- 937 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Duyguların Sancısı
Duyguların Sancısı
Yüreklerin ana dili, özlemlerin güzellikleri, yalnızlıkların sessizlikleri,
gecenin “zifiri kıyımlarında” gizlemişti sancılarımızı!..
Hayallerin,
sevinçlerin,
aşkların,
sabrın,
hüzünlerin,
mutlulukların başka bir dünyaya, duâyla yatıp, sadakatle güne ışık saçmasını beklemekti şanlı kaderimiz!
Uyanacağımız her sabah, insanlara, mis kokulu bir çiçek gibi açmaktı gözlerimizdeki inancımız.
Güzel gözle bakmak her olguya, huzurun iç sesini kana kana içmekti ruhi bağımız.
Bir dost eline ihtiyaç duymuşken her can, katran karası gecelerin, aynadaki yüzü olmuşken ruh, hangi bedene dokunacağını hiç bilmeden “atılan ok,” namlusundan çıkan “başı boş kurşun” misali geçiyordu hederli günlerimiz.
Dışa vurumumuz, daima sevgi coşkusu içindeydi. Ruhlara aktarılan duygularımız, mısra mısra dudakların bütünleştirdiği “müziği raks ettirip,” aşkı, sevgiyi, büyük duyarlılıkla ruhlara serpiştiriyordu.
Bir sevgiliye duyulan ilâhi özlem, geceli, gündüzlü zamanlara sıkışmışken nefes; taşıdığımız bedenle vuslata erişmekti amacımız...
Gelde
çık bu işin içinden dercesine, nefessiz, tümden tütünsüz kaldık!
Sevdayı canda, umutları dillerde, inançlarımızı yerlere serdik! Umut kapısında bekleyen hasretlerle parmaklarımızı birleştirdik!
Kim bilir? Sılaydı belki de, nice sevgiliyi birbirine kavuşturan.
Çiçekler solmuş, kuşlar da göçmüşken, duyguların sancısını uyandırmışken hisler, gönlü yanan yüreklerin feryatları nehir olup, uzun bir yolculuğa intikal etmişti! Gönül hanlarına “davetsizce” uğrayan sevgi, ekmeğimiz, suyumuz olmuştu.
Dilsiz çığlıkların imkansızlığı, yeri, göğü inletiyordu...
Biz,
yalnızlıklarımızı,
mutsuzluklarımızı,
hüznümüzü,
gözyaşımızı kanatıp
kağıda damlatırken,
acıların hânelerinde
gözyaşlarımızı durmadan akıtmıştık.
Düş ötesi yorgunluktu hissedilen, ruhun kimselere anlatamadığı olgular, sevdaların çığlıkları altında depreşiyordu maviliklerimiz.
Hayallerin aleminde, içimiz hüzün dolarken, sancılı hayatları “çiziyordu gözlerimiz.” Ruhların haykırışı, yaşamın içindeki dairesel çizgilere konuşlanmışken, “buz yanığı gölgesinde sıkışmıştı sihirli diyarımız.”
Bağıra bağıra, gönüllerin tınısı mırıldanırken, sevdalı davaların,
varoluşsal kaynağında,
can suyunda,
hayat pınarında,
sevdalı türküler fısıldanıyordu.
“Can cana,
yürek yüreğe,
beden bedene.”
Mehmet Öksüz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.