yaşamanın bizlere neleri gerektiğini nelerini eksilte bileceğini ve kendi açımıza değerlendirme payını alıp, gerisine gelince kimlerde nasıl bir algı yarata bileceğini bir kenar atmalıyız.
Unutmak ki!Herkes hayatının bir kısmını birbirinden saklı tutar.Buna daha çok insanın iç dünyası ile alakalı sırlarda diye biliriz.Ha!, benim için sır olacak şeyler çok fazla bir yer teşkil etmiyor.Hani sen üzülme benim içimdeki korkunç yalnızlığı ancak ben taşırım hamaratlığının var olduğunu söyleye bilirim.O,yüzden yürek tenhalığımı anılarınla kalabalık tutup, başkalarının ne dediğinin ne önemi var.Sevginin sevgi ile tamiri imkânsız demişken de.
Her şeyden önce bütünlük içerinde yer alan o sihirli dokunuş ve cümlelerin tek taraflı olmadığına inanmakla başlaya biliriz. Bu inanış zamanla yön belirleyici olduğunu görmemize vesile olacaktır. .
Biz bunlar bunları yaşadık. Ve pes etmemekle bize bizi ödüllendirme gibi Bütün duygularımızın biz ustanın elinden geçmesi lazım ki ! Onca kırgınlık dil damakta tavan yapmış artık ben bu aşk için bir şey yapmam çok geç mantığını yaşadığını his etmeyelim.
Lakin, Biz bize yürek işçisi olmak adına işimize yarayanı alıp almamamız gibi o rahat davranışları sergilememekle ikinci adımı atamamıza rahatlık sağlamış oluruz.Kısaca uzaklaştığını sandığımız öz benliğimiz bir efsane şeklinde bize geri dönerken. Her yenilgiye açık olup, umudu yenileten o kendini yüceltmeyi başaran sözcük ise kendine doğurgan milyon güzel sözcüğün habercisidir.
Ve sen ol; ben olayım yaşanacaklara iyi bir terzi olup, yeter ki kumaşı bol güzellikleri dikmeyi hedeflemekle işe başlaya biliriz. Çıplak olan başkaların duyguları olsaydı.sana derdim ki "boş ver herkes örtünmenin kendince bir yolunu bulur" Ama bunlar ikimiz duyguları olduğunu çıplaklığı dediğim gibi bir mahzun dokunuşun ile eşi benzeri olmayan bir sevgiye dönüşe bilir.Yaşamak istediklerin yaşayacakların içinde gizli bir sen; bir ben göre bilime umudu olsa da.Biliyorum ki! İnsanın kendi keşkekleri en derin duygularını bile bir kenara öteler inadına tamamlamak yerine yarım bırakır. Bu yarım bırakılma önemsizmiş gibi tekrar nasıl tamamlamanın o çabasına gelince. İşte yaşamımızın bir parçası olmayı hiç hak etmeyen o her zamanki kadercilik devreye nasıl girmiş demekle inançlarımızdan uzaklaşmış sayılmayız.
Tam tersine daha güçlü olup korkularımızı küçük hata tamamen bilinçaltındaki yerini tespit edip, onları hayatımız boyunca hatırlayamayacağımız bir bırakıp geri dönebiliriz. Onca yaşan acıların bir kaşık suda nasıl yıkanıp arınacağı korkusunu senin kadar elbet bende yaşamaktayım. ve asıl insanı birbirine itici bir o kadar ürkütücü gözden kaçan detay nedir biliyor musun?sevginin gücü bazı şeyleri aynı şekle tamamlaya bilir. Fakat insanın bir gücü kendisine yettiğinin örneklerini sergilediğim kadarını başkalarından ise çok gördüm. Biz ne yaparsak yapalım da.Rüzgârın kaçışı hep kendinedir. ve denir ki doğanın çözümsüzlüğü kim ne yapabilir.Rüzgar konumu net yıkıcılık ve önüne katanı alıp gider. Yok, öyle bir şey rüzgâr terk ettiği sadece kendisidir.Bu fikirde olduğum için de çok kere birilerini hatalarına rağmen af edip onu kazanmaya çalışmışımdır. Bu soğuk savaşın büyükçe rakamlar değil de küçük rakamlara bedel ödediğini gördüm.
Hemde o yerini tekrar doldurmayacağım bütün duygularıma beyaz bayrak salladım. Buna rağmen öfke ile değil sevgi ile kalbimi her an besledim. Kayıp ettiklerimin gerisinde şu cümleyi yerinde buldum" onlar bundan sonra benim düşünce attıklarım olup,ve asla bana geri dönüşüne izin vermem."dedim.
Düşüncenin hangi penceresine ışık yansıtırsan yansıt kalın bir perdenin hükmü geçerlidir.bildiğini kuladan saklamadığı kadar da çok fazla bilgilik ister. Bir birimizden uzak yaşadığımız bu hayat dört kişilik tahta bir masa ibaret olmadığını onu tamamlayan dört sandalyede. Geçmişe bizi bağlı kılan o bizim hayal ettiklerimiz;Diğer iki sandalyede ise biz oturmaktayız. Kiminlesin? Ve neredesin anlamaktan çok eksik kavramı ile anılırken senin hayal edemeyeceğin noktalara ulaştıracağını beklersin de.
Oysaki her amaç bildiklerinin aynısı ve bir bakmışsın ki o senin değil de. Sen onun oyuncağın oluvermişsin. Bütün gülüşlerin eline yüzüne bulaşırken o iyi niyetin bir kuş ölüsü gibi ayakucuna düşüşüne seyircisin bir tarafta ise için öyle bir cız eder ki. Benim şu an ki halim gibi Doğanın dengesini sen kuran yöneten ben değilim ki! Hakkım olanı yaşar ve yaşatma fikride güzel bir sevgiye zemin hazırlaya biliriz de.
Biraz korku arası hallerdeyim.Ama yinede senin karar mekanizmanın nasıl çalıştığına sorgulanırsam seni daha çok kayıp edeceğimden susuyorum. Bu durumun aksine değil de.En doğru gidişatına göre yol alıyorum.bu yol alışım aklına şunu da getirmesin Duygu değişkenliği savunmuyorum ama! Mesela Bütün renklerin geçişinde siyahı çeker belki de hislerin, keza omuzlarında ki o yüke, bir başına sen razı geldiğin için ne kadar yorgunluk hissi beslense de.
Her insan sonsuzluğu üç hece ile sorgulandığı an kıyametidir. Yani Dün dediğinin bu güne uymama lafının hep burada geldiğini düşünürüm." Penceren yüksekse yaşayacaklarının güveni için bir merdiven hayalin olmalı" bu dünyada kim kırk bir kalbi olsun ister ki! Bende isteyim canım!…
22-04-2020
ist
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.